Şehnaz: Yeni şarkılarda buluşmayı ben de çok istiyorum
Bu yazıyı
yazmayı çok uzun zamandır bekliyordum, benim için en keyifli, bir o kadar da
zor bir yazı aslında. Zira bu haftaki konuğum benim için en özel seslerden ve
müzik programlarını hiç kaçırmayan çocukluğumun en net karelerinden Şehnaz.
Sekiz yaşımda başlayan bir hayranlığı layıkıyla ifade edebilmek pek kolay
olmayacak ama sürç-i lisan edersem affola. Şehnaz'ı Bugün Tadım Yok klibiyle
ekranlardan evlerimize geldiğinde sene 1991’di, benim yaşım 8. Kabarık, turuncu
saçları ilk gördüğüm zamanı dün gibi hatırlarım. O albümden Bugün Tadım Yok,
Sen Yağmur Ol Gel, Bir Adamla Bir Kadın, Aklım Karışık, Yaşamak gibi hitler
çıktı. O zamanki hit Şehnaz şarkılarından Sen Yağmur Ol’un klibini izlerken
hatırlıyorum kendimi, ormanlı bir yolda yürüyordu Şehnaz, çok net bir karedir.
Henüz kliplerin bu kadar sektör haline gelmediği, o zamanın favori programı Bir
Başka Gece için çekilen URT klipleriydi çoğu zaman yayınlanan. Yıllar sonra
facebookta bütün o hatırladığım klipleri izleyince, eski bir dostu bulmuş gibi
oldum.
Bir daha
albüm çıkarmadı Şehnaz ve televizyon programlarında da görünmedi. Şehnaz'ı
yıllar boyunca aradım durdum, yıllar içinde o bir tek kasetteki şarkıların
hiçbirini unutmadım, ancak internet çağının olmadığı zamanlarda Şehnaz’dan bir
iz bulmak ne mümkün? Derken bir gün, tatlı tesadüfler sonucu, Şehnaz’a
kaydolduğum bir müzik platformunun (kavun.net’ti sanırım) albümünün altındaki
mesajlarda rastladım. Şarkılarını unutmadığımız için ne kadar mutlu olduğunu
anlatan bu kısacık mesaja cevaben özel mesajla o şarkıların benim için önemini
anlattım, sonra Şehnaz’dan bir mesaj geldi ve şu an canım olan Şehnaz'ıma beni
16-17 yıl sonra kendiliğinden kavuşturdu. Sonrası mesajlaşmalar, facebook'ta
ekleşmeler, sohbetler sohbetler, bambaşka evrenlere savrulmuş bir sanatçı ve
hayranının kesişim noktası oldu o kısacık mesaj. Bu blog için yazı yazma fikri
ortaya çıktığında, ilk ona sordum acaba dedim bu müziksever hayranının
sorularını yanıtlamak ister misin diye. Ortaya bu keyifli söyleşi çıktı. Ben
bütün merak ettiklerimi sordum, Şehnaz da uzun uzun yanıtladı.
“Kaç tane 7 yaşında çocuk vardır ki
Rodrigo’nun gitar konçertosunu o yaştan beklenmeyecek kadar iyi çalsın ve
bundan bir o kadar keyif alsın” diyerek anlatmaya başlıyor. İlk
öğretmeninin ondaki bu özel durumu fark etmesi çok uzun sürmemiş. Aynı sınıfta
hayatında her zaman müzik olsun isteyen sıra arkadaşı Faize ile hayallerinin
aynı olduğunu söylüyor. Faize 3. sınıfta Ankara’ya gitmiş yıllar sonra
Şehnaz’ın öğrendiğine göre konservatuar arp bölümünü bitirmiş. “Bir yanım sevinç, diğer yanım hüzün olmuştu,
çünkü özel sebepler beni aynı idealden mahrum bırakmıştı,” diyerek
anlatıyor o zamanki üzüntüsünü. Sonraki öğretim yaşamında okul ve özel yaşamındaki
yakın çevresinin sesinin farkına varmasıyla, her fırsatta şarkı söylemek onun
için doğal hale gelmiş. “Küçük yaşlarımdı, insanların beni
dinlediğinde yüzlerindeki şaşkın, mutlu, (tabi slow şarkıysa üzgün) yüzlerini
görmek beni mutlu ediyordu! Kulağa ilk geldiğinde sadistçe bir duygu gibi
görünse de böyleydi,” diyor muzipçe.
Gençlik
yıllarının henüz başındayken şan dersleri almış. “Bunlardan biri değerli müzisyen Timur Selçuk’tur” diyerek adını
anıyor. Onun için mükemmel olan akademi mezunu olabilmek ve müzik denen şeyin
tüm teknik bilgilerine sahip olmak olduğu için, ilk küsmesini gerçekleştirip
hayallerini dondurmuş. “Bu yıllar bana
kızımı kazandırdı, müziksiz şarkı söylemeden geçecek 1 ömür planı için bundan
daha iyi 1 sebep düşünülemezdi,” diye anlatıyor gözleri parlayarak. Sesiyle
ilgili ilk ciddi tespiti yapan yan dairede oturan komşusu olmuş. “Devlet sanatçısı olan ve fagot çalan
komşumuzun çıkardığı bas bariton prova seslerini duvara kulağımı dayayıp huşu
içinde dinlerdim,” diyerek anlatıyor. Komşuları ailesine yaptığı tespitleri
paylaşmış, ama şartlar istediği gibi akademik anlamda kariyer yapmasına engel
olmuş. “Ya hep ya hiç prensibim o zaman
da şimdi gibi geçerliydi, bu sebeple hayallerimi bir süre göz ardı ettim. Ciddi
anlamda hiç yapmadığımı yapıp adeta beyaz atlı prensi bekler gibi bir döneme
girdim,” Aslında hayal etmeyi bırakmamış, sadece o hayalleri hiç kimseyle
artık paylaşmamış, ta ki amatör bir gruba solist olana kadar… Beklemediği bir
anda bu grupla tanışması ve onun tekrar en iyi nefes aldığını hissettiği
notalara sarılmasıyla müzikle yolculuğu tekrar başlamış Şehnaz’ın. Önce minik
amatör konserler, demo stüdyo kayıtları derken grup olarak aldıkları 3.lük
ödülü ve ardından hiç de yabana atılmayacak jüri üyeleri tarafından aldığı en
iyi yorumcu ödülü –ki bu jüri içinde Cahit Berkay, Fuat Güner, Özkan Uğur, Cem
Karaca, Aysel Gürel gibi dev isimlerin bulunduğunu söylüyor Şehnaz– ve ardından
40 ülkenin katıldığı uluslararası performans yarışmasında Türkiye adına yarışıp
ülkesine kazandırdığı birincilik ödülü onu ilk albümü çıkarmaya kadar götüren
süreci başlatmış. “90 yılında en iyi
yorumcu ödülü aldıktan sonra gelen albüm teklifini kabul etmem bir anda
müzikteki yolculuğumun şeklini değiştirdi. Tabi bu öyle bir sevda ki albüm
çalışmasını yaptığım dönemdeki heyecanımı sözlerle tarif etmem mümkün değil!”
diyerek anlatıyor heyecanını. Hayatında en çok istediği şey gerçekleşiyordu.
Şehnaz, “Hoşnut olmadığım durumları
kontrol edemediğim anlar yaşıyordum (şarkıların seçimi, aranjeler, kartonet
fotoğrafları vs. vs.) ama diğer yandan o kadar heyecanlıydım ki, bu
olumsuzluklara engel olamama durumu bile mutluluğumu gölgeleyemiyordu!”
deyip ekliyor: “O albüm (BUGÜN TADIM YOK)
müzikal anlamda beni çok tatmin etmedi. Sesime güvenilip tamamen ticari kaygı
güdülerek yapıldı,” O böyle dese de, bu albüm kayıtlarda tek bir canlı
enstrüman kullanılmamasına rağmen kültür bakanlığından kesin kayıtlı satış
adedi 250 BİN olarak tarihe geçmiş. “Bugün
olsa o manadaki isyanımı ne kadar bastırırdım hala emin değilim! Daha iyi bir
prodüksiyonu hak ettiğimi düşünsem de, anlaşmayı feshetme cesaretimin olmadığı
gerçeğini ancak şimdilerde itiraf edebiliyorum!” diyerek ilk albüm
serüvenini özetliyor. Daha sonra basına kendi ağzından böyle bir açıklama
yapmasa da içinde bulunduğu bu sektörün yoz işleyişi onu tekrar çok sevdiği
müziğe 3. kez küstürmüş, ta ki youtube’da kendi şarkısına rastlayana kadar. “Biri var ki şayet onun keçi inadı olmasa, beni
bir yandan motive edip diğer yandan facebook'ta ve youtube’da olma konusunda
inatla ikna etmek için gösterdiği sabır ve emek için Necmi İşbilir’e ne kadar
teşekkür etsem azdır” diyerek vefalı dostuna selam söylemeyi ihmal etmiyor.
“O albümde bana iyi ki yapmışım dedirten
ve beni mutlu eden TEK ŞEY (müzikalitesinden memnun olmasam da) insanların sevgisi
ve saygısını kazanmamdır. Şehnaz albümü, keşke yapmasaydım dediğim her
saniyenin ardından bana hala bu paradoksu yaşatır. Bildiğim tek şey, önce
kendime sonra benim albümümü alan 250 bin kişiye olan saygımdan, hala içimdeki
sesi dinliyor ve içime sinmeyen hiç bir işin içinde olmama sözümü tutmaya devam
ediyorum,” diyerek dinleyenlerine teşekkür etmeyi ihmal etmiyor.
Yarışmaya
gelmek istiyorum. Sorularım arka arkaya geliyor. Yurt dışındaki yarışmaya (Kazakistan’da
yapılan ve Şehnaz’ın Grandprix ödülünü aldığı Asya'nın Sesi yarışması) nasıl seçildiğini, oradaki ortamı, geri döndüğünde nasıl karşılandığını, o sürecin
nasıl geliştiğini, orada kurduğu bağlantıları soruyorum heyecanla. “Yurtdışındaki yarışma süreci 3 aşamadan
oluşuyordu, yani üç defa sahne aldı herkes. Çünkü yarışmanın asıl amacı performans üzerine kurulmuştu,” diyerek
anlatmaya başlıyor: “Orada yorumumdan ve
sesimden dolayı gazetelerde favori görüldüğüm yazılıyordu. İlk sayfada çıkan
fotoğraf ve haberleri gösterdiklerinde hem biraz şaşırmış hem de mutlu olmuştum.
Ayrıca önceki rejimden dolayı orda Avrupa’ya bir batıya müthiş bir özlem vardı
ve kökende Türk olduğumu, aynı zamanda tıpkı bir batılı Avrupalı gibi bir
görünüme sahip olduğumu düşünüp benimle kendilerini özdeşleştirip gurur
duydular.” Anlattığına göre peyderpey yapılan zorlu bir yarışma olmuş ve
onlara Ruslardan bulaşan aşırı disiplin onu biraz ürkütmüş. Özellikle sonuçları
beklerken, onu adı ve ve Türkiye dendikten sonra sahneye inene kadarki anda
çaldıkları müzik Şehnaz’ı daha da heyecanlandırmış. “Stad ciddi büyüktü, düşünsene 40 bin kişi alıyor ve saha içi de doluydu,”
diye anlatıyor heyecanını: “Neredeyse herkesten
geldi o alkışlar, kaç kişiye nasip olur ki? Bu yüzden böyle bir yeteneğim
olduğu çok şanslı olduğumu düşünürüm”.
Şehnaz, Barış Manço'ya yarışma birinciliğini anlatıyor. |
Ya albüm sonrası? Neden bir albüm
daha gelmedi diye soruyorum, serzenişle yanıtlıyor: “Albüm yapmayı bırakmayı
tabi ki istemezdim ama müzik sektöründeki bana hiç uymayan kötü şartlar beni o
noktada bu kararı vermeye itti! İlk albümün çıkışı ve yayınlayan firmayı kabul
etmem bugün baktığımda ne kadar da talihsiz bir seçimmiş dedirten cinstendi!”
Albümden sonra TV kanalları da Şehnaz’ı ve şarkılarını
sevmişti diye aslında. Uzunca bir süre onlarca TV programına davet edildi ve
konserleri yayınlandı. O zamanlar bu ilgi ve sevginin, aşırı yoğun bir tempo
içinde olsa da onu fazlasıyla mutlu ettiğini söylüyor, “diğer yandan ne kadar vahim bir sonuca doğru yolculuk yaptığımın hiç
farkında değildim,” diyor ancak bir parantez açıyor: “bu vahim cümlesi albüm ve yaptığım yazılı anlaşma adınadır.” 1-2
yıl geçtikten sonra TV programlarına aynı şarkılarla konuk olmak artık ağrıma
gitmeye başlamış Şehnaz’ın, sahneden para kazanıyor olsa da artık dinleyiciye de
yeni şarkılar söylemem gerektiğini düşünmüş. “Bunu borçlu olduğumun farkındaydım. Bu sebeple albümden sonraki 4. yıl
aynı şarkılarla TV’de görünmeme kararı aldım,” diye açıklıyor bunun nedenini.
Sahne yine devam etse de, bu konuda da seçici olduğu için sahne alabileceği
kendine yakışan mekan konusunda ciddi sıkıntılar yaşamaya başlamış. Müzik
konusunda yetersiz bulduğu, yeteneksiz şarkıcıların revaçta olduğu bir dönem
başlaması, yeni şarkıların onunla buluşması ertelenmesi, sahne alabileceğim
salon sayısı gün geçtikçe azalması gibi nedenlerle çemberin dışında kalmayı
uygun görmüş. “Biraz heykel, biraz resim
ve sanatın diğer dallarıyla kendimi oyaladım ve tesadüfen iç dekorasyona olan
eğilimim beni ev mekanlarını giydirme işine yönlendirdi. Son yıllarda asıl işim
bu, müzik ise vazgeçilmez sevdam olarak biraz geride kaldı,” diyerek
özetliyor albüm sonrası süreci ve şu sıralar uğraştığı mesleğini. Bir sürü
seneden sonra, geçen sene tekrar stüdyoya girmiş, bu da Şehnaz’a ‘neler
yapabilirim’i tekrar gözden geçirme imkanı vermiş. “Şimdi yine benim inandığım iki şarkı var aslında, biri benim zamanında Cenk
Eroğlu’na parasını bizzat ödettiğim, sonrada firmadan ayrılırken bizzat kendi
ödediğim bir şarkı onu hala okuyabilirim,” diyerek müziğe geri dönüş
sinyalleri veriyor, ancak bunun hiç kolay olmadığını düşünüyor. Bir yapımcıyla
konuşmuş ama bu düşüncesini anlatamamış, zira finanse edemeyeceğini düşünmüş.
Bir gün Sezen Aksu’nun onu o sıralar Hümeyra’nın işlettiği Nişantaşı’ndaki Keçi
Bar’a dinlemeye geldiğini, sonrasında evine davet edip, 2 şarkı sözü verdiğini
anlatıyor. Şehnaz bu noktada sürekli arayıp sormasının sanki sadece menfaati
için olduğunu düşünmesini istemeyip aramamış. “Başkaları gibi kapısında yatamazdım, çünkü ben onu gerçekten seviyorum.
Sanki sürekli arasam gitsem menfaat için olacakmış gibi geldi. İlk firmadan da
kurtulamamıştım. O sıra zaman geçince çekindim filan. İşte bunların hepsini
halledebilecek biri lazım bana, çünkü bu mevzularda ben gerçekten çok
yetersizim,” diyerek sahnelerden kopuşunu özetliyor. Gene de onu sevindiren
şeyin, 1 şarkı bile olsa (ki SEN YAĞMUR
OL GEL VE BUGÜN TADIM YOK öyle şarkılar diye düşünüyorum, diye parantez
açıyor) kalıcı bir şeyler yapmak ve olmadığım yıllarda da yine sevilmek ve
dinlenir olmak olduğunu söylüyor.
Konu
Şehnaz’ın kanayan yarasına geliyor ve müzik sektörünü soruyorum. “Hızla tüketilen işler dün de vardı bugün de
var yarın da olacak, bu değişmez. Belki popüler işler yapan isimler de kalıcı
olmak sevdasında olabilir ama hızla akla yazılan bazı şarkılar hafızamızdan
aynı hızla uçup gitme riskini de taşıyabiliyor!” diye yanıtlıyor, “Diğer yandan öyle şarkılar var ki yıllar
geçse de hala aynı tatla dinlenmeye devam edebiliyor’, diye ekliyor. Ona
göre dün de bugün de onun için makbul olanın böyle şarkıları seslendirmek,
onlarla anılmak ve sevilmek olduğunu, bunu bir nebze de olsa başarabildiyse
kendini çok şanslı ve mutlu addedeceğini ifade ediyor. “Kaldı ki bu anlamda ben kendimi denizde küçük bir damla gibi
görmekteyim. Dediğiniz gibi iz bırakıp bırakmadığının tescilini yapabilecek tek
güç vardır, o da ZAMAN’dır. Benden sonra da şayet benim yorumum
dinlenirliliğini ve sevilirliğini sürdürürse, ancak o zaman dediğiniz gibi
ŞEHNAZ için kalıcı bir ses ve yorumdu diyebilirsiniz,” diyerek bir nevi
sevenlerine sesleniyor. Sonra sevenlerine bir mesaj iletmek istiyor: “Yeni şarkılarda buluşmak benim de çok istediğim bir şey. Yeni ve çok içime sinen şeyler yok değil ama ne zaman hayata geçer sorusunun cevabı henüz bende değil. Umarım en kısa zamanda gerçekleşir.”
Şehnaz Turnike'de |
BUGÜN TADIM YOK
12 yorum:
uzunnnn zamandır görmediğim bir arkadaşımı görmüş kadar seviniyorum size rastladığım için.hayatımın kasetiydi o kaset benim.18 aylık askerlik hayatımda walkmande hergün en az bir kez dinliyordum tüm şarkıları.su içmek yemek yemek gibi birşeydi benim için.dediğim gibi o kaset sadece kaset değildi benim için.neler paylaştım o kasetle neler.hayallerimi kaset bilir.acılarımı hüzünlerimi sevinçlerimi o kaset bilir.
o kadar aradım ki sizi.
şimdi tarifsiz bir sevinç içindeyim.çeyrek asıra yakın olan arkadaşımı buldum...
buna vesile olan blog sahibi arkadaşıda kutlamak ona teşekkürlerimi sunmak boynumun borcu.
Şehnaz da çok mutlu oldu. Facebook sayfamıza bekleriz Şehnaz'ın sesinden yeniden şarkılar dinlemek isterseniz: https://www.facebook.com/sehnazonline
Çok teşekkürler yorumunuz için...
Sevgili Şehnaz,
Herşeyi hakediyor.. O çok değerli bir sanatçı.. Türkiye'de müzik sektörünün yanlış dönen çarklarını benimsemediği için şu anda onu yapıtlarıyla izleyemiyoruz
Soner Duru
selamlar, bende cocujlugumda sehnazin albumunu almis ve bonnie tyler'a benzettigim o bugulu sesinden soyledigi sarkilari hatmetmistim. bir suredir aklimdaydi, simdilerde ne yapiyor diye arastirmak istiyordum ki, blogunuzda bu roportaja rastladim. fakat facebook icin verilen linkler calismiyor. kendisine ulasmanin bir yolu var midir acaba?
Tarıh 27.06.2017 Bayram mış ..son 10 yıl Özel gunler bayramlardan nefret eden Yalnızlıgından memnunmus gıbı dvranan ama nefret eden ..fakat buna alışan artık vazgecmeyen ben..kendımı suan sabahın bu saatınde bunları yazarken buluyorum..Ne guzel İnsansın Sen ŞEHNAZ..Duru Yalın ve Arı..
Senınle naılarım okadar çok ki aslında..
Genc kızken İzmir'de okula giderken Walkman'de 60 lık 90 lık sony kasetlerıne YAŞAMAK Şarkını sadece ve sadece o şarkısnı kasetcıye dolum yaptırıp saatlerce bıkmadan dınleyerek Yaşamanın gelecekte cok guzel olacagını dusundürüşün.. Şarkındakı ses tınısının nefes almanın varlıgını hissettırişin Seni Yıllarca ara ara googleda (şehnaz yaşıyor mu )diye aratan bir ben.
Aracımda kı yolcuların arada (aa ne kadar guzel bır şarkı KİM kım söyluyor ) dedıgınde tebessum ederek ŞEHNAZ dedırten birde SEN...
Hoşgeldın Şehnaz demıyorum..Sen hıc gitmedin benden ..bunu bir tek ben biliyorum.. .. Ayten Ulaş Antalya
Öncelikle emeğinize teşekkürler. Şehnaz gibi bizim zamanımızın bildiği ama sonrasında her tadımızın olmadığı günde şarkısı ile bize eşlik eden güzel, duru ve pürüssüz sesli sanatçımızı yeniden görmek çok farklı bir duygu.
Eminim kendisini bilen bizim zamanın insanları için yeri bam başka olan ve hala eski tabir ile ikinci kasetini beklediğimiz bir değerdir kendisi. :)
YA ERO NİNYA VE ŞEHNAZ ÜZERİNE (14 Şubat 2022)
2022 yılının ilk aylarında pek çok kişi gibi KULÜP isimli NETFLIX dizisini izliyordum. Birden Gökçe Bahadır’ın Ladino dilindeki eski bir Safarad şarkısını bir Türk köylü çocuğu ile dinlediği sahne Yo Ero Ninya’yı duyduğumda birden bire 29 yıl öncesine gittim. Allahım çok uzun yıllar önce Şehnaz'ın sesinden duyduğum ve ezgisini hiç unutmadığım ama sözlerini unuttuğum bu Türkçe şarkı meğer çok eski bir Safarad ezgisiymiş. Dinlerken adeta kilitlendim.
Bu şarkıyı orijinal Ladino dilinde Şehnaz!ın sesinden dinlemeyi ne kadar isterim
Sesine ve yüreğine sağlık sevgili Şehnaz.
Prof.Dr. Mahmut Arslan
Sevgili Tunca
Acaba Şehnaz Hanım ile hala görüşüyor musunuz
kendilerine hiö unutulmayan bir ses oldugunu iletin lütfen
Sen yağmur ol gel ile ilgili uzun yorumumu ise blogumda bulabilirsiniz
sevgiler
Çocukluğum onun şarkılarıyla ne kadar güzeldi. Evimizin karşısındaki kasetçiden rica edip saatlerce sıkılmadan dinlerdim. 7 yaşındaydım. Güzel olan hiçbir şey eskimiyor. Sesin gibi şarkıların gibi sevgili Şehnaz...
Ah Şehnaz bugün bir seferad şarkısı dinleyince şehnazın ona yazdığı Türkçe sözler geldi aklıma. Arayınca kendisini bu sayfaya ulaştım. Hala kasedi duruyor bende. Kadife sesi kulaklarımda. Yeni şarkıları oldu mu daha sonra hiç. Bilmiyorum. Ben de işin aslı müzik dinlemeyi bıraktım sektördeki kirlilikten
18 yaşındaydım. Yaşım küçük olmasına rağmen memuriyete atanmış ve çocuk denebilecek bir yaşta memleketinden, ana-babasından, sevdiklerinden ayrılınca ne kadar iyi olunabilinirse işte o kadar iyiydim. Bu psikolojik çöküntünün üzerine 2 ay geçmeden de çok ağır bir trafik kazası geçirip yanımdaki kardeşimi ve kardeşim gibi olan 2 arkadaşımı kaybettim. Sonrasında insanın ruhuna, sanki pamuk yığınından paslı tel çekermiş gibi duygular hissettiren Şehnaz'ın şarkılarıyla tanıştım. Sesin şiddetinden veya kudretinden ziyade içine işleyen, kalbine değen, acıyı hakikaten damarlarınıza zerk eden bu sesi ve muhteşem güzelliği olan bu kadını asla unutamam. Hayatımda tanıdığım en güzel kadınlardan biri, en kaliteli seslerden biri ve hak ettiği değeri görememiş bir sanatçı kendisi. Kendisi, bence "SANATÇI" kavramının vücut bulmuş halidir. Şu anda 48 yaşındayım ve tek bir albümle zirveye kurulup orada kalan bu güzel kadına sonsuz saygım var. Umarım bir gün tanışma fırsatı bulur ve özellikle "Şarkılı bir masaldır yaşamak" şarkısını canlı dinlemek isteyip o zor günlerde bana deniz feneri olduğu için teşekkür etmek isterim.
Teşekkürler güzel insan...
Yorum Gönder