Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

6 Temmuz 2017 Perşembe

GİTTİM, İZLEDİM, YAZDIM - TEMMUZ KONSERLERİ vol. 2 : TARKAN @ HARBİYE CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA TİYATROSU

TEMMUZ KONSERLERİ vol. 2

TARKAN @ HARBİYE CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA TİYATROSU

[02.07.2017]


Ertesi günün konseri, dostum Yusuf Pişkin sayesinde gidebildiğim Tarkan konseri oldu. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim de detaylara daha rahat geçeyim. İzlediğim şey bir konser değil, bir deneyimdi, bir ritüeldi, bitince etrafa bakıp bir süre ben nerdeydim diye düşündüğünüz bir boyut değişimiydi adeta. Çok az ülkeye nasip olur, Tarkan gibi 8 gün full konser verip, her birinde herkesi bir an yorulmamacasına iki saat oturmayı bile akla getiremeyecek kadar ayakta tutan bir star. Aman Allahım, sahneden bir öpücük atıyor, Harbiye’nin yarısı yerde, sahneden bir el sallıyor Harbiye’nin diğer yarısı yerde… Neyse baştan başlamalı. Tarkan’ın albümü sıcağı sıcağına çıkmışken, ikinci günkü konserine gittim. Öğrendiğime göre Tarkan kimseye davetiye vermiyormuş, çünkü konser paraları bir vakfa bağışlanıyormuş. Bilet fiyatları epey yüksek olsa da, merdivenler dahil, her yer tıklım tıklım dolmuştu.
Yusuf'la klasik fotolarımızdan

Tarkan mavi keten perdelerin ardından bir giriş konuşmasıyla konserin startını verdi ve ışık ve ses efektleri eşliğinde sahnenin önündeki kare platformun içinden çıkarak Yolla’nın ilk dizelerini seyirciye fırlattı: Bir de baktım ki o da ne, sürü sürü bir sürü çile… Açıkçası o şarkıyı ilk dinlediğimde “ne biçim şarkı, bu muymuş yani” diyen eleştirel gruptaydım. Ama diyebilirim ki Yolla başta olmak üzere, yeni albümdeki şarkıların birçoğu canlı seslendirilirken albümdekinden daha güzel geldi kulağıma.

Tarkan sahne üzerinde bir oraya bir buraya gidip aralara kıvrak dans figürleri serpiştirirken, insan nasıl star olur dersi veriyordu adeta. Hem ulaşılmaz, hem de “şarkıları beğendiniz mi” dedikten sonra “eveeeet” cevabını alınca mahcubiyetle “canlarımsınız benim” diyecek kadar bizden biri. Konserde Nazan Öncel’in şarkısını seslendirmeden önce, “Şimdi Nazan’ımın şarkısını söyleyeceğim, biliyorsunuz zor günler geçiriyor Nazom, buradan ona alkışlarımızla desteğimizi gönderelim” diyerek yakın zaman önce iki kayıp yaşayan ve zor günler geçiren Nazan Öncel’e vefasını göstermeyi ihmal etmedi. Konserde açılan bir pankartı okuyunca hayli duygulanan Tarkan, sık sık sevenlerine teşekkür etmeyi unutmadı.
 
Tarkan bitmiş diyenlere Tarkan'ın ne kadar "bittiğini(!)"
gösteren bir fotoğraf. Üstelik 8 gece de bu şekil.
Konser boyunca seyircisiyle diyalogunu hiç koparmadı, şarkılarda tek falso vermezken, sosyal ağlarda Tarkan’ın konserinin playback olduğu söylentisi yayıldı durdu, ancak ben bizzat ordaydım ve adam gürül gürül cayır cayır okudu şarkıları. Beni Çok Sev’de bir ara sesi kayıp “cıyyk” diye ses gelmese ben bile inanabilirdim, o kadar temiz ve “canlı” okudu şarkıları. Seyircinin ilgisi müthişti. Bütün şarkılar yıllardır biliniyormuş gibi eksiksiz söylendi.

Konserde yeni albümünün çoğu şarkısını söyledi, ben de ilk kez konserde dinledim birçoğunu. Bazı şarkıların diğerinden öne geçtiğine şahit oldum. Mesela Günay Çoban’ın Beni Çok Sev şarkısı albüm çıktığından beri milli marşımız gibi olmuşken, bütün Harbiye’nin çıplak sesle, akapella olarak Beni Çok Sev’i söyleyen Tarkan’la birlikte eksiksiz söylemesi inanılmaz bir görüntüydü.


Albüm kritiği yaparken yazacağım zaten ama en çok eğlendiğim şarkılardan biri Çayla Simit oldu konserde. Benim albümdeki favorilerimden ve bence Yolla’dan daha iyi bir çıkış şarkısı olurdu. Aysel Gürel sözleri ile Sevdam Tek Nefes ve özellikle Kır Zincirlerini atmosferinde Çok Ağladım en dikkatimi çeken performanslar oldu. Tarkan eski(meyen) şarkılarına da götürdü bizi, Kış Güneşi, Acayipsin-Şımarık potburisi, Ölürüm Sana, Öp, Hüp, Vay Anam Vay, Kır Zincirlerini, Dudu ve nerde duysam işi gücü bırakıp oynamaya başladığım Kuzu Kuzu gibi klasikleri ile bizi klişe tabirle “zaman tüneline soktu” (hiç de sevmem bu tabiri kullanmayı ama başka türlü izah edemedim. Mesela Kuzu Kuzu’yu dinlerken aklıma üniversite sınavını kazandığım o yaz gelir).


Konserde arkada çalan müzisyenlere değinmek gerek. Her biri kendi alanının en üstat müzisyenleri, bilhassa gitarı ağlatan Alp Ersönmez, Can Şengün, Yaşar sayesinde tanıdığım canım abim Ayhan Günyıl ayrı bir coşku kaynağı oldular. Vokaller de bilhassa Tarkan’a olan ses benzerliğiyle bir an beni bile şüpheye düşüren Altay Oktar çok başarılıydı. Tarkan da ekibiyle ne kadar gurur duyduğunu “ben onlara güvenip, sırtımı dayıyorum ve birlikte güzel müzikler yapıyoruz” diyerek ifade etti.


Konser iki saat sonra biterken, seyircilerin ordan ayrılmaya niyeti yoktu. Velakin çığlıklar, tezahüratlar bitmeyince, kapalı perde arkasından destek davulundan tempolar yayıldı ve işte o an. Yusuf’u kaptığım gibi sahne önüne koşuyorum. Tarkan gene o kare platformun ortasından çıkıyor, aman nasıl bir ışık, patlayan konfetiler, gözümün önünde Yolla’yı söylerken göz kamaştırıcı. Kim der Tarkan’a 45 yaşında diye, bildiğin 20 sene önce yaşlanmayı durdurmuş adam. Seksapel onda, albeni onda, aura onda, ses onda, bir tatlı huzur almaya gittik bin mestle geri döndük. Tarkan gecede 5000 kişiyi (merdiven dahil) bir an yerlerine oturmamacasına 8 gece ağırlıyorsa bu başarı ancak alkışlanır. Çok eğlendiğim güzel bir gece oldu. (Gecenin çıkışında Ayhan Günyıl abimi görmek ayrı bir mutluluk oldu. Hemen bir foto çekiliverdik).


Tarkan bu acı çeke çeke içi, gönlü kararmış ülkenin yüzüne gülümseme ve umut getiren tek kişisi. Bu konserde de, “zaten canımız çok sıkkın, o yüzden iki saat dertlerimizden sıkıntılarımızdan uzaklaşalım, şöyle bir oynayalım, kendimize gelelim istiyorum” diyerek umut aşıladı. Hatta bir ara seyircileri –hala oturan varsa tabi- “ağır abi gibi durmayın” diye şaka yollu dansa da davet etti. Sırf bunun için bile saygıyı, sevgiyi, hürmeti hak ediyor.




Üstat Ayhan Günyıl ile
(Not 1: Konserden video paylaşan hesaplar kapatılıyor dedikleri için şimdilik video ekleyemiyorum ama konserler bitince ekleyeceğim.)

(Not 2: Gecenin en can sıkıcı yanı işgüzar güvenliklerin “işimizi yapıyoruz” adı altında bizi adam yerine koyup konuşmaması oldu. Bir yetkiliye sesimizi duyurup içeride Ayhan abiyi göreyim dedim. Kimi “telefon et” diyor, “telefonları kuliste kapalıdır, haber etseniz içeri, yetkilisiniz” diyorum, “bi şey yapamam” diyor, kimi suratıma baktı cevap vermeye tenezzül bile etmedi, kimi “ben tanımıyorum öyle birini” dedi, kimi “şuraya git orda bekle” dedi, kimi “tamam ben söylerim” dedi, gitti ve gelmedi. En son otopark kısmında beklerken o güvenliklerin başının “ohooo çok oldu onlar gideli” dediği müzisyenlerden, benim bilhassa görmek istediğim Ayhan abiyle karşılaşınca bundan bahsetmem kaçınılmaz oldu. Ulan orda iki kişiyiz zaten, yalan söylemenin ne alemi var işgüzar. Bu arada içerden oluk oluk insan dışarıya çıkıyordu. İçerde kimse kalmadıysa, bu insanlar müze mi gezmeye geldi oraya? Vasıfsız adamları güvenlik yapınca o egolu kibirler büyüyor büyüyor ve senden başka hiçbir sıfatla üstün olamayacak o adamlar yetkiyi ellerine alınca seni itip kakmayı hak görüyorlar (fiziksel olmasa da manen). Bunu da söylemeden geçemeyeceğim.)

GİTTİM, İZLEDİM, YAZDIM - TEMMUZ KONSERLERİ vol. 1 : YAŞAR @ SANAT PERFORMANCE HALL

TEMMUZ KONSERLERİ vol. 1

YAŞAR @ SANAT PERFORMANCE HALL [01.07.2017]

10 günlük konser arasının ardından Temmuz ayı konser maratonum 1 Temmuz Nevizade Sanat Performance Hall’daki Yaşar konseri ile başladı.

Temmuz ayının ilk konseri, açılışını Yaşar’ın yaptığı, Nevizade Sokağı’nda benim gibi konserseverleri yeni bir konser mekanına kavuşturan Sanat Performance Hall konseri oldu. Konserden önce mekandan biraz bahsetmek istiyorum. Haziran başında çok sevdiğim dostlarla rezervasyonumuzu yaptırmıştık ancak daha önce bazı mekanlarda rezervasyona rağmen sıkıntı yaşadığımız çok olduğu için acaba burada bizi nasıl bir şey bekliyor kaygısı duymadım değil. Konser günü geldiğinde toplanıp mekana geldik. Önce bizi kapılar açılana kadar terasta ağırladılar. Sonra yavaş yavaş aşağı katta konser alanına gittik. Varan 1. İnanılmaz güzel bir ilgi ile karşılanınca endişelerimizin bir kısmı uçmaya başladı. İnanılmaz güzel bir Yaşar kalabalığı vardı. Konser girişi biraz dar olmakla birlikte, Yaşar konserlerinin kalabalık olması beni her zaman mutlu etmiştir. İçeri girdik ve ilk izlenimim şahane bir
mekan kazanmış Nevizade ve İstanbul oldu. Ferah bir alanda, ayakta bilet alanlar da sahne önü masa alanlar da rahat rahat sahneyi görüyor ve kimse kimseyle dirsek dirseğe sıkışmadan konseri izleyebiliyor. Ayrıca üstünün açık olması yaz gününde kapalı mekandaki konserlerden sonra ayrı bir ferahlık verirken, kışın üstünün kapanıyor olması ayrı bir avantaj. Yaşar konserlerinin burada sık sık yapılacağını öğrendiğime sevindim. İlk gün aksilikleri de yaşanmadı değil, açılışta bu kadar fazla bir kalabalığı hesap edememiş olacaklar ki servisler biraz gecikti, ama bu çok dert edilecek bir şey değil. Hepsi zamanla yerine oturacak durumlar. Personel de çok ilgili ve güleryüzlüydü. Hülasa bu mekan böyle devam ederse, birkaç ufak eksiği iyi tespit edip ortadan kaldırırlarsa, civardaki benzer mekanları siler süpürürler.

Gelelim konsere. Zaten benim için Yaşar konserlerinin her biri sanki ilk kez Yaşar’ı izliyormuşum heyecanıyla geçer. Ancak bu konserde ayrı bir heyecanım vardı. Bir süre önce, albüm yazısında da belirttiğim üzere, fonunda İstanbul olan bir albüme imza atan Yaşar hem albümün ilk İstanbul konserini, şarkılardan birine de adını veren Nevizade Sokağı’ndaki bu mekanda veriyordu. Nevizade Sokağı şarkısının tam yerini bulduğu bir konser oldu. Yaşar konseri aynı zamanda mekanın da ilk konseriydi. Yaşar Markiz’le başladığı konserinde, yeni albümünün nabzını da tuttu. Seyirci reaksiyonu Yaşar için önemlidir. Albüm satışları iyi gidiyor olsa da, seyircinin şarkılara ilgisi ve eşliği esas kriterdir Yaşar için ve bu konserde bunu gördüğü için midir ayrı bir coşkuluydu Yaşar. Şarkılar ezberlenmiş ve seyirciler de Yaşar’ın verdiği pasları çok iyi yakalayıp geri gönderince tadından yenmez bir konser oldu. Bilhassa Nevizade Sokağı tam yerini bulurken, benim şahsi favorim Seni Sevmeyi Sevmiyorum’da öyle bir huşuya vardım ki, bir baktım gözlerimden yaşlar boşanıvermiş. Şakası Yok ile de coşku tavana çıktı. Şöyle diyeyim: albümde dinlediğinizde etkili olan duyguyu 4’le çarpın, bir de bunu karşınızda canlı
canlı söyleyerek siz ağlatan bir adamı düşünün. Yaşar konseri öyle geçti. Sadece ağladık mı? Tabi ki hayır. Kâh birlikte konser izlemesi en keyifli dostlarımdan Bircan’la kendimizi masanın önündeki küçük alanda dans ederken bulduk, kah bir kadeh tokuşturmasıyla sevincimizi, hüznümüzü şarkılara katıp boğazımızdan aşağı yuvarladık. Gel Benimle, Bela Sevdan, Onun Vedası, Sebepsiz Fırtına, Acıtmıyor Sevdan, Hayırdır İnşallah, Sevda Sinemalarda, Onbir Ay, Divane, Bir Tanem, Kumralım, Esirinim ve tabi ki Kuşlar gibi hitlerinin ve hep repertuarına aldığı Kan ve Gül, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, Anlıyorsun Değil Mi, Hep Karanlık sevdiği üstatların şarkılarının yanı sıra, yeni albümünden Şehir Yalnızlığı, Nara, Aşk Bozumu, Markiz, Nevizade Sokağı, Seni Sevmeyi Sevmiyorum ve Şakası Yok’u seslendirdi Yaşar. Diyebilirim ki albüm başlı başına insanın içine işlerken, Yaşar’ın yeni şarkıları bilhassa çok yüksek tonlara çıkan baladları Şakası Yok ve Seni
Sevmeyi Sevmiyorum’un canlı yorumu albümdekinden bile daha vurucu ve sarsıcı oldu, seyircilerin eşliği de şarkıları daha bir keyifli hale getirdi. Konserin bir de sürprizi vardı. Albümün genel olarak şarkılarında imzası olan Murat Güneş de o gece Yaşar’ı izlemeye gelmişti ve gece sahibinin sesinden Nara ile sona ererken, sahnede Yaşar ve Murat Güneş’in Nara düeti arşivlik ve o an orda olduğumuz için kendimizi şanslı hissettiğimiz görüntüler meydana getirdi. Yaşar başka bir keyifliydi, biz başka bir heyecanlıydık. Her duyguyu dibine kadar yaşadığımız dolu dolu bir konserin ardından,

klasiğimiz olan kulis muhabbetleri gecenin şahane cilası oldu. Bu saatler Yaşar’ın da –çok
çok yorgun değilse ya da ertesi gün konseri yoksa- bizim gibi birkaç dinleyicisiyle birebir görüşebildiği anlar. Bu anlar fotoğraf ve imza kadar dostlarım dediği dinleyicileri ile muhabbet etme imkanı bulduğu anlar aynı zamanda. Yaşar bu anlarda ne kadar yorgun olursa olsun, mutlaka vakit ayırır, sevenleri ile muhabbet eder ve gönlünü gün eder. Bu konserde de gelenek bozulmadı ve biz anılarımıza yeni imzalar, fotoğraflar ve muhabbetler ekleyerek oradan ayrıldık.

İşte konserden birkaç fotoğraf ve video:

 

Yaşar şarkıyı söylemiyor, yaşıyor derken tam olarak bundan bahsediyorum.


Sahibinin sesinden Nara'lanırken
 

Bis'te Kuşlar orkestrası
 


VİDEOLAR: