Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

23 Mart 2013 Cumartesi

ALDIM, DİNLEDİM, YAZDIM...


NİLÜFER - 13 DÜET

Nilüfer benim çocukluğumun en önemli seslerindendi, yaşım oldu 30, Nilüfer hala güçlü, hala özel... Nilüfer’in sesinde hep zamanlar ötesi bir tını hissederim. O her devrin şarkıcısıdır ve sesi her tür müziği kaldırabilecek güçte bir sestir. 1970li yıllarda başladığı müzik yolculuğuna, pop, arabesk, sanat müziği gibi türlerde nice güzel katkılarda bulunan Nilüfer, 2000li yıllarda söylediği müzik türleri halkasına rock'ı ekledi. Bir iki yıl önce, müziğinde ve kariyerinde adını en büyüklere adını yazdıran Nilüfer’in rock sanatçılarıyla bir düet albüm çıkaracağı haberi, herkes gibi beni de çok heyecanlandırmıştı. Nilüfer'in en sevilen şarkılarını günün en kalifiye müzik gruplarıyla birlikte seslendirilmesi fikri nerden baksanız ticari olarak da, Nilüfer'in yeni nesle ulaşma stratejisi olarak da başarılı bir hamleydi. Arkasına her biri ayrı ayrı çok değerli ve geniş kitlelere hitap eden grupların/rock müzisyenlerinin desteğini alan 12 düet, 2011 yılının en dikkat çekici albümlerinden biri oldu. Bu albüm, Nilüfer'i yeniden zirveye taşıdı. O albümde özellikle Şebnem Ferah düeti Erkekler Ağlamaz, adeta yeni şarkıymışçasına benimsendi, yeniden doğdu. Sonra sırasıyla Hayko Cepkin'le düet yaptığı ve bana göre bir şarkı ancak bu kadar "cover"lanabilir ve bu kadar güzel bir uyum yakalanır dedirten "Aşk Kitabı"na ve benim için ayrı yeri olan şarkılardan Malt grubuyla söylediği "Ara Sıra Bazı Bazı"ya klip çekildi.


Bu albümün başarısı, yapımcının ve Nilüfer’in yüzünü güldürmüş olacak ki, hemen klasik yola gidildi ve ikinci bir Düet albümü için el sıkışıldı. (Bu arada Nilüfer o lanet hastalıkla savaşında galip gelip, hepimizi sevindirdi). 


Albüm DMC'den, Alper Erinç süpervizörlüğünde çıkan bir albüm. Kapakta koyu kırmızı tonlar hakim ve gerçekten çok çarpıcı. Nilüfer kapakta ne kadar çarpıcı, cazibeli ve femmefatal bakıyorsa, içerideki resimlerde hep o sıcak, o sevdiğim, o naif duruşuyla bakıyor. Bu kapak tasarımı ve iç resimlerle bu albüm raflarda gerçekten çok albenili duruyor.

Albüm içerik olarak beni tatmin etmedi. Nilüfer gene gürül gürül sesiyle kulakları şenlendiriyor. Lakin düetlerin birçoğunu başarılı bulmamanın yanında, hala şarkıların ilk hallerinde kalmış olan bendeniz, bu yeni 2000'lere adapte edilmiş versiyonların içine, duygusuna giremedim. Bir de Nilüfer gibi dev bir sesin yanında düet yapma şansına erişen gruplarda genel olarak dikkat ettiğim nokta, şarkıları düzenlerken, “ben bu şarkının duygusunu nasıl verebilirim de iyi yorumlarım”dan çok, “ben burda şahane gitar çalışımı, manyak davulumu, muhteşem vokalimi nasıl dinleyicinin kulağına sokarım”a odaklanmış olmaları gibi geldi. Albümün en başarılıları tam olarak beklediğimi bulduğum VegaModelPinhani.


Bazı şarkıları gereksiz bulduğumu söylemem lazım. O kadar Nilüfer’le özdeşleşmiş şarkı varken, Mesela Agora Meyhanesi’nin, Yaşamak Ne Güzel Şey’in ya da Her Yerde Kar Var’ın bu albümde ne işleri var merak ediyorum. Bunlar yerine çok daha “Nilüfer” şarkılar girebilirmiş. Zira Agora Meyhanesi yılların sanat müziği şarkısı olarak, Nilüfer’in de bir albümünde söylediği bir şarkı. Yaşamak Ne Güzel Şey ve Her Yerde Kar Var ise, Nilüfer'in çoğunluğu cover şarkılardan oluşan Geceler albümünün Ajda Pekkan coverlarıydı. Bu yüzden Nilüfer’le özdeşleşen şarkılar değil açıkçası.



Albümün benim açımdan en başarılı düeti, tam üzerlerine dikilmiş bir kıyafet gibi olduğunu düşündüğüm Şov Yapma ile Model oldu. Şarkının havası Model'in kıpır kıpır yapısına ve genel albümlerinden Model duygusuna çok uymuş, hani eski bir şarkı bu kadar üzerine oturur. Aysel Gürel şarkıyı yaptığında Model’i düşünmüş sanki. Çok zor bir şarkı olmayan bu şarkıyı Modelce söylemeyi başarmışlar. Bence bu şarkı albümün –klip çekerler mi bilmem ama- ön plana çıkanlarından olacak ve Model konserlerinde çok keyifli bir repertuar şarkısı olacak. Albümün benim açımdan kıymetli bir diğer düeti, sesine, sözüne hasta olduğum Vega’nın nihayet yıllar sonra bir albümde arzü endam etmesi oldu ve Ta Uzak Yollardan gibi aslında çok tizlere ve peslere inen bir şarkıda Deniz Özbey Akyüz'ün sade, yormayan yorumu albümdeki can simidim oldu. Bu şarkı muhtemelen ön plana çıkmayan şarkılardan olacak ama neyse ki bağırmadan da güzel rock söylenebileceğini kanıtladıkları için bu albüme yaklaşımımda ibreyi bir tık olumluya çevirmemi sağlayacak. İşte albümün sürprizlerinden. Pinhani, Dünya Dönüyor’u gerçekten bambaşka bir forma büründürmüş, o kadar hoşuma gitti ki, Pinhani’nin yaptığı tam olarak Cover’dan anladığım şeyi veriyor bana. Şarkının özünü korurken, kendi yorumunu katabilmekten bahsediyorum. Albümün sonlarına doğru girmesi boşuna değil, bu hareketli şarkıyı alıp tek gitarla ve akustik olarak bir balada dönüştürmüşler ve söylenmesi kulak okşayıcı bir hava vermiş. Kesinlikle albümün en iyilerinden olarak Pinhani'yi beni yanıltmayarak en iyi performanslardan birine imza attıkları için teşekkür etmeli. Nilüfer de usul usul eşlik ediyor ve sesinin güzelliğine rahat rahat doyuyoruz.


Kısacası bu albüm, benim gibi eski, kemikleşmiş Nilüferseverleri tatmin etmeyen –şahsen ben sanırım bu albümü sadece arşivimde tutmakla yetinip, eski versiyonlarını bir ömür boyu dinlemeye devam edeceğim- ancak Nilüfer'i ve şarkılarını yeni nesil müzikseverlerin tanıması ve orijinallerini merak etmesi açısından faydalı bulduğum bir albüm. Bu şarkılar bizim çocukluğumuzun ve gençliğimizin şarkıları iken 2000li yılların yeni müzik dinleyicisine yeni versiyonlarıyla taşınıyor. Ama zaten amaç da bu. Biz zaten orijinalleri bayıla bayıla dinlerken milenyum çağı dinleyicilerinin beklentisini gözetmekten daha doğal bir şey olamaz. Albümü elimde tutarken Nilüfer'in ne kadar büyük bir ses ve kalp olduğunu düşünüyorum. Ne yaparsa yapsın, isterse şarkı söylemeyip öksürsün ben gene Nilüfer dinlemekten hiç bıkmayacağım sanırım. Nilüfer bu ülkenin kıymetlisidir, koruyup kollamamız lazım...


Hiç yorum yok: