AYÇA VARLIER - ELİF
Sayın ve sevgili postdaşım,
2000ler müziğinden çok haz
etmediğimi şu ana kadar pek çok defa ifade etmişimdir. Bu yüzden bu yeni
milenyum çağında kulağıma güzel gelen melodileri yakaladığımda benim için ayrı
bir heyecan oluyor, hemen tutuveriyorum yakasından, müzik denizinde can simidim
yapıyorum (teşbihe gel :)).
Almaya değer gördüğüm albümlerin gerçekten dinlenmeye değer çıkması da benim
için ekstra ödül oluyor. Hemen sadede gelicem, bu yazıda böyle albümlerden
birini, beni çok heyecanlandıran ve uzun süredir beklediğim bir albümü konu
edicem. Zira yazacak çok şey varken düşündüklerimi toparlamak ve ifade
edebilmek hayli zor. Elimde tuttuğum albüm Ayça Varlıer’in göbek adını verdiği
Ayça ‘Elif’ Varlıer albümü.
Onu hepimiz gibi oyuncu
yönüyle tanıdık önce. Çeşitli dizilerde duru güzelliğine kattığı oyun
yeteneğiyle gerek dizilerde gerek tiyatro sahnelerinde benim takip ettiğim
isimlerden oldu. Bu yazı Ayça Varlıer'in müzikal yolculuğu ve albümüne ilişkin
ama öncesinden de bahsetmem gerek. Gümüş, Behzat Ç., Kalbim Dört Mevsim ve Son
Bahar gibi dizilerde izlediğim Ayça Varlıer'in müzikal yönünü ilk kez Türkiye’nin
ilk Latin/Flamenko grubu Emir Ersoy-Projecto Cubano'nun Barınak Gönüllüleri
Derneği yararına çıkardığı 10 Şarkı 10 Şarkıcı albümünde “Bir Zaman Hatası”
şarkısını yorumladığında dinledim ve onun yorumuyla Aşkın Nur Yengi’nin
sesinden dinlemeye alıştığımız bu şarkı yıllar sonra ilk kez başka bir sese
dikilmiş bir şarkı gibi gündeme geldi yeniden. Çok başarılı bir düzenleme ve
yorum oldu, öyle ki şarkının çıktığı yıla yetişemeyenler bu şarkıyı Ayça
Varlıer’in sanıyor. Bu da başarı. Bu albüm çıktığı sene 15. Afife Tiyatro
Ödülleri’nde "Yılın En Başarılı Müzikal/Komedi Kadın Oyuncusu” ve 16.
Sadri Alışık Ödülleri’nde "Yılın En Başarılı Müzikal/Komedi Kadın
Oyuncusu" ödüllerini aldığı Leyla’nın Evi oyunundaki müzikal
performansıyla gündeme geldi. Bir sene sonra gene Emir Ersoy'un Karnaval
albümünde Sil Baştan şarkısını söyledi.
Ben Ayça Varlıer’in canlı
performansını ve şarkı sahnesindeki hakimiyetini ilk kez stüdyo izleyicisi
olarak gittiğim Okan Bayülgen’in programında dinledim ve çok etkilendim.
Pürüzsüz, su gibi akan bir sesi vardı. O vibrasyon, o vücut dili resmen ağzımı
açık bırakmıştı. O programda ilk kez albüm haberini vermişti. Hatta albümde yer
alan Ağlama Babam şarkısını da ilk orda mırıldanmıştı. Yani sevgi postdaşım, Okan
Bayülgen’in programında haberini duyduğumdan ve Ayça Varlıer’in performansını
izlediğimden dinlediğimden beri çıkmasını beklediğim bir albümdü Elif albümü.
TMC’den çıkan Mustafa
Karahan yapımcılığındaki albümün tam beklediğim gibi çıkması sevincimi arttıran
bir husus. Zira daha önce büyük heyecanlarla alıp bu muymuş yani diyerek bir
köşeye bırakılmak suretiyle arşivime girmiş onlarca albüm bilirim. Bu albümde
biri versiyon olmak üzere 8 şarkı var ve 5’inin müziği Ayça Varlıer’e ait. Bu
bile Ayça Varlıer’in oyuncu+yorumcu kimliğini müzik yaratıcılığı ile
tamamlayarak komple sanatçılığını ortaya koyması yönünden benim için önemli.
Kalan 2 şarkıdan 1’i Eylem Pelit’e ait ve 1'i de müziğin dev seslerinden Nükhet
Duru’yla özdeşleşen Beni Benimle Bırak şarkısı, ki versiyon da bu parçaya
yapılmış. Sözler ağırlıklı olarak Mehmet Teoman –ki bu büyük isim en beğenilen
Nükhet Duru şarkılarının yaratıcılarındandır- Figen Şakacı ve Müfide İnselel'e
emanet edilmiş.
Albüm içeriği itibariyle
gökkuşağı gibi. Hayatın içindeki her duygu, aşk, ayrılık, hayat, aile, iç dünya
var, bu yönüyle albüm bir tema etrafında değil de hayatın farklı yerlerinden
tutup bizlere aktaran bir albüm. Şarkılar ve yorum hiç yormuyor. Benim için en
önemlisi de, söyleyenin şarkıda anlatılan duygunun farkında olması.
Biliyorsunuz biz acayip, “ayaklar altındaaaa sürünüyorumm" derken eller
havaya yapabilen bir milletiz, müziğimizde bu tutarsızlık durumu çokça
rastlanır, şarkıda hayata kahreden şarkıcı, klipte şarkıyı güle oynaya icra
edebilir ve biz bu saçmalığa ancak bakabiliriz. Oysa ki şarkıda tutarlılık
önemli, bir duygu aktarıyorsun orda, hayat kahreden bir şarkı disko ortamında
eller havaya söylenmez, söylenmemeli... aynı şekilde gülüp eğlenilecek şarkılar
da homur homur söylenmez, söylenmemeli. Bir şarkıcının seslendirdiği şarkıda ne
söylediğini bilmesi -tabiri caizse ağzından çıkanı kulağının duyması-
gerekliliği çoğu müzikte göz ardı edilen bir gerçek. (Bu vesileyle bu derdimi
de anlatmış olayım.) Gelgelelim baştan aşağı Ayça Varlıer’in esas mesleği bu
olmamasına rağmen, nasıl güzel şarkı söylenir dersi verdiği bir albüm bu. Beni Benimle Bırak'taki kırılganlığı, Kalmamışsın Hiç Bana’daki kabullenişi, Ağlama Babam’daki babaya seslenişi
vesevgiyi iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Bu arada Beni Benimle Bırak
şarkısındaki Yaşar eşliği sürprizi
beni benden aldı (Gerçi neden albümde “eşlik eden” demek yerine “featuring”
denmiş ki, ona takıldım biraz). Bu ülkede düet konusunda en akla gelen ve en
başarılı iki üç isimdendir Yaşar.
Özellikle böyle ayrılıklı şarkılardaki duygusunu ayrı bir severim Yaşar’ın. Yıldız
Usmonova ile Seni Severdim'in hala en çok dinlenen ve istenen şarkılardan
olması çoğunluğun da böyle düşündüğünün kanıtı. Bu düet de samimiyet açısından
insanın içine dokunuyor. Tango formundaki ilk formunda düzenlenmiş ve bir kadın
şarkısı olarak süregelmiş bu şarkıda kadının kalp kırıklığını anlatan bu
şarkıya giren erkek sesi o kırılgan kadının karşısındaki erkeği de hissetmemizi
sağlıyor. Bu şarkıyı düet haline getirmek kimin fikriyse çok başarılı olmuş. Kimse Bilmez şarkısındaki yorum aklıma
Sertab Erener’in yorumu getirdi. Sertab'ın daha dinlenebilir bir versiyon gibi.
Kişinin kendi iç hesaplaşmasını ve hayat yolunda –kalabalıklar içindeyken bile-
hep var olan yalnızlığımızı anlatıyor şarkı. Albümün en hareketli şarkısı Kumdan Kale, slov şarkıların ardından
birden kendimize gelmemizi sağlıyor. Albümü yükseltiyor. Müzikal şarkısı gibi,
müzikal oyunculuğu yönünü aklıma getirdi şarkı. Çıkış şarkısı olarak seçilmesi
çok yerinde. Her Şey Geçer caz formu
ile geleneksel enstrümanları (Ud) harmanlayıp ortaya dinlemesi keyifli bir
sentez çıkarmış. Benim gibi pek caza yakın olmayan müzikseverleri de içine alan
bir havası var. (Bu arada Her Şey Geçer’in Herşey Geçer diye yazılmasına da
takıldım :)) Beni
Benimle Bırak'ın retro versiyonuyla kapanıyor albüm. Bir parça
hareketlendirilmiş bu şarkı 70'lerin soundunun 2000 lerle birleştirilmiş bir
hali gibi. Şarkıdaki kadının duygusu 2000ler, ruh 70’ler. Nükhet Duru’nun
70’lerdeki kırılgan yorumundan çok, metropol kadının ayrılığı kaldırışı var bu
yeni yorumda. Bir parça şarkının duygusu kaybolmuş mu, evet, ama bunu içinde
bulunduğumuz dönemin kadın-erkek ilişkilerine vurduğumuzda bunu o kadar
yadırgamıyoruz. Bu zamanda yaşanan ilişkilerin ve ayrılıkların havası olduğu
için, milenyum neslinin yabancı olmadığı bir ruha bürünmüş bu şarkı, özündeki
ayrılık ve geride kalan kadın temasını korurken.
30 dakika kadar süren ve su gibi
akan bu albümün havası daha ilk şarkıda sardı beni. özellikle Kalmamışsın Hiç Bana arka arkaya üç
kere dinletmesiyle favorim oldu. O bayıldığım gitar girişi başlı aşına kulak
kabartmamı sağlamıştı. Zaten elektro gitar sesi nerde olsam “bi dakka noluyo
ya,bu ne” dedirtir, sesin geldiği yöne baktırır bana. Bu kadar çarpıcı bir
girişe, söz-müzik bütünlüğü de eklenince, ortaya “şarkı” çıkıyor böyle. Benim
en çok aradığım şey de bu "bütünlük” meselesi. Orta tempolu bu şarkıda,
şarkının duygusu, bir ayrılıktan sonra kalan tarafın kabullenişi var, “sen
artık yoksun, zaten uzun zamandır yoktun, ben bunu anladım ve ben de artık
vazgeçiyorum”, çığlığı ancak bu kadar tatlı ifade edilebilir. Hani uzatmalarda
olan bir aşk ittire kaktıra yürütülmeye çalışılır, ancak taraflardan biri
çoktan olay mahalini terk etmiştir, diğer taraf inanmak istemez, kabullenemez
ilk önce, sonrasında iplerin kopuş noktasında o son kalan da gemiyi terk eder
ya, Ayça Varlıer'in sesi bu duyguyu çok iyi veriyor.
Albümün dikkatimi çeken bir diğer yanı, şarkıların uzun uzun olması ve adeta bir hikaye anlatması. Kısır sözlerle ve sadece nakaratla geçiştirilen müziklerin aksine, sözlerin hepsi dolu dolu ve müzik uyumlu bir ritme sahip. Söz yazarları, anlaşmışcasına 7 şarkıda bir kadının ayrılıktan, tedirginliğe, kararsızlıktan, sevince, kafa karışıklığından, hüzüne ve yalnızlığa her duygusunu sanki dinleyiciye yazılmış mektuplar gibi uzun uzun anlatıyor, ancak bu durum hiç sıkıcı olmadığı gibi, acaba şimdi ne gelecek diye merak da uyandırıyor, sonra bir bakıyorsunuz albümün sonu gelivermiş. Sözler bize hikaye anlatıyor, müzik de duyguyu taşıyor, bu yüzden tüm söz yazarları (Figen Şakacı, Müfide İnselel, Mehmet Teoman, Eylem Pelit) ile o sözlere yaptığı besteler ile bu sözleri onu taşıyabilecek en güzel melodilerle buluşturan Ayça Varlıer'e kocaman bir alkış göndermek gerek.
Sonuç olarak, son aldığım
albümler arasında beklediğimi bulduğuma sevindiğim, gerek duygusuyla, gerek
sözleriyle, gerek müziği ile tam arşivlik bir albüm olmuş. İçinde rock
tınılarından, popa, cazdan, aranjmana her renk var. Her şey tam dozunda, ne bir
eksik ne bir fazla. Ayça Varlıer'in yorumculuğu sade, kulak yormayan ve
şarkının duygusunu veren bir yorumculuk, bu da ortaya dinlemesi enfes bir albüm
çıkartıyor. Bu albüm Ayça Varlıer’i besleyen müziklerin bir karması gibi. Hepsi
çok keyifle ve hissedilerek söylenmiş parçalar. Albümün hoşuma giden bir diğer noktası, kartonetin son sayfasındaki "Zulüm gören tüm canlılar için... Sevgi Saygı ve Özrü bir borç bilerek" diyerek hayata ve tüylü dostlarımıza karşı duyarlılığına da yer vermiş olması. Ayça Varlıer tiyatro
sahnelerinden sonra müzik sahnelerinde de ışıl ışıl parlayacak. İlk konserini
heyecanla bekliyorum.
Aşağıdaki müthiş performans Ayça Varlıer'in Leyla'nın Evi müzikalinden:
DİPNOT: Albümün hikayesini Ayça Varlıer'in ağzından şu linkten öğrenebilirsiniz: AYÇA VARLIER, ELİF'i ANLATIYOR...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder