Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Mart 2013 Pazar

ALDIM, DİNLEDİM, YAZDIM - AYÇA VARLIER - ELİF

AYÇA VARLIER - ELİF

Sayın ve sevgili postdaşım, 

2000ler müziğinden çok haz etmediğimi şu ana kadar pek çok defa ifade etmişimdir. Bu yüzden bu yeni milenyum çağında kulağıma güzel gelen melodileri yakaladığımda benim için ayrı bir heyecan oluyor, hemen tutuveriyorum yakasından, müzik denizinde can simidim yapıyorum (teşbihe gel :)). Almaya değer gördüğüm albümlerin gerçekten dinlenmeye değer çıkması da benim için ekstra ödül oluyor. Hemen sadede gelicem, bu yazıda böyle albümlerden birini, beni çok heyecanlandıran ve uzun süredir beklediğim bir albümü konu edicem. Zira yazacak çok şey varken düşündüklerimi toparlamak ve ifade edebilmek hayli zor. Elimde tuttuğum albüm Ayça Varlıer’in göbek adını verdiği Ayça ‘Elif’ Varlıer albümü.

Onu hepimiz gibi oyuncu yönüyle tanıdık önce. Çeşitli dizilerde duru güzelliğine kattığı oyun yeteneğiyle gerek dizilerde gerek tiyatro sahnelerinde benim takip ettiğim isimlerden oldu. Bu yazı Ayça Varlıer'in müzikal yolculuğu ve albümüne ilişkin ama öncesinden de bahsetmem gerek. Gümüş, Behzat Ç., Kalbim Dört Mevsim ve Son Bahar gibi dizilerde izlediğim Ayça Varlıer'in müzikal yönünü ilk kez Türkiye’nin ilk Latin/Flamenko grubu Emir Ersoy-Projecto Cubano'nun Barınak Gönüllüleri Derneği yararına çıkardığı 10 Şarkı 10 Şarkıcı albümünde “Bir Zaman Hatası” şarkısını yorumladığında dinledim ve onun yorumuyla Aşkın Nur Yengi’nin sesinden dinlemeye alıştığımız bu şarkı yıllar sonra ilk kez başka bir sese dikilmiş bir şarkı gibi gündeme geldi yeniden. Çok başarılı bir düzenleme ve yorum oldu, öyle ki şarkının çıktığı yıla yetişemeyenler bu şarkıyı Ayça Varlıer’in sanıyor. Bu da başarı. Bu albüm çıktığı sene 15. Afife Tiyatro Ödülleri’nde "Yılın En Başarılı Müzikal/Komedi Kadın Oyuncusu” ve 16. Sadri Alışık Ödülleri’nde "Yılın En Başarılı Müzikal/Komedi Kadın Oyuncusu" ödüllerini aldığı Leyla’nın Evi oyunundaki müzikal performansıyla gündeme geldi. Bir sene sonra gene Emir Ersoy'un Karnaval albümünde Sil Baştan şarkısını söyledi.

Ben Ayça Varlıer’in canlı performansını ve şarkı sahnesindeki hakimiyetini ilk kez stüdyo izleyicisi olarak gittiğim Okan Bayülgen’in programında dinledim ve çok etkilendim. Pürüzsüz, su gibi akan bir sesi vardı. O vibrasyon, o vücut dili resmen ağzımı açık bırakmıştı. O programda ilk kez albüm haberini vermişti. Hatta albümde yer alan Ağlama Babam şarkısını da ilk orda mırıldanmıştı. Yani sevgi postdaşım, Okan Bayülgen’in programında haberini duyduğumdan ve Ayça Varlıer’in performansını izlediğimden dinlediğimden beri çıkmasını beklediğim bir albümdü Elif albümü.

TMC’den çıkan Mustafa Karahan yapımcılığındaki albümün tam beklediğim gibi çıkması sevincimi arttıran bir husus. Zira daha önce büyük heyecanlarla alıp bu muymuş yani diyerek bir köşeye bırakılmak suretiyle arşivime girmiş onlarca albüm bilirim. Bu albümde biri versiyon olmak üzere 8 şarkı var ve 5’inin müziği Ayça Varlıer’e ait. Bu bile Ayça Varlıer’in oyuncu+yorumcu kimliğini müzik yaratıcılığı ile tamamlayarak komple sanatçılığını ortaya koyması yönünden benim için önemli. Kalan 2 şarkıdan 1’i Eylem Pelit’e ait ve 1'i de müziğin dev seslerinden Nükhet Duru’yla özdeşleşen Beni Benimle Bırak şarkısı, ki versiyon da bu parçaya yapılmış. Sözler ağırlıklı olarak Mehmet Teoman –ki bu büyük isim en beğenilen Nükhet Duru şarkılarının yaratıcılarındandır- Figen Şakacı ve Müfide İnselel'e emanet edilmiş.

Albüm içeriği itibariyle gökkuşağı gibi. Hayatın içindeki her duygu, aşk, ayrılık, hayat, aile, iç dünya var, bu yönüyle albüm bir tema etrafında değil de hayatın farklı yerlerinden tutup bizlere aktaran bir albüm. Şarkılar ve yorum hiç yormuyor. Benim için en önemlisi de, söyleyenin şarkıda anlatılan duygunun farkında olması. Biliyorsunuz biz acayip, “ayaklar altındaaaa sürünüyorumm" derken eller havaya yapabilen bir milletiz, müziğimizde bu tutarsızlık durumu çokça rastlanır, şarkıda hayata kahreden şarkıcı, klipte şarkıyı güle oynaya icra edebilir ve biz bu saçmalığa ancak bakabiliriz. Oysa ki şarkıda tutarlılık önemli, bir duygu aktarıyorsun orda, hayat kahreden bir şarkı disko ortamında eller havaya söylenmez, söylenmemeli... aynı şekilde gülüp eğlenilecek şarkılar da homur homur söylenmez, söylenmemeli. Bir şarkıcının seslendirdiği şarkıda ne söylediğini bilmesi -tabiri caizse ağzından çıkanı kulağının duyması- gerekliliği çoğu müzikte göz ardı edilen bir gerçek. (Bu vesileyle bu derdimi de anlatmış olayım.) Gelgelelim baştan aşağı Ayça Varlıer’in esas mesleği bu olmamasına rağmen, nasıl güzel şarkı söylenir dersi verdiği bir albüm bu. Beni Benimle Bırak'taki kırılganlığı, Kalmamışsın Hiç Bana’daki kabullenişi, Ağlama Babam’daki babaya seslenişi vesevgiyi iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Bu arada Beni Benimle Bırak şarkısındaki Yaşar eşliği sürprizi beni benden aldı (Gerçi neden albümde “eşlik eden” demek yerine “featuring” denmiş ki, ona takıldım biraz). Bu ülkede düet konusunda en akla gelen ve en başarılı iki üç isimdendir Yaşar. Özellikle böyle ayrılıklı şarkılardaki duygusunu ayrı bir severim Yaşar’ın. Yıldız Usmonova ile Seni Severdim'in hala en çok dinlenen ve istenen şarkılardan olması çoğunluğun da böyle düşündüğünün kanıtı. Bu düet de samimiyet açısından insanın içine dokunuyor. Tango formundaki ilk formunda düzenlenmiş ve bir kadın şarkısı olarak süregelmiş bu şarkıda kadının kalp kırıklığını anlatan bu şarkıya giren erkek sesi o kırılgan kadının karşısındaki erkeği de hissetmemizi sağlıyor. Bu şarkıyı düet haline getirmek kimin fikriyse çok başarılı olmuş. Kimse Bilmez şarkısındaki yorum aklıma Sertab Erener’in yorumu getirdi. Sertab'ın daha dinlenebilir bir versiyon gibi. Kişinin kendi iç hesaplaşmasını ve hayat yolunda –kalabalıklar içindeyken bile- hep var olan yalnızlığımızı anlatıyor şarkı. Albümün en hareketli şarkısı Kumdan Kale, slov şarkıların ardından birden kendimize gelmemizi sağlıyor. Albümü yükseltiyor. Müzikal şarkısı gibi, müzikal oyunculuğu yönünü aklıma getirdi şarkı. Çıkış şarkısı olarak seçilmesi çok yerinde. Her Şey Geçer caz formu ile geleneksel enstrümanları (Ud) harmanlayıp ortaya dinlemesi keyifli bir sentez çıkarmış. Benim gibi pek caza yakın olmayan müzikseverleri de içine alan bir havası var. (Bu arada Her Şey Geçer’in Herşey Geçer diye yazılmasına da takıldım :)Beni Benimle Bırak'ın retro versiyonuyla kapanıyor albüm. Bir parça hareketlendirilmiş bu şarkı 70'lerin soundunun 2000 lerle birleştirilmiş bir hali gibi. Şarkıdaki kadının duygusu 2000ler, ruh 70’ler. Nükhet Duru’nun 70’lerdeki kırılgan yorumundan çok, metropol kadının ayrılığı kaldırışı var bu yeni yorumda. Bir parça şarkının duygusu kaybolmuş mu, evet, ama bunu içinde bulunduğumuz dönemin kadın-erkek ilişkilerine vurduğumuzda bunu o kadar yadırgamıyoruz. Bu zamanda yaşanan ilişkilerin ve ayrılıkların havası olduğu için, milenyum neslinin yabancı olmadığı bir ruha bürünmüş bu şarkı, özündeki ayrılık ve geride kalan kadın temasını korurken.

30 dakika kadar süren ve su gibi akan bu albümün havası daha ilk şarkıda sardı beni. özellikle Kalmamışsın Hiç Bana arka arkaya üç kere dinletmesiyle favorim oldu. O bayıldığım gitar girişi başlı aşına kulak kabartmamı sağlamıştı. Zaten elektro gitar sesi nerde olsam “bi dakka noluyo ya,bu ne” dedirtir, sesin geldiği yöne baktırır bana. Bu kadar çarpıcı bir girişe, söz-müzik bütünlüğü de eklenince, ortaya “şarkı” çıkıyor böyle. Benim en çok aradığım şey de bu "bütünlük” meselesi. Orta tempolu bu şarkıda, şarkının duygusu, bir ayrılıktan sonra kalan tarafın kabullenişi var, “sen artık yoksun, zaten uzun zamandır yoktun, ben bunu anladım ve ben de artık vazgeçiyorum”, çığlığı ancak bu kadar tatlı ifade edilebilir. Hani uzatmalarda olan bir aşk ittire kaktıra yürütülmeye çalışılır, ancak taraflardan biri çoktan olay mahalini terk etmiştir, diğer taraf inanmak istemez, kabullenemez ilk önce, sonrasında iplerin kopuş noktasında o son kalan da gemiyi terk eder ya, Ayça Varlıer'in sesi bu duyguyu çok iyi veriyor.

Albümün dikkatimi çeken bir diğer yanı, şarkıların uzun uzun olması ve adeta bir hikaye anlatması. Kısır sözlerle ve sadece nakaratla geçiştirilen müziklerin aksine, sözlerin hepsi dolu dolu ve müzik uyumlu bir ritme sahip. Söz yazarları, anlaşmışcasına 7 şarkıda bir kadının ayrılıktan, tedirginliğe, kararsızlıktan, sevince, kafa karışıklığından, hüzüne ve yalnızlığa her duygusunu sanki dinleyiciye yazılmış mektuplar gibi uzun uzun anlatıyor, ancak bu durum hiç sıkıcı olmadığı gibi, acaba şimdi ne gelecek diye merak da uyandırıyor, sonra bir bakıyorsunuz albümün sonu gelivermiş. Sözler bize hikaye anlatıyor, müzik de duyguyu taşıyor, bu yüzden tüm söz yazarları (Figen Şakacı, Müfide İnselel, Mehmet Teoman, Eylem Pelit) ile o sözlere yaptığı besteler ile bu sözleri onu taşıyabilecek en güzel melodilerle buluşturan Ayça Varlıer'e kocaman bir alkış göndermek gerek.

Sonuç olarak, son aldığım albümler arasında beklediğimi bulduğuma sevindiğim, gerek duygusuyla, gerek sözleriyle, gerek müziği ile tam arşivlik bir albüm olmuş. İçinde rock tınılarından, popa, cazdan, aranjmana her renk var. Her şey tam dozunda, ne bir eksik ne bir fazla. Ayça Varlıer'in yorumculuğu sade, kulak yormayan ve şarkının duygusunu veren bir yorumculuk, bu da ortaya dinlemesi enfes bir albüm çıkartıyor. Bu albüm Ayça Varlıer’i besleyen müziklerin bir karması gibi. Hepsi çok keyifle ve hissedilerek söylenmiş parçalar. Albümün hoşuma giden bir diğer noktası, kartonetin son sayfasındaki "Zulüm gören tüm canlılar için... Sevgi Saygı ve Özrü bir borç bilerek" diyerek hayata ve tüylü dostlarımıza karşı duyarlılığına da yer vermiş olması. Ayça Varlıer tiyatro sahnelerinden sonra müzik sahnelerinde de ışıl ışıl parlayacak. İlk konserini heyecanla bekliyorum. 

Aşağıdaki müthiş performans Ayça Varlıer'in Leyla'nın Evi müzikalinden:


DİPNOT: Albümün hikayesini Ayça Varlıer'in ağzından şu linkten öğrenebilirsiniz: AYÇA VARLIER, ELİF'i ANLATIYOR...

Hiç yorum yok: