Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

27 Mayıs 2012 Pazar

EUROVİZYON 2012'nin ARDINDAN...



İyisiyle kötüsüyle bir Eurovizyonu daha geride bırakırken sayın postdaş, hem aylar süren heyecanların sona ermesinin burukluğunu, hem de sonuçların beklediğim ve öngördüğüm gibi çıkmasının sevincini yaşıyorum. Her şey umduğum gibi oldu. Şimdi işin yoksa bir sene daha bekle. Bu yazıda Eurovizyon sonuçlarının kısaca değerlendirmesini yapıcam. Benim tahminlerim yedi düvele ilan ettiğim üzere şöyleydi:

1) İSVEÇ
2) RUSYA
3) MAKEDONYA
4) TÜRKİYE
5) ARNAVUTLUK
6) MOLDOVA
7) YUNANİSTAN
8) İTALYA
9) İZLANDA
10) SIRBİSTAN

Bunlar da yarışmanın sonuçları:

1) İSVEÇ - 372
2) RUSYA - 259
3) SIRBİSTAN - 214
4) AZERBAYCAN - 150
5) ARNAVUTLUK - 146
6) ESTONYA - 120
7) TÜRKİYE - 112
8) ALMANYA - 110
9) İTALYA - 101
10) İSPANYA - 97

Seyın ve sevgili postdaşım, ben demiştim demeyi seviyorum, ve beni yanıltmadıkları için İsveç’e oy veren tüm elleri öpüyorum (temiz ve yıkanmış olduklarını düşünerek). Zira daha ilk dinlediğimde vurulduğum ve önceki yazıda “işte bu birinci” dediğim İsveç ipi göğüsledi. Gerçi yüksek bir rekor ama hala Norveç’in Fairytale ile ulaştığı puana ulaşılamadığını da not düşeyim.

Bu şarkı, nasıl diyeyim, çok çarpıcıydı, şarkıcı çok karizmatikti, ses rengi çok iyiydi, kareografisi sade ve dikkat çekiciydi. Hatun bir sabahlıkla ve zenci bir dansçıyla işi götürdü. Kısaca birinci olmazsa herkesin “aaaa nası ya” diyeceği türde bir şarkıydı. Hani bet oynasanız bi şey kazandırmazdı. Öyle bir garantiydi birinciliği ve birinci olmasına gerçek anlamda çok sevindim.


2. sıradaki Rus ninelerin dereceye girmesi ise şaşırtıcı değil. Zira Eurovizyon Eurovizyon olalı böyle bir cesaret, böyle bir orijinallik, böyle bir yaratıcılık görmedi. Tamam yaratıcılık filan bi yere kadar diyebilirsiniz, ama bu ninelerin enerjileri, şarkıları, dansları, koreografileri de inanılmazdı. Diyebiliriz ki, bu Rus nineler, çıplak Eurovizyon kızlarına Eurovizyon dersi verdi!!! İnanılmaz sevdim ve canıma sarasım geldi her birini. Ayy matruşka gibiydiler, şarkı da çok sağlam olunca, derece kaçınılmazdı ve öngördüğüm gibi ikinci sırada bitirdiler yarışmayı.


Bir de onları izlerken, bu ninelerin yaşamları boyunca yaşadıkları bütün önemli olayları düşündüm. Bu nineler, birinci dünya savaşı’nı da ikinci dünya savaşı’nı da komünizmi de, komünizmin yıkılışını da, soğuk savaşı da, sıcak savaşı da gördüler, kimbilir daha başka neler yaşadılar ve bu yaşlarında yaşadıkları bunca anıya bir de eurovizyon eklediler, üstelik derece ile… Ne dolu hayatlar yaşadılar kimbilir, bu açıdan da onlar için sevindim, mutlu oldum. Son gürlüğü derler ya, Allah hepsine uzun ömürler versin… Hepimize böyle yaşlanmak nasip etsin. Cesaret isteyen bir iş çünkü bu yaşta böyle bir yarışmaya girmek… Helal olsun hepsine…



3. Sıradaki Sırbistan el mecbur girecekti ilk ona. Zira Zeljko Maksimovic Eurovizyonun sevdiği bir isim, zamanında sunuculuk da yapmış ve genelde özgün şarkıların yaratıcısı. Bu şarkı, 2004 yılındaki Lane Moje’nin yanına yaklaşamıyor olsa ve fena halde Secret Garden’in Nocturne şarkısını andırıyor olsa da, dikkat çekici olduğu kesin. Yaylı kullanımı ile etnik enstrümanların başarılı kombinasyonu Zeljko’nun Allah için güzel yorumu ile birleşti. Birinci olmasına yetmediyse de, ilk üçte kendine yer bulmasını bildi. Benim tahminim Onuncu olur yönündeydi, bu açıdan sıralaması dışında bunu da öngördüğüm bir sonuç olarak değerlendiriyorum.


4. sıradaki Azerbaycan, beni şaşırtan bir derece oldu. Zira geçen seneki Running Scared gibi bir şarkıdan sonra bu sene bayığın bayığı bir şarkıyla katılmalarına şans tanımamıştım. Adın genç güzel sıradan bir şarkıcı ve sıradan bir şarkı ile katılmıştı çünkü. Örneklerine bin kere rastladığımız bir performans şarkısıydı. Riske girilmemişti ve tuttu da bu klişe şarkı. 4. oldu.





5. sıradaki Arnavutluk bu listede beni heyecanlandıran isimlerden. Zira bu şarkı beni  o kadar etkilemişti ki, ilk 10’a girmese Eurovizyon izlemezdim bi daha, öyle diyim. Kadının yorumu hala kulaklarımda, nasıl bir söyleyiş o, tek kelimesini anlamadığım bir şarkı tüylerimi diken diken etti. Ve beni mutlu eden şey şarkının kıymeti bilindi ve sonlarda yer almadı. Şarkı bakıldığında çok farklı bir şarkıydı, Eurovizyonda daha önce benzeri görülmemiş bir yapısı ve çatısı vardı. Kadının çığlıkları –her ne kadar çok bağıran sanatçıları dinleyemesem de- çok içime işleyen, etkileyen bir performanstı. Zaten benim için de önemli olan o hissi bana geçirebilmesi. Neyse ki hak ettiği değeri buldu.



6. Şarkı, nasıl ki ilk şarkıya deliler gibi vurulduysam, bundan da öyle nefret ettiğim bayığın bayığı bir şarkıydı. Adam KUUUUULLAAAA diye ünledikçe, KUULA’ğından tutup salondan atasım geldi. Bir de Bülent Özveren güzel şarkydı filan demez mi? Yahu şarkıda Kuula’dan başka kelime veya herhangi bir kelime öbeği yoktu ki? Adamın albenisinin olmaması bir yana, ballad olarak da çok sıradan çok vasattı. Hiçbir aurası yoktu. Çok açık söyliyim, Moldova veya Makedonya giremezken ilk ona bunun girmesi beni şaşırttı. Neyse çok konuşmıyım, İlk onda olacağını tahmin etmediğim bir şarkıydı.




7. Şarkı… Daha yarışma günü öğlen saatlerinde, bir arkadaşım beni arayıp, sen bilirsin ne olur bizim derece dedi. Olm güçlü adaylar var, İsveç kesin birinci, Ruslar dereceye girer, biz ya 4 ya 7 olucaz dedim. Ve nasıl bir öngörmekse bu, 7. bitirdik yarışmayı. İçime doğmuş demek ki, ya da ben de gerçekten iyi kulak var. Bizim şarkımız eğlenceli bir şarkı, şov şarkısı ve kusura bakmayın ama İsveç ve Makedonya şarkılarının yanında çocuk şarkısı gibi kaldı, vasat kaldı. Daha güçlü adaylar vardı ve bence biz bu kadar aday içinde alabileceğimiz en iyi sonucu aldık. Net! Zaten can bonomo konusunda bakışım daha yarışma öncesinden belliydi. Önceki yazıma bir bakmanızı tavsiye ederim. Sadece can’t bonomo diyorum… Bunu söylediğim için, bir tivitte bana “türkün türkten başka düşmanı yok” diye mesaj geldi inanabiliyor musunuz?


8. sıradaki Almanya, girişini öngörmediğim bir sonuç oldu. Hele güzeller güzeli Lena’dan sonra bu albenisiz çocuğun tamamen anti-eurovizyon bir şarkıyla ilk ona kalması, yazıktır günahtır moldova’ya ve makedonya’ya dedirtti. Bu şarkı da yarışmaya kurban edilmiş, single olarak çıkmalıydı.... Şarkı olarak iyi, eurovizyon şarkısı olarak kötü seçimdi. Oğlan sevimliydi sadece. Bu değerlendirmelere göre ilk onda olmaları sürpriz oldu benim için.



9. sıradaki İtalya favorilerimdendi. Nina Zilli zaten çok meşhur bir İtalyan sanatçı iken, bir de bu şarkı tam Eurovizyonluk bir şarkıydı. Lakin neden İtalyancası çok daha güçlü ve etkiliyken İngilizcesi ile katıldılar anlamak mümkün değil!! İtalyanın italyanca katılması gerekiyordu. Bu şarkı İtalyanca da güzel tınlayan bir melodiye sahip. Yazık ettiler. Daha yüksek sıralarda olabilirlerdi. Nina Zilli’nin Amy Winehousevari imajı ve tarzı da dikkatimden kaçmadı. Gene de ilk 10’da olacağını tahmin ettiğim şarkılardandı. İtalyancasını dinlemeyi tercih ederim o ayrı.



10. Sırada gene ünlü bir sanatçı olan İspanya temsilcisi Pastora Soler var. Bu da benim hani sonlarda olmaz ama ilk on’a da kalmaz dediğim bir performans balladı idi. Şarkıda ne söylediğini, derdinin ne olduğunu anlamadım ama çok asık suratla söyledi sanki orada bulunmak istemiyormuş gibi. Ses güzeldi ama bir balladı ve ben Eurovizyonda böyle balladlar görmekten çok sıkıldım. Evet şarkı güçlüydü ama ilk onda olabilecek bir şarkı değildi. Bu arada İspanya hükümetinin yarışmada birinci olmamalarını istediğine, zira kriz olduğu için ülkede bunu kaldıramayacaklarına dair haberler duydum. Ne derece doğrudur bilemem. Ama burada da belirtmek istedim.


DERECELERİNE ŞAŞIRDIĞIM ÜLKELER:

MAKEDONYA favorilerimden biriydi. Şarkının çok ters köşe bir şarkı olması, sanatçının yorumunun tüylerimi diken diken etmesinin yanı sıra, bu şarkı heyecan treni gibiydi, tırmanıyor sonra birden düşürüyordu insanı. O hoş gerilimi yaşamayı sevdim. Kadının şarkının yavaş yerlerinde Nükhet Duru’yu hızlı yerlerinde Meltem Taşkıran’ı andıran vokali, tam sevdiğim kadın seslerine örnekti. Şarkı da sağlam vurucu bir şarkıydı. Aslına iddialıydı da, ama öngöremediğim şekilde 12. oldular. Neyse, buna da şükür. Benim hala favorilerimdendir. Performansı da çok iyiydi yarışmada.



MOLDOVA da bir başka favorimdi. Her ne kadar oğlanın sesi şarkıya göre biraz zayıf kalsa da, şarkının dokusu, koreografi, melodi filan çok eğlenceliydi, oğlan da sevimliydi. Şarkı da kıpraştırıcı, iyi şarkıydı. Eurovizyonun seveceği tarzda bir şarkıydı. 11. olmaları yazık oldu. Ama neyse ki sonlarda yer almadılar…



NORVEÇ’in bu kadar iddialı iken EN SONUNCU olması kaç puan? Adam ve şarkı çok gaydi... kesin yüksek puan alıcak diyordum, ki şarkıyı hiç sevmedim esasında. Ruh yoktu, kötü bir şarkıydı. Ama bence en büyük faktör, sahnede SAKİS ROUVAS’cılık yapmaya kalkan şarkıcının sevimsizliği idi. O pozlar, o bakışlar, olm bak git!! Dedirtti bana. İlk onda olmasını tabi ki beklemiyordum ama ensonuncu da olmaz diyordum, Neyse iyi oldu gene de, zira bu olmasa, benim için çok anlamlı başka bir isim sonuncu olacaktı.


O kişi de İngiltere adına katılan Engelbert Humperdinck! Bu büyük ses, bayıldığım yorumcu, alelade bir ballad ile katıldı yarışmaya ve 12 puanla sondan birinci olabildi ancak! Love Can Set You Free, şarkı olarak iyi, ama Eurovizyon kitlesinin nefret ettiği türde bir şarkıydı. Bu şarkıyı Malta’nın şişmanı bu yarışmada söylese veya Engelbert Humperdinck buu tekli olarak piyasaya sürse gene yadırganmazdı, ama o kadar güçlü adayın arasında, Engelbert’ünkü yarışma şarkısından çok, konuk sanatçı şarkısı gibi algılandı. Yüzü suyu hürmetine oy verdi insanlar bence. Gene de bu kadar aşağılarda olmayı hak etmiyordu!!


Yunanistan, çakma Helena Paparizou ile katıldığı yarışmada ancak 16. olabildi. Şarkı, koreografi, kız, hepsi birebir 2005 birincisinin imitasyonuydu ve her imitasyon gibi sadece aslını yaşatmakla kaldı. Şansı yoktu… Ben demiştim demeyi seviyorum!!!


Romanya, Ukrayna, Kıbrıs olmaları gereken yerdeler. Her ne kadar Kıbrıs’ı hareketli şarkısından dolayı daha yukarılarda olur diye ö gördüysem de, olmaması beni şaşırtmadı. İzlanda'nın o güzel düetine, o şov ve o güzel ses uyumuna 20.liği kesinlikle yakıştıramadım. En çok şaşırtan sonuç bu oldu diyebilirim.

Türkiye’ye oy veren ülkeler ise şöyle:

ARNAVUTLUK – 10
ROMANYA – 3
AVUSTURYA – 3
BELÇİKA – 7
AZERBAYCAN – 12
MALTA – 8
SAN MARİNO – 5
FRANSA – 5
İNGİLTERE – 1
BOSNA HERSEK – 4
BULGARİSTAN – 7
İSVİÇRE – 3
MAKEDONYA – 8
HOLLANDA – 8
İSVEÇ – 6
LİTVANYA – 1
DANİMARKA – 2
GÜRCİSTAN – 7
ALMANYA – 8
MACARİSTAN – 3
İSRAİL – 1


 Genel olarak değerlendirdiğimde ise albümü çıksa alacağım bir eurovizyon yarışması oldu. 2004 yılından beri şarkıların çoğunu sevdiğim ilk eurovizyon bu oldu, zira öncekiler çok tatsızdı... Bu yarışma içinde bir dolu politik yarışma filan gibi msajlar geldi gene ama bu yarışma, gerçekten iyi müziğin kazandığı adil bir yarışma oldu. Ayrıca, aklın yolu bir yani, İsveç’in birinci olacağını tahmin etmek için müzikten de anlamak gerekmiyor, o şarkı zaten ben buradayım diyordu o kadar şarkı arasından…

İyisiyle kötüsüyle bir Eurovizyonu daha bitirdik. Şahsım adına, yaptığım tercihlerin doğruluğu ve öngördüğüm sonuçların alımasından dolayı hem sevinçli hem de gururluyum. Gelecek sene İsveç-Stokholm’de görüşmek üzere…


22 Mayıs 2012 Salı

2012 Yaz Konserleri Takvimi...

Sayın ve sevgili postdaşım, Türkiye son yıllarda enfes konserlere ev sahipliği yapan ülkeler arasına girdi. Bu durum benim gibi her müzikseveri de heyecanlandıran bir durum tabi ki. Türkiye artık büyük isimler için de cazip bir konser ülkesi olarak tercih ediliyor. Kimler gelip geçmedi ki bu topraklardan? U2, Bon Jovi, Metallica, Manic Street Preachers, Kylie Minogue, Pink, Alanis Morissette, Cranberries, Macy Gray, Monica Molina, Mariza... Değişik türlerde pek çok isme ev sahipliği yapan Türkiye, 2012'de en büyük konser ve festival ülkelerinden biri olmaya aday görünüyor. En baba isimlerin konserler serisi giderek büyüyor. Bu yaz ve sonbaharda kimler gelip sahnelerimizde arz-ü endam edecek bir bakalım... Şahsen ben Madonna'ya biletimi alıp yazımı yazmıştım bile. Lenny Kravitz ve Red Hot Chili Peppers ve Zaz da beni heyecanlandıran, gitmek istediğim isimler. Hürriyet Gazetesi çok güzel derlemiş, ben de sizlere aktarıyorum, Mutlaka siz de sizin için ilgi çekici bir konser bulacaksınız. Tatil planınız yoksa, yazın İstanbul başka türlü çekilmez zaten :) :)



26 Mayıs Cumartesi / Babylon Soundgarden Festivali / Parkorman

Babylon’un yepyeni festivali Soundgarden bu sene ilk kez 26 Mayıs Cumartesi günü İstanbul’da Parkorman’da düzenleniyor ve kapılarını Kapılarını 14.00’te açıyor.

Babylon Soundgarden Festivali’nde Happy Sounds sahnesinde The Parov Stelar Band, Oi Va Voi, Caravan Palace, Büyük Ev Ablukada ve 123 gibi gruplar performans gösterecek. Ana sahnenin yanı sıra alternatif sahne Orman Sahnesi’nde ise program 14.00’te başlayacak. Oldies But Goldies, Club Bangkok, Alnıtemiz Stand Up Gösterisi, Hayvansaray, Bant Mag sunar Grup Ses Beats ve Çerikunda gibi DJ ve sanatçılar Orman Sahnesi’nde sahne alacak. Ayrıca Swing Istanbul’un gösterileri de alana renk katacak. Birçok farklı aktivite, bit pazarı, plak dükkanı, Bant Pazarı gibi renkli dolu bir programla festival sezonu Parkorman’da Babylon Soundgarden ile açılacak. Parkorman’ın yeşillikleri ve sıcak atmosferiyle özlediğimiz festival tadını Babylon kalitesiyle İstanbullulara sunmaya hazırlanıyor.





1 Haziran Cuma / Imany / Küçükçiftlik Park

“You will Never Know” parçasıyla radyo listelerinin en üst sırasında yer alan ve sosyal medyada en çok konuşulan isimlerin başında gelen Imany ülkemizdeki hayranlarıyla buluşmak için ilk kez Türkiye’ye geliyor.







4 Haziran Pazartesi / Macy Gray / Kuruçeşme Arena

Son 10 yılın en başarılı neo-soul, r&b ve pop vokallerinden, Grammy ödüllü Macy Gray saat 21:15'de bir kez daha İstanbul'da sahne alacak.








7 Haziran Perşembe / Madonna / Türk Telekom Arena

Madonna çok büyük bir parti veriyor ve bu partiye herkes davetli. Madonna, 2012 Dünya Turnesi, 29 Mayıs 2012 tarihinde, Tel Aviv, Israil’de başlıyor. Konserler daha sonra, Madonna’nın 20 yıldır konser vermediği Güney Amerika ve Avustralya’da devam edecek. Londra, Paris, Berlin dahil 26 Avrupa şehrinde gerçekleşecek Avrupa konserlerinin ilk ayağı 7 Haziran 2012’de İstanbul’da.



11 Haziran Pazartesi / Dany Brillant / Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu

Fransa’nın en ünlü sanatçılarından Dany Brillant izleyicilerine tadına doyulmaz anlar yaşatmaya hazırlanıyor.




16 Haziran Cumartesi / Skin From Skunk Anansie / Otto Santral

Enerji, müzik ve Skin’le dopdolu bir gece... 16 Haziran Cumartesi gecesi Santral İstanbul dahilinde hizmet veren ve bugüne kadar birçok yerli ve yabancı performansa ev sahipliği yapmış olan Otto Santral’de.



19 Haziran Salı / Hi-Voltage / KüçükÇiftlik Park (Megadeth, Trivium, Kurban, Comma)

Metal ilahları, “Hi-Voltage” çerçevesinde devlerin sahnesi KüçükÇiftlik Park’ta.
Antimilitarist ve özgürlükçü, extreme metal ilahı Megadeth, yeni dönem Amerikan Heavy Metal akımının lideri olarak nitelendirilen ve Türkiye’ye ilk kez gelecek olan Trivium, ülkenin en iyi rock gruplarından Kurban, Türk Progressive Metal grubu Comma ve Gitarizma hayranları ile ses getiren ve çok konuşulan etkinliklerin vazgeçilmez mekanı KüçükÇiftlik Park sahnesinde buluşacak. Megadeth, insanı zombileştiren dünya sistemine karşı duruşunu müziğiyle bir kez de dünya sahneleri arasında yerini alan KüçükÇiftlik Park’ta gösterecek. Dave Mustaine’in 1983 yılında Metallica’dan ayrılarak kurduğu ve başarıya ulaştırdığı Megadeth’in performansı heyecanla bekleniyor. Dünyaca ünlü grup; tüm zamanların en iyi heavy metal albümlerinden biri olarak sayılan Rust In Peace, Countdown To Extinction ve Youthanasia’da yer alan şarkılarının yanı sıra yeni albümlerinden de parçalar seslendirerek müzikseveri büyüleyecek.
 
23 Haziran Cuamrtesi / Charlotte Gainsbourg / KüçükÇiftlik Park

Ünlü İngiliz aktris ve müzisyen Jane Birkin ile Fransız müzisyen Serge Gainsbourg’un kızı Charlotte Gainsbourg Türkiye’de ilk kez KüçükÇiftlik Park’ta sahne alıyor.



23 Haziran Cumartesi / Electronica Festival İstanbul 2012 / Parkorman

FG 93.7 tarafından düzenlenen, Türkiye’nin ilk uluslararası elektronik müzik festivali, Burn Electronica Festival Istanbul 2012, 23 Haziran’da dans ve elektronik müzik sevenleri Parkorman’da bir araya getirecek. Bu sene ‘A new era’ sloganıyla gerçekleşecek festivalde Indie, Dance ve Disco ağırlıklı bir line up’la takipçilerini yeni bir boyuta taşıyacak. Electronica Festival Istanbul bu yıl 3 farklı sahnede 30 DJ ve müzik grubuna ev sahipliği yapacak.

Yeni çağın elektronik müzik fenomenlerinden Markus Schulz tüm dünyada 100’den fazla radyoda yayınlanan Global DJ Broadcast Radio Show’uyla elektronik müzik dünyasına katkıda bulunuyor. Şu ana kadar Depeche Mode, Madonna, Everything But The Girl, Jewel, Oceanlab, 
Gabriel & Dresden, Télépopmusik, Fat Boy Slim, Miro, Book Of Love, Blue Amazon ve PQM gibi isimlerle çalışma şansı yakalamış olan Markus Schulz; Intuition ve Stand remixleriyle Billboard Club listesinde 1 numara oldu. Amerika’nın en çok talep alan uluslararası DJ’i olma ünvanını elinde bulunduran Markus Schulz, performansında yeni albümü Los Angelas 2012 birbirinden sıkı parçalara yer verecek. Festivalin diğer head liner’ı Crookers, house, electro ve rap türlerini bir araya getirerek house müzikte yeni tarz oluşturdu. Fidget House tarzı müziğin yaratıcıları olarak gösterilen Crookers 2008 yılında Ingiltere listelerine Lady Gaga’yı geçerek 2. sıradan girmeleri onlara global anlamda bir başarı kazandırdı. Crookers Arman Van Halden, Chemical Brothers, Black Eyed Peas, Beyonce, U2 gibi dünyaca ünlü isimlere yaptıkları remix’lerle de festivallerin en fazla aranan isimlerinden biri oldu. "Dans müziğinde yeni bir çağ başlatan “Blind” parçalarıyla ilk çıkışlarını yapıp müzik endüstrisini bir daha asla eski haline dönemeyecek şekilde sarsan HERCULES & LOVE AFFAIR live, görkemli bir canlı performansla New York’un yeni disco ve house akımını Burn ELECTRONICA FESTIVAL ISTANBUL 2012 ana sahnesinde yaşatacak. “Indie/Electronica tarzınına kattıkları post-punk yaklaşımla dans müziğinde son yılların en önemli grupları arasına giren WHO MADE WHO live, merakla beklenen yeni albümlerinden parçaları da çalacakları muhteşem canlı performansıyla ana sahnede olacaklar.


25 Haziran Pazartesi / Nouvelle Vague / KüçükÇiftlik Park

Eşsiz bir sahne şove izlemek isteyenler için kaçırılmayacak bir fırsat! Pozitif Günler kapsamında ilk gerçekleşecek konserde, 25 Haziran Pazartesi gecesi Fransız grup Nouvelle Vague, özel kabare şovu “Dawn of Innocence” – Masumiyetin Doğuşu- ve öncesinde Gotye’nin “Somebody That I Used to Know” parçasına yaptıkları eşi benzeri olmayan coverla Youtube’da 100 milyonun üzerinde hit almayı başaran Kanadalı grup “Walk Off the Earth” müzikseverlerle buluşacak.




26 Haziran Salı / Jessie J / Küçükçiftlik Park

Asıl adı Jessica Ellen Cornish olan İngilizlerin en genç pop idolü haline gelen Jessie J, Pozitif Günler kapsamında 26 Haziran Salı akşamı Küçükçiftlik Park’ta unutulmaz bir konser verecek.




26 Haziran / Tom Jones / Kuruçeşme Arena

Müzik dünyasının kadife sesli efsanesi Boğaz kıyısında! 1965'ten bu yana 100 milyonu aşkın albüm satışı ile müzik tarihinde yerini alan Galler asıllı Tom Jones'un gerçek adı Sir Thomas John Woodward'dır. Pop, Caz, Blues, Soul ve Rock eserleri seslendirdiği konserlerindeki performansları ile dinleyicisini her zaman büyüleyen Tom Jones'un hitleri arasında, She's a Lady, Delilah, Chills and Fever, Sex Bomb, Thunderball, Love me Tonight, It's Unusual, I Never Fall In Love Again, What's New Pussycat sayılabilir. Tom Jones, 26 Haziran Salı akşamı Turkcell Kuruçeşme Arena sahnesinde hayranlarına unutulmaz bir konser yaşatacak.
 
27 - 29 - 30 Haziran / Zaz

“Je Veux” parçasıyla uzun süre müzik listelerinde ilk sırada kalmayı başaran Fransız şarkıcı Zaz, Efes Pilsen’in katkılarıyla yeniden Türkiye’ye geliyor. Fransa’nın son dönemdeki en popüler müzisyenlerinden olan Zaz, Türkiye turunda Pozitif Live tarafından düzenlenen turne kapsamında Zaz 27 Haziran’da Pozitif Günler kapsamında İstanbul Küçükçiftlik Parkı’nda, 29 Haziran’da Çeşme Babylon Aya Yorgi’de ve 30 Haziran’da Ankara ODTÜ Vişnelik Tesisleri’nde hayranlarıyla buluşacak.





28 Haziran Perşembe / Two Door Cinema Club ve Metronomy / Küçükçiftlik Park

Pozitif tarafından, bu sene ilk kez düzenlenen “Pozitif Günler” etkinliğinin ilk konserleri ise belli oldu. İngiltere’nin son dönemde en öne çıkan hip grupları Two Door Cinema Club ve Metronomy Garanti Bankası sponsorluğunda 28 Haziran Perşembe akşamı Maçka Küçükçiftlik Park’ta tüm müzik severleri bekliyor olacak.






30 Haziran Cumartesi / Mono Festival / Solar Beach

Pozitif Live, bu sene yepyeni bir festivali müzikseverler ile buluşturmaya hazırlıyor. 30 Haziran Cumartesi günü Solar Beach’te gerçekleşecek olan Mono Festival’de müzik dünyasının yenilikçi ve farklı tarzlarıyla dikkat çeken yerli ve yabancı isimleri, gündüz saatlerinden itibaren sahne alacak.
30 Haziran Cumartesi günü kapılarını sabah 10:00’da açacak olan Mono Festival’de 4 farklı sahne yer alıyor. Ana sahne ve Burn Electronica & Dubstep sahnesinde izleyeceğimiz dünyaca tanınmış isimler arasında, Punk’ı çingene ateşi ve Brecht etkili kabareler ile buluşturan etkileyici topluluk Gogol Bordello, izleyicilerini ilgi çekici kostümler eşliğinde New York’un gizemli arka sokaklarına, göçmenlerin dünyasına götürecek. Kanadalı New Wave ve Indie rock grubu Metric ise alternatif duruşları ve güçlü sahne performanslarıyla göz dolduracak. Son dönemlerin sıkıcı, monoton ruhundan kurtulmak isteyenlerin aradığı,hayranlarının tüm duyularının uyanmasını sağlayan derin ve vurucu new wave soundlu grup The Horrors ve alegorik tarzıyla seyirciyi büyüleyici, masalsı bir yolculuğa çıkarmayı başaran Danirmarkalı yeni yetenek Oh Land Mono festival’de müzikseverleri bambaşka bir dünyaya taşıyacak. Yerli gruplardan ana sahnede müzikseverleri bekleyen isimse The Ringo Jets olacak.
 

30 Haziran Cumartesi / Pitbull / Küçükçiftik Park

Dans Müziğinin Fenomeni Milyonların Sevgilisi Mr. Worldwide - Pitbull Olmeca Golden Nights kapsamında Türkiye’de.












4 - 6 - 7 Temmuz / Tuborg GoldFest Çarşamba / Parkorman

Dünyanın birçok ünlü grubunu Rock müzikseverleri ile buluşturacak “Tuborg GoldFest”le İstanbul müziğe doyacak. Temmuz ayında İstanbul Parkorman’da gerçekleşecek festivalde, dünyaca ünlü grup ve sanatçılar sahne alacak.


Festivalde, Guns’N’Roses, Evanescence, Apocalyptica, Within Temptation, Godsmack, In Flames, Lacuna Coil, Heaven Shall Burn, Ugly Kid Joe, Disciples of Dio, Skindred, Sweet Savage gibi dünyaca ünlü isimlerin yanı sıra Şebnem Ferah, Pentagram, Redd, Aylin Aslım, Malt, Foma, Erdem Yener, Planeur, Gürcan Ersoy, Ayşe Saran, Gren, Nefes gibi isimler de sahne alacak. 3 tam gün sürecek festival, İstanbul’un merkezinde müzikle dolu bir yaz geçirmek isteyenleri ağırlayacak.








5 Temmuz Perşembe / Marcus Miller & Friends / Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi

Festival izleyicisi tarafından yakından takip edilen dünyaca ünlü müzisyen Marcus Miller, İKSV’nin kuruluşunun 40. yılında özel bir projeye imza atıyor. İstanbul Caz Festivali’nin değerli Türk müzisyenlerini dünya yıldızları ile buluşturduğu bu konser, festivalin bundan sonra da devam edeceği prömiyerler serisinin ilkini oluşturuyor. Marcus Miller’a bu konserde Türkiye’den Hüsnü Şenlendirici (klarnet), Burhan Öcal (vurmalı çalgılar), Okay Temiz (vurmalı çalgılar), İmer Demirer (trompet) ve Bilal Karaman (gitar) eşlik edecek. Ekibin diğer müzisyenleri ise davulda Louis Cato, tuşlu çalgılarda Federico Gonzalez Peña ve saksafonda Alex Han olacak.

9 Temmuz Pazartesi / Antony and the Johnsons / Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi
Büyüleyici, hüzünlü ve kırılgan… Günümüzün en önemli seslerinden, çok yönlü sanatçı Antony Hegarty, çok özel bir proje için İstanbul’a geliyor. 2007 yılında yine İstanbul Caz Festivali’nin konuğu olarak tarihi Şan Tiyatrosu’nda hafızalardan silinmeyen bir konser veren Antony and The Johnsons, dinleyicileriyle bu sefer 39 kişilik Filarmonia İstanbul Orkestrası ile birlikte Açık Hava’da buluşacak.

10 Temmuz Salı / Chris De Burgh / Küçükçiftlik Park

Bu yaz, ılık bir Temmuz gecesinde İstanbul’a söylenecek aşk şarkıları İngiltere’nin en özel seslerinden olan Chris de Burgh imzasını taşıyacak. 70’lerden günümüze hiç eskimeyen, birbirinden kıymetli şarkılarla mücevher gibi bir gece yaşayacak İstanbul. Romantizmin en yalın, en kalbe kazınan şarkıları Chris de Burgh’ün kadife sesi ve benzersiz sahne şovuyla hafızalara işlenecek. Chris de Burgh ‘The Lady in Red’, ‘Don’t Pay the Ferryman’, ‘A Spaceman Came Travelling’ gibi klasiklerini, diskografisinin en romantik şarkılarıyla beraber İstanbullu hayranlarına icra edecek.




12 Temmuz Cuma / Erykah Badu / Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi

“Neo-Soul’un kraliçesi”, dört Grammy sahibi Erykah Badu adını müzik tarihine yazdıran şarkılarını festival kapsamında Açık Hava Sahnesi’nde seslendirecek. Besteci ve aktivist kimliğiyle de adından söz ettiren Badu, etkileyici sahne performansı, soul, pop ve hip& hop’ı harmanlayan eklektik müzik tarzı, derin, renkli ve özgün sesiyle İstanbullu hayranlarının karşısında olacak.





14 - 15 Temmuz Pazar / Efes Pilsen One Love Festival / Santralistanbul

Efes Pilsen tarafından 14-15 Temmuz tarihlerinde santralistanbul’da düzenlenecek olan Efes Pilsen One Love Festival, bu yıl da yaza damgasını vurmaya hazırlanıyor.
Bugüne kadar dünyaca ünlü grup ve sanatçıları müzikseverlerle buluşturan festivalin bu yılki ilk sürprizleri arasında Brit-Pop’un efsane gruplarından Pulp, neo-soul ve dans müzik etkileşimli pop'un yeni kraliçesi Kimbra ve soul, reggae, funk ve hip hop tarzlarının harmanından olusan eşsiz bir sounda sahip, son dönemlerin en çarpıcı kadın vokallerinden Selah Sue festival coşkusunu zirveye çıkaracak.


16 Temmuz Pazartesi / Esperanza Spaldıng Ve Lyambıko / Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi

Açıkhava’da mükemmel bir caz gecesi! Açılışını caz standartları ve özgün besteleri, ipeksi vokaliyle seslendiren Lyambiko’nun yapacağı konserin ikinci yarısında kontrbasın genç dahisi, vokalist ve besteci Esperanza Spalding’i güçlü orkestrasıyla birlikte izleyeceğiz. Echo Jazz 2011’de yılın en iyi kadın şarkıcısı seçilen Lyambiko’dan ve 2011’de “En İyi Yeni Sanatçı” Grammy ödülünü alan Spalding’i aynı akşam üst üste izlemek, kaçırılmaması gereken bir tecrübe.



17 Temmuz Salı / Jill Scott / Kuruçeşme Arena

Grammy ödüllü, yeni nesil divalardan biri olmanın ötesinde, gerçek anlamda çok yönlü bir sanatçı olan Jill Scott, 17 Temmuz Salı akşamı, BKM ve HIP işbirliği ile Turkcell Kuruçeşme Arena’da ilk defa İstanbul’lu müzikseverler ile buluşacak... Soul, r&b, caz, hip hop gibi müzik janrlarının önemli isimlerinin ağırlanacağı “Summer of Soul” geceleri kapsamında 4 Haziran’da Macy Gray’in sahne alacağı, Turkcell Kuruçeşme Arena’nın bir diğer konuğu Jill Scott olacak.

17 Temmuz Salı / Sharon Jones & The Dap Kings / Santralistanbul

Soul ve funk’ın efsanevi ismi, James Brown’ın en önemli mirasçısı, Mark Ronson ve Amy Winehouse gibi sanatçıların öncüsü Sharon Jones, birlikte muhteşem sahne performanslarını gerçekleştirdiği grubu The Dap - Kings ile bu sefer de İstanbul’u hareketlendirmeye hazırlanıyor. Bugüne kadar dünyanın birçok festivalinde sayısız konser veren ekip, “soul” kardeşleri Prince’in birçok konserinde de sahneye enerji kattı. Sharon Jones & The Dap Kings, İstanbul Caz Festivali’nde coşkulu ve dans dolu bir gecede müzikseverlerle buluşacak.

19 Temmuz Perşembe / Morrissey / Harbiye Açıkhava Sahnesi

19. İstanbul Caz Festivali, kapsamında İstanbullu hayranlarının dört gözle beklediği efsanevi müzisyen Morrissey olacak. İngiliz alternatif rock müziğinin efsane ismi Morrissey, İstanbul Caz Festivali’nin konuğu olarak, 19 Temmuz Perşembe akşamı Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'nde etkileyici sesi, unutulmaz şarkıları ve güçlü sahne performansıyla İstanbullu hayranlarının karşısına çıkacak.

25 Ağustos Cumartesi / Feist / Santralistanbul

Kanadalı besteci, söz yazarı ve şarkıcı Feist, duru ve ipeksi sesiyle müzikseverlerin kalbini fethetmek için ilk kez İstanbul’a geliyor! Dört Grammy adaylığı, 6 Juno ödülü bulunan ve The Reminder adlı albümüyle Shortlist Music Prize’ı kazanan Feist, son olarak 2011 yılında Metals albümünü yayımladı. İstanbul’da uzun zamandır beklenen ozan-şarkıcı, “1234,” “Inside Out,” “Mushaboom,” “I Feel It All,” “The Limit to Your Love” ve “My Moon My Man” gibi dünyanın dört bir yanındaki radyolarda çalınan ve hayranlarının diline dolanan şarkılarının yanı sıra Kings of Convenience, Beck ve Wilco gibi önemli sanatçı ve topluluklarla ortak çalışmalarıyla da tanınıyor. Aynı zamanda Broken Social Scene adlı art-rock kolektifinin de bir üyesi olan sanatçı, Kanada’dan çıkan en yetenekli müzisyenlerden biri olarak kabul ediliyor.

8 Eylül Cumartesi / Red Hot Chili Peppers / Santralistanbul

Ve bekleyiş sona eriyor! 8 Eylül Cumartesi akşamı Santralistanbul’da müzikseverleri unutulmaz bir performans bekliyor. 1983 yılından beri Californication, Otherside, Scar Tissue, Under the Bridge gibi dünyada yankı uyandıran hitlerin sahibi olan Red Hot Chili Peppers’ın unutulmayacak İstanbul performansını kaçırmayın!


14 Eylül Cuma / Stevie Wonder / Küçükçiftlik Park


İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın, 40. yaşında İstanbul’da ağırlayacağı isimlere bir dev daha ekleniyor. Stevie Wonder konseri, 14 Eylül Cuma günü Santralistanbul’da gerçekleştirilecek.



19 Eylül Çarşamba / Dead Can Dance / Harbiye Açıkhava Sahnesi

1980 ve 90’ların en özgün topluluklarından Dead Can Dance, yaklaşık 15 yıllık bir aradan sonra yeniden İstanbul’da 1981’de Lisa Gerrard ve Brendan Perry tarafından kurulan topluluk, çağdaş müzik formlarını Avrupa folk müziği, Ortadoğu ve Afrika tınılarıyla birleştirerek eşi benzeri olmayan, biricik bir ses örgüsü inşa etti ve dünya çapında geniş bir dinleyici kitlesi kazandı. Günümüz müzik sahnesinde, hüznü en zarif biçimde ifade eden vokalistlerden biri olan Lisa Gerrard hiç kuşkusuz Dead Can Dance'in bu başarısında önemli bir paya sahip.

21 Eylül Cumartesi / Beirut / Kuruçeşme Arena

Son yılların en heyecan verici ve eklektik gruplarından Beirut, 21 Eylül Cuma akşamı, BKM ve HIP işbirliği ile Turkcell Kuruçeşme Arena’da. Bu yaz farklı müzik tarzlarından, önemli konukları ağırlayacak olan Turkcell Kuruçeşme Arena’nın, alternatif müzik alanındaki en renkli konuğu, Beirut olacak. Büyük bir Balkan orkestrası gibi tınlayan ve herhangi bir müzik türüne koymakta zorlanacağınız grup, son derece zengin enstrüman çeşitliliğiyle neşeli marşlardan, melankolik baladlara geniş bir yelpazede gezinecek.



26 – 27 – 28 / Eylül Kings of Convenience / Babylon

Garanti Caz Yeşili Nordik Müzik Festivali kapsamında 12-13 Nisan tarihlerinde Babylon’da düzenlenmesi planlanan fakat gruptan Eirik Glambek Boe’nun ani gelişen sağlık sorunu sebebiyle ertelenen Kings of Convenience konserinin yeni tarihleri belli oldu.





04 Ekim Perşembe / Lenny Kravitz / Kuruçeşme Arena

4 yıl önce Kuruçeşme Arena'da seyircinin arasına karışmakla kalmayıp, seyircinin elleri üzerinde adeta sörf yapan Kravitz yeniden muhteşem bir gece için İstanbullu müzikseverler ile buluşuyor!









Sözün özü sevgili postdaş, gene müzik dolu bir yaz bizleri bekliyor. O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaaaazzzz :) 






                                         




9 Mayıs 2012 Çarşamba

EUROVİZYON… ÖROVİZYON… YUROVİZYON...

EUROVİZYON… ÖROVİZYON… YUROVİZYON

Eurovizyona sayılı günler kala, bir blog müzik üzerine olur da o blogda örovizyon yazısı nasıl olmaz? Olmazsa boynu bükük kalmaz mı o blogun? Deyip bu yazıyı yurovizyon 2012’ye ithaf ediyorum. Hayırlı uğurlu olsun sevgili postdaş. Hiçbir naneden geri kalmayan bendeniz, bu yazıda önce eurovizyona kısaca değinicem, sonra da adayları değerlendiricem.

Efenim biliyosunuz malumunuz eurovizyon yarışması –özellikle Türkiye için- hayat memat meselesidir. 1997 yılına kadar yıllarca sonlarda başı çekip suçu hep diğer ülkelere atan bi milletiz vesselam. 5 alsa kendi başarısı, 1 alsa ‘öğretmen bana taktı’cı bir neslin evlatlarıyız sonuçta. Her neyse, Eurovizyona dair her başarısız olduğumuzda (hatta başarılı olduğumuzda da) hep aynı klişe tartışma döner durur etrafta. Efenim bu müzik değil, siyasi yarışmaymış, müzik önemli değilmiş, komşu komşuya oy veriyormuş… Hah işte bu noktada, demek zorundayım ki sayın postdaş… Evet bu yarışma tam da öyle … Ama eğlenceli ve heyecan verici olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Her sene acaba kimler çıkıcak, ne söyliycek diye beklemiyor muyuz?

Efenim özetle durum şu: 2. Dünya Savaşı sona erdiğinde başlayan soğuk savaşı sona erdirmek üzere, İtalya – Fransa – Almanya – İngiltere’nin bir müzik yarışması tertip edip aradaki buzları birbirlerine oy vererek eritme istekleri sonucu ortaya çıkmış. (Böylece bu ülkeler kemik ülkeler olarak elemeye, yarı finale final gerek kalmadan her sene katılabiliyor.) Doğrudan gidip de barış yapmak yerine bu dileği ‘işte sana 12 puan veriyorum’ diyerek bildirmek üzere bir mesaj niteliğinde. Düşününce mantıklı. Tabi bu benim bildiğim hikaye. Yazar duyduğunu aktarmaktan sorumlu tutulmasın lütfen sayın postdaş.

Ayrıca ‘kimse sallamıyo eurovizyonu bizden başka’ diyenlere diğer ülkelerin hazırladıkları dev prodüksiyonları örnek gösteririm. Birkaç sene önce Eurovizyon sahnesinde arz-ü endam eden Patricia Kaas’ı örnek gösteririm. Bu sene İngiltere adına yarışacak olan Engelbert Humperdinck’i ve Fransa adına yarışacak olan Anggun’u örnek gösteririm. Yani hayır sayın postdaş… Eurovizyon bir tek bizim için değil, katılan tüm ülkeler için önemli bir prodüksiyon ve sizi bilmem ama ben seviyorum eurovizyon heyecanını.

Bizim diğer ülkelerden farkımız, eurovizyona olduğundan fazla bir misyon yüklemek belki de. Yaklaşım farkı. Onlar eurovizyonu eğlence amaçlı yapıyor, başarısızlık gerçekten umurlarında olmuyor. Biz de ise hayat sona eriyor her seferinde. Gerçi son birkaç yıldır sonuçlar yüzümüzü güldürüyor ama gene her sene eurovizyona adeta savaşa girer gibi hazırlanıyoruz ve eurovizyonun ülkemizin şerefi, itibarı, hede hödösü için çok hayati olduğuna dair inancımız var… Halbuki biraz gevşetsek şu boyun bağlarımızı, diğer ülkelerin el birliğiyle bizi eurovizyonda mağlup etmek için özel olarak çalıştığına, bunun bizi dünyada saf dışı çalışmalarından biri olduğuna inancımızı bıraksak, güle oynaya girsek ve bu etkinliği geleneksel bir müzik etkinliği formatına sokmayı başarabilsek, rahat olsak, başarısızlığımızın başka ülkelerin bizi sevmedikleri için komplo kurmaları sonucu değil, belki de gerçekten daha iyi olamadığımız için olduğunu idrak etsek belki de başarı kendiliğinden gelicek. Tabi ki bunlarla sınırlı değil başarı faktörü. Ama TRT’nin ne idüğü belirsiz seçim kriterleri ve kapalı kapılar ardında oldu bittiye getirilen temsilci seçimleri bu yarışmayı milletin değil TRT’nin yarışması haline sokuyor, bu da çok can sıkıcı. Bizler millet olarak Türkiye’yi temsil eden bu yarışmanın neresindeyiz, diye soruyorum her seferinde. Öyle kimse bize bir şey sormuyor artık kimi gönderelim eurovizyona diye.

Halbuki eskiden ne güzeldi. Eurovizyona bir festivale gider gibi hazırlanırdık, hayat dururdu. Esas finallerden önce Türkiye yarı finalleri yapılır ve şahane bir müzik şöleni eşliğinde ailecek ekran karşısında hem eğlenir hem de bizi yarışmada kimin temsil edeceğine dair bir fikrimiz olurdu. Kimler katılmadı ki bu yarı finallere… 1990 yılının Türkiye Yarı Final adayları mesela: Sonat Bağcan, İzel, Sertab Erener, Sibel Tüzün, Özlem Yüksek ve Kurtalan Ekspres, İlhan İrem-Seden Gürel, Kayahan-Demet Sağıroğlu, İzel, Oya&Bora, Asya, Çelik, Fatih Erkoç, Sevingül Bahadır… Konuk sanatçı olarak da o zamanların fırtına dansı Lambada’nın grubu Kaoma canlı bir konser ve performans yapmışlardı. Zaman zaman izler ve neden artık böyle olmadığına içlenirim. Bugün müzik dünyasının pek çok önemli ismini görmek mümkün ve bazen de sürprizlerle karşılaşıyorum. Mesela Mantar Şapka imajını, 1992 yılında ilk solo bu imajla çıkaran Seden Gürel’den önce 1990 Türkiye Eurovizyon finallerinde İzel’in yapmış olduğunu görmek gibi. O yarı finallerden Kayahan-Demet Sağıroğlu çıkmıştı çok sevdiğim Gözlerinin Hapsindeyim şarkısıyla.

Türkiye’nin eurovizyon sahnesine çıkışı 1975 yılına rastlıyor. O zamanlarda belki siyasi gerekçelerle belki değil, ama Türkiye sürekli sıfır çeken ülkeler arasına giriyor, her sene hevesleniyor ama hep hüsrana uğruyor bir türlü şeytanın bacağını kıramıyorduk. Gerçi örovizyon tarihinde beş para etmez şarkılara rastlansa da, Semiha Yankı - Seninle Bir Dakika, Cici Kızlar – Delisin, Türkiye’nin petrol ihtiyacının Ajda sesiyle dillendirildiği Petrol gibi hitler çıkmamış değil. Türkiye’ye ilk 3 başarısını, hem de TÜRKÇE bir parçayla getiren Şebnem Paker’i de bu yazıda anmamak olmaz… 1997 yılında Türkiye’ye 3.lük getirerek ilk defa ilk üçe adımızı yazdıran “Dinle” benim bugüne kadar gelmiş Eurovizyon şarkıları içinde en sağlam bulduğum, gerek yorum, gerek düzenleme, gerek müziğiyle her zaman en tepe noktam Eurovizyon şarkımızdır ve Naim Dilmener’in yazdığı gibi, bu başarı, Sertab’ın başarısından daha büyüktür bence. Ancak, o saçma Gülseren bile her eurovizyon programında anılırken, Şebnem’in adının geçmemesi beni hem bir eurovizyon izleyicisi hem de bir müzik dinleyicisi olarak fazlasıyla gıcık etmekte, isyan ettirmektedir. Şebnem bu yazıyı okumasan da bil, sen hep bir numaramsın…

2000’li yıllardan aklımda kalan en beğendiğim sene, 2004 yılının eurovizyonu olmuştu. Bu sene gene aday olan Željko Joksimović – Lane Moje, Ruslana – Wild Dance, Sakis Rouvas – Shake It, Athena – For Real ve aklımda kalan Rusya adına katılan Julia Savicheva - Believe Me gibi çok fazla güzel şarkı çıkmıştı o yarışmada hala dinlediğim.

Deyip adayları yavaş yavaş tanıtayım, hem de ahkamlarımı keseyim :) :

YARI FİNAL 1
1) Karadağ - Rambo Amadeus - "Euro Neuro"
Karadağ adına katılan bu şarkıcıyı ve şarkımsı şeyi, heralde nazar boncuğu olsun diye koymuşlar. Hayatımda bu kadar çirkin bir şarkı daha duymadım desem?… Hiçbir manası ve hiçbir cazibesi yok. Belki anlamadığım bir tarzı vardır ama alakasız enstrüman girişleri, ağzının içinde mırıl mırıl konuşan sevimsiz bir adam, arkadan sanki başka bir müziğe aitmiş gibi duran dıptıslar… ay bu şarkı da, şarkıcı da tam gaflet olmuş… eurovizyon sever böyle sivri şarkıları ama diyecek bi şey yok. Çünkü şarkı yok ortada!! Dinlediğim ilk şarkı, içimi kanırttı, ruhumu daralttı… tez bitsin!!!



ü2) İzlanda - Gréta Salóme & Jónsi - "Never Forget"
Güçlü, çarpıcı bir giriş, rock tınıları ile tam sevdiğim yaylı geçişlerine sahip, vokal uyumu çok iyi, melodik yapısı ve ritmi ile şarkı olarak güçlü, gerçekten sevdim. Eurovizyon kriterlerinin daha sahneye yönelik, şov tarzı şeyleri sevdiğin bilmesem, bu şarkının ilk üçe girer derdim ama sanırım sadece benim ilk üçümde kalacak. Yıldızlı on…



3) Yunanistan - Eleftheria Eleftheriou - "Aphrodisiac"
İlk izlenimim, güzeller güzeli 2005 birincisi Helena Paparizou’dan fazlaca etkilenmiş bir şarkı ve şarkıcı oldu. Evet hareketli, tam eurovizyonluk şarkı, koreografi, güzel kız, güzel şarkı üçlemesine sahip ama bir şekilde Helena Paparizou’nun ışığı yok işte. Daha çok o başarılı damarın izinden giden şarkı. Melodisi akılda kalıcı. Muhtemelen Yunan radyoları gibi bizde de bol bol çalıcak. Yunanistan bir şekilde kendini göstermeyi başaracak zaten ama birincilik için şans tanımıyorum. Asla Paparizou kadar ilgi çekici değil.

4) Letonya - Anmary - "Beautiful Song"
Olmasa da olur bir şarkı daha, koreografi  ve şov ağırlıklı bu şarkımsı şeyde, şarkıcı yazdığı şarkının hit olduğundan, radyolarda, tv programlarında çalındığından dem vuruyor. Ama gerçek şu ki, kızın güzelliği bile kurtaramıyor şarkıyı. Standart şarkı yapısında yazılmış bu şarkıya biraz ruh katmayı unutmuş yazan. Sözleri de aman aman sayılmaz. Biraz daha yükseltilse şarkı belki sonuncu olmaz. Ay bu arada kızın bacakları ne kadar kalın öyle…



ü5) Arnavutluk - Rona Nishliu - "Suus"
Ne diyeceğimi bilemedim. Çok ilginç, hatunun ses rengi, oktav, sesi kullanışı filan çok fazla iyi. Zaman zaman çok fazla bağırıyor, yer yer yoruyor ama garip bir şekilde çarpıcı ve akıcı bir şarkı. Her zaman koyup da dinleyebileceğiniz bir şarkı değil ama biraz Björk’ün Arnavutluk şubesi gibi. Dilini anlamasam da, duygusunu anlayabildim. Şarkının ilginç de bir yapısı var. Standart bir şarkı çatısı yok. Birinci olmaz ama iyi bir derece alacağını düşünüyorum.




6) Romanya - Mandinga - "Zaleilah"
Kıpır kıpır üç dilli bir şarkı, Romence, İspanyolca arada Arapça sözler serpilmiş. Ama eurovizyon tarzı bir şarkı değil. Süresi de fazlaca uzun. Ece kulüplerinde remiksleri çalabilir ama eurovizyonda şans tanımıyorum. Zira sıradan bir pop şarkısı olarak heyecan verici bir yenilik getirmiyor. Bol bol aaaa’lama, uuuu’lama, eee’leme dolu. Aslında sevimli gibi duran ama nedense sıkıldığım bir şarkı oldu.



7) İsviçre - Sinplus - "Unbreakable"
Çok itici bir ses rengi. İlk dikkatimi çeken. Şarkının tüm gücünü alıp götürüyor. Şarkıcı kurbanı şarkılardan. Ayy hiç içine giremedim resmen şarkının. Adamın gevrek gevrek sesi şarkıyı dinlememi engelliyor. Aslında hareketli, melodik yapısı da güzel ama ııh, şansı yok… bir de çok eurovizyon tarzı bir şarkı değil. Keşke Linkin Park söylese bu şarkıyı… Başka bir ses aradı kulaklarım, bu şarkıcı ile asla…

8) Belçika - Iris - "Would You?"
Klasik bir eurovizyon şarkısı aslında, hiçbir yeniliği yok, standart müzik formları ile yapılmış bir çatı. Şaşırtıcı değil, performans şarkısı. Şarkıcı da standart. Söyleyen de hafif ses oyunları dışında beklenen, klasik şarkıcı formu. riske girmemiş Belçika bu sene. aslında ne yorum yapacağımı bilemedim. Favorim değil.


ü9) Finlandiya - Pernilla Karlsson - "När jag blundar"
Bir diğer klasik şarkı. Çok fazla iniş çıkışı yok, düz bir şarkı, heyecanı yok. Çatısı, yapısı standart ama kulağa hoş geliyor, dilini anlamasam da, akıcı gidiyor. Kulağım bir sonraki melodiyi arıyor. Ama birinci gelmesi için gereken ışık ve aura yok. Şarkı başlıyor ve bitiyor hani tekrar tekrar dinlemezsiniz bu şarkıyı, sonrakine geçersiniz ama çıkarsa da dinlersiniz. Değişikliği yok, sonuncu olmaz ama. Birkaç dinlemeden sonra sevdim şarkıyı.

ü10) İsrail - Izabo - "Time"
Oha çok güzel şarkı lannnn… ay çok sevdim, bizim şarkılara benzer hafiften arabesk melodi geçişleri var, sağlam ve güçlü bir melodisi, iyi bir konsepti, koreografisi, melodik yapısı var, hem standart hem de sıra dışı… Kesinlikle çok güçlü bir aday… favorilerimden… ben bu şarkıyı sık sık sony walkmanimde dinlerim…


11) San Marino - Valentina Monetta - "The Social Network Song"
Eurovizyon şarkısından çok sosyal ağ reklamı gibi olmuş, araya bol bol “uuuhh” “oohhh” lar serpiştirilmiş. Konusunun sosyal ağ olması bakımından ilgi çekebilir, başka da bir numarası yok. Sırtlarını koreografiye dayamak zorundalar. Ama çok fazla mesaj kaygılı yahu. Sosyal ağların ne menem şeyler olduğundan de vuruyor. Hiç şansı yok ne yazık ki. Şarkı olarak hiçbir elle tutulur yanı yok.

ü 12) Kıbrıs - Ivi Adamou - "La La Love"
Eurovizyon konseptine çok uygun bir şarkı. Şarkı yapısı tam eurovizyonluk. Girişi çıkışı belli, hareketlendiriyor. Güçlü bir aday olabilir. Yüksek bir şarkı, temposu yerinde, eurovizyon sahnesinde rahatlıkla hayal edebildim. Her eurovizyon şarkısı gibi “ooouu”lar “uuu”larla dolu bir şarkı. Güzel bir koreografi ile daha da uçurulabilir. Beğendim ama favorilerimden değil. Hala İsrail favorim.

13) Danimarka - Soluna Samay - "Should've Known Better"
Standart bir pop şarkısı, eurovizyon sahnesinde de güzel durabilir ama birincilik kumaşı kesinlikle yok. Böyle binlerce şarkı geçti örovizyon sahnesinden. Bunda da “şalalala”lar var. Kızın fena detone olmasını saymıyorum bile…heyecan yok şarkıda…

ü 14) Rusya - Buranovskiye Babushki - "Party for Everybody"
İşte size yenilik, heyecan, ilginçlik… kimsenin aklına gelmez, neneler grubu babushki hiçbir şey kazanamasa bile (ki inşallah inşallah kazanırlar bir derece) bu seneki yarışmaya mükemmel bir renk katıcaklar, kesinlikle çok konuşulacaklar… Şarkıları, kıyafetleri, hareketleri, eğlenmeleri, mimikleri… BAYILDIM, hatta BAAA-YILLLL-DIMMMMMM… içimi kıpır kıpır ettiler… hadi neneler, ezip geçin genç geçinenleri…. Kesinlikle en güçlü adaylardan, kesinlikle sıra dışı… Favorilerimden… Helal olsun… Ay matruşka gibiler….

ü 15) Macaristan - Compact Disco - "Sound of Our Hearts"
Güzel şarkı ama eurovizyonluk değil. Güçlü bir şarkı, yorum da iyi, ses rengini sevdim söyleyenin. Bildiğin tekli olarak piyasaya çıkabilecek bir kalitede, eurovizyonda harcanması yazık olmuş.

16) Avusturya - Trackshittaz - "Woki mit deim Popo"
Hiç sevmediğim bir tarzın, son derece itici bir şarkıcıyla seslendirilmesi mevzubahis. Rahatsız edici. Şarkı yok ortada, müzik yok… çok fazla kötü… Neyse çok konuşmadan diğer şarkıya geçip, bunu eurovizyon çöplüğünün derinliklerine gömelim… Şaka mı bu şarkımsı şey? Acaba dedim popo kelimesi başka bir anlama mı geliyor diye düşündüm ama bildiğin POPOlardan bahsediyor yahu şarkı…. Şaka olmalı… Rezaletttt….

ü 17) Moldova - Pasha Parfeny - "Lăutar"
Çok eğlenceliii, çok sevdim. güzel bir melodisi var, şarkıcının sesi biraz zayıf kalıyor ama sevimlilikleri, koreografisi, konsepti, temposu, şarkının yapısı ile tam bir sahne şarkısı. Beğendim. Değişik enstrüman kullanımları da çok hoş olmuş. Size bi şey diyim mi, Moldova şeytanın bacağını bu şarkıyla kırdı kırdı, yoksa daha çok bekler. Çiçek gibi şarkı, kakafonik bileşimler çok hoş tınlıyor, adamın sesi zayıf kalıyor dedim ama ses rengi güzel. Eurovizyon sahnesini şenlendirebilir, renklendirebilir. İlk 10’a girsin isterim.

18) İrlanda - Jedward - "Waterline"
Geçen sene “LIPSTICK” gibi süper eğlenceli bir şarkıdan sonra çıkartabildikleri şey bu mu? Rezalet… Çok sıradan, çok vasat, çok kötü… İki kere dinleyemedim bile… Geçelim bir an önce….

YARI FİNAL 2
ü 1) Sırbistan - Željko Joksimović - "Nije ljubav stvar" (Love is not an object)
2004 yılında şapşahane şarkı Lane Moje ile Eurovizyon sahnesini şenlendiren Željko Joksimović 8 sene sonra bir kez daha eurovizyon sahnesine çıkıyor. Sertab’ın birinci olduğu 2004 yılındaki yarışmada 2. olduysa da, o yarışmanın en çok akılda kalan şarklarından birine imza atmıştı. Adam da ses var, müzik var, şansı var. Her ne kadar 8 sene önce eurovizyonda “Sırpların intikamını almaya geliyoruz” gibi bir gafa imza attıysa da, Željko Joksimović’in müziği gerçekten farkını belli ediyor. Bu seneki şarkıya gelirsek. Bir Lane Moje değil ama, bir tarzı var o kesin. Yaylı kullanımı gene baş köşeye kurulmuş durumda. Melodik yapısı Lane Moje kadar güçlü değil. Etnik unsurlar ve enstrüman kullanımı şarkıyı gerçekten çok güçlü kılıyor ve şarkının patlama noktasında insanın çığlık atası geliyor. Sahne duruşu da çok iyi… gene de bir Lane Moje değil… O şarkı daha girişinde sarıyordu. Bu ilk bakışta çarpmıyor…. Anladınız galba. Favorim değil, beğendim sadece. Lane Moje’nin yüzü suyu hürmetine :)

ü 2) Makedonya - Kaliopi - "Crno i belo"
Eurovizyonda böyle şarkılar tutmaaaaazzzz, Offff, slov bir şarkı daha… derkennn, şahane bir manevra ile şarkı kıvama geldi…. Uçtu resmen… Şahaneeee…Tüylerim diken diken oldu…. Örovizyon sahnesi yıkılacak… Çok ama çok güçlü. Şansı çok yüksek. Makedonya nihayet şeytanın bacağını kırıcak galba. Gerçi Makedonya’yı birinci yapmazlar… hem hatunun sesini çok sevdim, hem de şarkının formunu çok sevdim, çok ters köşeye yatırdı…


3) Hollanda - Joan Franka - “You and Me"
Hollanda’da beş ay yaşadığım süre içinde müzik adına gözlemlediklerim ve şu ana kadar eurovizyonlarda gösterdikleri performansları bana Hollanda’nın müziğinden fazla bi şey beklemememi yeterince dikte etti zaten. Zira adamlar o kadar mutlu ki her şarkıları lay lay lom (en azından ben buna bağlıyorum :) Adamların mutsuz şarkısı yok!!! Aslında adamlarda müzik de pek var denilemez!!!), diğer dinledikleri de spice girls filan. Dolayısıyla bu satırları daha şarkıyı dinlemeden ve tam bir önyargıyla yazıorum.

Ve evet, Hollanda 90’lardan hala çıkamamış ve gene LAY LAY LAY filan bir şarkı ile katılıyor. Sevimlilik bi yere kadar canım, burada müzik konuşuyoruzzz… kız çok fazla mutlu… çok fazla!!! Gene de Hollanda’dan çıkan nadir dinlenebilir bir şarkı olmuş… tam bir eurovizyon şarkısı. şansı yok… hem evladım o ne kafandaki Kızılderili şapkası? İmaj yapayım derken alakaya çay demle olmuş…

4) Malta - Kurt Calleja - "This Is the Night"
Bu sene Eurovizyonda Malta’nın kadrolu şişman şarkıcısını görememek beni şaşırttığı kadar üzdü de. O şişman kadın eurovizyonda yangın çıksa ilk kurtarılacaklardandı. Bu sene farklı bir yola gidip bir erkek şarkıcı yollamışlar, ayy o  şişman kadın hasta filan mı acaba? Eurovizyonun gediklisiydi, her neyse konumuza gelelim.

Aaa Malta silkinip kendine gelmiş sanki, bu defa hareketli bir şarkıyla şansını deniyor. Lakin yıllardır o bayık  kadının bayık şarkılarıyla kulaklarımıza işkence çektirdikten sonra bu defa bunu hareketli bir şarkı söylemeye çalışan kötü sesli bir şarkıcı ile yapıyor ama neyse ki bu sefer adamın sesi cıstaklar arasında kayboluyor. Çok sıradan şarkı ve bol bol “eeeehh eeeeehhh” ler serpiştirilmiş. Ay çok rahatsız edici be… sadece dandundandun gibi sesler duyuyorum. Malta bir türlü ortasını bulamadı. Ya slovun en dibine iniyor ya da tempolunun en abartılısına… hiç şansı yok… hiçbir özelliği ve ruhu olmayan bir şarkı…

5) Belarus - Litesound - "We Are the Heroes"
Hareketli falan tamam da, beni çarpmadı, böyle sıradan şarkılar olmasa, yanlarında işaret koyduğum favorilerim seçilemezdi değil mi? Bu adamlar sadece bağırıyor. Hiçbir özelliği olmayan bir şarkı. Temposu insanı gaza bile getirmiyor. Ama eurovizyonda böyle şarkılar seviliyor dolayısıyla bence kazanmaması gerekir ama dereceye girerse şaşırmam. Şansı yok bence. Haa şarkıcının sesini güzel “sanan” bir insan evladı olduğunu da ekliyim. Orda da sınıfta kaldın be ustam… bu kadar tempolu bir şarkı ancak bu kadar ruhsuz olurdu…

ü6) Portekiz - Filipa Sousa - "Vida minha"
Portekiz müziklerine bayılıyorum, fadoları 7/24 dinleyebilirim, bu şarkı da öyle. Güze olmasına güzel, tam benim tarzım bir şarkı, ama eurovizyon için? Iıh… hiç olmaz. Birinci olma kriterlerinden hiçbir yok. Ne gaza getiriyor, ne kıpraştırıyor, ne görseli var… sadece güzel şarkı… evet ama yetmez! :) Portekiz müziği yarışma müziği olamıyor, Portekiz müziğinin ayrı bir havası var…. Yarışmalarla heba edilmemeli…

7) Ukrayna - Gaitana - "Be My Guest"
İlk dinlediğimde “vvaaaooovv” dedim. Şarkı ritmi ile hakikaten tam eurovizyon şarkısı. Güçlü adaylardan olabilir. Ama neden bi şey eksik, beni sarmadı. Reklam müziğine benziyor. Belki de çok klasik şarkı formunda olduğundandır. Heyecan verici değil. Güzel, kusursuz ses, şarkı, ritim, hepsi yerinde uçurması gerekiyor değil mi? Hiçbi tarafım kıpraşmadı. Dereceye girerse şaşırmam,çünkü girmesi için her türlü klişe mevcut ama girmeyeceğini düşünüyorum.

8) Bulgaristan - Sofi Marinova - "Love Unlimited"
Aaa kadın eurovizyona değil gece kulübüne konsere gelmiş sanki. Bu şarkı hiç eurovizyon stili değil! Melodisi fena değil gerçi, ama sadece cıstaklar arasında nefes almadan şarkı söyleyen bir kadın duyuyorum. Gece kulüplerinde güzel gider bu tür. örovizyonda değil. Sıradan. Heyecan verici değil. Başlı başına bir şarkıdan çok, bir şarkının remiks gibi duruyor. Sahne için değil! Bir de insan böyle bir şarkının performansında ciddi koreografi, sahnede atraksiyon bekliyor…

9) Slovenya - Eva Boto - "Verjamem"
Ay bu soğuk ülkeler adam olmıycak, gene bayığın bayığı bir slov ile katılmışlar. Bol bol “aaaa”lıyorlar… performans şarkısı, normalde CD çalara takıp dinlemem. İzledikten sonra unutucam büyük ihtimalle. Elli bin böyle şarkıya bir katkı daha… bağırıp çağıran güzel kızlar… başka bir numarası yok…

 ü 10) Hırvatistan - Nina Badrić - "Nebo"
Aslında bu şarkıyı ilk dinlediğimde başka şeyler yazmıştım*. Zira şarkı öyle başlayınca bir eurovizyon faciası da dedim. Ama öyle değilmiş şarkıyı ikinci dinleyişte sevdim. Keşke o hareketli kısım biraz daha uzun olsaydı. Ama temposu filan çok değişik, hoş yani. Hızlı ritme geçiş başarılı. Nakaratı, melodisi mırıldanılabilir. Şarkıcının yorumu da güçlü. Birinci olmaz ama ilk 10’a girer.

(*Eurovizyona yıllardır katılıp sonuncu olmaktan kurtulamayan şarkılara bir örnek daha. Yok yok yok olmuyor olmuyor, Çok sıradan, aslında hiçbir özelliği yok. Slovu  duygulandırmıyor bile. İki dakka böyle gittikten sonra şarkının son 35 saniyesinde hızlanıyor aniden. Şarkının dinlenebilir tek kısmı da o 35 saniyelik kısmı. 10 ile 15 arası bir yerde kalır.)

ü 11) İsveç - Loreen - "Euphoria"
WOWWWWWW… işte birinci… bu nasıl tempo, bu nasıl gaza getirmek??? Şahane… kesinlikle en güçlülerden biri. Hem pazar şarkısı olmaya uygun hem de yarışma şarkısı olmaya… kesinlikle çok başarılı…
           
ü 12) Gürcistan - Anri Jokhadze - "I'm a Joker"
Hareketli, kıpır kıpır, güzel bir köprü ve nakarat geçişi var. Sevdim şarkıyı. Şarkı labirentte dolaşmak gibi, tondan tona notadan notaya atlatıyor. heyecanlı, ağı hoş, birinci olur mu bilinmez ama yukarılarda olacağını  düşünüyorum. Üstelik havası yüksek bir şarkı. Garip, çarpıcı bir havası var. Radyoda çıksa kanalı değiştirmem.

13) Türkiye - Can Bonomo - "Love Me Back"
Sevgili postdaş, bikaç hafta önce Can Bonomo ile ilgili bir tivit atıp (8 Nisan jpg) Can Bonomo’nun şarkısını beğenmekle birlikte ben desteklemiyorum kendimce nedenlerle demiştim. Evet, bu şarkı bu yarışma için gereken bütün niteliklere sahip, sevimli bir şarkıcı, akılda kalıcı melodilere sahip bir şarkı, konsept, eğlence, görsellik, seyirciyi avcunun içine alacak bir tempo ve aura vs.  Ama desteklemememin en temel nedeni, Can Bonomo’nun seçilme biçimi. Yukarıda hasretle bahsettiğim Türkiye yarı finallerinden başlayarak bugüne geldiğimiz nokta eurovizyon temsilcimiz olarak tamamen kapalı kapılar ardında, seçime dair hiçbir bilgi verilmeden hooop diye karşımıza çıkarılan bir eurovizyon adayını kabul edemiyorum. Kime göre, neye seçiliyor bu aday? Bu milletin yarışmasıysa ve millet kendisini temsil edecek sanatçıyı bilme hakkından yoksun bırakılıyorsa, bu milletin değil ancak TRT’nin yarışması olmaz mı sayın postdaş?. Ben bu durumu kınıyorum işte, bu seçim, TRT’nin keyfekeder ‘hah bu olsun’ tarzı seçimi, BENİM SEÇİMİM DEĞİL!

Derken başka kulisler dönmeye başladı. Can Bonomo’nun Yahudi kökenli olduğu için İsrail’in gözüne girmek için seçildiği dedikodusu yayıldı. Derken Can Bonomo’dan “Yıllardır burada yaşıyorum Türk sayılırım” gibi bir açıklama(!) geldi. Hande Şarman’ın 3 Nisan’da Habertürk’te yazdığı “Can Bonomo’nun Anımsattıkları” başlıklı yazısında ifade ettiği gibi:

“… Eurovizyon için seçilme nedeninin uluslar arası ilişkiler açısından ‘hayırlı’ olacağının düşünüldüğünün açıklanması işin bütün rengini değiştirdi. O andan itibaren de herkesin tadı kaçtı. Can’ın eli ayağına dolaştı,” Türk sayılırım” filan dedi…”

Bu konular beni ilgilenmiyor sayın postdaş. İnsan istediği milletten olup Türkiye’yi temsil etmek isteyebilir. Benim isyanım, TRT’nin bu yarışma müzik değil politik yarışma iddialarını doğularcasına, müzikten uzak kriterleri gözeterek, şeffaflıktan uzak, temsil ettiği milletin düşüncesini bile sormadan ve aralarında asla müzik olmayan, türlü nedenlerle –çoğunlukla da yaranma amaçlı- yaptığı seçime! Can Bonomo adı birdenbire gündeme oturtuldu! TRT böyle saçma sapan şekilde, gizli kapaklı ve yangından mal kaçırır gibi eurovizyon temsilcisi seçtikçe, bu yarışma daha çok şaibeler deryası olarak konuşulur…

İşte bu nedenlerle şarkıyı beğensem de Can Bonomo benim eurovizyon temsilcim değil! Hem şarkı da fena halde “Üsküdar’a Gider iken”i andırıyor!



14) Estonya - Ott Lepland - "Kuula"
Eurovizyonun alamet-i farikası olan ve şimdiye kadar binlerce örneği eurovizyon sahnesinden geçen bir slov daha. Hiçbir farklılığı yok, dinlenebilirliği yok, öyle sıradan ki bittiğini bile fark etmedim. Neyse böyle şarkılar olmasa kim sonlarda kalacak? Alır üç beş puan.

ü 15) Slovakya - Max Jason Mai - "Don't Close Your Eyes"
Vaoov, Eurovizyonda rock tınıları, bunu izlemek güzel olacak. Şarkı fena değil, havası yüksek. Evet insanın içinde hareketlenme yaratıyor. Şarkı yapısı da güzel, yorum güzel. Tekli olarak çıkan son zamanlardaki pek çok şarkıdan daha iyi. Benim de beğendiklerim arasına girdi bile. Eurovizyon sahnesi açısındansa, daha önce şu anda hatırlamadığım Finlandiyalı yaratık grubunu bile kaldırdıysa o sahne, bunu bağrına basacaktır. Güzel şarkı. Tabi bu şarkıyı bir de sahnede atraksiyonlu izlemek lazım.

16) Norveç - Tooji - "Stay"
Yüksek tempolu, ancak beni gaza getirmekten uzak bir şarkı.galiba ben böyle cıstaklı şarkılar için yaşlandım mı nedir? beni gaza getirmeyen şarkıyı sevemiyorum. Aslında bu şarkı tam eruvizyonluk! Şarkı yer yer ses oyunları ile ilgi çekiyor, ama standart formlar kullanılarak riskten kaçınılmış. Bir şarkıda olması gereken her şey nasıl kullanılması gerekiyorsa kullanılmış. Normalde bu iyi bi şey, yani denenmiş formüllerden gitmek başarısızlık oranını azaltır ama bu yarışma gibi 57 senedir devam eden yarışmada bu tarz tutuyor diye her sene A yüzünü B yüzüne B yüzünü A yüzüne getirip aynı şarkıları dinletirseniz yemezler canım. Bu şarkı evet tempolu ama klasik ve yüzlerce kere denenmiş bir tarz olmaktan öteye gidemiyor. Eurovizyon camiası sevecektir ama.

17) Bosna Hersek - MayaSar - "Korake ti znam"
Ses güzel, şarkı güzel, ama eurovizyonda böyle şarkılar tutmaz, tutulmaz. Çok yavaş ve yarışma için sıradan. Yolu açık olsun.

18) Litvanya - Donny Montell - "Love Is Blind"
Klasik şarkı formu, risk yok, gereken yapılmış, çatı, melodi eurovizyon formatına göre kurulmuş, ama bu şarkı bana fena halde şu an hatırlamadığım başka bir şarkıyı hatırlattı. Her kalsik eurovizyon şarkısı gibi dereceye giremeyecek, adamın sevimliliği ve sahnede yaptığı parendeler filan ancak güzel bir görsel şov olarak kalacak. Böyle şarkılar çok geldi geçti.

FİNALİSTLER
ü 1) Birleşik Krallık - Engelbert Humperdinck - "Love Will Set You Free"
Engelbert Humperdinck çoklarının bu yarışma ile tanıyacağı, benim on sene kadar önce keşfettiğim aslında 70’li yılların çok önemli seslerinden biri. Frank Sinatra’nın en tepede olduğu zamanlarda çıkmış ve pek çokları tarafından şarkı söyleyiş biçimi Sinatra’ya benzediği için eleştirilmiş, ancak çok başarılı albümlere imza atmış bir müzisyen. “A Man Without Love” ve “A Place in the Sun” gibi şapşahane iki şarkısıyla tesadüfen keşfettiğim Engelbert Humperdinck’i bu yarışmada görmek beni şaşırttı ve sevindirdi. Çünkü bu adamın şarkılarını çok severim. Hakkında birçok araştırma yaptığım yılları düşününce 2012 halinde karşıma çıktığı hali beni duygudan duyguya soktu. Engelbert Humperdinck’in şarkılarında sözler tane tane anlaşılır. Yalın, abartısız bir söyleyişi vardır.

Büyük sanatçıların bu yarışmada boy göstermesi hem iyi hem kötü aslında. Çünkü bi yandan bilgisayar desteksiz ve akustik olarak söyleyebilmeleri ile pek çok pleybek popçusuna taş çıkartırken, öte yandan zaman onların zamanı olmadığı için hak ettikleri ilgiyi göremeyebilirler. Bu a hoş değil tabi. Velakin bundan bikaç sene önce de Fransız Diva Patricia Kaas katılmış ve saçma sapan bir derece almıştı. Şarkıya gelirsek, Engelbert Humperdinck’in dereceye girmesi zor görünüyor. Çünkü şarkı hem aşkın hayatta bir kere bulunması ile ilgili olduğu (bu konu nedense ahkam kesmek gibi gelir), hem de sadece bir piyano bi gitar eşliğinde son derece yalın ve abartılı yollara girmeden başlayıp bittiği için, modern zamanın eurovizyon izleyicisine hiç mi hiç hitap etmiyor. Eurovizyon denen nane, görselliğe, şova, bolca atraksiyona, cıstaklara, teatral mizansenlere prim verdiği için, Humperdinck’in güzelim şarkısı bir yarışma şarkısı değil anca bir dinleti gibi kalıyor. Bu şarkının onca güçlü zamane şarkısının arasından sıyrılması müzik adına mucize olur!!!

Bence belli yaşa gelmiş sanatçılar eurovizyon topuna girmemeli! Engelbert Humperdinck’e bu yarışma hiçbir şey getirmez, ama götürebilir!! Ben onun yerinde olsam kabul etmezdim. Zira açık seçik belli birinci olamayacağı. Bari karizması korunurdu. İlla katılacaktıysa, onur konuğu olarak gelip performans gösterseydi filan, çünkü zamanın cıstakları içinde Humperdinck’in şarkısı overoverover kaliteli kalıyor. Gene de çok sevdiğim Humperdinck’i canlı dinlemek çok güzel olacak.

2) Fransa - Anggun - "Echo (You and I)"
Efenim aday tanıtımından önce yukarıdaki yazıda dikkat ettiniz mi bilmiyorum, hani şu eurovizyona bizim kadar kimse önem vermiyor iddiası vardı, hah işte onu çürüten ikinci örnek!! Engelbert Humperdinck’ten sonra bir diğer dünyaca ünlü müzisyen Anggun eurovizyon sahnesini şenlendirecek. Bu sene Fransa adına katılacak olan, Endonezya kökenli sanatçı Anggun 1986 yılından beri müzik piyasasında ve birçok ödülün sahibi bir sanatçı, onu en çok “Snow on the Sahara” ve 2005 yılında çıkardığı “Saviour”.ile hatırlayabilirsiniz. Böyle büyük isimler kalkıp da katılıyorsa bu yarışmaya, “bu yarışmaya sırf biz önem veriyoruz, kimsenin umrunda değil” lafı safsata olup kalıyor sadece.

Şarkıya gelirsek, şarkı bilindik pop tınıları içeriyor, bu açıdan şansı Humperdinck’ten daha fazla, çift dilli olması avantaj olabilir. Şarkı İngilizce ve Fransızca. A,B, Köprü, Nakarat klasik şarkı formunda ve şarkı hiçbir sürpriz olmadan bitiyor. Temposu orta ile hızlı arasında, ve ıslık efektiyle şarkı hareketlendirilmiş. Eurovizyon sahnesinin bu şarkıyı seveceğini düşünüyorum. Hele de iyi bir koreografi ile. Ama dereceye girer mi? Bilmem, daha güçlü adaylar var sanki.

ü 3) İtalya - Nina Zilli - "L'amore è femmina (Out of Love)"
Güzel bir armoni. Çift dilli bir şarkı gene. Temposu ve havası yüksek. Sahnede güzel bir kareografi ile desteklenirse, gaza getirici olur ve dereceye de girebilir. Bir kez daha dinlenmek istiyor. İtalya’da eurovizyonda yıllar süren talihsizliğini bu şarkıyla yenebilir. Dinledikçe sarıyor.

4) Azerbaycan (ev sahibi) - Sabina Babayeva - "When the Music Dies"
Hiç şansı yok. Nefret ettim şarkıdan, çünkü çok fazla bu tür şarkı olmasının yanı sıra, Azerbaycan’ın kendi müziğinde kullanabileceği bu kadar rengi varken müziğini batının müziğiyle batıya satmaya çalışması çok iğreti durmuş!!! Kimi kandırıyor, kime yedirecek bu stratejiyi? Bu müzik zaten Avrupa’da bol bol var, neyine oy verecek senin insanlar? Yeni ve onlarda olmayan ne sundun sen şimdi bu şarkıyla? Bu şarkıya kesinlikle Azerbaycan demem, diyemem. Ne kadar uzak Azerbaycan tarzına ve tavrına bu şarkı! Ne kadar sıradan, vasat, hatta vasat altı! Sinir oldum gece gece!!!

5) İspanya - Pastora Soler - "Quédate conmigo"
Slov bir performans şarkısı. Eurovizyonda hiç şansı olmayan şarkılardan. Bol bol bağırma ve gırtlak gösterisi… Ama İspanya’nın da bu kadar sene içinde çıkartabildiği en iyi şarkı. O kadar diyim yani. Vakit kaybı.

6) Almanya - Roman Lob - "Standing Still"
Almanya iki senedir ekmeğini yediği Lena’yı yedek kulübesine alıp yerine bu sene de hezimetten kurtulamayacağı gün gibi aşikar bir sıkıcıyı göndermiş. Şarkı hakkaten tek kelimeyle sıkıcı. Armonileri, akışı, hareketlenmesi, yavaşlaması yeni hiçbir şey sunmuyor. Sen de bi şeyi beğenmiyosun, diyceksiniz ama ben böyle bir organizasyona katılacak olsaydım, herkesin geçtiği yoldan geçmek istemezdim, hep yapılmışı baştan yapmak, tekerleğibaştan icat etmek, bazı ülkelere yaranmak için onların müziğini kaklı onlara sunmak ne kadar başarı getirir?

Bu şarkıları değerlendirirken de, kendimin orda görmek istediklerime göre değerlendirdim. Temcit pilavı gibi aynı şarkıları farklı (bazen de aynı) seslerden dinlemek ben de eurovizyon keyfi bırakmıyor. Yapan nasıl yapıyor? Her ülkenin kendi rengi var, kullanılmak için sandıkların açılmasını bekliyor. O kendi sandıklarınızı göz ardı edip gidip elalemin kutusunu açarsanız, kendinizden uzaklaşırsınız ama onlara da yakınlaşmış olmazsınız!

Bunları aklımızda tutup kendi değerlerimizle bir şeyler yapmaya çalışmak, başkalarına öykünmeden kendi değerlerimizle/müziğimizle ve BAŞKA ÜLKELER NE DÜŞÜNÜR DİYE DÜŞÜNMEDEN, KENDİMİZ İÇİN böyle bi yarışmaya girmek bizi hem daha rahatlatır hem de en iyi bildiğimiz konuda başarı kaçınılmaz olur. Elimizde ŞEBNEM PAKER gibi bir örneğimiz var üstelik! Bunu tüm ülkeler için söylüyorum. 

Özetle neler favorim oldu bir bakalım (Liste sırasına göre yazdım, favori sırasına göre değil):

ü2) İzlanda - Gréta Salóme & Jónsi - "Never Forget"
ü5) Arnavutluk - Rona Nishliu - "Suus"
ü9) Finlandiya - Pernilla Karlsson - "När jag blundar"
ü14) Rusya - Buranovskiye Babushki - "Party for Everybody"
ü 17) Moldova - Pasha Parfeny - "Lăutar"
ü10) İsrail - Izabo - "Time"
ü 11) İsveç - Loreen - "Euphoria"
ü 12) Gürcistan - Anri Jokhadze - "I'm a Joker"
ü 15) Slovakya - Max Jason Mai - "Don't Close Your Eyes"
ü 3) İtalya - Nina Zilli - "L'amore è femmina (Out of Love)"
BONUS: Birleşik Krallık - Engelbert Humperdinck - "Love Will Set You Free"


Bu sene 57. yaşını kutlayacak olan Eurovizyonun yarı finallerinin 22 ve 24, büyük finalinin ise 26 Mayıs 2012 tarihinde Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de yapılacağını hatırlatarak Saygılarımı sunarım… Sonuçlarda görüşmek üzere…Bakalım ne kadarı tutacak :) ;)

Not: Yazı içinde Eurovizyon kelimesini bilerek yanlış ve değiştirilerek yazdım, çeşitli söyleyişlere atıfta bulunmak için ;)


Not 2: Canım arkadaşım OLCAY TANBERKEN'in DİKKAT MÜZİK blogundan aldığım Eurovizyon yayın tarihleri şöyle:



21 Mayıs Pazartesi // 20:00 “Eurovision Belgeseli 1. Bölüm”, NumberOneTv, (Tekrar 01:00)
21 Mayıs Pazartesi // 21:15 “Eurovision’dan Çok Özel Gösteriler”, TRT Müzik
22 Mayıs Salı //  22:00 Eurovision Şarkı Yarışması 1. Yarı Final, TRT 1, TRT Müzik, TRT HD Ortak Yayın
23 Mayıs Çarşamba // 20:00 “Eurovision Belgeseli 2. Bölüm”, NumberOneTv, (Tekrar 01:00)
24 Mayıs Perşembe //  22:00 Eurovision Şarkı Yarışması 2. Yarı Final, TRT 1, TRT Müzik, TRT HD Ortak Yayın
25 Mayıs Cuma // 22:15 “Eurovision’un Gizli Tarihi”, NTV
25 Mayıs Cuma //  20:00 “Eurovision Belgeseli 3. Bölüm”, NumberOneTv, (Tekrar 01:00)
25 Mayıs Cuma // 21:40 “Bir Şarkısın Sen Eurovision Özel” Konuk: Şebnem Paker,24 Tv
22 Mayıs Cumartesi //  22:00 Eurovision Şarkı Yarışması Final, TRT 1, TRT Müzik, TRT HD Ortak Yayın