Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

21 Kasım 2015 Cumartesi

GİTTİM, GÖRDÜM, YAZDIM - TOLGA AKYILDIZ'LA %100 AÇIK SAHNE

TOLGA AKYILDIZ'LA %100 AÇIK SAHNE

Tolga Akyıldız müziğin en iyilerini 30 Ekim'de garajistanbul'da yeniden ağırladı.

Tolga Akyıldız’ın geleneksel hale gelen %100 Açık Sahne etkinliklerinden 7.si 30 Ekim’de Garaj İstanbul’da gerçekleşti. Müzik dünyasının yeni isimleri ile gediklileri bu sürpriz dolu gecede biz müzikseverlere mükemmel anlar yaşattı.

Daha önceki yazılarımdan hatırlayacağınız gibi, Tolga Akyıldız’ın müziğe yaptığı en büyük katkılardan biri olan bu etkinlik belli aralıklarla yapılıyor ve müzik dünyasının kalburüstü isimleri ile müziğin müziklerini tanıtmak isteyen yeni isimleri aynı sahnede şarkılarını söyleyerek festival gibi bir gecede bizlerle buluşuyor. Benim ayrıca heyecan duyduğum bu gecede ben de yerimi aldım gene ve kendimi müziğe bırakırken, sizlerle de düşüncelerimi paylaşmak istedim.

Sunuculuğunu İpek Atcan’ın yaptığı gecenin ilk konuğu, ilk albümleri “Hayat Nerede”yi Pasaj Müzik etiketiyle bu sene yayınlayan Ahmet Beyler oldu. Ahmet Beyler kostümlerinden şarkı ritimlerine kadar özgün bir grup, dinamik ve hafif Retro bir havaları da var. Şarkılarını ise tanımlamak kolay olmasa da (ya da belli bir kalıba sokamadım açıkçası) biraz blues, biraz beat, biraz balkan melodileriyle eğlenceli ve dinamik bir karışım yaratmışlar. Sahnede ve birlikte eğlendikleri çok belli. Albümlerinin çıkış şarkısı Selam Söyleme’nin ardından bir düğün atmosferi ve Osman adlı bir karakteri anlattıkları Osman şarkısıyla sahne aldılar. Selam Söyleme’yi daha çok beğensem de gecenin ateşini yakma konusunda iyi bir başlangıçtı Ahmet Beyler. Çok eğlenceliler ve samimiler. Daha yakından tanımak için: AHMET BEYLER WEB SİTESİ

İkinci grupla biraz durulduk ve İstanbul rock camiasında hatrısayılır bilinirliği olan ve benim ilk kez dinlediğim Away Days gecenin ikinci grubu oldu. 2012 yılında kurulan, 2015 yılında yeni EP’lerini yayınlayan, Britrock (kendi tanımlarıyla “dream pop” ya da shoegazing”) türünde İngilizce şarkılar yapan Away Days, Depeche Mode’un 2015 yılına evrilmiş hali gibi. Soundları hoşuma gitti. Paris ve Best Rebellious parçalarıyla sahne alan grup şarkılarını keyifle dinletiyor. Onları dinlerken, yurtdışında bir bar konserinde gibi hissettim. Alternatif rock müzik severleri memnun edecek bir grup. Kesinlikle mistik ve çarpıcı bir yanları var.


The Away Days’in ardından gene kendimizi mistik bir sounda bıraktık. Lara Dilara bir gitar bir vokal olarak akustik iki parça söyledi. Tarzı biraz Tori Amos biraz Jewel gibi. Yabancı şarkıda ne kadar dinlemesi keyifli geldiyse, cover yaptığı ikinci şarkıda (İbrahim Tatlıses – Su Ver Leylam) o keyfi alamadım. Sesi duru tatlı bir ses ama etkileşimi pek iyi değil. Yabancı şarkıda daha çok içine girebildim duygunun.

4. sırada bu akşam en merakla beklediğim konuğu Aylin Aslım’dı. Aylin Aslım’ın 27 Kasım’da Bulutsuzluk Özlemi ve Malt ile garajistanbul’da bir konser vereceğini duyurarak gece izlenimlerimi aktarayım. Aylin, shneyi yerinden oynatan klasik Aylin performanslarının aksine son derece sakin ve durgun bir performans yaptı. Önce Zümrüdüanka albümünde Cem Adrian’la seslendirdiği Af’la giriş yapan Aslım, sonrasında bir yabancı cover (fallen leaves anladım) ve arkasından sürpriz bir Hatırla Ey Peri yorumuyla gecenin en sakin konuklarından oldu. Bu tek gitarlı performansta Aylin Aslım bir an kulağımda Nancy Sinatra gibi tınladı. Sahnedeki çılgın Aylin’i görmüştüm ama bu durgun Aylin de o çılgın Aylin’i tamamlayan bir ruh ikizi gibiydi o gece. Keyifli bu Aylin’i izlemek de, özellikle kulaklarımızın anlamsız gürültülerle kirlendiği bir zamanda akustik yorumlar izlemek insana bir nefes aldırıyor. Ben Aylin coşması için 27 Kasım’ı bekliyorum.

Aylin Aslım’ı bir başka dev grup izledi. Bulutsuzluk Özlemi iki eksikle, ama onların da selamlarını ileterek açık sahnede yerlerini aldı. Akın Aldes il Nejat Yavaşoğulları, iki enstürman iki vokalle nasıl kalabalık grup duygusu yaratılır'ın kitabını yazdılar o gece, bunda, onlara eşlik kocaman bir garajistanbul korosunun da etkisi var tabi. Bazı gruplar zamansızdır ve Bulutsuzluk Özlemi ilk çıktığında vitamin bile olmayan çocukların Yaşamaya  Mecbursun, Tepedeki Çimenlik, Uçtu Uçtu ve Sözlerimi Geri Alamam sahneden yayılırken herkesin huşu içinde şarkılara eşlik etmesi bunun göstergesi. Grubun şarkı sözleri kulağıma dolarken, bugünümüzü düşündüm ve bilhassa Yaşamaya Mecbursun çalarken ne kadar zamanımıza uyduğunu düşündüm sözlerin. Zaten sanırım o şarkının bir klasik olması dışında, bu geceye de özel seçilmiş olduğunu düşündüm. Bulutsuzluk Özlemi gibi gruplara çok ihtiyacımız var, elimiz kolumuz bağlıyken bize umut vermeleri ve en azından içimizdeki haykırma fırsatı bulabilmemiz için.

Sonra İskender Paydaş çıktı sahneye. İskender Paydaş nam-ı diğer sihirli parmak, nam-ı diğer nerde olsa ceket iliklenip önünde saygı duruşuna geçilecek üstat. Ekibinden Su Soley ve Ozan Ünlü ile gecede uzun yıllar birlikte çalıştığı büyük usta Kayahan’a saygılarını gönderdiler. Su Soley çok iyi, çok duru bir ses ama Esmer Günler’de zorlandı biraz tizlere çıkarken, ama genel olarak hakkını verdi şarkıların iki solist de. Kayahan’a da selam göndermek güzel bir anı oldu gecenin.



Sonraki konuk Bedük’tü. Teknodans türünün en kalburüstü isimlerinden Bedük Koyver Kendini ve Lonely Boy gibi şarkılarını akustik olarak slov tempoda söyleyerek şaşırtıcı bir performans gösterdi. Zaten dans parçalarındaki kıpır kıpırlığını bildiğim Bedük, slov şarkılarda da şarkılara ayrı bir hava katarak gecenin en şaşırtıcı ve güzel performanslarından birini sundu.

Bedük’ten sonra sahne alan grup, benim en şaşırdığım ve heyecanlandığım gruplardan Ters Takla oldu. Şaşırmamın nedeni, ekranlardan çok iyi bildiğim Yekta Kopan’ın bu kez müzikal yönünü görecek olmamdı. Performanslarına gelirsek, poprock tarzındaki grup çok dinamik ve gümbür gümbür olmakla birlikte, gitarlar çok yüksekti ve zaman zaman solistin sesini bastırdı. Ama Yekta Kopan’ın tabiriyle: “gecenin albümü bile olmayan en yeni yetme grubu olarak” gayet geceye uygun ve sağlam bir performans verdiler. Günaydın ve Yorgun Hayatlar adlı iki şarkı seslendiren grup çok eğlendi ve çok eğlendirdi. Hele Yekta Kopan’ın gitar çalarken kendinden geçişini Yekta Kopan’ın hiçbir zaman dışardan izleyemeyecek olması çok üzücü. Başka bir Yekta Kopan gördümv e çok sevdim o gece. Yekta Kopan’ın grup ve geceyle ilgili yazısı burada: YEKTA KOPAN BLOGU: Fil Uçuşu

Ters Takla sahneden inerken gecenin tartışmasız ve herkesin hemfikir olduğu yıldızı Ceza sahneye çıktı. Sahnede daha önce izlememiştim, ama az çok bir fikrim vardı. Gene de böylesi bir müthiş performans beklemiyordum doğrusu, benim gibi rap tarzına çok yakın olmayan bir müzik dinleyicisini bile avcunun içine aldı. Dört şarkı söyledi Ceza o gece. Hazır altyapıların üzerine canlı ses vokaliyle Yerli Plaka,  Sabah Bastı Geceyi, Fark Var arka arkaya gelirken ben Ceza’nın ağzını takip edemedim resmen. İşin ilginç yanı, seyirciler arasında da senkron halde Ceza’ya eşlik edenleri görmekti. Benim için bambaşka bir deneyim oldu bir rap üstadı ve ona birebire eşlik eden dinleyicilerini izlemek. Gecenin en coşturan ve yıldızlı performansıydı.

Ceza’nın ardından sahneyi Gripin aldı. Gripin Beş, Yalnızlığın Çaresini Bulmuşlar ve benim en beğendiğim Gripin şarkısı Aşk Nerden Nereye’yle gecenin konuğu oldular. Bilen bilir Gripin grubunu pek dinleyemem, ama o gece iyi geldiler bana. Şarkıları bir ton alttan söyledikleri için çok gümbür gümdür değildi ve fazla havaya giremedim ama seyircileriyle diyalogları iyiydi sahnenin her köşesini kullandı Birol Namoğlu. Onların da sıkı takipçileri var ve zaman zaman sahneden diyaloglarla performansı renklendirdiler.

Gece sona ermeye yaklaştığında Atlas sahneye çıktı. Biliyosunuz Atlas Tuna Kiremitçi’nin yeni grubu ve geçen sene Tek Tabanca isimli bir de güzel albüme imza attılar. Tuna Kiremitçi’nin müzikle ilgisini bilenler onun doksanlı yıllardan Kumdan Kaleler ile hatırlar zaten. Bu geceki performansta o dönemlere de gittik ve Bu Aşk Burada Biter diyerek sevgililerimize veda ettik. Tuna Kiremitçi’den bu şarkıyı dinlemeyi hep sevmişimdir. Grup artık yerleşmiş bir grup,Tuna Kiremitçi de yakışıklı bir lead solist olarak işin kimyasını zaten çözmüş, cayır cayır performans yapan ve kendini izleten bir grup. şarkıları da güzel, bize de onlara eşlik etmek düştü. Sonra sürpriz bir coverla Neden Saçların Beyazlamış Arkadaş nameleri döküldü Atlas’tan, bütün garajitanbul bir efkarlandık, sonrasında Tek Tabanca şarkısıyla adrenalin gene doruk yaptı. Adamlar üç şarkıda bizi ordan oraya, zamandan zamana savurdu. Çok keyiflilerdi.


Gecenin bir diğer yıldız ismi Mavi Sakal kurucusu Tibet Ağırtan’dı. Mavi Sakal’dan sonra yoluna müzik dünyasına Yat Geliyorum ve Kalk Gidiyorum albümlerini hediye eden Tibet Ağırtan, blues ve rock’n’roll şarkılarla gecenin en farklı performanslarından birine imza attı. Üstat yılların deneyimi ve sahne tozunu üzerimize üzerimize serpti o gece. İnsanın gözlerini alamadığı bir ses, müzik ve görsel şovdu bu. En bilinen şarkılarından Çektir Git ve Yat Geliyorum’un arasına serpiştirilen gitar soloları ve hatta şovları ile Wembley Stadyumunda bir Dire Straits konserinde sanabilirdiniz kendinizi. Hele adını öğrenemediğim o şişman gitaristin parmakları bir ara kayboldu tellerin üzerinde. Çok eğlendiler ve çok eğlendirdiler. Kesinlikle çok iyiydi. Arada rock’n’roll ile ilgili mesajlar vermeyi de unutmadı Ağırtan.


Gecenin son performansı 2015 yılında ilk albümü Rüzgarın Rengi Var’ı çıkaran Ozan Ekici’yi ilk dinlediğimde acaba yeni bir Bülent Ortaçgil mi geliyor demiştim, albümü akustik ve tam 2015 model bir Bülent Ortaçgil havasındaydı, ancak gecenin son konuğu olarak sahneye çıktığında karşımda ses dozu ve havası yükselmiş capcanlı bir Ozan Ekici gördüm. Yolculuğa Çıkarken ve Sen Gel Ben Hep Baharım şarkıları ile bizi bir blues barına götürdü Ozan Ekici, eksiği yok fazlası vardı. Öncesinde çok sevdiğim dostum ve Ozan’ın da menajeri olan Burak Akçaoğlu tarafından müziğini keşfetmiştim, ancak izleyince sahnesini de çok sevdim, çok dinamik buldum. Albümde sakin Ozan’ı dinlemiştim, sahnede çılgın Ozan’ı izledim ve her yönüyle müziğine vakıf oldum. Soundu hoşuma gitti. Belki de tek talihsizliği gecenin en son konuğu olmasıydı. Ozan’la birlikte gece de sona erdi.

Gece birkaç grup dışında, akustik ve slov devam etti. İpek Atcan’ın sıcak ve samimi sunumuyla biz bize bir gecede gene yeni isimler keşfederken, müziğin büyük üstatlarını dinleme keyfi yaşadığım bir Açık Sahne oldu. Yeni Açık Sahne’nin tarihi 18 Aralık olarak belirlenmişti ben bu satırları yazarken. Tabi ki ben gene orada olup, bu müzik festivalindeki yerimi alıcam. Çünkü Tolga Akyıldız’ın dediği gibi “müzik birleştirir” ve birleşmeye çok ihtiyacımız var.