Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

7 Ekim 2012 Pazar

ALDIM, DİNLEDİM, YAZDIM... 2.KISIM


ORHAN GENCEBAY İLE BİR ÖMÜR
KISIM 2
NÜKHET DURU – GİTTİ DE GİTTİ
Öncelikle söylemeliyim ki Nükhet Duru’nun adını görünce heyecanlanmadım değil, zira bu kadar dev sesin arasında bunca yıllık kariyerinde arabesk tabir edilen müziğin yanından bile geçmemiş, şarkıları hep Batılı tarda olan ve öyle yorumlayan tek kişi. Evet başka müzik türleri de söyledi, sanat müziği ve müzikal dalında yorumları da oldu ama benim bildiğim, Nükhet Duru’dan böyle bir arabesk – daha doğrusu Orhan Baba’nın deyişiyle serbest- müzik denemesinin bir ilk olduğu. Dolayısıyla nasıl olacağını bir türlü kestiremedim. Bununla birlikte Nükhet Duru bu, sesiyle gökleri yıkan ses, yorumuyla değme yeniyetme popçuyu iki seksen uzatan yorumcu… Dolayısıyla bu yeni deneyimi kaldırabilecek bir isimdi. Ve dinleyince yanılmadığımı anladım. Bu şarkıyı daha önce duymamıştım ve düzenlemesini o kadar başarılı buldum ki, bu şarkıyı Orhan Gencebay’ın yazdığını bilmesem Nükhet Duru’nun yeni şarkısı zannedebilirdim. Zira öyle bir “yeni” yorum bu. Nükhet tarzı. Hem batılı, hem doğuya dönük, hem şarkının özü korumuş, hem Nükhet havası. Nükhet usul usul söylerken şarkıcılığın kitabını yazıyor. Bağırmadan yorumlaması, sesindeki o içe dokunan tını ve biraz da efektlerle on numara sıfır şarkı gibi olmuş… Repertuara alınsa diğer Nükhet şarkıları arasında iğreti durmaz, gayet yerini alır. Sonuçta Nükhet’in kariyerindeki başarılı yeni denemeler hanesine yıldızlı on alarak geçebilir. Çok etkilendim çok.

ÖZCAN DENİZ – VAZGEÇ GÖNLÜM
Özcan Deniz’e karşı mesafeli bir duruşum var, sesi benim için çok tiz gelir ve yorar zaman zaman ama iki yüzlü olmayacağım, bayıldığım şarkıları yok değil. Bundan birkaç sene önce, bir arkadaşımın bulduğu bedava bilet ile konserine gitmişliğim, bütün şarkıları bildiğimi keşfetmişliğim, eşlik etmişliğim ve kendimi yaka bağır sıyırır vaziyette “Geçmiyor Günleri söyleeeee” diye yırtmışlığım vardır! J J Bu albümün bankolarından olacağını tahmin etmek zor değildi. Zira oyunculuk yönüyle popüler, kendi tarzına yakın olduğu ve ses oktavı geniş olduğu için Orhan Gencebay şarkılarındaki isyanı verebileceği aşikardı. Bütün bu düşünceleri toplayıp dinlemeye başladım. Ancak yorumunu dinleyince beni –sevindirerek- yanılttı. Çift ses olarak söylediği bu şarkı beklediğimin aksine etkileyici geldi bana. Hem hareketli hem de ritme uygun derinden derine çok bağırmadan söyleyerek o duyguyu verebilmesi ile, çok oturmuş bir yorumla ve tarz zaten yakın olduğu için başarılı bulduğum yorumlardan. Özcan Deniz biraz Rock müziğe göz kırpmış bu düzenlemede.

RAFET EL ROMAN – BENİ BİRAZ ANLASAYDIN
Rafet El Roman benim için ilk albümünde zor olanı başarmış ama bir süre sonra –belki de özel hayatı ön plana çıktığı için- kantarın topuzunu kaçırarak dinlenebilir şarkı yapabilmekten/samimiyetten uzaklaşmış ama çok güzel melodiler bulan bir adam. Mesela, ilk albümü Türk pop müziğinin ilk beşindedir benim için. Uzun introlar ve kısa sözlerle o zamana kadar yapılmamış ve insanların alıştığı formattan farklı bir formatta müzik yaparak kendini kabul ettirebilmesini takdire şayan bulurum. Gençliğin Gözyaşı ve Sorma Neden bunun örnekleridir. Şarkılarda çok söz yoktur, giriş ve çıkış introları uzun uzundur. Normalde dinleyici sıkılır bu kadar uzun introlardan (ahkam demeyiniz, bunca yıllık naçizane gözlemim sadece) ama Rafet El Roman’ın müziğinde bunu kıran bir şey var. Bana çok senfonik geliyor mesela. İlk çıktığı zamanki kırık Türkçesi de insanlara sempatik gelen bir yönüydü. Ayrıca bir albümde “Seni Seviyorum” diğer albümde “Seni Sevmiyorum” diye şarkı yazmış adam. Sürgün mesela, çok standart üstü bir şarkıdır. Sonrasında epey bir müddet albüm çıkardı ama artık alıştığından mıdır nedir, o samimiyet kayboldu Rafet El Roman’da. Uzaklaştı şarkıların duygu kısmından. Ondan sonrasını dinleyemedim. Bu albümdeki yoruma gelince, 2. albümdeki Rafet El Roman’ı duyumsadığımı söyleyebilirim. “Affetmem”i söyleyen Rafet yani. Piyano introsu inanılmaz olmuş. Yaylı geçişler enfes olmuş. Düzenleme şahane. Duygu aktarımı yerinde. Bu şarkının Orhan Gencebay’ın olduğuna inanmak için kartonete bir daha baktım. Yani Rafet bu yorumda nihayet müzisyen kimliğini gene gün yüzüne çıkarmış. Yorumu da özlediğim Rafet yorumu. Rafet yazmış derdim bu şarkıyı bilmesem. Dört dörtlük! Net!

SEKSENDÖRT – DOKUNMA
Seksendört, birkaç sene önce Ölürüm Hasretinle ile beklenmedik bir şekilde –demo haliyle Rock müziğin acılı çocuklarıydılar, hatta bu yönüyle tarzları rock arabesk bile denilebilir. Zira söyleyiş tarzları, şarkı sözleri, rock’ın damardan versiyonudur. Severim Seksendört grubunu, fazla acılıdır şarkı sözleri ama samimi gelir. Kitlesini tanıyan ve albümden önce konserlerle zaten kitlesi hazır bir gruptur. Bildiğimiz tabirlearabesk müziğin yanına yaklaşmayacak insanlara arabesk dokunuşlu Rock müzik sunar. Bu yüzden ayrı bir tarzları vardır rock müzik içinde. Bu yüzden, bu albümde zorlanmayacak gruplardan biri olacağını tahmin etmiştim. Velakin öyle olmuş. Tam bir Seksendört şarkısı olmuş. Doğru şarkının doğru sesle buluşması. Tuna’nın titreyen sesi ve pek bir etkili, “dokunma” derken. Bu şarkıyı Seksendörtten dinlerken, Orhan Gencebay ruh halinden çıkıp, bir metropol adamının ruh hali geldi gözümün önüne. Yorum budur. Şarkının Seksendört’e mal edilmesini sağlayabilecek bir yorum. Resmen sıfır şarkı gibi olmuş!

SERDAR ORTAÇ – HOR GÖRME GARİBİ
Şimdi diyeceksiniz ki, sen zaten S.Ortaç sevmiyosun, o yüzden iyi bir yorum yapmayacaksın! Alakası yok. Serdar Ortaç’ın yorumcu olarak ciddiye almadığım isimlerden olması bi yana, şarkı seçimi başlı başına ironik! Bir önceki yazıda belirttiğim içerik-biçem tutarsızlığı, bu sefer şarkıcı-içerik tutarsızlığı olarak karşıma. Bu şarkıyı Serdar Ortaç’ın söylemesi kadar ironik bir şey olabilir mi sayın postdaş? Bir şarkının içeriğine bakıyorum, ezilen, hor görülen, dertli insanlar bir de söyleyene bakıyorum Serdar Ortaç! Yok mümkün değil, hayatta bağdaşmıyor. Tamamen alakaya çay demle olmuş bu seçim! Adam sefahat içinde yaşıyorken, şu ana kadar hiçbir toplumsal çalışmada yer almamışken, “nerde boynu bükük bir garip görsen, hor görme kimbilir ne derdi vardır” üzüntüsünde samimi olduğuna kimi nasıl inandırabilir? İnsan şarkıyı seçerken biraz o şarkı üzerinde nasıl durur düşünmeli, ölçmeli tartmalı! Olmuş mu bu şarkı Serdar Ortaç’ta hiç? Gerçekten hissederek söylediği iddia edilebilir mi? Bunlar ortadayken S. Ortaç'ın "sevmiyorsan hor görme bari"yi söylemesi tesadüf mü? ironi mi? :) :) Kısacası, Serdar Ortaç’a üç beden büyük bu şarkı! Dikkat ederseniz daha yoruma bile gelemedim! Yorum desen Serdar aynı Serdar, “O garip halinde ne sı-rı-lar gi-zi-li” derken, heceler arası ünlü harf ekleme tarzı aynen devam. (Serdar’ın geliştirdiği garip bir yöntem bu. Örnek olarak bkz. hayatından mi-ki-ro-pu-ları at! Deneyin göreceksiniz!) (Bu arada S.Ortaç'ın "sevmiyooorsaan, hor görme barri" demesi pek manidar olmuş :) :))

SEZEN AKSU – AKŞAM GÜNEŞİ
Sezen Aksu bir yönüyle hep arabeske yatkın bir yorum sergiler. Bazen şarkı sözlerinde, bazen müziğinde, bazen de yorumunda acılı arabesk bir damar vardır. Bu Sezen Aksu’nun yorumladığı ilk Orhan Gencebay şarkısı değil. Daha önce 1982 tarihli Firuze’de ‘Zelzele’ şarkısına getirdiği müthiş yorumu bilen bilir. Söylediğini dibine kadar hisseder ve hissettirir. Her ne kadar son zamanlarda artık kelimeleri ağzının içinde yuvarlayarak şarkı söylemeyi alışkanlık haline getirdiği için artık ne söylediği anlaşılmasa da, her tarzı başarıyla yorumlar ve farkını hissettirir. Duyarlıdır, radarları sevgiye açıktır. Sezen Aksu kaç kuşak büyütmüştür şarkılarıyla, daha kaç kuşak gidecektir. Dolayısıyla bu albümde Sezen’in varlığı güçtür, olması gerekendir. Bu yorumda gene etkili Sezen yorumlarından birine imza atmış. Tarz olarak aklıma 1998 yılında çıkardığı Adı Bende Saklı albümü düzenlemelerini getirdi. O albüm başlı başına bir başyapıttır. Bu şarkı bu haliyle mesela o albümde olsa o şarkılara uyum sağlayacak bir şarkı olurmuş. Sezen’den dinlemeyi özlediğim bir yorum bu. Yaylılarda arabesk dokunuşlar içeren, Sezen tarzı ile harmanlanmış şaşırtmayan bir yorum.

SİBEL CAN – BİLMESİN O FELEK
Sibel Can daha gençlik yıllarında Orhan Gencebay ile Hayat Devam Ediyor isimli bir albüm kaydetmişti. Yani Sibel Can bu albümdeki en deneyimli Orhan Gencebay yorumcusu. Şarkıcı formu gelişirken de Orhan Gencebay’ın ne büyük etkisi olduğunu belirtiyor zaten yazısında. Bu yüzden Sibel Can’ın O.Gencebay şarkısına getireceği yorumun kötü olması zaten ihtimal dışı. İnsan hakim olduğu alanda mucizeler yaratır ve bu şarkılar Sibel Can’ın kalemi! Sibel Can tarzı müzikal tarzıma yakın olmasa da, sesi ve yorumculuğunu beğendiğim sanatçılardan. Karakterli bir sesi vardır, Sibel Can’ın dedirtir. Yorumu özeldir. Bir de tarzı yakın olunca, insan nasıl bir şeyle karşılaşabileceğini kestirebiliyor. Bu orta tempolu şarkı daha introsundan kendini belli ediyor. Sibel Can’dan başkası bu kadar iyi yorum getiremezdi bu şarkıya. Ben dinlerken yerimde kıpraşmadan duramadım. Tam olarak olması gereken, dinleten yorum. Dinlerken mest etti resmen. Ne bir eksik ne bir fazla.

ŞEVVAL SAM – KAHROLAYIM
Bu şarkılar içinde Orhan Gencebay’ın tarzını hiçbir değişikliğe uğratmadan en yakın halinde muhafaza eden isim Şevval Sam. Şevval Sam nevi şahsına münhasır kişilerden. Oyunculuk yaptı, yetinmedi albümler yaptı ve albümlerinde tek bir tarza bağlı kalmadı. Sanat Müziği albümü de yaptı, Karadeniz müzikleri de söyledi (hatta Karadenizli olmayıp Karadeniz şivesini en güzel yorumlayan kişi oldu. Annesine çekmiş belli şive kapmada J), hatta Has Arabesk adlı bir albüm de yaptı. Bunların hepsini de kendine yakıştırdı. Bu çeşitliliği soran gazetecilere “İçimden geleni yaptım, çünkü hepsi içimde var” diyerek saygı uyandırıcı, samimi cevaplar verdi. Şevval’de çok güzel bir albeni var, bakınca insanın içini açan. Yaptığı işe saygı duyuyor, bunu her albümde şarkıların duygusunu verme ve yorumlamada özüne sadık kalma çabasından anlıyorum. Bu albümde de, yukarıda dediğim gibi, herhangi bir tarza veya tavra eğip bükmeden, Orhan Gencebay ruhuna en yakın yorumu getiren tek kişi. Şarkı Has Arabesk olmuş. Rakı yanında dinlenebilecek bir şarkı olmuş ama öte yandan çok fazla damar arabesk olduğu için çok sık da dinleyebileceğimi sanmıyorum. Çok başarılı bir yorum. Yalnız şarkı neden bir anda öyle kesiliyor? Dinlerken beklemediğim bir anda Fade Out oldu şarkı! Bitişi gümbürtüye gelmiş.

TARKAN – HATASIZ KUL OLMAZ
İşte albümdeki yıldızlı pekiyi! Enfes olmuş! Tarkan resmen almış şarkıyıııı, böyle bulutlara çıkarmıııış, gezdirip gezdirip iyice havalandırıp önümüze koymuş. Şarkı Tarkan yorumunda resmen uçmuş. Nasıl bir yükselmektir, nasıl bir gaza getiriciliktir Tarkan’ın yorumu? Bu adamın dünya starı olması boşuna değil. Adamın enerjisi CD çalardan efil efil akıyor, taşıyor, sular seller götürüyor. Tarkan’ın hiç riske girmeden, oturmuş ve mağrur bir yorumla söylediği bu şarkının albümün çıkış şarkısı olması kaçınılmazdı zaten. Tarkan Allah’ın sevdiği kullarından. O kadar büyük bir kredisi var ki, insanlar ne yapsa Tarkan’a kıyamıyor, toz konduramıyor. Başkalarının başına gelse, o kişi silinip giderdi denilen hiçbir şey Tarkan’a işlemiyor. Tarkan bir yönüyle içimizde, çevresel olaylarda insanlarla birlikte, bir yönüyle erişilemez. Bu yüzden büyüsü hiç kaybolmuyor. Tarkan’ı yaşadığı onca şeye rağmen zirvede tutan sır bu bence. O dengeyi kurmayı iyi biliyor ve fena şeytan tüyü var. Bu şarkıdaki yorumu ise başyapıt! Net! Vakur, etkili, güçlü, duygulu, Tarkan! Tarkan yorumculuğunun zirvesini sergilemiş.

VOLKAN KONAK – GURBET
Volkan Konak Kazım Koyuncu ile birlikte Karadeniz müziğinin geniş kitlelerce tanınmasını sağlayan vitrinleriydi. Kazım Koyuncu (Allah rahmet eylesin, nurlar yağsın üstüne gittiği yerde) vefatından sonra bu bayrak Volkan Konak’a kaldı. Lakin Volkan Konak’ta bana samimi gelmeyen bir şey var hep. Hep Kazım Koyuncu’nun kredisini yiyormuş gibi gelir, çıkışı Kazım Koyuncu’dan çok daha eski olmasına rağmen. Ama şüphesiz iyi yorumcudur ve Karadeniz müziğini tanıtma ve sevdirmede öncü ustalardandır. Bunda şüphesiz türkülere ve şarkılara getirdiği Volkan Konak yorumu ve tarzının etkisi büyük. Söylediği şarkının ya da türkünün dokusu etrafında kendi yorumunu katabilir. Bu şarkıda gene olması gereken şekilde söylüyor şarkıyı. Makam ve tavır Orhan Gencebay tarzı ve gene Volkan Konak klasiği şarkı arası şiir burada da karşımıza çıkıyor. 6:11 dakikayla albümün en uzun şarkısı ama en etkililerinden biri aynı zamanda.

YAŞAR – YORGUN GÖZLER
Bu şarkıyı daha önce bilmiyordum ama Yaşar’ın söyleyeceğini öğrendiğimde merakla açıp dinledim. İlk izlenimim “Aaa ama bu tam Yaşarlık!” oldu. Zira şarkının temposu, sözlerinin Yaşar’ın genel şarkı sözü içeriğine uygunluğu bu şarkıyı bence Yaşar için biçilmiş kaftan yapan faktörlerdi. Aklımdan canlandırmaya çalıştım, evet yahu, bu Yaşar şarkısı dedim. Bu şarkı esasen Yaşar’ın seçtiği bir şarkı değilmiş. Yaşar’ın aklında “Hor Görme Garibi” varmış, ama naçizane fikrim bence bu seçim daha iyi, daha Yaşar olmuş. Zira kafamda Yaşar’ı Hor Görme Garibi ile düşünemedim hiç. Bu şarkı Yaşar için iki açıdan avantajlı... 1) Gündemde olmayan, yani çok ortalara çıkmamış bir şarkı olduğu için Yaşar’ın 'çıkardığı' ve ona mal edilecek bir şarkı olacak. Hatırlarsanız daha önce Ebruli şarkısı öyle başarı kazanmıştı ki, insanlar şarkının Ezginin Günlüğü’nün değil Yaşar’ın olduğunu sanıyordu! 2) Yaşar böylece zaten dillere pelesenk ola ola sakız olmuş bir şarkının sorumluluğundan kurtulmuş oldu (Zira Hor Görme Garibi İbrahim Tatlıses, Işın Karaca, Linet, Haktan, Sertaç Ortaç ve Lara tarafından söylendi). Bence düzenleme ve yorumuyla albümün en dinamik, kıpır kıpır ve eğlenceli şarkılarından olmuş. Bu şarkı direkt Yaşar’ın üzerine dikilmiş bir elbise ve Yaşar bu elbiseyi kasmadan, üzerinde sırıtmadan gayet güzel taşımış. Çok uzun intro burada da kendini gösteriyor yalnız. İyi ki Hor Görme Garibi olmamış diye bir kez daha tekrarlama gereği duydum niyeyse.

YILDIZ TİLBE – AŞKIMI SAKLA
Yıldız Tilbe’nin adını albümde görmek beni şaşırttı, zira albümle ilgili haberleri okurken, Yıldız Tilbe’nin şarkıyı albüm yayınlanmadan önce nette yayınladığı için yapımcıyla papaz olup albümden çıkarıldığını okumuştum. Sanırım sorun çözüldü ve beni sevindiren gelişme olarak Yıldız Tilbe olması gereken bu albümde yerini aldı. Yıldız Tilbe bu albümde olmalıydı, zira hem tarzının yakınlığı hem de nevi şahsına münhasır yorumuyla olmasaydı eksik olurdu. Yıldız’ın müthiş söylemesi şaşırtıcı değil. Yıllar sonra Yıldız Tilbe’yi düzgün Türkçe ile, dinlenebilir bir şarkıda dinleyebildiğim için mutluyum. (Manga ile düetinde Aşkperest’teki Yıldız’ı duyduğuma ekstradan sevindim, bu da bu yazının parantezi olsun). Yorum olarak, tabi ki su götürmez bir nefaset var. Yıldız samimidir, sahicidir, dobradır, kendine yakıştırır başkası yapsa iğreti durabilecek her şeyi. Bu albümde, Yıldız tam anlamıyla hakim olduğu bir alanda, tabiri caizse çalıştığı yerden çıkmış bir şarkı söylüyor. Bu yüzden başarılı bir yorum olmaması imkansızdı. Yıldız’ın yıldızını parlatacak bir şarkı olmuş.

YILDIZ USMONOVA – NEYİ DEĞİŞTİRDİK Kİ
Yıldız Usmonova kendi ülkesi Özbekistan’ın divası iken birkaç sene önce yaptığı Dünya albümü ve bu albümde özellikle Yaşar ile yaptığı Seni Severdim ile Türkiye’de ciddi bir çıkış yakalamıştı. Bu albümün fırtınası baya etkili olmuş ancak bundan sonra çıkardığı albümlerde rüzgarın dindiğine tanık olmuştuk. Seni Severdim düeti halen radyoların en çok çaldığı parçalardan biri. Yıldız Usmonova yılların getirdiği müzikal birikimini, artık iyice düzelmiş olan Türkçesi ile birleştirip çok da tarzı olmayan bu şarkıda harmanlamış. Bence bu şarkı doğru seçim olmuş. Çok zorlanmadan söylüyor. Riske girmiyor, zaten çok yükselen bir şarkı değil. Vokal tekniği hoşuma gitti. Arada ses çıkışları ve nefesli çalgı geçişleri şarkıya dinamizm getirmiş, zaten kıpır kıpır bir şarkı. Şarkının içeriği Yıldız Usmonova şarkıları ile tutarlılık içinde. Yıldız Usmonova şarkıları dünya meselelerine de bulaşır çünkü. Temposu ve ritminin ruhu ve dinamizmi var, boş cıptıslar yok. Müzikal yeteneğini konuşturmuş Usmonova.

ZARA – DİLENCİ
Zara yorumculuğunun ve bu tarza yakınlığının getirdiği rahatlık ve güvenle söylüyor şarkıyı. Normalde zaman zaman ses rengi itici olabilse de (böyle sürekli ağlamaklı ve titrek gelir sesi kulağıma), bu şarkıda yerini bulmuş. Riske girmeden, sesinin tüm olanaklarını kullanıyor. Fena da değil yorumu. Birkaç dinleme gerekti etkiye girebilmek için. Sonra birkaç kere daha dinleme isteği doğurdu. Her dinleyişte daha fazla içine girdim. Resmen düğüm düğüm oldu boğazım… Çok etkileyici, müthiş olmuş bildiğiniz.

ZERRİN ÖZER – SEV DEDİ GÖZLERİM
Zerrin daha Sev Dedi Gözlerim derken bir enerji, bir gümbürdeme kopuyor. Zerrin’i ne kadar çok sevdiğimi ve bendeki yerini önceki yazılarımdan birinde okuyabilirsiniz sevgili postdaşım. Zerrin bu ülkenin en güçlü sanatçılarından. Bu şarkıda gene yorumculuğunun zirvesinde ve ne yalan söyleyeyim, son zamanlarda içime sinmeyen pek çok parçadan sonra bu yorum ilaç gibi geldi. Uzun süredir bu kadar keyifle bir Zerrin yorumu dinlememiştim. Zerrin Özer çok vefalıdır, takip ettiğim tüm programlarında hangi şarkıyı söylüyorsa söz yazarı ve bestecisini mutlaka anar, adını geçirir. Orhan Gencebay’ın yeri ise ayrıdır Zerrin için, zira Gencebay Zerrin’in sanatının ilk yıllarında Gönül şarkısını vererek Zerrin’in Zerrin olmasının yolunu açanlardandır ve Zerrin Gönül’ü her söylediğinde muhakkak Orhan Gencebay’dan bahseder. Bu açıdan Zerrin de bu albümün olmazsa olmazıydı. Arabesk söylediği dönemde de arabeskin en güzelini söylemiştir. Yabancı değil yani bu tarza. Duyguları uçlarda olduğu için direkt yaşar ve yaşadığını yaşatır. Bu şarkı Zerrin’in kariyerinin en güçlü şarkılarından biri olacak. Zira da girişinden öyle güçlü giriyor ki, “Allaaaaahh” diyorsunuz, sarsılıyorsunuz. Mükemmel bir yorum. Tam makamında, yormadan, mükemmel yorumculuğunu yüzümüze vurarak ve tüm isyanını hissettirircesine söylüyor. Belli çok sevmiş bu şarkıyı ve bu şarkı ile Zerrin birbirlerini bulmuşlar… İnşallah albümün ses getirenlerinden olur ve Zerrinim Özerim mutlu olur. Zerrin Özer gibi bir ses bir daha gelmez…

Toparlarsak:
- Şarkıların introları uzun uzun. Evet, Orhan Gencebay’ın şarkılarının genel havası öyledir ama zaman zaman “eehh başlasana artık şarkıya” oluyorsun. İntrolar uzun olsa da genelde şarkı süreleri kısa, bu da sıkılmadan şarkının ve albümün sonuna gelinmesini sağlıyor.
- Şarkılar genellikle doğru isimlere gitmiş. Bu albümde şarkıları yeniden yorumlamanın ne olduğunu çözmüş müzisyenlerin yorumladığı çok lezzetli şarkılar var (tabi aksi de var)
- Albüm kapağında 33 sanatçı, 33 eser diyor ama 32 sanatçı saydım? Orhan Gencebay sayılmayacak heralde ona yapılan albüme katkı yapan sanatçı diye. Baskı hatası olmuş sanırsam. CD üzerinde 32 sanatçı yazıyor çünkü :)
- 2. CD, 1. CD’den daha güzel.
- Orhan Gencebay adına yakışır bir albüm olmuş. Lakin eksikleri de yok değil. Misal, gönül bir “Sevemedim Karagözlüm”ü de albümde duymak isterdi. O şarkı benim için O.Gencebay şarkıları içinde ilk üçtedir. Sadece benim için değil, adına film bile çekilmiş bir şarkıdır. Olmalıydı bence.
- Orhan Gencebay’a da bir şarkı söyletilebilirdi.
- Genel olarak konuşulan konu - ses teknisyeni arkadaşlarımın da dikkatini çekip söylediği üzere - ses kalitesinin çok düşük olduğu yönünde. Sound düzenlemeleri boğuk ve gümbür gümbür gelmiyor.
- Yıldızlı On’lar: Athena, Duman, Ebru Gündeş, Emel Sayın, İzel, Manga, Nilüfer, Nükhet Duru, Rafet El Roman, Seksendört, Sibel Can, Tarkan, Volkan Konak, Yaşar, Yıldız Tilbe, Yıldız Usmonova, Zara, Zerrin Özer
- Hiç Olmamışlar: Ajda Pekkan, Deniz Seki, Emre Aydın, Hande Yener, Serdar Ortaç
- Arada Olanlar: Berkay, Candan Erçetin, Demet Akalın, Kutsi, Mustafa Ceceli, Mustafa Sandal, Sezen Aksu, Şevval Sam, Özcan Deniz, 
- Bu albüm, ilk yazıda da belirttiğim gibi, geçmişten bugüne, belki de bir daha hiçbir araya gelmeyecek eski/yeni sanatçıları ve şarkıcıları bir araya getiren bir köprü, bir arşivlik albüm. Emeği geçenlerin eline, sesine sağlık. Yüzde 85-90 çok beğendim yorumları.

Böylece albüm yazısını bitiriyoruz sevgili postdaş. Bunlar benim tarafsızlığımı korumaya çalıştığım ama gene de benim öznel düşüncelerimdir. Güzel müzikli paylaşımlarda görüşmek üzere…


Hiç yorum yok: