Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

6 Şubat 2016 Cumartesi

ALDIM DİNLEDİM YAZDIM – CİHAN GÜÇLÜ - KİM ANLIYOR Kİ?

GİDENİN ARKASINDAN BAKAN ŞARKILAR
2010 yılında hepimizin beynini Ama’larla kavuran Cihan Güçlü 5 sene sonra yeni hikayeleriyle döndü.

2000’li yıllar – özellikle ilk 10 yılı- benim için müzik açısından çok keyif aldığım yıllar olmadı. Bunda yeni milenyuma girişle birlikte kulağımın alışık olduğu canlı enstrümanlı, akustik albümlere güle güle denmesinin ve yeni çıkan şarkıcıların dünya müziğine uymak için elektronik melodilere teslim olmasının payı büyüktü. Bu yüzden  16 sene içinde genelde 90’lardan bu yana müzik varlığını sürdüren çok sevdiğim kişilerin albümlerini ve programlarını takip ettim. Bununla birlikte 2010’lu yıllarda, ilk 10 yıldaki geçiş sürecinin kafa karışıklığı geçti ve nispeten iyi isimler ve gruplar birer birer müzik piyasasında girdiler. Bu yazı benim o isimlerden en beğendiklerimden biri olan Cihan Güçlü’ye ait.

2010 yılında elinde gitarı, üzerinde lise üniformasına benzer beyaz gömleği ve kravatıyla “Ama, amalar var ya, beynimi kavuran, Ama ama’lar lazım sevmişiz bir zaman” diye haykıran bir ses dikkatimi çekti. Bana aynı anda hem 90’ların ruhunu hem de 2000’lerin modernizmini yaşatan bu sesin albümünü aldığımda, ilk tepkim “oh bee” oldu, zira 2000’li yıllarda çıkıp almaya değer bir albüm bulabilmiştim nihayet. O albümü ben çok sevdim, zira her biri bir hikaye anlatan uzun şarkılardı ve aptala ezberletir gibi bir kıta 32 tekrar nakarattan oluşmuyordu. Akustikti, gitar müziğiydi ve Cihan Güçlü’nün sesi en sevdiğim erkek vokal rengindeydi. Uzun zamandır hasret kaldığım deniz kenarı ateş başı gitarlı şarkılara benziyordu, kulağı sarıyordu ve kolay dinleniyordu.
İlk albüm kapağı
Biraz araştırınca Cihan Güçlü’ye ilgim arttı, Candan Erçetin’in öğrencisi olan ve teşvikiyle müziğe atılan Cihan Güçlü, sözü müziği kendisine ait güçlü şarkılarla 2011 yılımın en çok dinlediğim albümü oldu. Bu arada Candan Erçetin’in Melek Albümünde yer alan Şehir ve Yaşıyorum şarkılarıyla besteci yönünü ve Mehmet Erdem’e verdiği Acıyı Sevmek Olur Mu, Herkes Aynı Hayatta gibi şarkılarla da söz yazarı ve besteci yönünü diğer müzisyenlerle paylaşmaya devam etti. O albümden bir de Seni Çok Özledim şarkısına klip çekildi ve sonrasında Cihan Güçlü cephesinden uzun süre yeni bir haber duyamadım.


Derken geçen Ekim ayında, Cihan Güçlü’den beklenen haber geldi ve Cihan Güçlü tesadüfen girdiğim bir müzik markette rafta görünce bir süre gözlerime inanamadığım, sonra hemen aldığım yepyenisi, “Kim Anlıyor Ki?” albümüyle gönlümü ve arşivimi yeniden fethetti.

Şarkılar 5 sene içinde olgunlaşmış bir Cihan Güçlü’nün kaleminden akan güçlü satırlar. Albümü kaç kere dinledim bilmiyorum, ama ilk edindiğim izlenim, albümün bütünüyle gidenin arkasından bakan bir adamın avunmalarını, özlemelerini, isyanlarını, mutsuzluklarını, umutsuzluklarını, öfkesini, pet etmelerini ve umutlarını anlatan şarkılarla dolu olması oldu. Bu yüzden “gidenin arkasından bakan şarkılar” dedim ben hepsine. Gidenin arkasından bakarken adam duygularını ajite etmeden, vıcık vıcık romantizme bulanmadan, klişe “kahrolma, mahvolma, ölme, bitme” nidalarına prim vermeden, bir ayrılık ve ayrılık üzüntüsü nasıl efendi gibi yaşanır, ayrılan bir adam neler hisseder, bir ayrılık şarkısı nasıl yazılır kitabı gibi. Her şarkı ayrı bir duygu barındırıyor. Hepsini tek tek ayrıntılı ele alacağım ama öncesinde albüm hakkında genel bir bilgi vermek istiyorum.

Ekim 2015’te Sony Music etiketiyle çıkan albümde 1’i yeniden yorum, 1’i önceki albümde yer alan bir şarkının yeniden düzenlemesi olmak üzere 12 şarkı bulunuyor. Albümde yeniden yorum dışında tüm şarkılarda Cihan Güçlü imzası görüyoruz, ki bu da albümü daha kıymetli kılıyor, kendi söz müziğini yapıp yorumlayan sanatçılar hep önemlidir benim için. Cihan Güçlü’nün yeniden yorumladığı (*cover demeyi sevemedim bi türlü), Sezen Aksu’nun Serçe albümünde yer alan ve yıllar yılı acaba kime yeniden söylemek nasip olacak diye düşündüğüm Gelen Gideni Aratır şarkısı, disko funk tarzında düzenlemesiyle albümdeki yerini almış.

Albüm genel olarak sarımsı tonlarda, bu da şu açıdan hoşuma gitti: bir kere sarı tonlar retro bir hava vermiş. Özellikle günümüzde tarafların ayrıldıktan sonra birbirlerinin gözlerini oydukları şarkıların aksine, vakarla ayrılığı taşıyan ve sözlerinde kırılsa da kırmayan bir adamın duygularını anlatması bakımından aslında şarkıların eski aşklara selam duran bir havası var. Bu kapağa bakınca eski bir albümde sararmış bir fotoğrafa bakar gibi oluyorsunuz ve ister istemez eskiyi, geçmişi düşünüyor ve geçmişe gidiyorsunuz. Arkadaki cumbalı, cumbadan çiçekler sarkan evler bu hissimi doğrular nitelikte. Önde lise üniformalarını atmış, saçlarını uzatmış bir Cihan Güçlü yüzünde belli belirsiz bir tebessümle bakıyor ve o bakışlar şarkıların duygusunu anlatıyor, bir hasretli bakış var. Arkada insanlar gelip geçerken, o tek başına kalmış, insanlar onun neler hissettiğini bilmeden yanından geçip gidiyor ve o da sesini duyurmaya çalışıyor. Albümün adına da çok uygun bir kapak bu: “Kim Anlıyor Ki?” Cevabı yalnızlığında görüyoruz. (Bir eleştirim, Kim Anlıyor Ki’den sonra soru işareti gelmeliydi ve acaba yazı fontu farklı mı olsaydı düşüncesi). Arka kapakta ise gene elinde gitarıyla düşüncelere dalmış gitmiş bir Cihan Güçlü görüyoruz. Gene yalnız, dalmış ve derdini müzikle anlatıyor.

Albümde hikaye ayrılığın birkaç gün sonrasından başlıyor ve Cihan Güçlü’nün anlattığı hikayelerde adam ilk şarkı Bihaber’de “Günlerdir yok ki bir haber, sordum hep söylemediler” diyerek sevgiliden haber alamamanın endişesini duyuyor. Sonra “sarhoş olup yanıp duruyor” ve bu defa gerçekten bittiğini ilk kez anlıyor: “Galiba son bu sefer”. Gene de sevgilinin ona unut diyenleri umursamamasını söylüyor ve ben beklerim yeter ki sen iki satır yaz, diyerek bir haber almayı bekliyor. (“Bir mektup çok mu zor bana” demesi albümün retro havasını doğrular nitelikte zira mail çağında hala mektup yazan bir sevgili bulursanız bence kaçırmayın! ) Buna karşın hala içinde bir umut var, sevgiliye “ben de sana yaz diyorsam, bir sebebi vardır” demesi bu umudu koruduğunun göstergesi. Yüz yüze gelemeseler bile, sevgilinin ona bir şekilde haber göndereceğini ve kaderin onları yeniden buluşturacağına inanıyor (“koy bir şişeye at be denize, inanıyorum ben kadere”).  “Koy bir kasaya, sakla onu da sabır taşları bedava”, diyerek de, sabırla beklemekten vazgeçmeyeceğini dile getiriyor ve sevgiliye kapıları açık bırakıyor: “geriye dönsen yine senin olurum, önüme bakmam ki seni unuturum, seni severken nasıl geri dururum, sonumu bekler kururum”. Hayatıma devam edersem senden uzaklaşmaktan korkuyorum ve bunu istemiyorum; seni böyle severken de hiçbir şey yapmadan elim kolum bağlı bekleyemem, beklersem ancak sonumu beklerim, yani seni beklemekten vazgeçmem, diyerek son sözünü söylüyor adam. 1. şarkının hikayesi Umuttur.

2. şarkı Canım Sevgilim’de adam eski günleri hatırlıyor ve kendisiyle yüzleşiyor. Bu şarkıda ve daha birçok şarkıda dikkat ettiğim bir şey var, o da “zaman her şeyin ilacıdır” sözünün aksine, şarkıdaki adamın “zamanın hiçbir şeye ilaç olduğu yok, acı olduğu yerde duruyor” düşüncesi. Zira bu şarkıda, “zaman neyi düzeltmiş ki, koyuyor hep üstüne” diyerek, zamanla özlemin ve ayrılık acısının güçlendiğini söylüyor. Adam kendi kendine kaldığında eski güzel günleri aklına geliyor, sevgiliyle birlikteyken nasıl daha iyi ve olumlu bir adama dönüştüğünü, zamanın hep güzel geçtiğini hatırlıyor. Sevgiliye şarkılar yazıyor içini anlatabilmek için ve bu ayrılığın nedenlerini bulmaya çalışıyor: “Ah benim canım sevgilim, ben sana neler söyledim”. Sonra sitemlerini sunuyor: “Kalbinde yok mu hiç yerim, ah seni nasıl özledim”. Ben senin kalbini kazanmak için bu kadar uğraşırken (Şarkılar yazdım duy diye, günler eskittim yıl diye), sen beni nasıl unutursun? diyerek sitem ediyor. 2. şarkının hikayesi Eskiyi Hatırlama ve Sitem.

3. şarkı Ayırmıştı Hayat’ta, adam hep peşinden koştuğu sevgilinin ona “unut” diyenleri dinleyip unutmasıyla yaşadığı kırgınlığı anlatıyor ve ayrılığın üstesinden gelme sürecine giriyor. Yüz yüze geliyorlar gene, bu defa sevgilinin gözündeki o sıcaklık gitmiş, sevgilinin ifadesi donuk, soğuk. Adamsa elinden geleni yaptığı için içi rahat. Çünkü çok koşmuş ve çok uğraşmış, umudunu korumaya çalışmış ama sevgili nuh demiş peygamber dememiş. O da tamam diyor artık, benden bu kadar. O sıcak günleri düşünürken sevgilinin artık içinin sızlamadığını biliyor ama arada gözlerinin dalarak neyi kaybettiklerinin farkında olmasını istiyor. Bir zaman ortak hayaller kurdukları, kalpleri beraber atan aşıklar artık iki yana savrulmuş, o yaşanacak güzel günler ukde olarak kalmış, kurdukları hayaller paramparça olmuş. “Ayırmıştı hayat yerime koyuyor mu, söyle sevdiklerin seni de üzüyor mu, bir zamanlar beraber atmıştı bu kalpler, için sızlamasa da gözün dalıyor mu” diyerek çuvaldızı sevgiliye batırıyor. 3. şarkının hikayesi Gücenme. Şahsen albümdeki kliplenmesini istediğim favori şarkılarımdan biri.

4. şarkı Korkuyorum’da, adamın ne kadar dik durmaya çalışırsa çalışsın, ne kadar ayrılıktan sonra “o unuttu ben de unuturum” derse desin, aslında durumun öyle olmadığını, hiçbir şeyi unutmadığını; bununla beraber, ilk şarkıda umutla “sen gel, ben seni hep kabul ederim” derken artık “geri dönemem, deli değilim artık” diyerek bu ilişkiden istifa ettiğini görüyoruz. Velakin “Daha güzel günler gelecek mi, kurşun gibi ayrılık beni yenecek mi, zaman geçecek beni iyi edecek mi, yangın yeri yüreğim huzura erecek mi?” şüphelerine düştüğü noktada, adamın da bu ilişkiye güle güle deme sürecine girdiğini görüyoruz. Artık bu onu çok üzse de hayatına devam etmesi gerektiğini biliyor. Bir yandan bu ilişkiden kopmayı isterken, bir yandan bırakma diyor içi, bir yanı ayrılığa karşı koyuyor, bir yanı istiyor, kafası karışıyor bilhassa gecelerde kendiyle ve düşünceleriyle baş başa kaldığı zamanlarda. Yani 4. şarkının hikayesi Karışık Ruh Hali.

5. şarkı Hep Bi Bahane’de adamın bu ayrılıktan sevgiliyi sorumlu tuttuğunu görüyoruz. Biraz sarsıp kendine getirmek istiyor. Sevgili hep bahanelerle, gururla yaklaşıp aşka bir şans vermemiştir, düşüncesizdir, adam da sorar: “delilenmeyi, kafayı değişmeyi, kalan aklımı bana geri vermeyi, düşünür müsün acele mi etmeli mesela” Sevgiliden artık gururu, bahaneleri bir kenara bırakmasını söylüyor. İçten içe onun da kendisini sevdiğinden emin, bu sözleri duyarak kendi kendine sormasını, bu gerçeği kabul etmesini, içinde bir yerlerde sevgisi varsa da bir daha onu bırakmamasını teşvike çalışıyor. Aceleyle verilmiş bir karar gibi gördüğü ayrılığı isterse bitirebileceğini söylüyor. Ama sevgilinin hep bir bahanesi vardır. 5. şarkının hikayesi Sorumlu Tutma.

6. Şarkı Yalandır Güldüğüm, bu ayrılığın ardından kendini şiirlerle şarkılarla avutan, “onu unuttum” diyen, etrafına gülücükler saçan, ama bir yerde sevdiğinin montundan giyen, kokusundan süren, onun gibi gülen birini gördüğünde birden dünyası alt üst olan, allak bullak olan, yıkılan bir adam görüyoruz. Adam bu gamsız görünümün yalan olduğunu, bu unutmuş görüntünün yalnızca görüntüden ibaret olduğunu, aslında gideni unutamadığını ve deliler gibi özlediğini kendine ve şarkıyı dinleyenlere itiraf ediyor. Sevgiliye dair en ufak bir detay gördüğünde bütün özlemler, anılar, aklına doluşuyor ve büründüğü sahte gülüşler ve görüntüler o çaresiz özlem ve kahır duygusuna bulanıyor. O girişte bahsettiğim, “zamanın hiçbir şeye çare olmadığı” düşüncesi burada da kendini gösteriyor. Adam sabırla bekliyor ama zaman bile bu ayrılıktan yoruluyor, bir of çekiyor. (Ki bence şarkının en can alıcı satırı da burası). 6. şarkının hikayesi Kendini Aldatma. Benim de albüm favorilerimden olan bu şarkı albümün ikinci klibi olacak.

7. Şarkı Biz İkimiz, Cihan Güçlü’nün ilk albümü Ama’da hareketli ve biraz daha farklı sözleriyle yer almıştı. Cihan Güçlü’nün dediğine göre bu albümdeki versiyonu ilk versiyonu. Daha orta tempo hale getirilmiş şarkıda, bir sorgulama görüyoruz, “biz birbirimizi bu kadar severken, neden ayrıyız, neden ayrı aşklar peşindeyiz?” sorusunun peşinden gidiyor adam ve aslında ikisinin de birbirlerinden kopamayacağını ve bütün bu ayrı aşkların peşinden koşmaların, ayrı evlerde yaşamaların, iki yabancı gibi davranmaların sahte olduğunu, içten içe birbirlerine ait olduklarını ikisinin de bildiğini, tam ilişkide her şey yerine oturmuşken, sevgilinin aniden vakitsizce çekip gitmesiyle her şeyin yarım kaldığını ve adamın tam da birine bağlanmaya hazır hissettiği anda terk edilmeyle afalladığını anlatıyor: Sen dur dedin, benim daha henüz çok erkendi, Değişiyor, özlüyor, sana bağlanıyordum, Neden gittin bu kadar kolay mıydık senin için, Hayatımdaki en güzel şeydin, sen de bittin. 7. şarkının hikayesi Sorgulama. Favorilerimin favorisi, ağlatangillerden. Hele o değişiyor, özlüyor, sana bağlanıyordum derken, sesi titriyor ya, o hayal kırıklığı duygusunu bin oktav sesi olan şarkıcı veremez.

8. şarkı Gitme, adından da anlaşılacağı üzere, sevgiliye “gitme” çağrısı, çünkü bu karar sonra ikisini de yıkacak, çünkü isteseler bu çukurdan beraberce çıkabileceklerdir. Çözülemeyecek sorun yoktur. Adam sevgiliyi gitmemeye ikna etmeye çalışıyor ve her yolu deniyor. Önceki şarkıyla tutarlı şekilde, “seviyorum seni, bilirim sen de beni” derken, aralarındaki sevginin bitmediğini, birbirlerine ait olduklarını ikisinin de bildiğini, ellerini ancak birbirlerinin ellerinin ısıtacağını, daha acıları yeniyken geriye dönme imkanının hala olduğunu söylüyor. 8. şarkının hikayesi Aşktan Önce Son Çıkış.

9. şarkı Gelen Gideni Aratır, bir Sezen Aksu-Hurşit Yenigün şarkısı ve aslına bakarsanız, bu kadar güçlü şarkı arasında -temposuna rağmen- olmasa da olurmuş. Sezen Aksu’nun 1978 yılı çıkışlı Serçe albümünde yer alan bu parça, Alper Atakan ve Yiğit Denizci düzenlemesiyle disko funk bir havaya bürünmüş. Oturup sorunları konuşarak halletmekten bahseden şarkıda adam, ayrılmamak için açıkça konuşmayı teklif ediyor. Gurur, naz yapıp her şeyi kestirip atmak kolay ama biliyor ki gelen gideni aratacak ve sevgili ondan sonra yerine gelecek herkeste onun sıcaklığını arayacak, keza adam için de aynısı söz konusu. Bu yüzden son bir kez daha deneme, her şeyi doğru dürüst söyleme taraftarı, çünkü ayrılmak kolaya kaçış, sorunları konuşmadan kestirip atmaktır sadece. Halbuki konuşmak, önceki şarkıda bahsedilen “bu çukurdan beraber çıkmanın yoludur” aslında. Bu şarkının hikayesi Diyalog. Albüm bütünlüğü içinde hikayeye uyuyor, ama Cihan Güçlü’nün şarkıları o kadar güçlü ki, ayrı bir yerde duruyor bu şarkı diğer şarkılardan.

10. şarkı Oluyor Böyle’de, artık konuşmanın da ayrılığa çözüm olmadığı noktada, durumu kabulleniş var. Olmadı bu hayatta, oluyor böyle diyerek, denedik ve n’apalım olmadı diyor sevgiliye ve azat ediyor sevgiliyi. Tabi ki çok üzüleceğini, belki bin pişman olacağını biliyor ama çok denediği ve olmadığı için kasmanın anlamı olmadığının da farkında. Giden sevgili hep adam için özel kalacak (Bakma uzakta bu kalbin efendisisin) ama bir daha bir birliktelik yaşanmayacak, çünkü ikisi iki ayrı ruh, ikisi de ne yardan ne serden geçebiliyor ve bütün bu inatlaşmalar kaçınılmaz sonu getiriyor. Çünkü bu ilişkideki çıkmaz ikisine de zarar vermeye başlıyor (Kuru dala tutunulmaz, düşeriz böyleArtık bize sabah olmaz, biteriz böyle) Sevgiliye son kez bizi unutma diyerek elveda öpücüğü konduruyor. 10. şarkının hikayesi Pes Etme, Kabullenme.

11. şarkı, Cihan Güçlü’nün kadim dostu Mehmet Erdem’le düet yaptıkları Kayıp Şehir. Bu şarkı albümün bütünlüğü içinde özel şarkılardan. Zira artık elveda denmiş bir aşkın ardından, bir dostla efkar masasında, dertleri masaya dökme havasında bir şarkı. Cihan Güçlü, Mehmet Erdem’le dertleşiyor, belki bir kadeh rakı içiyor ve içini döküyor: “Böyle bir aşk benden geçti, kimleri seçti” İkisi şarkıda hayattan, insanlardan, ruh hallerinden, ayrılıktan, aşktan konuşuyorlar ve Mehmet Erdem Cihan Güçlü’yü teselli eden, dertlerini dinleyen dost olarak tavsiyelerde, telkinlerde bulunuyor. Albüm kapağını tanıtırken yazdığım insanlar arasında yalnız olma duygusunu bu şarkıda “Ne kadar çok insan var o kadar yalnız” satırlarında görüyoruz. Ayrılığın ardından sevgilinin hayali, sesi gitgide uzaklaşıyor ve adam bu şehirde bir yalnız oluyor. İlk şarkıda “önüme bakmam ki seni unuturum” satırındaki unutma gerçekleşiyor, adam kabullenmiş ama bir yandan tuhaf hissediyor, güzel bir rüyadan uyanıp hiçliğin ortasına düşmüş gibi, sudan çıkmış balık gibi hissediyor, bu şehir gözüne yalan olmuş, duman olmuş, kayıp olmuş gibi geliyor. Eski hallerini hatırlamaya ve o günlere uzanmaya çalışıyor ve o sevgilinin hayalinin artık ondan ne kadar uzak olduğunu fark edince hayret ediyor. 11. şarkının hikayesi Unutma, Dost Avutması, Rakı Masası.

12. şarkı albüme adını veren ve tüm bu hikayeleri özetleyen Kim Anlıyor Ki?.  Adam gene kendine yalnızlığına ve iç dünyasına dönüyor, yaşamı, yaşadıklarını, ilişkileri düşünüyor, içinden çıkamadığı noktada Kim Anlıyor Ki diyerek sıyrılıyor. Ona göre yaşanan her şey bir bilinmeze bağlı ve dünyanın denizindeki bizlerin anlayacağından çok öte. Adam bütün olanlar karşısında sessiz kalsa da, hatta “yalandan gülse de” gözlerinden süzülen yaşlarla ifade ediyor içten içe kahroluşunu, ama yapabileceği bir şey yok, hayat bu, oluyor böyle ve biz dünyanın denizindeki insanlar ancak nedenleri sorguladığımızla kalıyoruz, kimse anlamıyor neden böyle olduğunu. Bu şarkıyla albüm bizi düşüncelerimizle başbaşa bırakıp kendi hayatlarımızı düşündürüyor ve puzzle’ın son parçasını tamamlıyor. Her ayrılıktan sonra olgunlaşıyor adam daha fazla. 12. şarkının hikayesi gene Olgunlaşma.

Cihan Güçlü bu şarkıları söylerken sesi ve sesinin vibrasyonu da sizi hikayelere çekiyor. Öyle ki Korkuyorum’daki hafif çatallanan sesi size Cihan Güçlü yanıbaşınızdaymış da size derdini anlatıyormuş gibi hissettiriyor. İlk albümü Ama’nın çizgisindeki bu yeni albümünde gene güçlü sözler, güzel müzik yürüyüşleri, hikaye anlatan şarkılarla bana mestlerden mest beğendirdi. Cihan Güçlü duygusunu Yaşar’ın ilk zamanlarındaki coşkun haline benzetiyorum. Bu şarkılarda günlük yaşamdan öğeleri ve söyleyişleri de barındırması ve size “aaa ben bunu yaşamıştım” duygusunu veren hikayeleriyle içine alıyor, şarkılardaki kişi siz oluyorsunuz ve bunları birilerine söylediğiniz zamanlara gidiyorsunuz. “Ayrılsak da Beraberiz”ci duygu diyorum ben Cihan Güçlü’nün duygularına.

Albüm favorilerim: Bihaber, Ayırmıştı Hayat, Biz İkimiz, Yalandır Güldüğüm, Korkuyorum.

15 Aralık’ta albümün ilk konseri Jolly Joker’de yapıldı. Gerçekten bir konserde 10 konser izlemiş gibi olduğum bir konserdi. Albüm şarkıları dışında kah fransız şansonlarına daldık, kah gökyüzünde yalnız gezen yıldızlarla gezdik, kah tanrı istemezse yaprağın düşmeyeceğini çığırdık, kah ajda, mfö, kenan şarkılarıyla pop sularında gezdik, pop, arabesk, tsm, fransız hepsi harmanlandı, sürpriz konuklarla müthiş bir Cihan Güçlü gecesi yaşadık. Şimdi yeni konserler için gözlerim etkinlik haberlerinde. Bu beş senelik bekleme sonrasında böyle bir albümle yeniden arşivime girdiği için teşekkürlerimle. Bilhassa akustik müzik özleyenlere şifa gibi gelecek bu albüm…