...30 YAŞ YAZISI…
Şu ana kadar yaşamış olduğum
şeyleri, yaşayamadıklarımı, yaşayacaklarımı, kurduğum ilişkileri, mutlu ettiğim
kalpleri, kırdığım kalpleri, onarmaya çalıştığım kalpleri, vazgeçtiğim şeyleri,
yeni baştan yaptığım işleri, yapmak istediğim şeyleri, yapmaya çalışıp
yapamadığım şeyleri, yapamadıkça beni hırslandıran ya da cesaret eden ya da
teşvik eden şeyleri/kişileri, beni mutlu edenleri, mutsuz edenleri, hayal
kırıklıklarını, tüm sevinçleri, biriktirdiğim dostları, dost sanıp aslında
kardeşim olduğunu anladıklarımı, kardeşim sanıp aslında hiç olmadıklarını
gördüklerimi, hayatıma girmiş ve girecek olanları, çıkmış ve çıkacak olanları,
hayatımdan çıkmasını hiç istemediğim halde çoktan gitmiş olanları, attığım onca
kahkahayı, -çok şükür çok az olan- akıttığım göz yaşlarını, heyecanlarımı,
kayıplarımı, kazançlarımı, hayatın bana verdiklerini, benden aldıklarını,
çocukluğumu, oyuncak ayımı, hayatımın dönüm noktası olan anları, çıktığım ve
çıkacağım seyahatleri, aldığım ve alacağım albümleri, gittiğim ve gideceğim
konserleri, okunacak kitapları, dinlenecek şarkıları, verilen ama tutmadığım
tavsiyeleri, bir şeye çok özenip de yüzüme gözüme bulaştırdığım kendime deli
öfkelendiğim zamanları, kendimi bayıldığım zamanları, kendimi iyi hissettiğim
yerleri, zamanları, kişileri, yolda tesadüfen karşılaşınca veya bir bakışıyla
günümü kurtaran kişileri, ne çok sevdiğimi, ne çok sevildiğimi, umutsuzluğa
düştüğüm anları, kalabalıklar içinde yalnız hissettiğim anları (o kadar
çoklardı ki), yeniden yüzeye çıktığım anları, başarılarımı, başarısızlıklarımı,
öğrendiklerimi ve daha öğrenecek bir sürü şeyim olduğunu, heveslerimi,
meraklarımı, ilgilerimi, ilgilerimin başıma getirdiklerini, içine düştüğüm
tuhaf, komik, eğlenceli, anlat anlat bitmez olayları, beslediğim –ve ne yazık
ki öldürdüğüm- civcivleri (affedin beni, çocuktum daha) ve dahi diğer
hayvanları, taşındığım şehirleri, değiştirdiğim evleri, değiştirdiğim yaşamları,
her bir değişikliğin bana kattıklarını düşünüyorum da...
Ben bütün bu düşünmeler
sonucunda anladım ki Allah’ın şanslı kullarındanım. Ne güzel sevgiler, dostlar
ve yaşanmışlıklar biriktirmişim. Hayat benim karşıma hep arzuladıklarımı,
istediklerimi, çıkarmış, ya da bana kendimi bilme, haddimden fazlasını istememe ve elimdekiyle
yetinme mutluluğunu yaşamayı nasip etmiş, çünkü baktığımda çok büyük
hayalkırıklığı yaşadım diyebileceğim çok şey yok. Yanılgılarım elbet olmuştur
ancak her zaman şuna inanırım: hiçbir şey nedensiz değildir ve hiçbir şey daha
kötüsü için olmaz. Olan her şey daha iyi bir şeyin sebebidir, o an için kötü
gelse bile.
Şu an 30 yaşımdayım, hala
içi içine sığmayan, deli halimle bu satırları yazıyorum ama bi yandan 3'lü
yaşlara girmenin getirdiği bir garip duygu da içimi sarıyor. Hayatın önemli bir
dönemecinde gibi görüyorum. Bir işim, dostlarım, ailem, çok sevdiğim bir hobim,
o hobimin peşinde geçen günlerim, o hobim sayesinde tanıştığım sevdiğim
müzisyenler, bütün bunları yapacak sağlığım ve olanaklarımla ben mutlu bir
insanım diyebiliyorum. Ben çok büyük hırsları olan biri değilim, amacım dünya
üzerinde bulunduğum –dünya yaşına göre- kısacık zaman diliminde verimli ve
mutlu bir hayat yaşayabilmek, bunu herkesle paylaşmak. Güzel vakitler geçirip,
kendimi iyi hissettiğim ve iyi hissettirdiğimi düşündüğüm kişilerle birlikte
olmak, her türlü olumsuzluktan kaçarak, kaçamasam da iyi bir tarafını görmeye
çalışarak... Hiçbir zaman hiçbir şeye karşı içimdeki heyecanı kaybetmedim.
Tuttuğum yol hep heyecanlarımın beni yönlendirdiği yoldu ve ne mutlu bana ki,
yolda lastik çok fazla patlamadı. Patlayan lastikler de oldu elbet, onlar da
benim neyi yapıp neyi yapamayacağımı görmem için gerekliydi, bu yüzden başarısızlıklarımı
da baş tacı ettim.
Allah’tan daha başka ne
isteyebilirim ki, hepinize -yazının burasına kadar geldiyseniz- doğrudan veya
dolaylı olarak beni ben yaptığınız için çok teşekkür ederim.
Yazıyı bitirirken, 30 yıl 8
dakikadır yeryüzünde olmuş bulunuyorum. Bundan sonrası ne getirir bilinmez ama,
şimdiye kadar gelenler bile bir ömre bedel…
Turgut Uyar'ın şu satırları beni benden iyi anlatıyor, bu yüzden bu yazıyı bu şiir ve enfes Sezen yorumuyla bitirmek istedim:
sizin alınız al inandım
morunuz mor inandım
tanrınız büyük amenna
şiiriniz adamakıllı şiir
dumanı da caba
ama sizin adınız ne
benim dengemi bozmayınız
bütün ağaçlarla uyuşmuşum
kalabalık ha olmuş ha
olmamış
sokakta yitirmiş cebimde
bulmuşum
ama sokaklar şöyleymiş
ağaçlar böyleymiş
ama sizin adınız ne
benim dengemi bozmayınız
aşkım da değişebilir
gerçeklerim de
pırıl pırıl dalgalı bir
denize karşı
yan gelmişim diz boyu sulara
hepinize iyi niyetle
gülümsüyorum
hiç birinizle dövüşemem
siz ne derseniz deyiniz
benim bir gizli bildiğim var
sizin alınız al inandım
morunuz mor inandım
ben tam kendime göre
ben tam dünyaya göre
ama sizin adınız ne
benim dengemi bozmayınız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder