Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

17 Haziran 2012 Pazar

ALANIS MORISSETTE TÜRKİYE'DE



RÜYAMDA ALANIS MORRISSETTE'IN TÜRKİYE KONSERİNDE PROVALARINDAYDIM, SOUNDCHECKİNİ İZLEDİM VE KÖŞEDEN ÇAKTIRMADAN BAKARKEN BENİ GÖRÜP GÜLÜMSEDİ, HATTA BERABER BİR ŞARKI BİLE SÖYLEDİK, AMA ONUN TONUNA UYDURAMADIM TONU VE REZİL OLDUM (BU KISMI GEÇELİM :) ) ALANIS DE OLUR BÖYLE ŞEYLER DEDİ! ARKAYA GİDİP AİLE VE EKİP ÜYELERİYLE MUHABBETE DALDIM, ALANIS MOLA VERDİĞİNDE DE ONUNLA KONUŞTUK, KONSERİ KULISTEN İZLEDİM EFSANEYDİ VE ŞAHANEYDİ!!!

DERKEEEENNNN... BİR BAKTIM Kİ...

ALLAHIM SANA GELİYORUM ALANIS MORISSETTE 4 EYLÜLDE TÜRKİYE'YE GELİYOMUŞŞŞŞŞ....



DÜZELTME: Ah sevgili postdaşlar, bu heyecanlı kardeşiniz Alanis haberi görünce heyecandan elmayla armutları karıştırmış ya! 4 Eylül Türkiye konseri sandığım tarih, meğer albümün Türkiye'de satışa çıkacağı tarihmiş, umutlanmıştım ben de... Verdiğim geçici rahatsızlıktan dolayı özürsss...

12 Haziran 2012 Salı

Madonna Konser İzlenimlerim...

BU TOPRAKLARDAN BİR MADONNA GEÇTİ...



 Çok sevgili ve sayın postdaşım,

Üzerinden birkaç gün geçmesiyle sarhoşluğu anca geçen Madonna konseri hakkında ben de yazmasam olmazdı de mi? Ayy sevgili postdaş o gün başıma gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Konserden önce ondan biraz bahsedeyim. Gün Turkcell kontürlü hattıma kontür yükleme gibi basitbir olayın yarattığı sinir harbi ile başladı. Aslında bir gece önce kontür aldıydım, 30 kontür, hani Madonna konserinde eş dost tanıdık bir dolu insan olacak, sorun yaşanmasın mağdur olmıyım filan gibi iyi niyetli düşüncelerle, ama nerdeee… o kontürün telefonuma yüklenmesi 2 buçuk gün sürdü sevgili postdaş!! Turkcell “binde bir olan” ve “o da beni bulan” bir hata sonucu sistemde paramı çekilmemiş gösteriyormuş!! Bank der, bizden para çıktı belgeli kanıtlı, Turkcell der sistemde sıkıştı para bize geçmiyor. Banka der gidin Turkcell’le konuşun, Turkcell der gidin bankayla konuşun. Velhasıl, ben o Madonna konserinde sıfır kontürüm olduğu halde, dımdızlak kaldım. İki buçuk günlük telefon bağrış çığrışmaları, olabilecek her türlü tüketici köşesine şikayet etme tehditleri ve dahi genel müdürlüklere yazılan fakslar sonucu kontürüme 2 buçuk günsonra kavuştum ama bu arada Madonna konserinde kimseyi arayamadım tabi!!

Neyse sabahın körü bir vakit olan 10 buçukta yollara düştüm, metrobüsünen! Hayatımda ilk kez gittiğim için Turk Telekom Arena’nın ne menem bi yer olduğunu veya bekleme yeri olup olmadığını bilmiyorum tabi. Yanıma üçe bölünmüş bir ekmekten yapılma üç sandviç, 4 de meyve suyu aldım. Ki gün içinde yerim gibi gene iyi niyetli düşünceler içindeydim. Alana saat 11 gibi vardım. İnsanlar beklemeye başlamışlardı bile. Sahne önü olduğu için biletim erkenden gitmek icap ediyordu sayın postdaş, yuh o kadar saat bekledin mi, deli misin bakışları atmayınız pls! :) Alan üç kısımdan oluşuyor, biri dış kapı (Kİ 12.00’de sözüm ona açılıp etkinlik alanına geçecektik güya, ama 14.00’te açıldı,), biri etkinlik alanı (vakit geçirmek için filan), biri de konser alanına açılan gişeler. Efendime söyliyim demesinler mi içeri yemek içmek sokmak yasak diye!! Elimde bir ekmek sandiviç, dört meyve suyu, nereye koyucam, mecburen hepsini on beş dakka içinde tükettim! Madonna’yı görcem derken zafiyetten gidicektim! :) İşte benim hikayem tam da burada başlıyor.

Saat 14.00’te kapılar açılınca hepimiz hurra şeklinde gişelere koşuştuk, 4 kapı vardı sahne önü için, ben neden öyle olduğunu anlayamadığım bir şekilde boş olan kapıya yöneldim haliyle! Orada bekleyenlerle anlaşma yaptık. Hani biz önce gittik yerimizi kaptırmayalım diye, kollarımıza numaralar filan yazdık, birimiz su filan ihtiyaç gidermeye gittiğinde birbirimizi tanıycaz filan. Benim o kadar iyi konumu kaybetmeyi göz alamadığım için dedim ilk ben gideyim, bir su alıp geleyim, bu arada bizim kapıda da birikmeler başlamıştı. Ben gidip kendime bir Madonna tişörtü bir de su aldım, bir an önce geri gidip beklemeye başlamak, bi yere de kıpırdamamak niyetindeydim. Lakiiiinnn… tam Madonna tişörtümü giyicem bir baktım, benim aylardır gözüm gibi baktığım BİLETİM YERİNDE YOKKK!! Uçmuş gitmiş elimden!!! Rüzgar da var, eh rüzgardan kurtulsa sahne önü kesilmemiş cillop gibi bilet, bulan alır şeklinde isyanlarımla olduğum yerde “AYYYY BİLETTİMMM; BİLETİMİİ KAYBETTTİMMM” diye tepinmeye başladım!! Rezalete gelin, konsere sayılı saat kala 645 lira veridğim bileti kaybettim iyi mi? Deli oldum deli, üç buçuk atmak fiili gerçekleşti. Nerdeyse konsere giremiyordum! Herkes benim biletimin derdine düştü mü? Çil yavrusu gib dağıldık, bir tane kızcağız bi yandan beni sakinleştirmeye çalışıyor, bir yandan güvenliklerle konuşuyor, benim ağzımdan “biletimmm”den başka bi şey çıkmıyor, güvenlik diyor ki biletiniz yoksa konsere alamayız!! Yani sevgili postdaş, o bilet bulunmasaydı ve ben o kadr ay bekleyip sıf bu sebepten konsere giremeyip dizimi döve döve eve gitmek zorunda kalsaydım, şu an parçalarımı boğazın serin sularından topluyor olurdunuz! (Yok canım o kadar değil!! J ) Neyse, yarım saat başımı vurmadık taş, sormadık insan bırakmazken, bir baktım, uzaktan güvenlik görevlisi elinde bir bilet sallaya sallaya geliyor! neyse bir insan evladı bulmuş kavuştum biletime, yoksa ben de üstelik oraya kadar gitmişken giremeyecektim içeri. Bir kızcağız bulmuş bileti, güvenliğe haber vermiş, o da beni söylemiş, ben bir rahatla, bir rahatla, bir çözül! Allah razı olsun, bileti alsa hiçbir hak talep edemem, bir sarıldım bir sarıldım… derken bir baktım herkes beni alkışlıyor!! Biletimi bulduğum için resmen kahraman ilan edildim! J herkes geçmişler olsunlardan tut, helal olsunlara bir dolu söz söylüyor ben biletimi sıkı sıkı tutuyorum, o andan sonra en az kırk beş kişi-tanıdık tanımadık- biletimi sordu, iyi dileklerini iletti filan J

Aslında bu olay bi açıdan iyi oldu, biraz heyecan geldi bekleyişimize, saat üç buçuk olmuştu biz artık yerlerimize yerleştiğimizde, o arada, sırada tanıştığımız Mehmet Akif, Benan ve Filiz’le koyu bir sohbete dalmıştık bile, bazen böyle kötü olaylar, sıkı arkadaşlar yaratabiliyor, bilet sayesinde koyverdik muhabbeti, derken Hadi dedik bir pankart hazırlayalım. Aslında aklımdaki düşünceydi ama tembelliğimden gerçekleştiremedim haliyle J neyseki Mehmet Akif hazırlıklı gelmişti. Enfes bir pankart hazırladık, işte bunu!



Sonrasında muhabbetle ve gerilimle konsere geri sayıma başladık. Ayy ne açılmak bile kapı 17.30’da açılacak dedilerdi, 19.00 oldu hala bekliyorduk! Nihayet 19.00’da apart vaziyette kapıların açılmasıyla kendimizi resmen tazı yarışında bulduk. Sahne önünü kapmak için, böyle bir insan seli görmedik, veee ilk olmanın avantajı, orta üçgen sahnenin solunda yerimizi aldık. Girdiğimizde sahnede Madonna’ya benzer biri duruyordu, herkes wohoooo şeklinde moda girmişti bile. Önce bir DJ çıktı, ilk başta fazla havaya giremedim sonrasında modum yükseldi ve kendimi kaptırdım DJ’in müziğine, ki hiç de tarzım değildir DJ müziği, özellikle bir şey içmemişsem ve kafam ayıksa! Ama ilginç bir şekilde, artık Madonna’ya dakikalar kaldı diye mi bilmiyorum, DJ’in müziğini beğendim.


Şov saat 22.15 gibi, dev bir kilise salonu dekoruna büründürülmüş sahneyle açıldı, dev bir ateş çanı boşlukta sallanırken, din adamları rolündeki dansçılar da ayine benzer bir tören yapıyorlardı. Ve yükseltilmiş bir platformdan Madonna’nın gölgesi göründü… Muhteşem bir gece bu şekilde başladı.

Her şey o kadar akıcı ve o kadar göz alıcıydı ki, bu izlediğimiz konserse, bundan öncekiler neydi dedim resmen. Madonna o yaşına rağmen, beklediğimin kat be kat üstünde bir performans gösterdi ve verdiğim her kuruşun karşılığını bulmasını yanı sıra, 19 yıllık hayalimin en muhteşem şekilde gerçekleşmesini de sağladı. Yeni albümünden Girls Gone Wild’la başladı konser, eğlenceli şarkı, arka fonda her biri tarif edilemeyecek ustalıklarla dolu animasyonlar, klip fragmanları, şekiller, renkler bir ton görsel doluydu. Sahne yükseldi, alçaldı, yan yattı,üç boyutlu ışıklarla kiliseye, otel odasına, ayna koridoruna, dönüştürüldü, bir ay kendimi uzay boşluğunda sandım. Öyle bir muhteşemdi görsellik de.

Konser boyunca sahne bir dakika boş kalmadı, Madonna adeta her şarkı/fragman için ayrı bir kostüm ve koreografi düşünmüş ve o kıyafetlerini değiştirmeye gittiğinde de dansçıları dudaklarımızı uçuklatan şovlarla sahneyi doldurdular. Eklemsiz adamlar geldi bi ara, aman Allahım, adamlar resmen sihirbaz halkası gibi birbirinin içinden geçtiler, o kollar nasıl oldu biliyo musunuz sayın postdaş, ayy yok yok anlatamam, ya da durun şöyle anlatayım, hani biz esnerken kollarımızı geriye doğru atarız da bir yerde durur ya kollar, hah bunların ki durmuyodu işte!! 360 derece döndürdüler gözümün önünde hem kollarını hem bacaklarını, kemiklerin yer değiştirişini gördüm o derece yani!

Konser sanki bir hikaye akışı gibiydi, mesela, Madonna kilise ayini gibi bir ortamda elinde silahla sahnede belirdiğinde, sonraki koreografiler ve hikaye sanki bir bütünün parçaları gibi, Madonna’nın o son sahneye gelene kadarki sürecini kısa fragmanlar şeklinde anlatıyor gibiydi. Resmen kısa bir film çekildi gözümüzün önünde. Madonna atladı, sıçradı, ip üzerinde yürüdü, havaya uçtu, yerin dibine indi. Yer yer şarkıları dinlemeyi bırakıp kendimi şova kaptırmış halde buldum.

Madonna’nın Express Yourself’ten sonra Born This Way’i söylemesi ve ardından She is Not Me’ye girmesi, aklıma Lady Gaga’yı getirdi ister istemez. Gizli mesaj: sen ben olamazsın canımın için, ben böyle doğdum ve sen ben değilsin! Çok başarılı!

Madonna konserde nadir konuştuğu zamanlarda, gezdiği ülkelerde yeni müzikler dinlemeyi, gruplar keşfetmeyi çok sevdiğini anlattı ve onlardan birini tanıttı. Singapur’dan Kalakan Üçlüsü, yerel müziklerinin yanı sıra, Madonna’yla I am a sinner and I like it that way’i seslendirdiler, biz de tüm arena, günahkar olduğumuzu ve bunu sevdiğimizi ünledik! J J

Madonna’nın üçgen havuzundakilere ve daha sonra Like a Prayer’da orta sahneye yakın olanlara mikrofon uzatması ve onlara söyletmesi da çok hoştu. O mikrofon uzatılan kişiler bunu ömürleri boyunca unutamayacaklar. Düşünsene koskoca Madonna (yok canım o kadar koca değil 1.60 anca vardır).

Madonna’nın konserine dair bir diğer eleştiri de –artık buna bir sıfat bulamadım- Madonna’nın yeni şarkılarını söylemesiymiş, eskilerini söylememiş filan! Bunu diyene, evladım, Madonna yeni albüm turnesinde, gidip Ray Of Light’tan mı söyleyecekti, diyesim geliyor. Evet ben de yeni şarkılara aşina değildim, ama bu konserden keyif almamış engellemedi, bilakis (bu da yeni kelimem, postdaş, bayılıyorum) Madonna’nın yeni albümünün ne kadar güzel olduğunu anlamamı sağladı. Mesela bir MASTERPIECE var ki, gerçek bir MASTERPIECE sevgili postdaş. Ve Madonna bu şarkıyı elinde gitarı akustik olarak söyledi.

Eski şarkıları söylememişmiş, LIKE A PRAYER ne peki, VOGUE, LIKE A VIRGIN (bu şarkıya özellikle değinmem gerekiyor), HUMAN NATURE, EXPRESS YOURSELF, MUSIC, HUNG UP… Bunlar da söylendi. Öyle güzel bir fragman yapılmış ki, şarkı geçişleri arasında sahne değişiyor her seferinde. Eski şarkılarından ağzımıza bir parmak bal çalıp daha çok yeni şarkılarını söylemesinin nesi garip geldi anlamak mümkün değil, o zaman oturup evde eski albümlerinden birini dinleyebilirdi o eleştiriyi yapanlar, gölge etmesinler yeter!

Madonna’nın geceye damga vuran ve işte Madonna bu, dedirten ayrıntısı, Human Nature’da yaptığı striptiz şov ve birden sol memesini açıvermesiydi! Ehueueu sanırım burada tehlike yok açabilirim demiştir, zira ortam gay bar tadındaydı! Human Nature’ı son derece akustikleştirilmiş ve slovlaştırılmış Like A Virgin izledi ve ben bu –normalde neşeli- şarkının bu yavaş versiyonla, nasıl duygusal ve romantik etkisi olduğunu yaşadım, çok etkilendim, Madonna Human Nature’da striptiz yaptığı gibi, bunda da bir dansçı Madonna’yı giydirdi, hatta korsesini –koreografi gereği- öyle bir sıktı ki Madonna’nın beli yumruk kadar kaldı, kopacak sandım, abartmıyorum!

Konser hakkında gelen eleştirilerden biri Madonna’nın playback yapması yönündeydi. Akustik söylediği şarkılar dışında evet playback yaptı, ama playback yapmasını 2 nedenle yadırgamadım. 1) bu koreografinin canlı söylemeyi kaldıramayacak olması. Zira şarkılar bir fraksiyon halinde birbirine kaynaştırılmış ve koreografiye yedirilmiş, Madonna kendini yerlerden yerlere atarken canlı ve kusursuz söylemesi imkansızdı! 2) O kadar hareket yaparken ister istemez çatallaşacak ve detone olabilecek bir ses bu şovun ve koreografinin büyüsünü/etkisini bozabilirdi. Sonuç olarak bu düz bir konser değil ki, konser-şov ve onun gerektirdiği her şey vardı. Madonna’yı albümünden dinler gibi kusursuz sesle dinlerken, karşımda canlı kanlı izlemenin keyfi bir başkaydı. Tek üzüntüm meşhur Vogue dansını yapmaması oldu. Ben o hani kolları böyle açıp kapatıp kafasının üzerinden geçiriyor ya, onu göremedim diye üzüldüm! Aman neyse, Allah başka üzüntü vermesin J J

Tribünlerde oturan arkadaşlarım, ses sisteminin kötülüğünden yakındılar, hiç duyamamışlar, organizasyonu bu konuda eleştirebilirim, sen bu mekanı konser alanına dönüştürüyorsan, sesinen arkalara kadar net gitmesini de sağlamalısın. Bu da organizasyonun nazar boncuğu olsun. Tüm görevliler çok kibar ve nazikti. Çok yardımcı oldular biletin kaybolma ve bulunma sürecinde.

Bir kere de güzel olan bir şeyi, iyi yapılmış bir şeyi takdir etmeyi ne zaman öğrenicez? Neden bu etkinliğin güzelliklerini konuşmak ve iyi hatırlamak yerine, illa kendi yetersizliklerinde boğulmuş insanlar mutlaka b.k atmak zorunda hissediyor kendini. Medyada çıkan yuhalandı; kimse beğenmedi haberlerine inanmayın, herkesin keyfi gayet yerinde modları yüksekti. Bizzat şahidim. Benim hayatımda bu kadar büyülendiğim çok nadirdir! 322 kere sahne değişti, Madonna o yaşının kat be kat üstünde performans gösterdi. Bu konserse bundan önce izlediklerimiz neydi dedirtti. Ama şu bizim medyamızın illaki yapılan bir hiçbir şeyi beğenmeme ve illa b.k atma özelliği gene devrede... Atın abi kompleksleri, güzele güzel deyin, hakkını verin yaws, Madonna siz çatlasınız da patlasanız da gelmiş geçmiş en güzel konser-şovu yaptı...

İşte Madonna seli... Fazla söze gerek var mı?
Metrobüste giderken zaman kavramını düşündüm. 24 şubatta yatak döşek hasta yatağımdan kalkıp biletixe gittiğimde 7 haziran uzak bir tarihti. Ve o tarih de gelip ağzımıza bir parmak bal çalarak geçti gitti. Bu geceyi hayatım boyunca unutamayacağım o kesin! Madonna bu konser-şovla başarının sadece şans olmadığını ve bazı insanların gerçekten sahne üzerinde olmak için yaratılmış olduğuna dair düşüncemi bir kez daha doğruladı. İnsan adı boş yere büyük olmuyor, Madonna kolay olunmuyor. Madonna’yı bir daha görür müyüm görmez miyim bilmem ama, bu konser-şov benim için bir ömre bedeldi…

Not:
Sevgili postdaş, gördük ki, 1150 liralık bilet alanlar mosmor oldu, zira onlarla aynı yerde izledik! J sinir oldular, 500 lira farka hepi topu Madonna’nın anca birkaç dakikalık provasını izleyebildiler, başka da bir numarası yoktu ve biz 645 liralıkların yanında izlediler konseri. Görgüsüz bir çiftten kaynaklanan ufak çaplı bir kavga dışında tatsız bir olay olmadı!

Doritos’un üçgen havuzu da fıss çıktı, ordakiler de hiçbi şey göremediler, zira Madonna bütün şovu orda başlatıp bizim önümüzdeki geniş sahnede yaptı esas şovları, memesini bile bizim tarafta açtı. Şimdi düşünüyorum da, yazık lan doritoslulara. Ne küfretmişlerdir J J biz de Madonna’yı üç metre ötede izlemenin keyfini çıkardık!

Sonuç olarak sevgili postdaş, düşünsem daha neler neler gelir aklıma ayrıntı olarak, ama sizi de çok sıkmamak lazım. Zira, bu konser aslında gidemeyene anlatılacak bir konser değildi. O ortamın yaşanması, Madonna’yı canlı kanlı izlemek gerekiyordu. Dünya üzerinde canlı olarak görmek istediğim, görmeden ölmek itemem dediğim tek dünya starını böylece en yakından izleyebildim, hayatım boyunca unutamayacağım bir geceydi.

Setlist’i de buraya ekleyeyim:

"Girl Gone Wild" ("Material Girl" ve "Give It 2 Me"den alıntılarla)
"Revolver" (video ekranında Lil Wayne eşliğinde)
"Gang Bang"
"Papa Don't Preach"
"Hung Up" ("Live To Tell", "Girl Gone Wild" ve "Sorry"den alıntılarla)
"I Don't Give A" (video ekranında Nicki Minaj eşliğinde)
"Best Friend" (Video arası) ("Heartbeat"den alıntılarla)
"Express Yourself" ("Born This Way" ve "She's Not Me"den alıntılarla)
"Give Me All Your Luvin'" (Just Blaze Remix)
"Turn Up the Radio" (intro contains excerpts from "Holiday", "Into the Groove", "Lucky Star", "Like a Virgin", "4 Minutes", "Ray of Light", "Music" ve "Turn Up the Radio (Leo Zero Remix)" den alıntılarla)
"Open Your Heart" (Kalakan perküsyon üçlüsü ile birlikte)
"Sagarra Jo" (yorumcu: Kalakan)
"Masterpiece"
"Justify My Love" (Video Arası)
"Vogue"
"Candy Shop" ("Erotica" den alıntılarla)
"Human Nature"
"Like a Virgin" (Abel Korzeniowski’nin "Evgeni’s Waltz" eserinden alıntılarla)
"Nobody Knows Me" (Video Arası)
"I'm Addicted"
"I'm a Sinner"/"Cyber-Raga" (Kalakan ile)
"Like a Prayer"
"Celebration" ("Girl Gone Wild"dan alıntılarla)