Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

11 Mart 2013 Pazartesi

90'LAR YAZI DİZİSİ... NEREDELER (BÖLÜM 3)

Sevgili postdaşlarım, değerli müzikcanlarım, 90lar söyleşimizin bu haftaki konukları ERDİNÇ ve FEYZAN DOĞAN

ERDİNÇ


1998 yılındaydı, bir kanalda Son Seferindeyim diye bir şarkı çalıyordu, şarkıdaki ses Kayahan’ı andırıyor, ama şarkı bir Kayahan şarkısına benzemiyordu. Şarkıdaki adam “hasretinden yandı gönlüm, yandı seneler, bitmek bilmez gözlerimden yaşlar seferber” derken, sadece birkaç saniyesini dinlediğim bu şarkıda beni çeken garip bir şey vardı. O adam Erdinç’ti ve bu kardeşiniz içindeki müzik aşkıyla bu adamı araştırmaya koyuldu, o zamanın şartları çerçevesinde. (Tabi o zamanlar İnternet bende hak getire, evdeki telefondan, o da fatura yazmasın diye günde on dakikalık seanslar halinde ve “cııııvv cıvıvıvıvı” gibi seslerle İnternete bağlanma sinyalleri eşliğinde güç bela.) Neyse bu parantezi bağlayayım. Yaptığım ilk işlerden biri Erdinç’in kasetini almak ve o zamanın muhteşem müzik dergilerinde ve/veya gazetelerde bilgi bulmaktan öteye geçemedi. Erdinç’in Kayahan’ın yeğeni olduğunu öğrendiğimde bu ses benzerliğinin genetik olduğuna dair taşlar yerine oturdu. Sonrasında Erdinç muhteşem “İlk Göz Ağrım” albümünden sonra uzun bir sessizliğe gömüldü. Bu arada tesadüfler beni Erdinç’in 1991 yılında çıkan ilk albümü Yalnız Yıldızlar’a götürdü. Tabii ki hemen edindim.

Erdinç’le yıllar sonra sosyal medyadan iletişime geçmek benim için eski bir dostla yeniden karşılaşmak gibiydi. Ben de bulmuşken ona sorularımı sordum, o da cevapladı. Hikayenin başlangıcını ondan dinleyelim:

“1987 yılında Mersin’deki Üniversite eğitimimi tamamlayıp Ankara’ya ailemin yanına döndüğümde Mersin’de başlayan profesyonel müzik çalışmalarıma burada da devam ettim. Çeşitli kulüp çalışmalarımın yanında beste ve söz yazmaya daha fazla ağırlık vermeye başladım.O dönemde sürekli görüştüğüm değerli müzik adamı Ümit Eroğlu artık bir tarzım oluştuğunu ve bir albüm yapma zamanımın geldiğini ifade etti.Bir kaç plak şirketi görüşmesinden sonra Şahin Özer’le anlaşıp çalışmalara başladık.

Bu arada Erdinç’in adı ilk kez Nilüfer’in “Yemin Ettim” albümünde “Her Şey Bitecek Bir Gün” şarkısının Söz-Müziklerinde geçer. Bunu keşfetmek benim için çok büyük bir sevinçti. (Bu şarkıyı Erdinç’ten ilk kez Yaşar’ın sahne aldığı o zamanki Güverte Bar’da konuk sanatçı olarak çağrıldığında dinlemiştim. Bu benim Erdinç’le ilk tanışma anımdı ve tabiî ki de yanına gidemediydim o zaman.) Erdinç, şarkısının Nilüfer gibi dev bir isim tarafından seslendirilmesinin heyecanıyla albümü çıktığı gün bütün Ankara’da aradığını, sonunda Ulus’ta bir müzikmarkette bulduğunu ve şarkısını saatlerce ağlayarak Ankara sokaklarında dinlediğini anlatıyor (Halbuki şirket ya da şarkısını söyleyen Nilüfer albümü adresine neden göndermemiş ki? Bence hemen göndermeleri lazımdı, sanatçının şarkısını söylüyorsun yani. Neyse bu da kişisel notum)  “Daha sonra ‘Yalnız Yıldızlar’ i albümümü Ümit Eroğlu ile tamamlayıp bitirdikten sonra her şarkım için aynı heyecan ve duyguları yaşamıştım,” diye anlatıyor, “tek fazlalık o günden sonra artık çok ünlü ve tanınmış bir sanatçı olacağım hayalini kurmaktı.”

Yalnız Yıldızlar albümü çıktığında –ki bence müzikal olarak çok başarılı bir albümdür- satış başarısı yakalayamaması Erdinç’i hayal kırıklığına uğratmış. Bu bize ne yazık ki bir 7 sene Erdinç'siz bir müzik hayatına mal oldu. 1998 yılında çıkan “İlk Göz Ağrım” albümünü herkesin –benim dahil- Erdinç’in ilk ve tek albümü sanması bu yüzden. Yalnız Yıldızlar’ı dinlediğimde neler kaçırmışım dedim. (Bir not daha, Erdinç’in istediği başarıyı yakalayamamasında iki faktör olduğunu düşünmüşümdür hep, ki bu faktörlerden en büyüğü –Erdinç abi kızma ama- Kayahan’dır. Ben Kayahan’ın Erdinç’in müzikal başarısının önündeki en büyük engellerden biri olduğunu düşünüyorum. Gazetelerde de buna benzer haberler çıkmıştı diye hatırlıyorum o zamanlarda. İkinci faktörse, Erdinç’in yaptığı müziğin 90’lar müzik patlaması içinde, cıstaklı müzikler gençliğini yakalayacak hareketlilikte ve kıvılcımda olmadığını düşünmemdir. Erdinç’in müziği daha rafine bir müzik dinleyicisine hitap ediyordu ve 90’ların pop cıstakları arasında sivrilmesi çok da mümkün görünmüyordu. Ama her zaman dediğim gibi, iyi müzik her zaman keşfedilir, bir gün o cıstak cıstakçılar susacak ve yorulan kulaklar dinlenecek sakin limanlar aradığında başvuracakları iki üç isimden biri Erdinç olacak, bunu da buraya yazıyorum.)

“İlk Göz Ağrım” albümünde de nispeten daha ses getiren bir iş olmasına rağmen istediği başarıyı elde edemeyen Erdinç, bir kez daha “daha günüm gelmedi” diyerek kayıplara karıştı. Ya da biz öyle sandık, çünkü Erdinç albüm çalışmalarının olmadığı dönemde sahne ve beste çalışmalarına devam etmiş, İstanbul’un, Ankara’nın ve başka illerin çeşitli yerlerinde sahne almış. Şu anda da Kıbrıs’ta sahne alıyor. Söyleşinin bu kısmında müjdesini de veriyor:Şu anda da yeni bir çalışma dönemindeyim.11 şarkılık bir albüm hazırlıyorum.Bu şarkılardan 5 tanesi daha önce yaptığım şarkıların yeni versiyonları, 5 tanesi yeni bestelerim ve bir tanesi de güzel bir Ege türküsü olacak.

Erdinç de bu söyleşilerdeki pek çok sanatçının düşüncesine paralel şekilde Türkiye’de müziğe iyi bakmanın mümkün olmadığı görüşünde. “2000’li yıllarda müziğe insanların sanat faaliyetinden çok mesleki kazanç olarak bakmalarının oldukça olumsuz etkilerinin olduğunu düşünüyorum.Sanatçı, plakçı, aranjör, besteci vb. olmaması gereken insanlar sadece kazanç uğruna bu işlere girip bu faaliyetin saygınlığına zarar vermişlerdir (Not: Bu konuda Erdinç aslında tam da benim düşüncelerimi dile getiriyor, ki bu ayrı bir konusu olur, neyse). Saygınlığı olmayan bir uğraşın insanlar tarafından satın alınıp dinlenmesinin veya izlenmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Bu tabi ki sadece benim fikrim.”

Erdinç sahne çalışmaları dışından  20. Kuşadası Altın Güvercin Müzik ve Beste yarışmasında ‘KAHVELİ’ adlı şarkısıyla finalde yarışacağı ve şarkıyı kendisinin seslendireceği müjdesini veriyor. Sevenlerine son olarak şunları söylüyor: “Bu çalışma benim 3. sefer hazırlıklarımın başlangıcı olacak. Kimbilir belki gün bugündür.”

Seferlerin hiç bitmesin sevgili Erdinç, unutma ki iyi müzik mutlaka yerini bulur, bir gün pleybekler sustuğunda, sen gitarınla bize şarkılar söylüyor olacaksın…



_________________________________________________________________________________

FEYZAN DOĞAN

Türkçe pop müziğin çeşitlendiği 90lı yılların ortasında, yeni çıkan sesler tarzları ve imajlarıyla ortalığı yıkadursun, bir gün Arabik esintiler taşıyan ve çölde, “Neden Allahım” diye haykıran esmer güzeli güzel sesli bir şarkıcı dikkatimi  çekti. Şarkılarında naif bir isyan vardı ve en hareketli şarkılarından olan “Bula bula beni mi buldu, bu kadersiz sevda” diyerek bütün gözleri üzerine çekti. Neden Allahım albümü ayrıca tamamen Mısır kökenli müzisyenlerin alt yapıları şarkıları olması bakımından Türkiye’de ilk olan bir albüm. Bu da Feyzan Doğan’ın farkının hatırlanmasında bir etken bence. Sonra bu müthiş patlamanın ardı sessizlik. Yıllar içinde ne yapar ne eder diye araştırdığım Feyzan Doğan meğer bu süre içinde evlenmiş, çocuğu olunca da ister istemez hayat gailesine düşüp albüm yapmayı bırakmış.

Feyzan Doğan’ın albüm hikayesi tesadüflerle gelişmiş. Müziğe aşık ve sürekli şarkılar söyleyen bir müziksever olarak kendini dışardan özel müzik dershanelerinden eğitim alarak geliştirmeye çalışırken Bilgisayar operatörü olarak Raks Müzik şirketinde işe başlamış, derken o ailede herkesi tanımış. Bir gün müzikle ilgilendiğimi bilen bir prodüktörün (Tanju Arıkan) ‘gel sana albüm yapalım’ demesiyle işe koyulmuşlar. Aslında bırakmak onun tercihi değilmiş, “Albüm yapmayı müzik piyasasının içinde bulunduğu durum yüzünden bıraktım... Gönül çok daha güzel şeyler arzulardı ama kısmet diyorum artık.” diyor.

Albüm yapmayı bıraktıktan ve tamamen müzik piyasasından ve televizyonlardan uzaklaştıktan sonra bazı özel ilgi duyduğum kurslara gitmiş, bir iki iş denemesi olmuş, sonra uzun yıllar birlikte olduğum insanla evlenip ardından bir oğlu, derken bir oğlu daha olmuş (biri 17 aylık biri 17 günlük). “Şu anda tek uğraşım çocuklarım, sonra ne olur bilemem” diyerek kapıyı açık bırakıyor.

Albümünün ve şarkılarının hala hatırlanmasını o zamanki şarkıcıları yaptığı işlerin kalitesine bağlıyor. “Gerçekten albüm yapmış olmak için albüm yapanlardan değildik biz... Büyük bir çalışma, kendi branşlarında isim yapmış kaliteli müzik insanları Zeynep Talu, Bahar Korçan, Deniz Akel ve şu anda adı aklıma gelmeyen birçok değerli insan.... Emek büyüktü... Mısırda yapılmış bir albüm, Fransa’da Rachid Taha'larla aynı albümde şarkısı olan Henüz 18 yaşında piyasaya yeni çıkmış gencecik bir kız. Herhalde göze geldik Tunca” (Burada gülüyor :)) )

Son sözü de Feyzan Doğan’a verelim: “Beni hala severek dinleyen albüm yapmayacak mısın Feyzan? diye soran, sen ve senin gibi tüm değerli insanlara buradan kocaman kocaman sevgilerimi yolluyorum. İlerde ne olur bilemem. Asla gelecek adına önceden konuşanlardan değilim... Kısmette ne varsa, ne hayırlısı ise olsun. Bizi sevenler inşallah çok çok mutlu olurlar dileğim budur... Ayrıca hala hatırlanıp dinlenmek beni hem gururlandırıyor hem de beni hafif bir hüzne boğuyor.

Ama şu gerçeği asla söylemeden geçmeyeceğim.Müzik ben ve benim gibi aşkla gönlünü vermiş insanlar için bir zaman uğraşılıp sonra bırakılan bir şey değildir... Ben müzik aşkı ile doğdum ve onunla da öleceğim. Albüm yapmamam, televizyonlarda boy göstermemem bunun önüne geçemez... Gönlüm tabi ki çok daha farklı olması dilerdi müzik yaşantımın, ama daha önceden de dediğim gibi kısmet böyleymiş.

Ve nerde olursan ol, ne durumda kalırsan kal, ister zengin ol, ister fakir ol, ister yalnız ol ister kalabalıklar içinde yaşa, ne yaparsan ne durumda olursan ol, aynı aşk ile seversin şarkı söylemeyi.”

Biz de hep seni buluruz Feyzan Doğan, eşinle çocuklarınla seni mutlu eden ne varsa o olsun dileklerimle…




---- DEVAM EDECEK----



Hiç yorum yok: