Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

13 Şubat 2012 Pazartesi

WHITNEY HOUSTON'IN ARDINDAN...

Tivitırdaki lanet olası ölüm tivitleri bu kez gerçek oldu ne yazık ki. Haftanın benim açımdan en üzücü haberi Whitney Houston’un ölümü oldu. M.J. ve Amy Winehouse’tan sonra üçüncü bir şok üçüncü bir yıkım benim için. Dünya dev bir sesi kaybetti, ben çocukluğumdan bir parça kaybettim, o dönemin benim için önemli olan her kaybında olduğu gibi.
 
Whitney ile ilk karşılaşmam, bu yazıyı okuyan postdaşlarımın %99.9’unun olduğunu tahmin ettiğim üzere, Bodyguard filmi ile oldu. 9 yaşındaydım ve Sivas’ta ilk kültür merkezi açılmıştı. Bodyguard o kültür merkezinde gösterilen ilk filmdi. Çocuk aklımla yarım yamalak anlamakla birlikte çok etkilendiğimi ve özellikle müzikleri ile çok ilgilendiğimi hatırlıyorum. O zamanlar üniversite lojmanlarından Amerika kökenli bir komşumuz, bize albümü kasete çekip vermişti. Kasetin A yüzü tamamen Whitney şarkılarından oluşuyordu B yüzünde o zamanlar için ablamla anlamadığımız, tanımadığımız, bunun için de bir türlü sevemediğimiz Kenny G ve Lisa Stansfield filan vardı. Biz sarıp sarıp Whitney’li kısmı dinliyorduk. Çekme kasedin ilk yüzü Run To You ile başlıyordu. O yüzden I Will Always Love You’dan önce Run To You girmişti kanıma. O sene, bütün yaz Bodyguard şarkılarıyla geçmişti.

Gel zaman git zaman, yaş büyümeye ve başka müziklere ilgi duymaya başladıkça Whitney’e ilgim, eskisi kadar olmasa da, albümlerini takip ettiğim kişilerden biri olarak devam etti. Başka insanlar, başka müzikler dinledim. Yeni albümler aldım, kimi gelip geçici oldu, albümüne bir daha bakmadım bile, kimini ise başucu sanatçım yaptım, kalbime yerleştirdim. Şarkıdaki gibi kimler geldi, kimler geçti ama karakteri olan ve 100 ses arasına koysanız hemen seçilebilecek seslerin hayranı olan benim için, Whitney’in sesi hep derin bir hayranlık duyduğum seslerden oldu.

O evlilik sonucunda hayatı çöküşe geçtiğinde, özel hayatı, şarkılarının ve kariyerinin önüne geçtiğinde bile Whitney’nin hep bir gün gene toparlanacağını düşünürdüm. Hani hep bi mucize, bi şey olsun da yeniden toparlansın, gene liste başı şarkılarla dönsün dersin, umudunu kesmek istemezsin. Whitney öyleydi benim için. Dergilerde haberlerde uyuşturucu haberleri çıktığında hep aklımdan hep bunlar geçerdi. Özeldi benim için, hep orada olacak dediğim seslerdendi. MJ gibi, Amy Winehouse gibi ve daha birçok üstat gibi. 2009 yılında ben Hollanda’dayken Whitney’nin I Look To You albümüyle bomba gibi bir geri dönüş yaptığı haberi beni bu yüzden sevinçten deliye döndürmüştü.
 
Şimdi Whitney, M.J. ve Amy Winehouse’la birlikte bizim duyamadığımız nice düetler yapıyor ve hepsi de gittikleri yerde mutlu! Buna inanmak istiyorum. Belki daha güzel bi yerde, hiç ölmeyecekleri başka bir evrende şarkılarını söylemekteler. Ama üzüntüm bizim bu evrende bi daha onların seslerini duyamayacak olmamız… O da gitti, içimdeki Ruuuun Tooo Youu diye haykıran ses sustu.

Cem Özer’in şahane tiviti bu yazıyı bitirmekte birebir: “Houston, we have a problem. We don’t have Whitney anymore!”

Whitney Houston... gittiğin yerde mutluysan, mutluyum…

Bir rica: Lütfen “testi”, “su” ve “kırılmak” kelimelerinden oluşan lanet cümleler dolaşmasın gene etrafta. LÜTFEN!








Hiç yorum yok: