Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Aralık 2014 Çarşamba

2014 Yılı Baş Ucu Albümlerim...

Bir yıl daha geçip gitti ve yeni yıla varmadan önce bu sene neler dinlemişim, hangi albümleri almaya değer görmüşüm düşünüp bu listeyi yaptım.

1)      Yonca Lodi – 12 Ay
Hayatımıza girdiği 1999 yılından beri Yonca Lodi benim için hep özel seslerden oldu. Her albümde bildim ki Yonca Lodi albümlerinde hep kalburüstü şarkıları seçer ve yorumlar. Bu yüzden albümlerinde hiç boş şarkı olmaz. Buna göre su gibi yorumu da eklenince sonuçta güzel bir albüm çıkması kaçınılmaz oluyor. Bu albüm de benim için o albümlerden biri. Duygu olarak da ilk albümüne en çok yaklaştırdığım albüm oldu. Albümde hatalar yapan ama bunlardan ders çıkararak yoluna bakan bir kadın da var, dik durmaya çalışan ama kırılgan bir kadının sitemleri de var, her şeyi arkasında bırakarak İstanbul’a gelmiş bir kadının özlemi de var, neşe de var, teselli de var, tavsiye de var, ve bunlar samimi ve sahici sözlerle buluşuyor. Favorimse özellikle kimselere yayılmasın, bana özel kalsın dediğim, kendimle ilgili bir çok şey düşündüren Hak Etmemişim. Şarkılarda çok tanık olmadığımız türde bir özeleştiri şarkısı ve git ait olduğun, mutlu olduğun, huzur bulduğun bir yuva kur derkenki vazgeçiş insanın içine dokunuyor. Bunun dışında Hazine, 12 Ay, Kayıp Joker, Hain, daha önce dijital ortamda sunulan Edebiyat ve Ton Farkı. Albüm Mart 2014’te TMC’den çıktı.

2)      Hazal – Aşktan Bıçak

Hazal 1995 yılında Sevdalım ile çıktığında Kral TV’de en çok çalan 3 şarkıdan biriydi. O zamandan bu zamana Hazal az ama öz albümler yaptı. Bu albüm aslında 2014’ün talihsiz albümlerinden biri. Şubat ayında çıktı ama bir klibi bile yok. Hareketli şarkıda da slovda da anlamlı sözler, yormayan ritimler, Hazal’ın yormayan, su gibi sakin yorumuyla ile 2014 yılının en eli yüzü düzgün pop albümlerinden. Kutup Yıldızım şarkısının çok iyi bir açılış şarkısı olduğu albüme adını veren Aşktan Bıçak, Sevdalım’ın kardeşi bir şarkı… Albümün sürprizi, ilk albüm hitlerinden Elden Yar Olmaz’ın akustik versiyonunu içermesi. Sayende kliplik şarkı, Kırık Oyuncak da can yakıcı bir balad. Favorim: biraz daha etnik bir pop parçası olan Güvercinler Uçabiliyor Mu? Albüm Şubat 2014’te Fono Müzikten çıktı.

3)      Deniz Seki – İz

Deniz Seki son birkaç yılda kendinden menkul kötü günler geçirse de, albüm bazında kariyerinin en güzel işlerine imza atıyor. Şu an yaşadığı olayları yaşamasını ne o ne de biz isterdik ama müzik açısından bakacak olursak, son üç albüm yani Sahici, Söz Yaşlarım ve İz bu dönemin en kıymetli ürünleri olarak müzik arşivine girmiş durumda. Bu albüme gelirsek, albüm baştan sona Deniz’in güncesi gibi olmuş. Öyle ki şarkılardan birinin adı bile Deniz Aşık Olunca… Deniz’in kırılganlığını çok iyi yansıtan şarkılarla dolu bu albüm, bu kötü günlerin tek tesellisi olarak arşivimde. Şarkılarda yardım isteyen bir kadının çığlığı, hüzünleri, haykırışı, umudu, umutsuzluğu ve sitemi arka arkaya gelip boğazınıza oturuyor. Favorim: İyisin Tabi ancak Yazlık Gazinolar, Hayat İki Bilet ve Bu Sevda Bu Şehre Sığmaz.

4)      Nazan Öncel – Bazı Şeyler
Nazan Öncel Türk Pop Müziğinin en nevi şahsına münhasır kadınlarından biri olarak, gene müthiş bir albüme imza atmış. Son birkaç albümdür, sadece kendi zevki doğrultusunda olduğunu düşündüğüm, güzel ama fazla yüzeye çıkamamış albümlerden sonra bu defa bütün albümlerden izler taşıyan bu albümle 2014 yılımın en güzel albümlerinden birine imza attı. Albüm o kadar “best of nazan” ki bir şarkıda Göç’e giderken, bir diğerinde “Hatırına Sustum’un dinginliğine kavuşuyorsunuz. Yan Yana Fotoğraf Çektirelim’e de uyardı bu diyebileceğiniz şarkılar da var, Demir Leblebi’yi akla getiren de…. Albümde Tarkan’la düeti Hadi Bakalım gibi daha piyasaya yönelik şarkılar da var, 4 sene önce Diyarbakır’da koyunlarını otlatırken mayın patlaması sonucu hayatını kaybeden 14 yaşındaki Ceylan’a hitaben yazılan toplumsal bir yaranın Nazanca yorumu da var. “Haritadan yerimi/Kayıtlardan ismimi/Silebilirim/Sile sile giderim/Bulamazsın beni/Yapabilirim bunu” diyerek sevgiliye rest de var, resti yemeyip de giden sevgilinin arkasında “Unutmayı öğret bana/Yokluğuna alışmayı da/Kahrolsun bazı şeyler/Bir kokun bile yeter bana” pişmanlık baladları da. Kahrolsun Bazı Şeyler şarkısıyla Gezi olaylarının o en bilindik sloganlarından birini bir aşk şarkısına güzelce yerleştirmiş. Albümün bence olsaydı dediğim tek yeri, Gezi için yazdığı Güya’ya yer vermemesi oldu. Keşke o şarkıda bu albümle kayıt altında arşivimizde dursaydı. Favorim: Harita, Bazı Şeyler, Hadi Bakalım, Ceylan. Albüm Mart 2014’te Doğan Müzik’ten çıktı.

5)      Bora Ayanoğlu – Söz-Müzik Bora Ayanoğlu
Önceki yazılarımdan birinde, “neşenin de hüznün de yanında bir büyük iyi gider, o büyük de Bora Ayanoğlu” demiştim. 2014 yılının beni en çok heyecanlandıran albüm haberi Bora Ayanoğlu’nun 20 yıl sonra bir albümle arşivime girmesi oldu. Kimi kendinden kimi başka seslerden dinlediğimiz Bora Ayanoğlu klasiklerini, Bora Ayanoğlu yıllar sonra yeniden söylüyor. Albümde ilk dikkatimi çeken; Bora Ayanoğlu’nun stüdyoya girip şarkıları yeniden söylediğini bilmesem, eski şarkıların yeniden düzenlenip temizlenerek albüm haline getirildiğini sanırdım. Bora Ayanoğlu hala o temizlik ve naiflikle okuyor albümde şarkıları. Albümle ilgili yazımı buradan okuyabilirsiniz: BORA AYANOĞLU - SÖZ MÜZİK BORA AYANOĞLU. Albüm Eylül 2014’te ON SANATSAL ETKİNLİKLER’den çıktı.

6)      Melis Sökmen – Hediyem
Bu senenin beni en heyecanlandıran albümlerinden biri gene 19 yıl sonra albüm çıkaran Melis Sökmen oldu. Çocukluğumun o deli dolu, çılgın kadını 2014’ü sakin ve eli yüzü düzgün bir albümle arşivime girdi. Melis Sökmen albüm yapmadığı yıllarda caz ve blues performanslarına hep devam ederek sahnelerini sürdürmüştü aslında. Bu albüm ne yazık ki ana akım müzik medyasının dikkatini çekmese de içerdiği şarkılarla benim yıl boyunca dinlediğim en güzel albümlerden biri oldu. Hediyem, Boş Sayfalar, Bir Rüya Bu, Malaika gibi yeni şarkıların yanı sıra, Özlediğim, Gemiler gibi klasik şarkıların yeni versiyonlarını içeren albümün sürprizi Melis Sökmen’in yıllar önce Yeşim Salkım yorumuyla dinlediğimiz Deli Mavi’ye yepyeni bir caz formu getirmesi oldu. Favorim: Hediyem, Özlediğim, Gemiler, Deli Mavi.

7)      Esin İris – Yine Mavi
Bir blog toplantısında tanıştığım Esin İris aslında müzik ve reklam piyasasında tanına bir isimken, bu yıla şapşahane bir albüm kazandırdı. Yıldız Tilbe tınılarıyla yüklü Bu Gece şarkısının klibi dönedursun, albüm çok tatlı şarkılar içeriyor. Eğlencesi de var, Alübümün genel teması umut. Zaten yazısında (Link: ) yazdığım gibi, Yine Mavi’nin çıkış noktası da, geceden  gündüze varınca Esin İris’in “Oh Yine Mavi’ye Kavuştuk” demeyi şiar edinmesi. Esin İris, biraz da reklamcı olmasının katkısıyla, slogan şarkı yapmaktaki ustalığını konuşturuyor ve söz-melodi uyumuyla ile kendini dinletiyor. Melodileri kulakta kalıcı, sözleri akılda kalıcı şarkılardan oluşan albümde Koray Candemir sürprizi de var. Favorim: Özledim, Bu Gece, Senin Şarkın, Hayalleri Öldürdüm. Albüm Nisan 2014’te SONY BMG MUSIC’ten çıktı.

8)      Yonca Evcimik – 15
Yonca Evcimik, 2014 yazına nihayet özlediğimiz Yonca’yı bize kavuşturan şapşahane bir albümle girdi. Albüm sound olarak en favori Yonca albümlerimden Yonca’94’ün yirmi yıl sonra yenilenmiş versiyonu gibi duygu olarak. Yazısını daha önce yazmış olduğum için (Link: YONCA EVCİMİK - 15.) Kısaca değinmek gerekirse, albümde genel olarak iki tema ve iki Yonca var. Biri kozmopolit şehirden, aşklardan, hayattan ve  kaostan yorulmuş Yonca, biri de bu karamsar Yonca’ya umut aşılayan ve kendine getirmeye çalışan Yonca! Albüm 2014 yazının en sağlam albümlerinden biri. Favorim: Topla Gel, Hayat İşte, Kolay, Sana Ne. Albüm Haziran 2014’te İrem Emre Müzik’ten çıktı.

9)      Yeliz – Gidiyorum
Yeliz uzunca bir süre ara verdiği albüm işlerine 2000’li yıllarda hız verip açığı hızla kapattı, önce 2007 yılında Haykırdım Sessizce geldi, arkasından 2010 yılında Allah Kalbine Göre Versin, 2011 yılında Soner Arıca ile Ödül maksisinden sonra 2014 yılı sonbaharını biri yeniden yorumlama olan 5 şarkılık bir albümle karşıladı. Yeliz’in vibrasyonlu sesi beni çocukluğumdan beri hep etkilemiştir. 8 yaşında alıp dinlediğim Haklıydın albümünden beri Yeliz benim hep özellerimden biri oldu. Şimdi bu albümle Yeliz yorumculuğunu bir kez daha konuşturuyor. Bu albümde de 2000’li yıllarda çok güzel bir kimya tutturduğu Soner Arıca ile çalışan Yeliz, bence ilk dinleyişte vurulduğum “Gidiyorum” ile 2014’ün ilk 3 şarkısından birine de imza atmış. Yonca’94 albümünün eğlenceli şarkısı Boomerang’ı bu albüm için yeniden yorumlayan Yeliz, albümde bir de Yunanca bir şarkıya hayat vermiş. Favorim: Gidiyorum. Albüm Eylül 2014’te OSSİ Müzik’ten çıktı.

10)   Neslihan Engin – Yara
10 parmağında 10 marifet müzisyen-şarkıcı Neslihan Engin, kızı Lila’yı kucağına aldığı bu sıralarda ben hala onun Yara’sını dinliyorum. Yara da ana akım müzik ortamına çıkamamış, hatta bir klip bile çekilmemiş albümlerden ama müzikalitesiyle baş ucu albümlerimden. 8 şarkıdan oluşan albümde 8 farklı kadın var. Francois Ozone’un 8 Kadın’ı aklıma geliyor dinlerken. “Yara”daki Neslihan “Gaby”yi, Deli Bayrağı’ndaki Neslihan “Catherine”i, Kaçtım’da ki Neslihan “Suzon” karakterlerini çağrıştırdı mesela. Albüm slovuyla ve hareketlisiyle bir müzik şöleni. Neslihan zaten kendi sözünü-müziğini yazmasının yanı sıra, kendi enstrümanını da çalabilen komple bir müzisyen. Dolayısıyla albümü dinlerken saçma sapan seslerden ve sözlerden ve müziklerden arınmış bir albüm dinlediğinizi biliyorsunuz. Favorim: Yara, Deli Bayrağı, Kaçtım. Albüm Şubat 2014’te ON SANATSAL ETKİNLİKLER’den çıktı.

11)   Oya & Bora – Adı Aşk Olsun & Aşk Güzel Şeydir


2014’ün bir sürprizi de 90lı yılların mihenk taşlarından Oya Bora’nın 17 sene sonra yeni bir albümle arşivime girmesi oldu. 90ları yaşayan her çocuk gibi Oya Bora benim de en naif dönemlerimi temsil ediyor. Bu yüzden yıllardan beri her müzikmuhabbetinin konusu olan “bir Oya Bora vardı noldu onlara” sorusu bu albümle cevap buldu. Ancak bu defa Oya Bora bildiğimiz tarzdan çok farklı durgun ve dingin bir albümle şaşırttı. Bu albüm aslında sıfır bir albüm sayılmaz. Daha çok yıllar içinde yaptıkları film ve dizi müziklerinin bir toplaması niteliğinde. Bu yüzden ana akım müzik ortamlarında pek duyulmadı. Bir dinleti albümü olarak tanımlayabiliriz. Bir de yıllardır seslendirme sanatçılığını müzik yorumculuğunun önüne koyan Oya’yı yıllar sonra yeniden şarkılarıyla dinlemek için ve hiçbir şey olmasa bile sırf OYA BORA’nın yüzü suyu hürmetine bu albümü listeye almadan edemedim. Albüm Nisan 2014’te OSSİ Müzik’ten çıktı.

12)   Kayahan – En İyiler 1
Çıktı çıkıyor, geldi geliyor derken 2014 yılı en beklenen ve çıktığı andan itibaren hakkında konuşturan albümü ile bitiyor. En düz tabirle Kayahan Saygı Albümü diyeceğimiz bu albüm çıktığından beri dinleyenleri on yediye bölen tartışmaların odağı oldu. Kimi şarkıları çok beğendi, kimi gene “ucuz” ve “alelacele” bir iş olduğundan dem vurdu, kimi “onun ne işi var bu albümde”lerde kaldı, kimi “neden bu şarkı yok, neden şu sanatçı yok”larda kaldı (kabul ben bu gruptayım) Albüm, adından da anlaşılacağı üzere devamı gelecek bir saygı albümü. Kayahan’ı en son 1998 yılında Emrin Olur ile dinlemeyi bırakmıştım, öyle ki 2000’li yıllardaki ağdalı, arabeskimsi, samimiyetten uzak Kayahan şarkıları sinirimi zıplatırken, 90lardaki enfes Kayahan şarkılarıyla avunur ve o Kayahan hangi gezegenin Kayahan’ıydı diye düşünür dururum. Bu albüm de sanırım benim gibi düşünüyor, zira şarkıların büyük bölümü 90lardaki klasiklerden oluşuyor. Yazısını yazacağım için şimdilik bu kadar söylüyorum. Sonuçta ne olursa olsun, 2014 biterken en ses getiren işlerden biri oldu. Favorim: Sıla – Canım Sıkılıyor, Demet – Nar Tanem, Yonca Lodi – Gözlerinin Hapsindeyim, Lale Mehmmedova - Kar Taneleri. Albüm Aralık 2014’te.

13)   Metin Altıok – Metin Altıok Şiirlerinden Şarkılar
Çocukluğumun ilk korkusu, 10 yaşındayken içinde yaşadığım Sivas katliamı oldu. Türkiye tarihinin en güneşli gününü en kapkara bir utanç gününe çeviren tüyler ürpertici olay 37 aydını alıp götürürken geriye onlardan bir ses seda bir de okunmaktan asla bıkılmayacak satırlar ve şarkılar kalmıştı. Metin Altıok bu isimlerden biriydi. Her sene Temmuz ayının 2. günü içimizi kanatırken 2014 yılının yazı çok anlamlı bir projeyle Metin Altıok’un satırlarını melodilerle buluşturdu. 28 şiir 28 şarkı oldu. Şarkıları her biri alanının en iyi sesleri seslendirdi. Metin Altıok Şiirlerinden Şarkılar böyle doğdu. Albüm burnumun direğini sızlatırken, bir yandan bu kuvvetli kalemin satırlarını müzik yoluyla arşivlerimize kazandırdığı için mutluluk duydum. Kesinlikle 2014’ün en iyi albümlerinden biri benim için, sırf çocukluğumu değil, insanlığımı da hatırlattığı için… Favorim: Havı Dökülmüş Sevincin – Çiğdem Erken-Umay Umay-Birsen Tezer, Baharat Yollarında – Demet Sağıroğlu, Sezen Aksu  Kavaklar, Yangın Yeri – Zülfü Livaneli

14)   Ahmet Kaya – Sen Yoksan Bir Eksiğiz
Metin Altıok konusu ne kadar içimi acıtıyorsa, Ahmet Kaya da ayrı bir kalp ağrısıdır benim için. Şu sıralar o zamanki densizlerin iade-i itibar ettiği Ahmet Kaya için yapılan saygı albümü eksikleri olsa da, bazı yorumlar Ahmet Kaya duygusunun yanına yaklaşamasa da, hatta bazılarının ne işi olduğunu anlamasam da, gene de 2014 yılının en sevdiğim albümlerinden oldu. Bu şarkıların bir şekilde gündemde kalması müzik adına da Ahmet Kaya adına da beni mutlu eder, zira bu şarkıların orijinallerini merak edenler Ahmet Kaya müziğini keşfetme imkanı da bulabilir. Favorim: Aylin Aslım – İçimde Ölen Biri Var

15)   İskender Paydaş – Zamansız Şarkılar 2
İskender Paydaş geçen sene yaptığı proje çalışmasının 2.sini sundu bu sene. İskender Paydaş parmağını dokundurduğu şarkıyı uçuruyor. bunun örneklerini 90larda Kayahan albümlerinde, Mirkelam’da ve Şebnem Ferah albümlerinde görmüştük. 2000’ler aranjörlerin albüm yılı oldu, hep arka planda, satır altlarında söz-müziğin altında kalan aranjörler pıtır pıtır proje albümlerle yüzeye çıkmaya başladılar. İskender Paydaş, 2013’te Zamansız Şarkılar-1 ile yakaladığı başarıyı, bunda da gösteriyor. Tarkan’ın ilk dinleyişte nefret ettiğim, dinleye dinleye ısındığım Hop De’si veya Atiye’nin “artık bu tarzda kal be kadın” dedirten “Yetmez”i, Şebnem Ferah’a çok ama çok yakıştırdığım “Hep Karanlık” yorumu, bunun dışında henüz ismi olmayan ama dinleyince beğendiğim, çok iyi ve yetenekli seslere yer vermesi ile bu albüm Zamansız Şarkılar -1’in yanına yakışan bir albüm oldu. Favorilerimi yazdım zaten. Albüm Ağustos 2014’te Doğan Müzik’ten çıktı.

Tekliler:

Bengisu – Dünyanın Öteki Ucuna : Liselerarası Müzik Yarışması’ndan beri takipte olduğum Bengisu bu sene bir tekli ile yazı karşıladı. Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. Geniş yazısı burada: BENGİSU - DÜNYANIN ÖTEKİ UCUNA

Ayşe Hatun Önal – Çak Bir Selam : Önceden çıkardığı iki albümle vazgeçilmezlerimden olan Ayşe Hatun Önal, uzun süre ortadan görünmedi ama bir döndü bir döndü. Marş formundaki bu şarkı bütün yaz her yerde çaldı, tabi benim de CD çalarımda. Çıkış: Mart 2014

İrem Derici – Kalbimin Tek Sahibine : Şimdiden şu anki ve gelecekteki düğün danslarını ipotek altına almış durumda. Hatun güzel şarkılar buluyor ve alıyor. Bu senenin ve gelecek senenin de şarkısı oldu bu şarkı. Çıkış: Nisan 2014

Sertab Erener – Ben Öyle Birini Sevdim Ki : Sertab bağırmadan şarkı söylemeyi keşfetti keşfedeli ben de nihayet keyifle dinleme imkanına kavuştum. Bu şarkı daha Sade’nin üzerinden bir sene geçmişken çıktı, sözleri son zamanlarda yaşadıklarıyla çok paralellik yaşamasından mıdır nedir, başka bir duygu ve samimiyetle söylemiş. “Ben öyle birini sevdim ki, bir nevi intihardı” duyduğum en güçlü sözlerden. Çıkış: Nisan 2014

Nil Karaibrahimgil – Kanatlarım Var Ruhumda : Nil’in son zamanlarda çıkardığı en iyi şarkı desem yalan olmaz. Bi Küçük Eylül Meselesi filminin de müziği olan şarkı Nil’in ilk albüm dönemlerindeki naifliğine en yaklaştığı şarkı. Çıkış: Şubat 2014

Murat Boz&Gülşen – İltimas : Niran Ünsal’ı kapanmaya(!) götüren süreci başlatan şarkı bu yaz benim en çok dinlediğim şarkılardan oldu. Kimyaları çok iyi oldu. Şarkı da temposuyla ve melodisiyle de kendini dinletiyor. Gülşen’in slogan şarkı yazmayı artık iyi kavradığının kanıtı bir şarkı.  Çıkış: Nisan 2014

Sibel Tüzün – Le Le Le : Sibel Tüzün 2014 yılını iki “cover” tekli ile -Nisan 2014’te çıkardığı Kaç Yıl Geçti teklisinden sonra vakit geçirmeden Ekim 2014’de 90’larda Rengin yorumuyla dinlediğimiz Le Le Le ile- bitirdi. Eğlenceli bir yorum olmuş ama gönül 2015’te yepyeni Sibel şarkıları duymak istiyor. Gerçi aldığım duyumlara göre ondan önce sürpriz bir proje var ama bekleyip görünüz. :)

Tuğba Yurt e.e. Doğukan Manço – Sakin Ol : Tuğba Yurt bence bu senenin en iyi çıkış yapan isimlerinden biri oldu. Hem de Sertab’ın da zamanında yolunu açmış olan Sakin Ol şarkısıyla. Bu şarkıyı yenilerde Gülşen de söylemişti ama Tuğba Yurt’un yorumuna daha çok yakıştırdım duygusunu. Arkasına Doğukan Manço’yu da alarak bu senenin en çok ses getiren işlerinden birini yaptı. Benim gibi cover konusuna mesafeli bir müziksevere bile dinletebildi şarkıyı. Çok eğlenceli ve dinamik bir düzenleme olmuş. Hele klibinde de görüldüğü üzere Ahmet Kural ve Murat Cemcir’li vokalleri ile dikkat çekici. Çıkış: Mart 2014

Metin Arolat – Karavan : Metin Arolat da bu seneyi tekli ile geçirenlerden. Metin Arolat az ama öz işler yapmayı seviyor. Çok sık albüm yapmasa da, yaptığında güzel bir yerden yakalıyor beni. Bunda da aslında hepimizin aklında geçen bir düşüncenin şarkısını yaparak “bildik evleri yıkalım, yerleşelim bir karavana” duygularımıza tercüman oldu. Vay Vay ve Karavan’dan oluşan EP Metin Arolat’ın ilk albümlerindeki duygusunu yaşattı bana. (Not: Aslında 2 şarkı 4 versiyondan oluşan bu albüm tam tekli sayılmaz, ama ben karıştırır oldum artık kaç şarkı olursa albüm, kaç şarkı olursa tekli sayılacağını. 2 şarkı olduğu için tekliler içinde yazıyorum). Çıkış: Mayıs 2014

Murat Mor – Köprü : Yıllardan kopup gelen bir tanışıklık bizimkisi ve ben bu satırları yazarken bile heyecanlanıyorum. Nihayet Murat sahnede edindiği onca deneyimi bir tekli ile arşivlerimize sundu. Üstelik bunu Mete Özgencil üstatla yaptı. Bu iki faktör benim yılın son günlerinde çıkan bu tekliyi başucu yapmama yetip de artarken, bir de şarkıyı çok eğlenceli, aynı zamanda lafı gediğine oturtan bir şarkı olarak çok anlamlı bulmam cabası oldu. Murat’ın sahne enerjisini yansıtan dinamik bir parça. Şu anda sadece dijitalde çıktı. Çıkış: Aralık 2014

Seyyal Taner – 3’lü : Gene hangi kategoriye koyacağımı bilemediğim bir EP. Seyyal Taner, gene 90lardaki gibi gümbür gümbür, Seyyalce şarkılar çıkarmış. Bu kadına zaman değmiyor. 3 şarkının 3’ü de gümbür gümbür, her duyguyu iliklerinize kadar yaşadığınız şarkılar. Dinlerken “Geliyorumlar”a, “Alladı Pulladı”lara, “Şiirimin Dili”lere gidiyorsunuz duygu olarak. Düşünüyorum da bu ülkede iyi ki Seyyal Taner var, şovu yorumla, şarkıyı sahneyle bu kadar bütünleştirebilen tam bir şov kadını. Bu şarkılar da Seyyal klasiği olacak güçte. Bunca zaman sonra Seyyal’i bu şarkılarla ve bizlerle buluşturduğu için Hakan Eren’e de kocaman alkışlar gitmeli. Seyyal Taner’in uzun yıllar ara verdiği albüm çalışmalarına önce Ethnic Rock ve arkasında böyle bir 3’lü EP ile sağlam bir dönüş yapması karşısında, benim gibi bir Seyyal fanına ayakta alkışlamak düşüyor. Çıkış: Eylül 2014

Zerrin Özer – Sevda Zindanları : Seyyal Taner’in Ethnic Rock albümünün çıkış şarkısı bu defa Zerrin Özer yorumuyla raflara çıktı. Şarkılar Zerrin Özer’in son albümlerinde çalıştığı Selahattin Erhan imzalı. Gene gürül gürül bir Zerrin Özer yorumu olmasının yanı sıra, özellikle son bi iki teklisindeki arabesk yorumundan uzaklaşması beni sevindirdi, zira bu tarz onda daha iyi duruyor. Zerrin bu ülkenin en kıymetli seslerinden biri, benim de ilk göz ağrılarımdan. Bu yüzden bende kredisi sonsuz. Çıkış: Ekim 2014.

Almadığım için fikir sahibi olmadığım, sadece birkaç şarkısını bildiğim için bu listeye aldığım başka albümler de var tabi. Sıla, Ebru Gündeş, Hadise, Bengü, Demet Akalın, Murat Dalkılıç, Halil Sezai, Gökhan Türkmen gibi… Bunlar ya dinlemeye sıra gelmeyenler ya da arşivime almaya gerek görmediğim albümler (Halil Sezai ile filan ne işim olur allasen). Bu yüzden bu liste biraz yüzeyden uzak albümlerden oluşuyor denebilir ama kişisel listemdir ve siz de kendi listenizi yapıp paylaşabilirsiniz, sevinirim.

Not: Ebru Gündeş ve Bengü albümleri ile ilgili doyurucu bir yazı için, @popelestiri'den Bengü "Arafta", Ebru Gündeş'in "İkinci Hal"i

30 Kasım 2014 Pazar

ALDIM, DİNLEDİM, YAZDIM... BORA AYANOĞLU – SÖZ MÜZİK BORA AYANOĞLU

HÜZNÜN DE NEŞENİN DE YANINDA BİR BÜYÜK İYİ GİDER, O BÜYÜK DE TABİ Kİ BORA AYANOĞLU…

Bu senenin beni en çok heyecanlandıran albümlerinden birini elimde tutuyorum şu anda a dostlar. En son albümünü 1994 yılında çıkarmış olan müziğin en kadife sesli ve üretken üstatlarından Bora Ayanoğlu 2014 yılında yani en son albümünden 20 sene sonra arşivlerin raflarını şenlendirdi.

Bora Ayanoğlu’nu ilk kez 7 yaşımda Zerrin Özer ile ilgili bir televizyon programında görmüştüm, o programda Ayanoğlu’nun daha sonraları hayatımın şarkılarından olacak O Yaz ve Her Sonbahar’ı keşfetmiştim yedi yaşımın bilmezliğiyle. Yıllar içinde müziğe ilgim ve bilgim geliştikçe, Ayanoğlu’nun adına sevdiğim bir sürü şarkının söz müzik kısımlarında rastlamıştım. Müzikle ilgili –internetin bile bulunmadığı yıllarda- el yordamıyla yaptığım araştırmalar ve keşiflerde de birçok şarkının Bora Ayanoğlu şarkısı olduğunu görünce ilgim ve heyecanım artmıştı.

Bora Ayanoğlu’nun en sevdiğim yönlerinden biri, bu kadar büyük şarkılara imza atan adamın mütevazılıği asla elden bırakmaması ve sanatçı dostlarına vefası oldu. Zira 1994 yılında çıkardığı Aklım Sende albümünün kapağında bile Zerrin Özer’e teşekkür etmişti mesela. Onu hala müzisyen dostlarının konserlerinde görebilir, hatta onlar için organizasyonlar yaparken bulabilirsiniz. (Bu organizasyonlardan biri hakkındaki yazım: İŞİMİZ MÜZİK GECESİ )

Yıllar geçti, internet çıktı, artık sanatçılara erişim bariyerleri ortadan kalktığında Bora Ayanoğlu’nun adı ilk aradığım sanatçılar arasındaydı. Benim için onun ve şarkılarının ne kadar önemli ve özel olduğunu ifade etmeye çalıştığım bir mesaj attım, yanıt verdi, birkaç mesaj sonrasında bir gece, İşimiz Müzik organizasyonunda bu kadar çok sevdiğim Bora Ayanoğlu ile tanışabilme şansına eriştim ve şarkılarının hayatım ekrandan yansıyan duygulu sıcak sesin sahibinin gerçekten de göründüğü kadar sıcak ve samimi yanıtıyla bir kez daha mutlu oldum.

Bu albüm benim için yıllardır bildiğim eski dostlarla yeniden kavuşmak gibi. Her bir şarkının benim için ayrı bir önemde olduğu albümde, Ayanoğlu yıllardan kopup gelmiş ve kimini başka seslerden kimini kendi sesinden duyduğumuz 13 şarkısını bugünkü duygularla ve sesle yorumluyor. Albümü ilk dinlediğimde, ilk dikkatimi çeken Ayanoğlu’nun sesinin plak dönemlerinden kalmışçasına canlı ve bozulmamış ve şarkıların sanki yıllar sonra yeniden söylenmemiş de plak kaydı yeniden basılmış hissi verircesine aynı duyguları yaşatarak söylenmiş olmasıydı. Tek fark bu şarkılar yazılırkenki gençlik heyecanının ve coşkusunun yerine, şimdi yaşanmışlıklarla dolu bir hayat ve kariyerden sonra tatlı bir anı olarak hatırlama duygusu ile vermesi. Yani o zaman birebir yaşanan ve öyle söylenen duyguların, artık olgunluk yaşında çok geride kalmış zamanları hatırlayarak biraz buruk çokça da tebessümle anılması hissi. (İfade edebildim mi bilmiyorum) Bora Ayanoğlu’nun stüdyoya girip yeniden söylediğini bilmesem yeniden basılmış bir en iyiler albümü sanabilirdim kolaylıkla.

Açılış şarkısı O Yaz ilk olarak Zerrin Özer’in 1980 tarihli Sevgiler albümünde yer almış ve o dönem henüz kariyerinin başlarında olan Zerrin Özer’in patlama yapmasını sağlayan şarkı olmuştu. Sevgiler albümünden bir sene sonra 1981 yılında Bora Ayanoğlu Her Şey Bahane albümünde seslendirdi bu şarkıyı. Bir yaz aşkının konu edildiği şarkı nice sonu bile bile girilen yaz aşklarının marşı olarak hala bugün bile içler aynı şekilde çekilerek dinleniliyor, zaman değişse bile duygular değişmiyor. Bu şarkıyı yıllar sonra Teoman da seslendirdi. Şimdi 2014 yılında Ayanoğlu ilk gençlik yıllarındaki duygusunu özlüyor gibi. Belki bir kare fotoğraf veya o zamandan kalma bir notun çağrıştırdığı duyguyu hissettiriyor şimdiki yorumunda.

Arkasından gelen Yunus şarkısı, pek çok TV programının ve filmin müziği olmuş, Yedi Karanfil albümlerinde yer almış ve en son Murat Göğebakan tarafından başka sözlerle söylenmiş bir klasik. Yunus Emre’nin dizeleri üzerine yazılan bu melodi hepimizin aşina olduğu o sözsüz melodiyi sözlü olarak kulaklarımızı şenlendiriyor. Bu şarkı Ayanoğlu’nun 1979 tarihli Beyaz Güvercin albümünde de yer alıyor.

Üçüncü şarkı sosyal mesajlı bir şarkı olarak kitlelerin ortak duygusu haline gelmiş olan Fabrika Kızı. Bir sigara fabrikasında üç kuruş paraya çalışan fabrika kızının hayallerinin, yaşamının, özlemlerinin anlatıldığı şarkı, işçi sınıfının Türkçe pop müziğine girdiği ilk şarkı aynı zamanda. 1969 yılında Bora Ayanoğlu’nun evinin yolu üzerinde gördüğü Cibali Tütün fabrikası işçilerinden aldığı ilhamla yazdığı şarkı, yazıldığı dönemin şartları düşünüldüğünde ortak duygu olmuş ve bugün bile bu kadar teknolojiye rağmen o şartları aşağı yukarı aynı şekilde yaşadığımız için güncelliğini ve gerçekliğini asla yitirmeyen bir klasik. Bu şarkı aynı zamanda Alpay ile de özdeşleşmiş bir şarkıydı.

Dördüncü şarkı, şimdiye kadar Özdemir Erdoğan’dan Zuhal Olcay’a çeşitli sanatçılar tarafından seslendirilmiş, nice dostane ayrılıklara fon müziği olmuş “Güller ve Dudaklar”. İnsan bir sitem bu kadar naif ve nezaketle dile getirebilir mi diye düşünmekten kendini alamıyor. Sevgilisinin dudaklarını güle benzetirken, ayrılığın üzerinden yıllar geçse de güllere baktıkça sevgilisinin dudaklarını hatırlayan bir adamın sitemi bu şarkı… Güller ve dudaklar şimdi eski bir aşkı anlatırken siz de sanki ordaymışsınız gibi tanık oluyorsunuz bu aşkın büyüklüğüne ve ayrılığın acısına… Bu şarkı da 1981 yılı çıkışlı Her Şey Bahane albümünden.

Sıradaki şarkı Küçüğüm bir film müziği ancak 1979 yılı çıkışlı Beyaz Güvercin albümünde de yer alıyor. Bu tür slov şarkılar Bora Ayanoğlu’na gerçekten çok yakışıyor. Hele bu zamanda Ayanoğlu’nun şimdiki yorumunun duygusu çok daha sahici tınlıyor şimdi. Çünkü yaşanan aşkın üzerinden yıllar geçmiş, şimdi Küçüğüm unutma beni derken, olgun bir adamın ayrılık sonrası duygusunu daha içimizde hissediyoruz.

Ne Zaman Uzak Kalsam Senden yarattığı his ve kulağımdaki tınısı ile Gurur Duyarım şarkısının kardeşi diye düşünmüştüm, derken biraz araştırma yaptığımda bu şarkının 1975' te sadece Evcilik Oyunu adlı film için Bora Ayanoğlu tarafından yapıldığını ve hiçbir albümünde yer almadığını öğrendim. Daha sonra Esin Engin tarafından yeni sözler yazılıp, düzenlenerek 1977' de "Gurur Duyarım" olarak yayınlanmış, ben de melodi ne kadar benziyor demiştim içimden zaten :). "Gurur Duyarım" 1982' de Zerrin Özer tarafından da yorumlanmıştı.

Kırık Aynalar, kendini yapayalnız hisseden bir adamın hayata, eşine dostuna, kendine bir sitemi gibi. Beyaz Güvercin albümünde. Kırılmış, gücenmiş, beklediklerini bulamamış, verdiklerinin karşılığını alamamış bir insanın kendine, içine dönüşünü aynada kendisiyle yüzleşme olarak anlatıyor. Şarkıyı Zerrin Özer 1997 yılında da seslendirilmişti.

Penceresi Önünde 1981 yılı çıkışlı Her Şey Bahane albümünden modern bir türkü. Daha önce Zerrin Özer ve Rengin tarafından seslendirilen şarkıda sevdiğinden haber bekleyen çaresiz bir âşık ve bu sevgiyi ciddiye almayan, umursamayan bir sevgiliye sitem var. Kimbilir aklında kim var ama azıcık kafanı kaldır bana bak, ben buradayım diye sesini sevgiliye duyurmaya çalışıyor. En sevdiğim sözü de: “Zalim olma sevdiğim kalpsiz değilim/Batmam elin üstüne diken değilim” Acıtmam, incitmem seni diyor, gene kıyamıyor yani sevdiğinin bütün umursamazlığına karşı.


1978 yılından Sevgi Var Ya, bir adamın aşkı iliklerine kadar, tüm coşkusuyla, hırçınlığıyla, heyecanıyla yaşamasını anlatıyor. Sözü Gürkal Aylan’a ait bu şarkının. Şarkı albümün hızlı tempolu şarkılarından ve Ayanoğlu’nun şahsında bir adamın içindeki sevgiyi haykırma isteğini, bunu bir türlü tanımlayamamasını ve bu duyguyla yerinde duramamasını anlatıyor.
Rose-Marie de gurbette bir aşk hikayesini anlatır. Almanya-Türkiye hattında yaşanan bu aşk, Almanya’ya çalışmaya giden bir gurbetçinin hayatlarına da ayna tutuyor aslında. Adam oturup sevgilisine kavuşacağı trenleri sayıyor, ancak tren bir türlü gelmiyor, sevdiğine kavuşamıyor. Bir yandan da kendi Almanya’daki gurbetçi hayatından dem vuruyor. Bu anlamda bir aşk şarkısı olması yanında toplumsal içerikli de bir şarkı aslında.

Bir Gün Tekrar, geri dönmeyen sevgilinin hala yolunu bekleyen, döneceğine dair ümidini kesmeyen, o karşılaşma anını kafasında canlandıran ve ne kadar kırılmış olursa olsun sevgisinin büyüklüğünden yeniden affedeceğini bilen bir adamın özlemi ve beklentisini içimize işletiyor. Bir bilgi olarak bu şarkının 50. İzmir Fuarı beste yarışmasında Nükhet Duru tarafından seslendirilip 4. olduğunu vereyim.

Hadi Çılgınım ve O Deniz Şehrinde albümün en tempolu iki şarkısı ve yıllar sonra ilk kez Ayanoğlu’ndan yepyeni şarkılar olarak albümde yer alıyor. Hadi Çılgınım’daki 90lar tınısı ve O Deniz Şehrinde’de 60lı yılların modernize edilmiş soundu çok keyifli olmuş. Temposu yüksek, melodisi kulağa yerleşen, sözleri adeta bir hikaye anlatan bu yepyeni Ayanoğlu şarkıları, hem yıllanmış hem de yepyeni bir havaya sahip. O Deniz Şehrinde çıkış şarkısı ve klibi olarak düşünülebilir.

Albüm We Play-We Pop yapımcılığında Zeynep Göktürk, Haluk Polat ve Barış Bahçeci ortaklığında çıkmış. Kapak tasarımı son zamanlarda pek çok albümde adını gördüğümüz Özlem Semiz’e ait. Orman, klasik araba, gitar ve takım elbiseler içinde bir Bora Ayanoğlu konsepti ile albüm fotoğrafları nostaljik bir dönem zamanlarına atıfta bulunuyor ve konsepte de çok uyuyor bu şekilde. Zaten albümdeki tını da plak dönemlerini çağrıştırıyor. Bora Ayanoğlu’nun gitara dayanmış gülümsemesi artık büyükbaba olmuş bir adamın tüm sevimliliğini yansıtıyor. Albümü torunlarına ithaf etmesi bunu doğruluyor. Bu yazıyı yazarken eski kliplerini izledim dinledim de, her şey değişse de gözlerindeki ışık ve tatlı tebessümü hiç değişmiyor Ayanoğlu’nun. Dilerim torunları Arya ve Bora Ayanoğlu bu şarkıların yeni sahipleri olarak ne kadar büyük bir hazineye sahip olduklarını bilerek büyürler.

Bu şarkılar hepimizin geçmişi, tarihi, aşkları, çocukluğu, gençliği, duyguları, neşeleri, hüzünleri, hasreti, sitemi, vuslatı ve sılası… Her biri bir hikaye anlatır ve gereksiz nakarat tekrarları yoktur. Uzun uzundur şarkıların sözleri ve her biri bir hikaye kitabı gibi başlar biter, siz o hikayelerde Bora Ayanoğlu’nun duygularında kendi yaşadıklarınızı duyumsayıp eksik parçaları tamamlarsınız. Böylece ortaya bütünüyle bir uzun metraj film çıkar…

Bu şarkıları bugün bile aynı keyifle dinlememizi sağlayan, samimiliği ve sahiciliği yanında, bize kim olduğumuzu ve yaşadıklarımızı aynı saflık ve canlılıkla hatırlatmasıdır belki de. Ya da bu şarkıları dinlerken mutlaka bir kelimede ya da bir melodide yaşadığımız zamanlara götüren bir zaman makinesi etkisi... Evet evet, bu şarkıları yıllarca yıkılmaz bir kale gibi tutan da bu etki bence. Bora Ayanoğlu’nu büyük yapan, çoğumuzun ifade edemediği bu duyguları söze ve müziğe dönüştürebilmesi, “hah tam da hissettiğim, ama dile getiremediğim şey buydu işte” dedirtebilen eserler yazması.

Gönül, Zerrin klasikleri arasına girmiş Her Sonbahar, Gurur Duyarım, canım Hümeyra’nın yorumuyla lezzetlendirdiği Ne Olur, gene Zerrin Özer düeti Aklım Sende, en son Göksel’den dinlediğimiz Deli Etme Beni Aşk ve Varmayın Üstüme gibi nice şarkıları da bu albümde görmek isterdi, ama umutları bu albümün devamı olacak ikinci bir Söz-Müzik albümüne saklayalım diyor, kendimi Güller ve Dudaklar’a bırakıyorum…

13 Ekim 2014 Pazartesi

GİTTİM, GÖRDÜM, YAZDIM – LEMAN SAM & YAŞAR – KUŞ MİSALİ TURNESİ (İZMİR-DATÇA-BODRUM; 12-13-14.08.2014)

Bir konser ki içinde kuşlar gibi uçmak da vardı, 
rüzgar olup gönül pencerelerinin perdelerini havalandırmak da…
“Senin bu hayatta sahip olduğuna en çok sevindiğin şansların neler?” derseniz, iyi müzikler dinleyebilmek ve iyi müzik yapan müzisyenlerle bir arada olabilmek derim. Yaşar’la olan muhabbetimi ve ona olan sevgimi zaten takip edenler biliyor. Bu yüzden Yaşar bu projeyi ilk kez tivitırdan “provalardan bir kare” olarak sunduğunda içimden evren bana gerçekten kıyak geçiyor demiştim. Zira bu sayede hayatımda müzikal anlamda en büyük kilometre taşlarından biriyle, Leman Sam’la da tanışabilme fırsatı da doğmuştu.
Leman Sam bu toprakların yetiştirdiği en büyük sanatçılardan biri. Sesinin sözünün yorumunun yanı sıra, toplumsal olaylara kayıtsız kalmaması, tutkulu bir hayvansever olması, “söylemeliyim, içimde tutamam” tavrıyla pek çok kez yasaklamalarla karşı karşıya kalmasına karşın gene de bildiğinden ödün vermeyen sanatçı gibi sanatçı. Benim de ilk kez TV’de kızıl uzun saçlarıyla gördüğümden beri hep bir şekilde yollarımın kesişmesini istediğim güzel ses, güzel insan. Yedi yaşındaydım, elime değen ilk CD onun Livaneli Şarkıları CD’siydi. Bir tanıdığımızın evinde görmüştüm ve farkında olmadan içimde oluşan kaset ve CD arşivcisi ruhumun ilk temelini atmıştı.
Yaşar ise Akdeniz’in sularından çıkıp gönül deryama karışan bir balık… Yıllar yılı öyle içime işledi ki şarkıları, sesi, kendisi, sevgisi, hayatım Yaşar’dan önce ve Yaşar’dan sonra diye ayrılıyor desem yeridir. Abartıyorsun demeyin sayın okuyucu, Yaşar bu hayatın bana verdiği en büyük şanslardan biri. Şarkılarıyla veya yazdığı tek bir satırla yolumu aydınlatan, yoluma eşlik eden, dertleşen, akıl veren, kalbini gördüğüm ve kalbimi gören nadir insanlardan. (Bunu ancak Her Dem Yaşar grubu anlar.)
Şimdi benim için bu kadar önemi olan iki ismin bir araya gelmesi haberine coşkun bir sevinçle birlikte bir merak uyandı, acaba nasıl olacak? İki tarzı farklı, gönlü aynı sanatçı bir sahnede nasıl duracak? Uyum nasıl olacak? Hangi şarkıları beraber söylecekler gibi şeyler geçti aklımdan. Zira hayallerimden biri de Yaşar’ın bir radyo programında söylediği Gönül ve Rüzgar’ı canlı olarak sahnede ondan dinlemekti. Bu hayallerim bu üç günlük konser turnesinde sevinerek gerçek oldu.
Konsere kadar olan süreçte neler yaptığımı önceki yazılarımda görmüş olabilirsiniz. Eski Fotoğraflar cd’si buradaki kilit noktam. Fuardaki konser alanına girip yerimize yerleştik. Arzum, Yeşimim, Nihalim, Muratım, Ceydamla ve İzmirli Yaşarcanlarım Altan ve İrem Yangöz çiftiyle her konser ilk konser gibi oluyor. Orkestra ekibi yerini alırken, hepimiz heyecanlıyız. Sahnede sağ tarafta Leman Sam’ın sol tarafta Yaşar’ın orkestrası, ortada kırmızı uzun bir koltuk var.
Konser Leman Sam’ın İlla şarkısıyla açılıyor ve Leman Sam’ın “gözlerinin içine girip, başka alemler gözlüyoruz”; biz bunlarla yetinmiyoruz illa ve bir İlhan Şeşen klasiği ve Leman Sam’ın da artık alameti farikası şarkılarından olan Rüzgar’la uçuyoruz. Rüzgar pencerelerimizin perdesini havalandırırken Leman Sam bir İlhan Şeşen anısını anlatıyor. Sonra Yaşar alıyor eline mikrofonu ve o güzel Deniz Yoksulu’nun ilk melodileri yayılmaya başlıyor, konser müthiş bir atmosferde, dengeli bir şarkı dağılımıyla devam ediyor. Ben Yaşar’ı oturarak dinlemeyi hiç beceremem, Yaşar da zaten oturmasını istemez seyircinin, velakin Gel Benimle’ye girer girmez bizleri sahne önüne davet ediyor, konserin  devamını en önde göz göze izliyoruz. İki buçuk saatlik konserde, bilhassa Leman Sam’ın dikkatini çekmeyi başarıyorum, zira konserdeki şarkıların hepsini ezbere söylemem dikkatini çekiyor, “helal olsun”umu alıyorum. Bu daha başlangıç tabi ki. “Sen kaç yaşındasın, bu şarkıların hepsini biliyorsun” diyor bir ara. Ben de çantamdaki sürprizi çıkarıp gösteriyorum. “Eski Fotoğraflar” CD’si. Gözleri şaşkınlıkla karışık bir mutlulukla “nerden buldun, delisin” diyor. “Bulurum ben” diyorum ve o albümden şarkıları soruyorum Allah Kolaylık Versin, Aşkımdan Vazgeçme, Eski Fotoğraflar var mı repertuarda diye, “taa milattan önceki şarkıları istiyosun, maalesef yok” diyor gülerek, ama hoşuna gidiyor, hatta bana bir sürpriz yapıp ertesi günkü konserde Aşkımdan Vazgeçme’yi bana bakarak söylüyor ve sahneden ismimi anons ediyor.
Bu kadar uzun anlattığıma bakmayın, bunların hepsi üç dakka içinde olan biten muhabbetler. Yaşar’ımı dinliyorum bi yandan, o da keyifli. İkili sırayla kendi şarkılarını söylerken, aklımdan keşke birlikte bir şeyler söyleseler diye düşünceler geçiyor. Konserde Yaşar şarkılarını söylerken Leman Sam arkada şarkıya uygun danslar yapıyor, Leman Sam şarkılarını söylerken, Yaşar geride kah eşlik ediyor, kah sahneye konulmuş koltukta oturuyor. Konserin bu ilk bölümü Nereye Kadar, Bela Sevdan, Her Şey Yolunda, Onun Vedası, Sebepsiz Fırtına, Anladım Ki, Gönül, Kuş Misali, Masal, Kıyamam Sana, Sevda Sinemalarda, Acıtmıyor Sevdan, Hayırdır İnşallah gibi hitlerle devam ederken, esas sürpriz konserin bundan sonrasında oluyor (ve benim için yılların hayali de gerçek oluyor). Leman Sam’ın Erdal Eren’e hitaben okuduğu şiir ve arkasından gelen Metris Türküsü ile ortam bir anda değişiyor. Alkışlar eşliğinde çok duygulu bir atmosfer oluşuyor. Ve yılların hayali canım Ahmet Kaya’nın şarkılarının Yaşar’ın sesinde hayat bulması ve tam da aklımdaki gibi bulması. Leman Sam’dan “Korkarım” yorumunu Yaşar’ın “Hep Sonradan”,  “Beni Vur”, “Mahur” yorumları izliyor. Gözlerim doluyor. Bu an hepimiz için sürpriz, benim için bir rüyanın gerçekleşmesi. Şarkılarda ikili birbirine eşlik ediyor. Derken günümüzün en manidar konularından birine getiriyor Leman Sam sözü ve hep birlikte “Özgürlük” diye bağırarak haykırıyoruz: “Okulda defterime, sırama, ağaçlara yazarım adını… Ey Özgürlük”… Gerisinde Zülfü Livaneli’nin içimize işleyen nağmeleri “Leylim Ley, Güneş Topla, Gün Olur” Leman Sam ve Yaşar’ın uyumlu yorumlarıyla bambaşka yerlere götürüyor. Konserde herkes büyülenmiş gibi, ağlayanlar bile oluyor.
Devamında ikili kendi şarkılarıyla devam ediyor. Kör Bıçak, Beni Koyup Gitme, Aldanırım, Sen Gelmez Oldun, Menim Nazlı Yarim, Divane, Kumralım, tabi ki Kuşlar, tam zamanında istediğim Hey Yıllar ve birlikte Çav Bella…
Konser güzel planlanmış ve bölümlere ayrılmış, Solo ve İkili şarkılar, Ahmet Kaya, Zülfü Livaneli, Leman Sam’ın alameti farikası Azeri parçalar yerli yerindeKonserde aslında daha birçok parça vardı canlı izlemek istediğim, mesela Çağrı albümünden Ağıt vardı hep içimi titreten ve canlı dinlemeyi hayal ettiğim. Ya da birkaç Azeri parça, mesela “Sene Bele Noldu Yar”, “Arzu Gızım”, “Tarla Gızları” gibi ya da İlla albümünden “Her Neyse” düeti veya Eski Fotoğraflar albümünden “Aşkımdan Vazgeçme”yi düet olarak söyleselerdi ne kadar güzel olurdu diye düşündüm. Ama hangi birine yetsi ki süre, o da haklı. O kadar güzel şarkının sahibi ki, sabaha kadar söyleseler bitmez. Bunun dışında ilk gün düşüncem, kendi şarkılarını söylemelerinin yanı sıra, bazı şarkıların düete uygun hale getirilebilir ve Leman Sam’ın şarkılarına Yaşar yorumu, Yaşar şarkılarına Leman Sam yorumuyla nefaset bir müzik olayı olabileceği, hatta bir adım daha ötesi bunun belki bir albüme bile dönüştürülebilir olduğuydu. Bunu üçüncü günkü Bodrum konserinde yakaladılar.

Şarkılar arasında anekdotlar anlatmaları ve birbirlerine pas atmaları çok hoş bir detaydı. Özellikle Leman Sam’ın şaka yollu o gün Barış Manço’nun grubu Kurtalan Ekspresle konseri olan kızı Şevval Sam’a atıfta bulunarak, “bakın Şevval’in yanında kaç yaşında adamlar benim yanımdaysa yakışıklı bir genç var” demesi günün hoş bir esprisi oldu.
Konser böylece biterken, Yaşar dinlenmek üzere hemen ayrılıyor, ben de Leman Sam’ın yanına koşuyorum. Benim Datça ve Bodrum konserlerine de geleceğimi öğrenince, üstüne “ben yıllık iznimi bunun için ayarladım” deyince büsbütün şaşırıyor ve seviniyor. Eski Fotoğraflar CD’sinden bahsediyoruz biraz, firma iflas ettiği için CD’nin bir daha basılamadığını ama yeniden ele alacağını söylüyor ve o şarkıları hatırlattığım için ne kadar mutlu olduğunu söylüyor. Bir fotoğraf çektiriyoruz ve arabanın kapısında çıkmam için “fazla ısrar eden” hanımefendiyi daha fazla kızdırmadan ve ertesi gün görüşmek üzere vedalaşarak Leman Sam’ın yanından ayrılıyorum.
2. Gün Datça Konserinden
Konserin ikinci ayağı Datça’ya, önceki yazımda anlattığım şahane coğrafi bilgim yüzünden biraz geç dahil oluyorum. Üçüncü şarkılarına geçmiştiler ben 10 kiloluk çantamla Amfi Tiyatroya girdiğimde. Tabiri caizse paldır küldür içeri girmem dikkat çekiyor ve Yaşar’ım yüzünde gülümsemesiyle selamını verirken Leman Sam da mutluluklar merhaba işareti yapıyor. Marmarisli Yaşarcanım Ecem’i görüyorum, özlemişim, ailesiyle gelmiş, kısa bir merhabalaşmadan sonra konsere dalıyoruz. Repertuar üç aşağı beş yukarı aynı, benim için anlamıysa Leman Sam’ın bir gün önceki konserde istediğim Aşkımdan Vazgeçme’yi bana bakarak ve ismimi anons ederek söylemesi oluyor. Gene gözlerim doluyor (ayy iyice sulu göz oldum bu sıralar, ama napıyım böyle jestler beni hep mutlu etmiştir). Leman Sam ve Yaşar’la şarkılı atışmalar ve selamlaşmalar sürüyor. Bu konserde bir gece öncekine göre daha fazla uyum ve şarkı eşliği görüyorum.

Konser çıkışı Yaşar gene erkenden ayrılıyor, ben de kulise “Allah Kolaylık Versin”in nağmeleriyle giriyorum, Leman Sam tüm zarafetiyle karşılıyor bizi, birkaç kişi var yanında, önce onlarla ilgileniyor, sonra “Allah Kolaylık Versin”i yeniden çıkarmaya karar verdim sen hatırlatınca” diyor. “Bence de iyi olur” diyorum, “o albüm çok kıymetli bir albüm”. Fotolarımızı çekiliyoruz, ben oradan ayrılıp Yaşar’ın grubuyla ayaküstü muhabbet eder ve düşüncelerimi paylaşırken, Ecem ve ailesi Leman Sam’la muhabbet ediyor. Oradan sonrası şezlonga uzanan süreç…


Turnenin üçüncü ayağı olan Bodrum, bu konser serisinin her şeyiyle dört dörtlük olduğu bir konser oluyor. Kaledeki konseri tesadüfen tanıştığım ve içimi titreten Hatice Foster (nurlarda olsun Defne Joy’un annesi) ile izlemek bu konseri benim için her şeyden öte bir anlama büründürüyor. Bu konserde de yanımda Antalyalı Yaşarcanım Tuğba var. Konser bekleyişi Hatice hanım’ın muhabbeti sayesinde keyifli ve yer yer duygusal bir havaya bürünüyor. Hatice hanımın anlattıklarını dinlerken Defne Joy’un hayat enerjisini nerden aldığını anlayabiliyorsunuz. Kadın çok  görmüş geçirmiş, durduğu yerde duramıyor, oturduğumuz koltukları beğenmiyor mesela, gidip sahneye yakın bir yerde ayakta duruyor, ekibe şirinlikler yapıyor, muhabbetle dediğini yaptırıyor.
Defne Joy, Yaşar’ı ilk anons eden DJ’ymiş ve Yaşar Defne Joy’a “sen benim uğurum olacaksın” demiş, Hatice hanım bunu anlatıyor, sonra birden kalkıp kulise gidiyor. Defne Joy’un şans bilekliğini hediye etmeye. Bu arada Hatice hanım ilk kez bir Yaşar konserine geliyormuş.
Bunlar konser başlayana kadarki detaylar. Bu üçüncü günkü konserde her şey mükemmeldi. Yaşar’ın Rüzgar ve Gönül şarkılarında Leman Sam’a eşlik etmesi, Leman Sam’ın Kuşlar’ı anonsu ve eşliği, Yaşar’ın okuduğu şiirin akabinde Leman Sam’ın şarkıya girmesi, aklımızı uçurdu. Her şey tam olarak oturmuştu bu konserde, Leman Sam’ın şakaları, Yaşar’ın anekdotları, birbirlerine övgüleri, Yaşar'ın Leman Sam'ın saçlarını taraması, buna mukabil Leman Sam'ın Yaşar'ın terini silmesi ve tabi şarkıları, dansları, şiirleri, bütünlüklü bir konserdi. Çıkışta neler olduğunu yazmıştım önceki yazımda. Anlatmakla bitmez ama aşağıdaki fotoğraflarla dilerim siz de konseri hissedebilirsiniz.








Bu konserleri kaçırsaydım çok üzülürdüm gerçekten. Güzel müzik dolu enfes üç gün geçirdim sayelerinde. Leman Sam'ı tanıdım ve aklımdaki gibi sıcak kişiliğini görüp sevindim. Bu iki sesi bir arada izleyin derim, çünkü bu sadece bir konser değil, bu toprakların yetiştirdiği en iyi iki sanatçıdan bu topraklarda çıkmış en güzel şarkıların ve sanatçıların bir derlemesi… Hüzün de var içinde, neşe de… Kuşlar gibi uçmak da var, rüzgar olup gönül pencerelerinin perdelerini havalandırmak da… Toplumsal geçmişimizin acı olaylarıyla yüzleşip ağlamak da var, yıllara meydan okuyup “hey yıllar yenilmedim size” diyerek ayağa kalkmanın coşkusu da… Biz 13 Aralık’ta Bostancı Gösteri Merkezi’nde, 15 Şubat 2015’te Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde olacağız, bekleriz hepinizi.