Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

8 Mayıs 2013 Çarşamba

ALDIM, DİNLEDİM, YAZDIM – ONUR AKIN - 25. YIL "ONURLU YILLAR"


"ONURLU YILLAR"

Biz müzik açısından bereketli topraklarda yaşıyoruz, hep söylerim. Tarihin her döneminde her çeşit olayın, acının, sevincin, aşkın, ayrılığın dibine kadar yaşandığı bir ülke burası. Bu nedenle bu topraklar bol sanatçı üreten topraklardır. Sanatçı benim gözümde, bizim gördüğümüz -ya da göremediğimiz- her şeyin en ince ayrıntısını yakalayarak kendi akıl süzgecinden geçirerek kendi çalgısıyla, sözüyle, müziğiyle ya da aletleriyle bize sunan ve bizim için görünür kılan bir yaratıcıdır. Sanatçı bizim baktığımız gibi görmez bir çiçeği, daha derinini görür. Çağrışımlar yaratır ve bizi bize bizim öyle olduğuna dikkat etmediğimiz şekilde anlatır. Biz şanslı kuşağız, bu tür çeşitliliklerle dolu bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu yazının konusu, o sanatçılardan biri, Onur Akın. İlk kez Grup Baran’ın solisti olarak Yediveren grubuyla müzik dünyasına girdiğinde yıl 1988’di. Bekle Bizi İstanbul adlı Vedat Türkali şiirine öyle bir müzik yapmıştı ki, bugün Onur Akın denilince akla ilk gelen şarkılardan biri olmasının yanı sıra, şiirin besteyle uyumunun enfes bir bileşimi olarak müzik tarihindeki yerini aldı o şarkı.
İlk albümün kapağı
 Onur Akın, 25 yıl boyunca müziğini, tarzını hiç bozmadan bu coğrafyanın acılarını, sevinçlerini, aşklarını, özlemlerini besteleriyle anlattı. Ülkemizin en değerli şairlerinin şiirlerine besteleriyle hayat verdi, sanatın edebiyat kısmını usta bir incelikle müzikle birleştirdi. Bu yüzden şarkılarının büyük bölümü uzun uzun ve hikaye doludur ve her bir bestesi adeta o şiir için yazılmış fon müziği gibidir. Onur Akın’ı halkın yararına olan etkinliklerde elinde sazıyla görebilirsiniz. Ben İstanbul Üniversitesi’nde öğrenciyken Bahar şenliklerine gelmişti. İlk kez orda canlı izleyebilmiş, bir de fotoğraf çektirmiştim. Kısacası o her devrin ve her yaşın sanatçısı olmuştur.

2001 yılından bir kare, üniversite şenliklerinden.
Şimdi ise elimizde bu 25 yılın bir özeti duruyor. Onur Akın’ın itinayla seçilmiş eserleri arasından 16'sı her biri alanının en iyileri olan sanatçılar tarafından yorumlandı. (Şahsen bu albüm haberi yayılır yayılmaz, çok ilgilendim, zira genelde bu tür saygı albümleri için sanatçının -Allah korusun- bu hayattan göçmesi gerekiyor ya) Nihayet albüm geçen hafta çıktı ben ilk iş çıkar çıkmaz koşup aldım. Edip Akbayram, Müslüm Gürses, Işın Karaca, Yavuz Bingöl, Suavi, Yaşar, Hayko Cepkin, Öykü Gürman ve Rutkay Aziz, Haluk Levent, Kbat, Seksendört, Yonca Lodi, Yetkin Dikinciler,  Seyfi Yerlikaya, Kubat, Ahmet Koç'un solo olarak, Türk Halk Müziği ve Özgün müziğin önde gelen isimlerinin koro olarak, Zülfü Livaneli'nin, Can Dündar'ın, Sunay Akın'ın ve Nebil Özgentürk'ün kitapçıkta anılarıyla yer aldığı bu albüm tam bir saygı albümü olmuş. Çok özenilmiş, kartonetin beyaz renkte olması “Onurlu Yıllar” temasıyla çok örtüşmüş. Ayrıca Yetkin Dikinciler ve Rutkay Aziz gibi usta oyuncuların şiir seslendirmeleri ve albümün sürprizi Vedat Türkali’nin sesinden Bekle Bizi İstanbul şiir kaydının yer almasıyla nerden bakarsanız bakın sanatın çeşitli dallarının bir harmanı gibi bir albüm. Komple bir sanat albümü.

Albümdeki yorumları değerlendirmeden önce, albümün genel bilgilerinden de bahsetmeli. Seyhan Müzik yapımcılığında çıkan albümde düzenlemelerde –sanatçının kendi düzenlemesi değilse- Mehmethan Dişbudak adını görüyoruz. Diğer düzenlemelerde Tansel Doğanay, Murat Yeter, Ahmet Koç, Seksendört, Mert Artun ve Selim Çaldıran'a emanet edilmiş. Ancak düzenlemeler farklı ellerden çıksa da albümün bütünlüğü bozulmamış.


Albüm büyük ses Edip Akbayram'ın, Yılmaz Odabaşı’na ait Bana Bir Gül Ver yorumuyla açılıyor, ki en beğendiğim yorumlardan biri albümdeki. Ritmi bende "Yeni Türkü" şarkıları çağrışımı yaptı, keyif aldım. Tabi ki Akbayram’ın coşkun, gümbür gümbür sesi de o coşkuyu sonuna kadar yaşatıyor. Bu keyifli parçayla açılış yapılması albümü daha ilk şarkıdan yükseltiyor. 



Lakin sonrasında öldürücü darbe geliyor. Aramızdan kısa süre önce ayrılan müziğin dev isimlerinden Müslüm Gürses’in son kaydı olan, en sevdiğim Onur Akın şarkılarından Ahmetcan Akyol şiiri Asi ve Mavi çalmaya başlıyor. Gürses şarkıyı öyle bir seslendirmiş ki, her dinlediğimde içim titriyor. Sesi dargın bir çocuk kırılganlığında usul usul akarken, şarkının anlattığı o umutsuzluğu iliklerinize kadar yaşıyor, “Oysa ben senden neler neler isterdim, senli sevdalarda doğmak isterdim” derkenki hayal kırıklığını, “Ama gel gör ki kötüyüm bugün” derken gerçekten kötü olduğunu içinizde hissediyorsunuz. Çok etkilendim hem yorumdan hem de bu şarkının Müslüm Gürses’in stüdyoda söylediği son şarkı olmasından. 



Daha Asi ve Mavi’nin etkisi geçmemişken, Aydın Öztürk’ün şiiri Geceyi Sana Yazdım, Işın Karaca’nın sesinden yayılıyor. Çok bağıran Işın Karaca gitmiş, yerine sesinin rengini çok hoş bir tonda anlayabildiğimiz Işın Karaca gelmiş. Yorumunu beğendim, ama bağırmadan da şarkı söyleyebildiğini göstermesini daha çok sevdim. Albümde yer alacağını öğrendiğimde en çok bu konuyu merak ediyordum, nasıl söyleyecek diye. Neyse beni yanılttı. 











Sıradaki şarkıyı –bir gram abartı varsa nolayım- hep duymak istediğim kişiden duyunca, bendeki müzik kulağına şapka çıkardım sevgili müzikdaşım. Nazım Hikmet-İlhan Berk şiirlerinin karmasıyla bestelenmiş Seviyorum Seni şarkısı yıllardır bu şarkıyı Onur Akın söylemese ancak o söylerdi dediğim Yavuz Bingöl yorumuyla yer almış albümde. Almış da, artık beklentiyi mi yüksek tuttum ya da Onur Akın vurgularına çok alışan kulaklarım mı yadırgadı, nedendir bilinmez, kafamdaki etkiyi maalesef bu yorumda bulamadım. Yavuz Bingöl’ün sesi, şarkıları, sanatçı duruşunu hep takdirle takip ederim ama bu şarkıda son heceleri uzata uzata söylemesi, şarkıyı biraz baygın hale getirmiş sanki. Başlıyor, bitiyor ama bir şey eksik işte, bu şarkıyı Onur Akın’dan dinlemeye devam. 

Sonraki ses bir büyük ses… Suavi… Gene Yılmaz Odabaşı’na ait Bozgun şiirinin bestesinde şarkıya “Biz bu kentlere sığdık da, bu kentler bize sığmadı usta…” diye gümbür gümbür bir girişi var, etkilenmemek mümkün değil. Bu şarkı Suavi olmuş, Suavi de bu kentin dertli sakini adeta. 

Sonrasında bu albümdeki en çok merak ettiğim ve bu albümden de haberim olmasını sağlayan Yaşar'ın sesinden Ahmetcan Akyol şiirinden bestelenen Firari şarkısı geliyor. Albümün çıkış şarkısı da olan bu şarkı daha girişindeki ilk gitar solosundan ben buradayım diyor. Yaşar gene sesinin her rengini ayrı bir duyguyla konuşturuyor. Bu şarkı Yaşar'ın kendi seçimimiymiş ve şarkıyı seslendirirken bu şarkıyı severek seslendirdiğini anlıyorsunuz. Bu şarkı Yaşar’ın seslendirdiği şarkılar içinde Divane kelimesi geçen üçüncü şarkı. Yaşar bu tür saygı albümlerinin en aranan sanatçısı olmakla birlikte, gerçekten eline aldığı şarkıyı kendi seçmişse harikalar yaratıyor. Burada Tansel Doğanay’ın düzenlemesine ise şapka çıkarmak lazım, Çünkü şarkı orijinalinden öyle farklı bir ormata bürünmüş ki, Yaşar’ın yeni şarkısı olarak lanse edilse (Ebruli’de olduğu gibi) insanlar Onur Akın’ın olduğunu bilmese Yaşar şarkısı olduğuna inanabilir kolayca. Albümün en başarılılarından olup, çıkış şarkısı olarak da çok doğru bir seçim. Klibi ise şarkının duygusu için “pek yeterli” bulmadım (diyeyim).


Albümün ters köşeye yatıran yönlerinden biri Hayko Cepkin oldu benim için. Hayko zaman zaman musikiye varan nağmeler kullansa da Heavy Metal, Hard Rock türünde şarkılar yapan bir sanatçıyı bu albüme dahil etmek çok cesurca bir hamle. Gene Yılmaz Odabaşı’nın şiirinden bestelenen Ey Hayat, Cepkin'le hayat buluyor bu sefer. Dediğim gibi Hayko’nun olması, Onur Akın müziğini, daha önce hiç ulaşamayacağı kitlelere ulaştıracak belki ancak ilk başta çok fazla kafamda oturtamadım bu yorumu. Acaba şarkı mı yanlış acaba diye de düşündüm. Çünkü şarkı geçişleri filan bir türlü düzene oturmadı bende, Birden çığlıklar birden durulma, sanki orijinal motifin sadece hard rock gitarlarla dandandan diye bir ton yükseltilmesi gibi geldi. Zamanla dinledikçe alışacağım sanırım, o zamana kadar Onur Akın'dan tercih ediyorum. 

İşte albümde bir diğer etkili parçaya geldi sıra. İlk çıktığından bu yana bu tür müziklerden çok da uzak bir türde olmayan Öykü Gürman ile usta tiyatrocu Rutkay Aziz’in Aydın Öztürk’e ait Ne Olur Bir Sabah şiirinin bestesindeki enfes buluşması olmuş bu şiirli-şarkı. Şarkıyı dinlerken kafamda meyhane ortamında bir klip bile canlandı. Öykü eski zaman meyhanelerinden bir şarkıcı gibi şarkısını söylüyor, üzerinde kırmızı bir elbise var, Rutkay bir masada dört kişi ile oturmuş, derdini anlatıyor, rakılar geliyor rakılar gidiyor (tabi klipte buraları buzlanır muhakkak, ya da ayran içerler mesela :) ) Rutkay şiirini okurken, fonda Öykü'yü hayal meyal görürüz, zaman zaman Rutkay'ın masasına gelir bir kadeh raı tokuşturur, özellikle "Düriye'min güğümleri kalaylı, bu gece çekilmiyor be abbbla, değiştir şu bantı" derken. (Ayy şarkı yorumlıycam derken aklımdaki senaryoyu yazdım iyi mi? :) ) Öykü şarkının duygusunu gerçekten çok iyi veriyor, sanki o da yaşamış gibi. 

Haluk Levent, Ahmed Arif’e ait 33 Kurşun’la yer alıyor. Şahsen 90’lı yıllarda Haluk Levent’in Haluk Levent olduğu zamanlardaki hallerini anımsadım bu yorumda ve o yorumu bulduğuma sevindim. Bu şarkı aklıma şiir bestelemenin zorluğunu getirdi. Özellikle serbest ölçüde şiirleri akılda kalıcı melodilerle bestelemek zor olsa gerek. Bir yandan ölçüye uygun melodi yazmak, bir yandan akılda kalıcı nakarat olması vs. Çünkü müzik dinleyicisi kolay ezberleyemediği şarkıyı benimseyemez her zaman. Onur Akın bu anlamda çok büyük iş başarıyor aslında. Yani şiirleri bir düzen içinde bestelerken, aslında şiir de ezberletiyor bize. Bu şiirler genellikle uzun uzun şiirler ve bestelem süreci, şiirin uzunluğuna ve/veya ölçüsüne göre, hızlanıp yavaşlayarak besteye müzikal havası, bir müzikal zenginlik de katıyor. Bu beste lunaparklardaki hız treni duygusu veriyor, yavaş yavaş tırmanıyor, tırmanıyor, sonra kırılma noktasında “Kirvem hallarımı aynı böyle yaz” diyerek yokuş aşağı hızlanan bir tren gibi soluksuz bırakıyor, sonra yeniden tırmanıyor, şarkının adrenalini hiç bitmiyor aynı şarkıda anlatılan duygu gibi. 

Sonraki yorum bu türün yeni nesildeki en iyi seslerinden ve üstatlarından Kubat'tan geliyor. Ersin Ergün Keleş'in dizelerinde Onur Akın hiti Gaybana Geceler'de Kubat zaten bu türün sanatçısı olduğu için gene tüm hakimiyetiyle ve duygusuyla gaybana gecelere isyanını haykırıyor. Gaybana kelimesi Karadeniz yöresinde kullanılan bir kelimeymiş. Hain, lanet olasıca, kötü, biçimsiz, yakışıksız gibi anlamlarda kullanıyormuş. Bunu öğrenince şarkı daha bir anlamlandı. Zira şarkı gurbetin, özlemin, ayrılığın en yoğun yaşandığı gecelere bir isyan, bir sitem gibi. 





Son zamanlarda bu tür saygı albümlerinde sıkça görmeye başladığımız Seksendört, Aydın Öztürk şiirinden bestelenen sevdiğim Onur Akın şarkılarından Yağmur Yüreklim’i seslendiriyor. Gerek sözler, gerekse duygu cuk oturmuş gruba. Zira rock’ın biraz acılı, hasretli temalarını konu edinen şarkılarıyla Seksendört konseptinden çok uzak değil bu şarkı. Seksendört çok fazla bir değişikliğe gitmeden, riske girmeden, seksendörtçe yaptıkları düzenlemeyle ne bir eksik ne bir fazla bir performans gösteriyorlar. Olması gereken gibi söyleyip bitiyor şarkı, artistiğe girmeden, yorumlamalara kaçmadan, fazla da bir şey eklemeden başlıyor ve bitiyor şarkı. Belki de böyle olması en güzeli, en azından hem Seksendört’ten dinliyoruz, hem de şarkının orijinali saçma sapan müzisyen artisliklerine kurban gitmiyor. Başarılı bir yorum. 


Seksendört’ten sonra, benim için öksürse dinlerim dediğim özel seslerden biri geliyor. Yonca Lodi ona çok yakışan bir Ahmet Telli şiiri bestesinde Hala Koynumda Resmin'le albümde yer alıyor. Yonca Lodi’nin telaşsız, su gibi akıp giden sesi hep huzur vermiştir bana. Bu şarkıda, Yonca Lodi Onur Akın’la bir erkeğin açısından dinlediğimiz bir hasretin kadın tarafını yorumluyor ve iki yorumda da hasretin ne menem bir şey olduğunu anlıyorsunuz. 




Albümün Onur Akın sesiyle yer alan tek şarkısında bir Yetkin Dikinciler-Onur Akın ortaklığı karşılıyor Yılmaz Odabaşı şiiri Dağınık Gazel’de. Onur Akın’ıın gazeliyle açılan şarkı, ses rengini çok sevdiğim Yetkin Dikinciler'in yorumuyla o şiirin yaşandığı Ankara Kızılay ortamına götürüyor. Yetkin Dikinciler, takip ettiğim kadarıyla, hayata duyarlı ve olan bitene bir sözü olan sanatçıların başında geliyor. Bu açıdan okuduğu şiiri hissederek okuduğunu hissediyorsunuz. Sadece profesyonellik yok okuyuşunda, doğallığı hissettirme de var. Gazel kısmında ise Onur Akın döktürüyor, sesini eğip bükmesi, vibrasyonu, tonu ile şiire güzelce hazırlıyor. (Bu şarkıda aklım ister istemez gene bu tür gazellere sesi çok yatkın olan Eşref Vakti grubu geldi, acaba Bekir Ünlüataer nasıl söylerdi diye düşündüm kafamda, bu da benim parantezim olsun). 
























Albümün yapımcılarından olan Türk Halk Müziği sanatçılarından Seyfi Yerlikaya’nın İbrahim Karaca şiirinden bestelenen Yüreğimdesin’de türkü ustalığını konuşturmuş, zaten kendi türü olduğu için türküye çok hakim olarak seslendiriyor. Albümün son solosu Enstrümantal bir parça olan Ahım Kalacak. Ahmet Koç’un düzenlemesini yaptığı parçada saz ustalığını öyle bir konuşturuyor ki, sözsüz olan bu şarkıyı kafanızda sözler kendiliğinden oluşarak dinliyorsunuz. Albümün kapanışı, büyük bir süprizle oluyor ve usta şair ve yazar Vedat Türkali'nin sesinden İstanbul şiirini dinlerken ister istemez duygulanıyorsunuz. Sonra koronun şarkıya girmesiyle, kendi kendinize şarkıya eşlik eder halde buluyorsunuz kendinizi ve bu gibi nice besteleri için Onur Akın'a selam duruyorsunuz. Koroda pek çok usta ismin arasında özellikle bir türkü yarışmasında favorim olan ve yarışmayı birinci bitirmiş olan Nilüfer Sarıtaş'ı ve aynı yarışmada üçüncü olan Devrim Kaya’yı görmek sevindirdi beni. Katkıda bulunan sanatçıları da analım : Hilmi Yarayıcı, Efkan Şeşen, Selçuk Balcı, Deniz Toprak, Ender Balkır, Hakan Yeşilyurt, Ali Altay, Niyazi Koyuncu, Devrim Kaya, Nilüfer Sarıtaş, Kadir Demir, Nazlı Uğurtaş ve Mehmet Gümüş.
Bu albümde halk müziği ve özgün müzik sanatçılarının yorumlarının enfes olması şaşırtıcı değildi, zaten her biri bu türün önde gelen isimleri olduğu için güzel bir sonuç çıkması kaçınılmazdı, ancak bu türün dışında isimlerin, Işın Karaca’nın, Yaşar’ın, Yonca Lodi’nin, Seksendört’ün ve özellikle Hayko Cepkin’in bu albümde bulunması, bence müziğin kardeşliği ve sınır tanımazlığına mükemmel bir örnek olmuş. Bilhassa Hayko’nun bulunması o kitlenin ilgisini bayağı çekecek bence. Şarkıcıların seçtiği şarkılar, tam kendilerini anlatan şarkılar gibi. Yani hiçbirine bu şarkı olmamış, oturmamış demiyorsunuz. Bu başarılı şarkı seçimleri de sanatçıların yorumlarındaki başarıya yansımış, hepsi severek, hissederek söylemiş gibiler şarkıları. Bir de hangi şarkı olursa olsun, dinlerken hep sanki bu sanatçıların kendi albümlerini dinliyormuş gibi oluyorsunuz. Bu albümle ilgili bir eleştirim, keşke bu şarkıların yer aldığı albümlerin adlarından da bahsedilseydi, böylece bu şarkıların orijinallerini merak edenler albümleri de bulabilir ve Onur Akın müziği daha da yayılabilirdi. (Ve bu hizmeti de size bu müziksever kardeşiniz veriyor :) ) Bir de Ey Hayat albümünde yer alan Ben Yağmur Yüklü Bir Bulutum şarkısı da olsaydı keşke.

Albümdeki şarkıların alındığı albümler şunlar:

1) Bana Bir Gül Ver : Asi ve Mavi (1999)
2) Asi ve Mavi : Asi ve Mavi (1999)
3) Geceyi Sana Yazdım : Asi ve Mavi (1999)
4) Seviyorum Seni : Nereye Ey Güzel İnsanlar (1995)
5) Bozgun : Aşk Bize Küstü (1997)
6) Firari : Firari (2003)
7) Ey Hayat : Ey Hayat (2000)
8) Ne Olur Bir Sabah : Seni Aşka Yazmalı (2002)
9) 33 Kurşun : Asi ve Mavi (1999)
10) Gaybana Geceler : Nereye Ey Güzel İnsanlar (1995)
11) Yağmur Yüreklim : Asi ve Mavi (1999)
12) Hala Koynumda Resmin : Aşk Bize Küstü (1997)
13) Dağınık Gazel : Asi ve Mavi (1999)
14) Yüreğimdesin : Mor Bir Hüzün (2009)
15) Ahım Kalacak : Ey Hayat (2000)
16) Bekle Bizi İstanbul : Yediveren (1989) (Grup Baran)

Kısacası bu albüm, her arşivde bulunmalı, bizi bize anlatan melodileri her daim hatırlamak için. İnsanlar tarafından ne çok sevildiğini, saygı duyulduğunu hayattayken görmek şansına erişen nadir sanatçılardan Onur Akın… Daha nice yılların olsun üstat… Gümüş yılın kutlu olsun…

ONUR AKIN DİSKOGRAFİSİ

ÇIKIŞ YILI 1989

ÇIKIŞ YILI 1991

ÇIKIŞ YILI 1993
ÇIKIŞ YILI 1995
ÇIKIŞ YILI 1997
ÇIKIŞ YILI 1999 
ÇIKIŞ YILI 2000
ÇIKIŞ YILI 2002
ÇIKIŞ YILI 2003
ÇIKIŞ YILI 2005
ÇIKIŞ YILI 2007
ÇIKIŞ YILI 2009



Hiç yorum yok: