Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

3 Ağustos 2014 Pazar

ALDIM, DİNLEDİM, YAZDIM – BENGİSU-DÜNYANIN ÖTEKİ UCUNA

DÜNYA STANDARTLARINDA BİR GENÇ SES
 
Bundan birkaç sene önceydi, 2009’du sanırım Liselerarası Müzik Yarışması organizasyonunda yönetici asistanlığı yapıyordum. O organizasyonun benim için en önemli kazançlarından biri, şu anda birbiri ardına albümler yapan genç yeteneklerinin (ki bunlardan biri DEV grubu, biri de PAPYON grubudur) ilk kez sahneye çıkış süreçlerinde onları izleyebilme ve müzikal yolculuklarının başlangıcına tanık olmaktı. Saint Joseph lisesi adına katılıyordu ve Bengisu’yu daha ilk gördüğümde, ondaki sahne ışığı hemen dikkatimi çekmişti. Katıldığı parça YUMURTA adlı enstrümantal ve vokale dayalı bir parçaydı, ilginç ve insanı saran bir melodisi vardı. Yarışma sonrasında daha ödüller açıklanmadan (ben biliyordum sonuçları) yanına gittim, tribünde oturuyordu, kendimi tanıttım, heyecandan titreyen ama matrak ve samimi bir kız karşıladı beni. Orada ayak üstü ettiğimiz sohbetin ardından ben çok sevdim Bengisu’yu ve sıcaklığını. Bengisu ve grubu o yarışmada “En yetenekli öğrenci, En iyi beste 2.lik, En iyi orkestra 3.lük ve En iyi kız solist ödüllerini aldı, sonrasında bir süre gene organizasyon bünyesindeki CAPRICE grubunda solist olarak yol aldı. İletişimlerimiz hiç kopmadı Bengisu ile. Bir yandan yıllarca Sezen'den Sibel Tüzün'e müziğin en sağlam isimlerine vokalistlik yaptı, kendi kendine sınavlarına girip BERKELEY Müzik akademisini kazandı, WHITNEY HOUSTON'ın vokalisti ile birlikte çalışmalar yaptı, hatta Justin Timberlake'in New York Madison Square konserinde vokalistlik yaptı. Bunlar 21 yıllık yaşamının (evet henüz daha yaşı sorulacak yaşta) son birkaç yılına sığdırdıkları üstelik.

Şimdi Bengisu kendi kanatlarıyla uçuyor. Bir yandan Amerika’da eğitimi devam ederken, bir yandan konserleri devam ediyor. Şimdi on parmağındaki marifetten dokuz ve onuncusuna geldik: gelmiş buraya TEKLİ çıkardı ve bunu dansıyla birlikte icara ettiği bir kliple taçlandırdı. Bengisu daha şimdiden kalıpları yıkıyor, kıvraklığı ve sesiyle  “şişman dans edemez” mitini kırıyor. Zira koreografideki kıvraklık gerektiren hareketlerin altında öyle güzel kalkıyor ki, değme benim diyen popçu yapamaz. Bengisu alışılageldik sıfır beden poprabeskçiler camiasında parlayan bir yıldız ve şişman olması bence farklılık ve özgünlük açısından onu bambaşka bir yere koyuyor. Üstelik ne kadar çok emek verdiğini, gecesini gündüzüne kattığını biliyorum. Dans ayrı bir çeşnisi olmuş ve çok da güzel olmuş.

İnsan hayata gerçekten mesleğiyle geliyor. Bengisu’nun programlarını izleyenler onun sahne hakimiyetini, şarkıda anlatılanı vücut dili ve mimikleriyle nasıl yaşadığını ve yaşattığını bilir. Bu klipte de bunu görüyoruz mimikleri ve dansları ile. Bu tekli de Bengisu’nun müzik yolculuğundaki en önemli dönemeç bence, ama bu şarkıdaki vokalin Bengisu’nun esas vokalinin üçte biri olduğunu da belirtmeliyim. Yani dinlediğiniz dinleyeceklerinizin önsözüdür sadece.

Bengisu yıllarca Fransız okulunda edindiği Avrupalı vizyonu ve müzik sektörünün kalbi olan Amerika’da müzik ortamlarında bulunmasının da etkisiyle, çok Avrupai ve batılı bir sound yakalamış. Bu şarkıyı dinlerken şarkının temposu kıpraştırıcı ve birden parmaklarınızı şıklatırken veya oturduğunuz yerde vücudunuzu tempoya göre sağa sola sallarken (benim şu an yaptığım gibi) bulabilirsiniz.

Şarkı üç farklı türü içinde barındırıyor Blues, Pop, yer yer R&B havası var. Şarkıda körlemesine, eşi dostu dinlemeyip bir aşka yelken bir kızın, aşktan illallah diyecek duruma gelmesi hatta tövbe edecek hale gelmesi biraz da mizahi bir dille konu ediliyor. Hatta adamdan o kadar soğuyor ki, dünyanın öteki ucuna postalıyor. Bu sırada kendi içindeki pişmanlığını “insan gözüyle görmeden bazen, inanmıyor, anlamıyor, eşi dostu dinlemiyor” derken bir nevi kendi içinde günah çıkarıyor, bir musibet bir nasihatten iyidir misali. Kör aşıkken özüyle seviyor, ama gözüyle görünce durum nakarat oluyor: “hop haydi kendi yoluna, git sen de git bi başına, dünyanın öteki ucuna koş git haydi bensiz, yok yok yok böyle bir daha, senle mi tövbe bi daha, dünyanın öteki ucuna kaçsam kalsam sensiz…”

DMC’den çıkan teklinin sözü ve müziği Erkin Arslan’a ait. Kartonet fotoğrafı ise benim favori Bengisu fotoğraflarımdan biri. Mikrofona dayanmış Bengisu hem muzip, hem retro, hem sade, hem de vurucu. Kartonet ikili digipaktan oluşuyor ancak şarkı sözleri de olsaymış iyi olurmuş sanki. Hatta belki klibi ve bir de versiyon eklenebilirmiş CD’ye. Belki eleştirilebilecek tek nokta, sesini daha ön plana çıkaran bir şarkıyla çıkış yapması olabilirdi, ama Bengisu belli ki elindeki kaynakları birden kullanmayıp, sırayla sunacak. Bundan sonra neler olacağını bekleyip göreceğiz.

Bu şarkıyı ve yorumu beğendiyseniz, Bengisu’nun sizi daha çok şaşırtacağını ve bundan çok daha büyük potansiyel taşıdığını ve şu an barajda biriken su gibi şarkı biriktirdiğini belirteyim. Yakında müzik dünyası gerek ses gerek görünümle tabuları yıkan bir şarkıcı kazanacak. Benden söylemesi.

Aşağıda Bengisu’nun klibini izleyebilirsiniz:


ALBÜM TANITIM GECESİ İSE ŞU LİNKTE: BENGİSU ALBÜM TANITIM GECESİ (12.05.2014)


2 Ağustos 2014 Cumartesi

ALDIM, DİNLEDİM, YAZDIM – YONCA EVCİMİK-15.

YONCİMİK’İN SADECE MÜZİĞE DEĞİL
YONCA EVCİMİK’E DE GERİ DÖNDÜĞÜ ALBÜM

Türk pop müziğinin miladı denince akla ilk gelen isimlerden Yonca Evcimik uzun sayılabilecek bir aradan sonra yepyeni 10 şarkılık bir albümle hem “müziğe” hem de aslına döndü. İrem Records’tan çıkan albüm özlediğimiz Yoncimik’le bizi yeniden buluştururken, 90lar havasında ama 2000’lere adapte olmuş bir soundla son zamanlarda çıkan en iyi albümlerden birini de arşivlere kazandırıyor. Sound olarak elektronik pop dans türlerinin karması bir albüm bu. 90’lar havasını özellikle belirttim, zira bu albüm benim kişisel olarak en favori Yonca Evcimik albümüm olan Yonca’94’e yakın duran bir albüm. Hatta bu albüm için Yonca’94 Part II dense yeridir.

Yonca Evcimik de sanırım bu 90’lar konusunda hemfikir, albümün iç kapağında kafasında “90’s” şapkasıyla verdiği pozu bunu doğrular nitelikte. Bu albüm bir nevi Yonca Evcimik’in 90lardaki popülaritesini yeniden yakalamaya en fazla yaklaştığı albüm. Zira özellikle 2000’lerin başında çıkardığı albümlerde bugüne kadar işte Yonca bu dedirten bir albüm duymamıştık. 2000’li yıllardaki Yonca Evcimik, Herkes Baksın Dalgasına’yı saymazsak, daha çok “Oldu Gözlerim Doldu”, “Tivitine Bandım” gibi ticari kaygı duymaktan öte, çok da “ciddi” olmayan, daha çok kendi keyfine yönelik çalışmalar yaptı.

Bu albümde ilk dikkatimi çeken şey, bu albümün bir yüzleşme albümü olduğu hissiydi. Albümde iki tane Yonca var: biri aşklardan, şehirlerden bıkmış, biri umutlu ve toparlayıcı. Bu albüm de bu iki Yonca’nın adeta aynada yüzleşmesi gibi. Pesimist Yonca’nın “Burası İstanbul, Çok ses var yoruyor İstanbul” ya da “Yaşayamaz oldum bu kentte, herkesin siniri tepesinde, huzur yok, çözüm yok, yok işte yok!” diyen Pesimist Yonca’ya cevabını “Sana ne geri kalanımdan, çıkıver huzur alanımdan” diyen mağrur Yonca verirken, “Hayat işte”de “Aynı limanda ayrı yolcu olduklarını düşündükleri” için “yollarının kesişemeyeceğini “ düşünen ya da “aşkların ekmek arası olduğu sevdiği o gönülden uzak olalı her şeyin yaşamakla ölmek arası olduğu”nu söyleyen umutsuz Yonca’yı, “Topla gel her şeyi, yık gururdan o gereksiz engeli” diyen ya da “Ben olsaydım senin yerinde hiç kafama takmazdım, zaten aşk meşk kalmadı diye gezer güler oynardım” diyen gözü kara, gamsız, atak Yonca harekete geçiriyor.

Albümde söz ve müziklerde Okay Barış, Serhat Tekin, Barlas Erinç, Serdar Ortaç, Murat Aydemir isimlerini görüyoruz. Albümün prodüktörü ise, Yonca’yı Yonca yapan albümlerin ve şarkıların sahibi Aykut Gürel. Aykut Gürel farkı bu albümü Yonca’nın son dönem albümleri arasında ayrı bir yere koyuyor. Yonca’nın ilk dönemlerine yaklaştırıyor.

Burası İstanbul’u ilk dinlediğimde “Burası İstanbul, çok seks var” diye anlıyordum, meğer “çok ses var”mış, ama şarkının duygusu, ruhu ve Yoncimik’in cesur duruşu gibi nedenlerle “çok seks var” olsa da yadırganmazdı bence, hatta şarkının içeriğine bakıldığında olabilirmiş bile. Şarkıda geçen “başka cinsler pazarlıkta 11’den sonra” sözü bu tezimi doğrular nitelikte. Burada trans seks işçilerine selam çakmış Okay Barış, ilk kez bir şarkıda bu konu ediliyor. Albümdeki Okay Barış şarkıları daha çok şehir temalı veya şehirde yaşanan aşklara gönderme yapan şarkılar. “Burası İstanbul” ya da “Çok Mu Zor”da şehirden bıkan bir adamın düşüncelerine kulak verirken, “Kadınım Diyorsan” ya da “Başkasın Sen”de duyarsızlaşmış metropol aşklarını görüyoruz.


Kişisel olarak dinlemeyi 1995 yılında bıraktığım ve benim ilgi alanımın tamamen dışında olan Serdar Ortaç’ın albümün en sağlam şarkılarından birine imza atmış olması ise albümün sürprizi bana göre. Düşünün yıllar sonra ilk kez bir Serdar Ortaç şarkısı dinleyebildim sayın seyirciler (bunu çok yerde de duyuyorum). Şarkı sözlerinde Serdar Ortaç’a özgü anlamsızlıklar yer yer karşımıza çıksa da (Başımın üzerine büyü yapıyolar?), şarkının ritmi bu sözler üzerinden düşünmeyi geri planda bıraktıracak kadar ritmik, hareketli ve kıpraştırıcı (Galiba Serdar Ortaç’ın sırrı bu, şarkı sözlerinde kelimeleri ve kafiyeleri gelişigüzel sıralayarak, anlamsız sözlere ritmik nağmelerle tutan şarkı yaratmak). “Sana Ne”de yukarıda bahsettiğim gamsız ve rahat Yoncimik “onu üzen”i “huzur alanından çıkmaya” davet ediyor, çünkü “onu üzene” yeterince “tahammül ettikten” sonra, bu kez “ayarı kaçmış” bu yüzden “acılarını alıp” gidiyor, onu üzene de uzaktan bakakalmak kalıyor.

“Hayat İşte” albümde “Kolay” ile birlikte iki favorimden biri. Orta tempolu bu şarkıda, sevdiğiyle yolları kesişmeyen bir kadının hayata sitemi var “Hayat işte, hiç adil değil ki, sormuyor nerde bu kalbin öteki eşi”. Hayatının aşkını bulduğunda o adam bambaşka hayatlarla, kendisi bambaşka yollardaydı ve bu aşkın imkansızlığı bundan diyor… Aşkı geç bulanlar ya da bulduğu zaman fark etmeyip sonradan pişman olanlar için yazılmış bir şarkı bu.

Sözü Müziği Murat Aydemir’e ait “Topla Gel”, adeta bir önceki şarkıya cevap niteliğinde. Nasıl bir önceki şarkı “Hayat İşte”de kadın hayatının aşkını hep yanlış zamanda yanlış yerlerde oldukları için kaçırdığına sitem ediyorsa, bu şarkıda tam tersine Aşka davet var. “Topla gel her şeyi, yık gururdan o gereksiz engeli, yoksa bir yaz daha mı boşa geçti, yok, hayır, Böyle bitmemeli” umutlu, aşkta yanlış zaman olmaz diyen bir kadın, daha geç değil, olamaz, diye aşka çağırıyor sevdiğini, çünkü bulduğu adamın bakışlarıyla beslediği, öpüşleriyle titrediği ve denizinde yelken açtığı için “dönüş yok artık, ben durmam yolum belli” diye cesaretlendiriyor öteki Yonca’yı.

Bir Barlas Erinç şarkısı olan Zaman Kötü, albümdeki gamsız, optimist Yonca’nın ön plana çıktığı bir şarkı. Metropol kadını duyarsızlığıyla, “söylemiştim sana yürümez bu aşk, üç ay sürer maksimum beş” derken kadın, “zaten aşk meşk kalmadı diye, gezer güler oynardım” diye aşklara bakışını gözler önüne seriyor ve ekliyor: “Aman, aman, aman, zaman kötü şu zaman, illallah dedim ya en sonunda ben aşktan, sen değilsin amma, zaman kötü şu zaman”… Bu şarkı aslında günümüzde olan biteni çok iyi özetliyor. Zaten bu konuda diğer şarkılarına da baktığımızda Barlas Erinç’in gözlem gücü ve gördüğünü şarkı sözlerine yansıtma yeteneği tartışılmaz. Şarkının tekerleme ya da mırıldanma şeklinde aralıksız söylenen ve klasik şarkı formundan ayrılan yapısı da hayli ilginç.

“Kadınım Diyorsan”da gene atak ve cesur Yonca’yı görüyoruz. Aslında terkedilen bir adamın kendiyle yüzleşmesi olan bu şarkı, Yonca yorumunda kadın bakış açısını sunuyor. Okay Barış’a ait bu şarkıda, aslında terkedilen, onu değil başkalarıyla görmeye, başkalarıyla anmaya bile dayanamayan bir adamın terkedilmeyi hazmedememesi karşısında, “yollar ayrıldıysa ona karışamazsın? Sana ne kimleri öptüyse, seviştiyse?” diyen feminist Yonca devreye giriyor ve soruyor: “Mutlu olmadıysa niye beklesin? Zaten mutluysa bu kadın niye terk etsin? Kendine sor bence niye terk etti? Yanındayken ah be canım, aklın nerdeydi?” Aslında bu şarkıda düet olabilirmiş dedirtti ilk dinlediğimde. Güzel bir kadın-erkek diyalogu çıkabilirmiş.

“Çok Mu Zor?” Yonca Evcimik’in Okay Barış’la düet yaptığı bir şarkı. Yorucu, yıpratıcı, çözümsüz metropol yaşamından bıkan bir kadın ve erkeğin çeşitli nedenlerle gidememekten dolayı yaşadığı bunalımı şarkının ilk yarısında Yonca Evcimik ikinci yarısında Okay Barış seslendiriyor. Kişisel yorumum şarkı çok başarılı olmakla birlikte, Okay Barış keşke şarkının ikinci yarısına girdiği zamanki cool ses tonunu koruyup, nakaratta nağmeli arabesk gırtlağı yaparak söylemeseydi.

Albümü dinlediğimde vurulduğum “Kolay”da, 94 albümünün en sevdiğim şarkılarından “Arsız Gönlüm” havasını buldum. Bitmek üzere olan bir aşkın bitmemesi için çabalayan, hatalarını kabul etmiş ve geriye dönüş için her şeyi yapabilecek bir kadının aşkı kurtarmak için yaptığı çağrı var şarkıda. Alttan alan kadın “ben de suçluydum farkındayım, ama inan her şeyi kaybetme korkusundan yaptım” diyerek sevdiği adama “gel hırsın esiri olmayalım, gel onların yüzünü kara çıkaralım, biz bu aşkı yaşatalım” diye sesleniyor. İkili ilişkiler aslında bu yüzden hep çıkmaza girmez mi? Tarafların bir zaman sonra, özellikle bu fast food aşklar çağında, egolarına yenilmeleri, karşı tarafa üstün gelme çabaları, hiç alttan almamaları, hırslarının kurbanı olmaları ve bu arada birbirleriyle aslında hiç iletişime girmemeleri değil mi ilişkileri sarsan? Egosantrik bir dünyada, hatalarını kabul etmek büyük erdemdir. Kadın da bu şarkıda üzerine düşeni yapıyor. (Bu arada “Kolay” şarkısının “Çok Mu Zor?”dan sonra gelmesi manidar)

Bir sonraki şarkı tam da bu yukarıda bahsettiğim şeyi özetliyor. Sözü Müziği Barlas Erinç’e ait “Ekmek Arası”nda “aşkların ekmek arası olduğu –ki fast food aşklara bir gönderme bence” bir dönemde aşkını kaybeden bir kadının aklı başına geldiğinde “her şey ama her şey seninle doluymuş” meğer diyerek yaşadığı pişmanlık şarkının teması.

“Başkasın Sen” albümün tek slovu ve kapanış şarkısı olarak da çok başarılı. Hızlı ve Orta Tempolu şarkılardan sonra birden bu şarkı sizi durdurup bir süre sonra boğazınızda düğümlenme yaratıyor. Şahsen şarkının sözleri beni çok etkiledi, zira yaşanılmış ya da şahit olduğum şeyleri getirdi aklıma. Gene bir Okay Barış şarkısı olan şarkı, albümdeki cesur Yonca’ya karşı pes eden Yonca’nın zaferi oluyor. Bütün albüm boyunca –albümün aşk temalı kısmında- devam eden bir aşkın bitişi-kurtarılma çabalarının sonucunda aşkın bitişi kazanıyor ve kadın artık vazgeçiyor çabalamaktan. “Vazgeçtim yar olmaz senden, vazgeçtim bi şey olmaz bizden, vazgeçtim her şeyinden, anladım başkasın sen.” Bize de albüm sona erdiğinde karnımıza yediğimiz yumrukla öylece düşünmek kalıyor. Sonra başa dönüyoruz ve “Simitçiii, Ahmet abi nidalarıyla” Burası İstanbul’la o ruh halinden çıkıyoruz. :)

Albüm kartoneti sadece üç kapaklı bir digipakten oluşuyor ve beyaz tonlar hakim. Bana sanki biraz daha iyi hazırlanabilirmiş ya da içine bir kitapçık konulsa daha iyi olurmuş gibi geldi. Böyle soundu güçlü bir albüme biraz daha kompakt ve vurucu bir kapak daha fazla yakışabilirdi. Kapak fotoğrafı ve iç fotoğraflar ise güzel, özellikle Yonca’nın 90’lara selam çakan şapkalı fotoğrafı bir özlemi anlatıyor gibi. Kapaktaki fotoğraf ise Yonca’yı sarışın zamanlarına götürmekle birlikte bakışıyla albümün de duygusunu veren bir fotoğraf olmuş.

En az beş kliplik hit potansiyeli taşıyor bu albüm. Zira özellikle Sana Ne, Hayat İşte, Topla Gel, Kolay ve Zaman Kötü albümü sırtlayacak kadar güçlü şarkılar. Yoncimik kim ne derse desin 90’lardan beri hep bir şekilde adından söz ettirmeyi başardı. Son yıllarda müzik anlamında çok iddialı olmasa da, bugün Doksanlar partilerinde kravatlı takım elbiseli adamları “Abone” dansını yaparken gördüğünüzde Yonca Evcimik’in başarısını daha iyi anlıyorsunuz. Bu albüm Yonca’nın o dönemlerine bir saygı duruşu gibi. Kısacası, nihayet yıllar sonra bir Yonca albümünü On’da On dinlettiği, Yonca Evcimik’e “bu zamana kadar nerelerdeydin sen?” dedirttiği, özlediğimiz Yonca’yı dinlememizi sağladığı ve Demet mi Hande mi derken sağ kulvardan hızlı bir atakla yaz albümleri yarışına hızlı bir giriş yaptığı için bile Yonca’ya ve ekibine teşekkür etmek gerekiyor.

Albümü yasal olarak bu linkten dinleyebilirsiniz: YONCA EVCİMİK - 15. TTNET YASAL MÜZİK DİNLEME PLATFORMU