Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Ocak 2016 Cuma

GİTTİM, İZLEDİM, YAZDIM - HAKAN EREN'LE YENİ YIL GAZİNOSU İFTİHARLA SUNAR (2. BÖLÜM)

HAKAN EREN'LE YENİ YIL GAZİNOSU İFTİHARLA SUNAR (2. BÖLÜM) 

Hakan Eren'le Yeni Yıl Gazinosu 27 Aralık Pazar Günü sahnesinde dev isimleri konuk etmeye devam etti.

Bu gün Yavuz Hakan Tok'un Ah Mazi! konseptiyle başladı. Rezzan Yücel'in ve Işıl Yücesoy'un otuz kusür seneden sonra ilk kez sahne alması gibi güzel sürprizler olmasının yanı sıra, benim için ayrıca anlamlıydı, zira çocukluğumun en güzel sesi Banu Kırbağ'la (ben ona Banum derim hep) nihayet yıllar sonra bir araya geldim ve fotoğraf çektirmekle kalmadım, ona onun şarkılarından birini de söyleme şansı da buldum (nasıl yapabildim hala inanamıyorum). Gökben ve Işıl Yücesoy gibi efsane sanatçılarla da, Facebook ortamlarından sonra nihayet yüzyüze görüşebilme ve bir özçekim yapma şansım oldu. Zeliha Sunal'ın 70-80-90'lar temalı muhteşem performansı da eğlendirirken sahnede büyük bir ustalıkla değiştirdiği kostümleriyle bizi zaman tünelinde gezdirdi. Zeliha Sunal gerçekten sahnede izlemesi çok keyifli sanatçılardan biri. Metin Ersoy gerek performansı, gerek espirileri, gerekse mesajları ile gecenin yıldızıydı bence. Yeşim canlı performansıyla ve hala albüm kaydı gibi pürüzsüz sesiyle gecenin en zaman değmemiş sanatçısı oldu. Yeliz'in rahatsızlığı nedeniyle katılamadığı gecede Seyyal Taner ikinci günde de sahne alıp yanında dansçılarıyla müthiş performanslarına bir yenisini ekledi. Gecenin assolisti ise, performansına hayran kaldığım ve insanın adı boşuna büyük olmuyor dediğim Muazzez Abacı oldu. İşte o günden fotoğraf ve videolar...

27 Aralık Pazar gününün programı:
Yavuz Hakan Tok'u bulmuşken fotoğraf çektirmemek olmazdı. :)
Yavuz Hakan Tok ve Ah Mazi! programı

Zeliha Sunal'ın muhteşem performansından kısa anlar...

MATİNE:
Meral-Zuhal




Güzin ile Baha


Rezzan Yücel

Mine Koşan


Asu Maralman

Selçuk Ural

Tülay Özer

Banu Kırbağ

Gökben


Kartal Kaan

Işıl Yücesoy


SUARE:
Metin Ersoy

Tüdanya

İskender Doğan

Yeşim

Coşkun Demir

Seyyal Taner

Ve ASSOLİST:
Muazzez Abacı


Evet bu isimler canlı kanlı sahnedeydi ve plaklardan fırlayıp sahnede gene tüm sıcaklıklarıyla sahne aldı ve iki gün biz o döneme yetişememiş müzikseverlere (90ları tanzih ediyorum) bir gecede on gazino gezmiş gibi o gazino dönemlerini yaşattılar.






7 Ocak 2016 Perşembe

GİTTİM, İZLEDİM, YAZDIM - HAKAN EREN'LE YENİ YIL GAZİNOSU İFTİHARLA SUNAR

GAZİNOLAR ZORLU'DA CANLANDI
Yeni yıla girmeye birkaç gün kala Zorlu Center'da müzik dünyasının devleriyle muhteşem 2 gün yaşandı.

Yeni yıla girmeye birkaç gün kala müzik ve organizasyon üstadı Hakan Eren muhteşem bir organizasyona daha imza atıp, bir dönemin dev seslerini iki gün boyunca Zorlu Center’da bizlerle buluşturdu. 60’lardan 90’lara uzanan gecede, hayatımın mihenk taşı olmuş isimleri bir bir sahnede şarkılarını söylerken, ben de yetişemediğim gazino dönemlerine gidip geldim ve yetmişlerin, seksenlerin ve doksanların sevdiğim sesleriyle görüşüp konuşma imkanı buldum. İki gecede toplam on gazino gezmiş gibi hissediyordum iki günün sonunda. Bu yazıda az laf çok video var. Çünkü o büyüyü kesintisiz yaşamanızı istiyorum. Videolardaki görüntü ve ses kaymaları için özür dilemeliyim, ancak o anın heyecanıyla her ne kadar hareketsiz çekim yapmaya çalıştımsa da ortaya böyle biraz kaymış görüntüler çıktı. Bu yazıyı ikiye böldüm, iki günün keyfini ayrı ayrı yaşayabilin diye. Videolardan önce birkaç bilgi de vermek yerinde olur.

26-27 Aralık’ta matine ve suare olmak üzere iki bölümlü programda, gündüz herkese açık salonda şarkılarını seslendiren dev isimler, gece de biletle veya davetiye ile girilen (ki bunlar da bir uygulaması ile bedava alınabiliyordu) Assolistler gecesi şeklindeydi. Öncesinde Cumartesi günü Olcay Tanberken'in 90'lar, Hakan Eren'in 70'ler ve Elhan Tok'un Yeşilçam Şarkıları konseptli, Pazar günü de Yavuz Hakan Tok'un Ah Mazi! ve Zeliha Sunal'ın 70-80-90'lar konseptli programlarıyla bu dev şölene hazırlandık.

26 Aralık Cumartesi gününün programı:
İlk gün Olcay Tanberken'le 90'lara uzandık...

Hakan Eren dinleyicileri coştururken, kendi de çok eğlendi...
MATİNE:
Uhde Seçil

Ferda Anıl Yarkın

Sibel Alaş

Belkıs Özener

Rana-Selçuk Alagöz

Parla Şenol

Sevda Karaca


SUARE:
Semiha Yankı

Ercan Turgut

Ersan Erdura

Nur Yoldaş

Bilgen Bengü (cici kızlar)

Funda (Çaresizim)



Seyyal Taner

Ve ASSOLİST
NEŞE KARABÖCEK








İkinci günün fotoğraf videoları bir sonraki yazıda olacak...






5 Ocak 2016 Salı

ALDIM, DİNLEDİM, YAZDIM - ECE DORSAY - DÜNYAMIN HARİTASI

MAKYAJLARINI SİLMİŞ BİR ALBÜM

Ece Dorsay 5 sene sonra dünyasının kapılarını sonuna kadar açtığı bir albümle 'merhaba' diyor.

2015 yılı uzun süredir yollarını gözlediğim bazı albümlerin de arşivime girdiği yıl oldu ve 2015’i ucundan yakalayan isimlerden, müziği kadar dostluğu da benim için çok önemli olan Ece Dorsay’la yeni yılın ilk yazısını başlatmak istedim.

Ece Dorsay, küllü ses rengi, hayata, ilişkilere ve içinde yaşadığı topluma dair duyarlı, incelikli ve banal klişelere kaçmayan sözleri ve her biri o sözler içinde ahenkli bir köşe kapmaca oynayan notalarıyla ilk olarak kulaklarımıza 2002 yılında Kum Saati albümüyle girmişti, sonrasında Ece Dorsay’ın müzik cephesinden yeni bir albüm haberi gelmesi için 8 sene bekledik ve 8 senenin ardından bizlere 2010 yılında Kırmızı Karanlık ile müziği ve sözleri daha olgunlaşmış bir Ece olarak karşımıza çıktı. Arada 2009 yılında Mor Rüya adlı bir şiir kitabı da çıkardıktan sonra, müzik hayatı çeşitli festivallerde, barlarda ve sahnelerde hem kendine ait hem de başka isimlerden sevdiği şarkıları Ece Dorsay tarzıyla yorumladığı güzel programlarla geçti. Çeşitli dergilere yazılar yazdı, radyo programları yaptı. Bu süreçte yazmayı bırakmadı, hep gözlemledi, hep yazdı, hep doğru zamanı bekledi ve ben bu süreçleri yakından takip eden bir müziksever olarak şimdi bu gözlemlerin ve yaşanmışlıkların 2015 yılında şarkı formlarında bir albüme dönüşmesine en az Ece kadar mutlu oldum. Ve artık elimizde Dünyamın Haritası var.

Öncelikle en büyük teşekkür, kimsenin albüm yapmak için elini taşın altına koymadığı bir zamanda Ece’ye albüm yapan Aykut Gürel’e gitmeli. Ece Dorsay’ın Dünyamın Haritası 9 Aralık 2015’te İrem Records etiketiyle dijital mecralarda dinleyiciyle buluştu. 1’i yeniden yorum olmak üzere, 11 şarkılık albüm, Ece Dorsay’ın özenle hazırladığı 15 sayfalık kitapçığıyla da dikkat çekiyor. Albümün çıkış şarkısı olarak, Ece Dorsay’ın hem sahnede yorumlamayı sevdiğim hem de beni çok anlatan bir şarkı olduğu için söyledim dediği, Ajda Pekkan’dan dinlediğimiz Vitrin oldu. Bu şarkıyı seçme nedenlerini daha detaylı olarak röportajında okuyabileceksiniz.

Kapakta Ece Dorsay’ı masmavi bir gökyüzü ve iç açan bir deniz önünde gitarını çalıp şarkılarını söylerken görüyoruz. Bu kapak bana Ece Dorsay’ın artık daha umutlu, daha dingin, daha hayatı ve gördüklerini hazmetmiş bir sanatçı olduğunu hissettirdi. Hani Candan Erçetin’in bir şarkısındaki gibi, “daha güçlü, daha sakin”. Gitarının dikkat çekici gökkuşağı renkli gitar kayışı da Ece Dorsay’ın hep desteklediği lgbtleri bu albümde de unutmadığını akla getirdiği gibi, albümdeki çok renkliliği de ifade ediyor. Ece Dorsay, diğer albüm kapaklarında olduğu gibi gülümsüyor, ancak önceki albüm kapakları gece, karanlık ve koyu tonlardaydı, Kum Saati’nde gece, Kırmızı Karanlık’ta tan vaktini akla getiren kızıl kırmızı renklerdeki kapaklar bu albümde apaydınlık bir güne açılıyor ve bu açıdan bu üçüncü albüm bir üçlemenin son halkasını tamamlıyor. Ece Dorsay uçsuz bucaksız bir deniz önünde ve yanında yöresinde kimse yok, yani yalnızlığını da bırakmıyor, yoluna hep tek devam etmiş ve bu albümdeki her şeyi tek başına halletmesini de açıklıyor bu kapak. İçine oturmuş hüzünler dalgalara göğüs geren kayalar olmuş ve onun bir parçası haline gelmiş. Başındaki bulutlar ise, sürekli aklından geçen düşünceleri ifade ediyor. Uzaklarda iki tane ağaç görüyoruz, içinde yeşerdiği umutları ifade ettiği gibi, albümdeki şarkılardan birinde geçtiği üzere, ağaçların kesilmesine dikkat çekmeyi de istemiş olabilir. Kapak Ece Dorsay’ın albümüne adını veren şarkısı gibi Ece’nin Dünyası ve albüm hakkında bolca ipuçları taşıyor. Arka kapakta Ece için önemli objeler bu tezi doğruluyor. Bu Ece’nin en kişisel, en içini döktüğü albüm ve daha ön ve arka kapağında da sizi dünyasına çekiveriyor.

Albüm kitapçığında 4. Sayfada Ece’nin kaleminden albümün hikayesi satırlara dökülüyor ve okudukça Ece’nin yol hikayesine vakıf oluyorsunuz. Çok iç ısıtıcı bir albüm yazısı. Klasik teşekkür notu gibi değil, albüme güzel bir giriş; zira içini döktüğü bir yazı. Şarkılardaki Ece’ler birbirini tamamlıyor, şarkıların art hikayelerini bilince daha değerli oluyor dinlemesi. Ve ilk şarkı dönmeye başlıyor:

Albümün açılış şarkısı Bar Taburesi Ece’nin hayatında olup bitenleri dışarıdan tarafsız bir gözle seyrettiği bir şarkı. Barlar hepimizin bir şeyler içmek için gittiği yerler olmakla birlikte aslında hayatın tam da o anda tüm çıplaklığıyla gözümüzün önüne geldiği yerlerdir bir yerde. Müzik de vardır orda, her biri hayatımızın bir yanına değmiş insanların başka insan suretleri de… Ve siz bar taburesinde oturup seyredersiniz o insanları kendi hayatınızı düşünerek. Ece de hayatın bar taburesinde oturup, bize “dünyasının haritasının” hayatından gidenlerin arkasından baktığı kısmını gösteriyor, insanlar hayatına geliyor, bir süre kalıyor ve ayrılıyor, sonra anlıyor ki meğer o giden insanlar hiç hayatında olmamış (hiç gelmediler ki, hiç sevmediler ki, göze almadılar ki), ama gene de kaldıklarına inanmak istiyor, hayatından atamıyor, “kandır beni bir kez daha, durma” diyerek kendini avutuyor ve kalbini kapatmıyor, insanlara inancını kaybetmiyor ve gidenlerin arkasından bakarken kalanlara kadeh kaldırıyor. Keşke kliplense dediğim şarkılardan biri bu şarkı. Ece’nin Dünyasının Hayat kısmıdır bu şarkı.

İkinci şarkı albüme adını veren Dünyamın Haritası. Yenilenme, silkinme, kendine geliş gördüm satırlarda, “Dünyamın haritası, yeni baştan çizildi, senin dürbününle bakınca”, hayatına girip zenginleştiren dostlara bir selam gibi, hayatımıza giren ve tanışıklıktan arkadaşlığa, arkadaşlıktan dostluğa geçen herkes bize bir şeyler öğretir ve birlikte iyi kötü deneyimlerle dünyaya, hayata farklı bakmaya başlarız, hayaller kurarız, kuşlar uçururuz, heyecanlarımız olur, sırları bölüşür bir elmanın iki yarısı oluruz dostlarla… Onlar bizi besler ve dünyamızın haritasını yeniden çizerler. Bu şarkı her ne kadar romantik bir ilişkiye yazılmış gibi dursa da, satırlarda benim çıkardığım bir teşekkür notu bu şarkı ve albüm temasına bakıldığında, bağlamı tamamlıyor bu duygu. Ece’nin Dünyasının Deneyim kısmıdır bu şarkı.

Albümün üçüncü şarkısı Ajda Pekkan’dan dinlediğimiz Sezen Aksu-Can Algeç şarkısı Vitrin. Ece ile yıllar içindeki dertleşmelerimizde dem vurduğu konulardan biriydi insanların çıkarcılığı ve senden bir şey isterlerken hep orda olup, sen bir şey istediğinde ortalıklarda olmayan insanlardı ortak derdimiz. Ece’ye bu şarkıyla neden çıktığını sorduğumda, bana hem sahnede yorumlamaktan keyif aldığım hem de sözleriyle beni anlatan bir şarkıydı, istedim söyledim dedi. Sözleri derinlemesine okuduğumda hak verdim. Ece o naif ve güzel yüreğiyle kırılsa da kıramayan insanlardan. Artık bu albümle içinde deli sular gibi çağlayan heyecanlarını göstermekten çekinmeyen, daha aklının iplerini salmış, içindeki “deliyim aslında Allahına kadar deliyim” diyen Ece’yi dışarı çıkartan ve hayatına girecek insanları vitrinine değil iklimine gelmeye davet eden bir Ece var ve bu açıdan bu şarkı tam Dünyamın Haritası’nın özetini oluşturuyor. Şarkı bambaşka bir düzenlemeyle yeni bir şarkı gibi parlıyor. Ama şahsi düşüncem, albümde Ece’nin sound olarak bu şarkıdan çok daha güçlü şarkıları var. Ece’nin Dünyasının Rest kısmıdır bu şarkı.

Dördüncü şarkı Uzağa, bu yukarıda saydıklarımı doğrular nitelikte, yeni ve güçlü, kimseye eyvallahı olmayan Ece’nin manifestosu gibi. Zira “yüz verdiklerin yüzsüzse, arkana bakma git sessizce” veya “onaylanmayan yolu seçtim, dokuz köyden uzağa” satırları Ece’deki bu dönüşümün kanıtı gibi. Hayatına girmiş “gergin suratlar, hata yap diyen bakışlar, boşa sıkılmış yumruklar”a elveda, “kuytuda sevişmenin tadına, uzaklara bakmanın zarafetine ve çiçek çocuğun cesaretine” merhaba diyen bir Ece var. Farkındaysanız şimdiye kadar şarkı sıralaması hep bir bütünlük içinde; hayatı “neden ben, neden böyle” soruları yerine, “ben buyum, ben böyleyim” diyerek daha güçlü, daha olan bitenin farkında yaşayan bir Ece Dorsay görüyoruz. Kendimize getiriyor şarkı ve kendimizi şimdiye kadar bizi üzenlere, boşa telaşlarımıza güle güle derken buluyoruz. Ece’nin Dünyasının Kaçış kısmıdır bu şarkı.

Hayatta ve herkesin “dünyanın haritası”nda aşk olmazsa olmaz, “Seninle” ve arkasından gelen “Belki Bir Gün” Ece’nin dünyasının romantik evini aydınlatan yıldızları. Seninle’de kimseden korkmadan, kuralları yıkarak, gölgelerden kaçarak, engelleri aşarak yaşanan bir aşkı anlatan bu şarkıyı lgbt aşklara hediye ettim içimden, zira zaten yaşamlarında çok çeken ama bir o kadar da coşkulu ve tutkulu aşklar yaşayan lgbt bireyler de Ece Dorsay’ın hayatının ve “dünyasının haritasının” önemli bir kısmını oluşturuyor. Yaşadıkları tüm baskılara ve yıldırma çalışmalarına rağmen, hayatı temize çeken, karanlığa birlikte güldükleri, aşkı baştan yazdıkları bir ilişki onlarınki, samimi ve sahici. Belki Bir Gün ise, mecburen –onaylamayan insanlar yüzünden- yarım kalan bir aşk hikayesinde yolların yeniden kavuşmasına dair umudu anlatan şarkı. Bence şarkının en can alıcı satırı “renklerimi sana da sürdüm, çekip gitsen de unutma diye”, çünkü her ne kadar yollar ayrılsa da, unutmayı ve unutulmayı istemiyor, Severek ayrılan kalpler bir parçalarını taşımak isterler ya bir yanlarında, bu şarkıdaki ayrılık işte öyle bir şey! Ece Dorsay bu şarkıda ıslık çalanlar yine susar derken, bir yandan da ayrılığın üzüntüsünü derinden yaşıyor ama umuda katık ettiği olgunlukla karşılıyor “parçalarımız yolda kaldı ama büyük, uçurtmayı saldık” diyerek. Ama sevdiğine giderken sürdüğü renklere bürünüyor, yeniden çiçek açıyor yolların kavuşacağına dair umudu. Bu şarkı da Ece’nin Dünyasının Haritasının hüzünlü ama umutlu ayrılık bölgesi. Ece’nin Dünyasının Umut ve Özlem kısmıdır bu şarkılar.

Bir sonraki şarkı olan İstanbul Ayaklar Altında’da, Ece Dorsay’ın Dünyasının Haritasının toplumsal konulardaki duyarlılığını ve isyanını dile getirdiği bir kısmı. Takip edenler bilir, Ece Dorsay toplumsal konularda son derece duyarlı bir birey aynı zamanda, Emek Sineması’nın yıkılışında veya Gezi Olayları’nda tepkisini aktif olarak gösteren ya da kesilen bir ağacın hüznünü içinde duyan, ağaç yerine dikilen çirkin gökdelenlere ve avm’lere isyan eden duyarlı bir sanatçı ve Dünyasının Haritasını çizerken bu yönünü de ihmal etmemiş. Etrafında gördüğü çirkinlikleri, para uğruna, rant uğruna ağaçların kesilmesine, dikilen avmlere, gökdelenlere, kapitalizmin parıltılı hayatlarına ve Emek Sineması’nın yıkılışına duyduğu tepkiyi anlattığı şarkıda İstanbul’un göz göre göre betonlara gömülüşünü çaresizlikle izliyor ve ama gidişatı değiştirmeye gücü yetmese bile yazdıklarıyla şarkılarıyla insanları uyarmayı kendine görev biliyor. Ece’nin Dünyasının Aşık Olduğu Şehre Yapılanlara İsyan kısmıdır bu şarkı.

Köprülerde yılların arayışının ardından gelen bir aşkla, kendine sığınacak liman bulan bir kadının duygusunu buluyoruz. Kendini akışa bıraktığı, ilk kez bu kadar rahat olduğu, “kal dedin, uzan dedin, bakakaldım” diyecek kadar şaşırdığı, kapıları açması ve içeri davet etmesiyle daha önce yaşamadığı duygular yaşadığı, bir bakışıyla bağlandığı bir aşkın şarkısı bu. Ve bu mutluluk anında zamanın durmasını istiyor kadın, o anın güzelliğini sonsuza dek yaşaması ve köprülerin kurulması için. İlk kez ayakları yerden kesilmişçesine bir aşk yaşıyor ve “yerçekimi denen kavram yok oluyor”, bunu da kapıyı davetkar açan, zarif elleriyle saçını açan ve bir bakışıyla kendine bağlayan sevgili sağlıyor. Bu yüzden bu şarkı Ece’nin Dünyasının Haritasının hayata şükrettiği kısmını oluşturuyor. Ece’nin Dünyasının Kendini Aşka ve Akışa Bırakma kısmıdır bu şarkı.

Kalp Atışı, Ece’nin gene kendine dönüp kendiyle hesaplaştığı, kendi kendini sorguladığı, aşkı ararken gene en büyük faydayı kendinde bulduğu veya aşkı ararken dönüp dolaşıp kendine ulaştığı bir şarkı. Aşka aşık, umut etmekten vazgeçmeyen, makyajsız yaşamak isteyen, günleri kendi oyunuyla dolduran bir kalptir onunki. Sonunda yalnız gelip yalnız gitmeyi kabullenmiş bir kalptir onunki. Ve kendine bir teşekkür notudur bu şarkı. Ben yalnızken daha yakındım ruhuna derken, yalnızken yaşadığı aşkı daha idealleştirme var, öyle güzel bir aşk ki o, gerçeği ideali kadar mutlu etmiyor belki de onu. Gene aşka aşık olma halinden vazgeçemiyor “tutunduğum dal aşka bağımlılık” derken. Ece’nin Dünyasının Kendiyle Yüzleşme kısmıdır bu şarkı.

Çak Kibriti sevdiğini cesaretlendirme, adım atmaya teşvik etme şarkısı. “Bak” diyor, “kendime rağmen sana geldim, adım atma sırası sende” diyor ve sevdiğinin onda yarattığı değişimleri “deniz fenerim oldun, bana yol gösteren/Ahtapot gibi sarılman dönüştüren” veya “Sensiz haritam yoktu/sessiz çığlığım oldun” derken. Duygu olarak iki şarkı önceki Köprüler şarkısının devamı gibi bu şarkı. Orda da beklenmeyen bir anda gelen aşkla dengeleri bozulan ama bundan dolayı mutlu olan bir kadın vardı. Bu şarkıda, karşı tarafı tanıyoruz, yani bu kişinin ona nasıl iyi geldiğini, caddelerinde tedirgin adımlar atarken nasıl bir sarılmasıyla nasıl kendini havalarda bulduğunu anlatıyor ve ondan da “gözlerini kaçırmamasını ve kibriti çakmasını” bekliyor. O bu aşka inanıyor, sevdiğinden de kendisini bırakmasını istiyor. Ece’nin Dünyasının Aşkı ve Sevgiyi Cesaretlendirme kısmıdır bu şarkı.

Derken son şarkıya varıyoruz: Fosil. Umutla başladığı aşkın hayal kırıklığıyla sona eren sonu. Baştan bulutlarda uçuran, daha sonra yere çakılmasına yol açan, daha önce “gözlerini kaçırmamasını ve kibriti çakmasını” istediği ve şimdi başka bir umutsuz aşk hikayesinin kahramanı olan sevgiliye sitem şarkısıdır. O sevgili Ece’nin verdiği her şeyi elinin tersiyle itmiş, Ece gözlerini kaçırmamasını isterken gözlerini kapatmıştır. Ece ne kadar uğraşırsa uğraşsın, Ece’ye hayatın balını değil zehrini yaşatır. Ece bu yüzden Kalp Atışı’ndaki kendine dönüşü yaşıyor işte. Bu şarkı da onunla bütünleşik. İdealize ettiği aşk gerçeğe dönünce hayal kırıklığından başka bir şey getirmiyor, çünkü karşısındakinin böyle bir aşka cesareti yok, Ece ne kadar iteklerse iteklesin, ne kadar cesaretlendirmeye, kibriti çakmaya teşvik etmeye çalışırsa çalışsın, karşısındaki kendini bırakamıyor ve Ece gene yalnızlığa kendine dönüyor. Karşısındaki için bu başka bir zaferdir ve Ece’nin kırılan kalbini umursamaz. Korkaktır o, kalbi fosildir, Ece’nin iyi niyetlerini ve umutlarını kırar, bu yüzden Ece bir an kapıldığı bu büyülü hayalden gerçeğe dönerek, veda bile etmeden oradan gider. Dünyasının Haritasının ayrılık ve gene en iyi dostuna yani kendine dönüş kısmı bu şarkı. Ece’nin Dünyasının Hayalkırıklığı kısmıdır bu şarkı.

Bu şarkıyla albüm bir daha Bar Taburesi’ne döner ve siz de Ece’nin dünyasında yaşadıklarından kendinize benzer yanları duyumsar ve Ece’yi daha bir yakınsarsınız. Çünkü o süslü boyalı gerçek dışı hayatların değil, makyajsız, olduğu gibi satırların şarkıcısıdır. Aşkı da, hüznü de, sevinci de, kavgayı da dibine kadar yaşar.

Albümde Ece her şeyi tek başına yapmış; buna söz, müzik ve düzenlemelerin yanında, albümdeki vokaller ve enstrümanların çalınması dahil. Bu yüzden çok kıymetli bir emek albümü bu albüm. Ece albümde gitarları, bassları, loopları, klavyeleri, ukuleleyi, trompet ve beat box seslerini (ağızla) kendisi çalıp davul yazımını da kendisi yazmış. Bilhassa Çak Kibriti’deki ukulele, Köprüler'deki ağızla yaptığı trompet sesi, ve Kalp Atışı’ndaki gerçek bir kalp atışını anımsatan ritim ve ses efektleri ile ağızla beatbox efekti çok güzel bir hoşluk olmuş.

Albüm kitapçığı Ece’nin Türkçe ve İngilizce biyografisiyle bitiyor ve albümü tamamlıyor. Bu albüm kendini size açmak isteyen bir sanatçının günlüğü. İçinde her şeyi makyajsız, olduğu gibi anlatırken sizden yol arkadaşı ve sırdaşı olmanızı istiyor. Ece’nin çağrısına kulak verin derim, pişman olmayacaksınız. Akustiği, soundu ile beklediğimize değen bir Ece albümü olmuş. Ece’nin dünyasına röportajında daha fazla gireceksiniz ama o başka bir yazının konusu. Şimdilik bu yazı çerçevesinde Ece’nin dünyasına hoş geldiniz… Bu arada hatırlatmakta yarar var. 29 Ocak’ta Kanyon’da Müzik Günleri kapsamında sahne alıyor Ece Dorsay.