Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

20 Ekim 2015 Salı

HARBİYE KONSERLERİ : YAŞAR VE NÜKHET DURU "HAYAT ŞARKILARDA" DEDİ (18.09.2015)

"HAYAT ŞARKILARDA" DEDİLER, HARBİYE'Yİ İNLETTİLER...

Müziğin iki dev sesi, Yaşar ve Nükhet Duru 18 Eylül günü akıllardan çıkmayacak bir gece ile İstanbul semalarına şarkılarını gönderdiler...


Dün gece (18.09.2015) aylardır beklenen buluşma gerçekleşti ve Nükhet Duru ile Yaşar Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesinde rüya gibi bir konsere imza attılar. Bu yazıda bu anlatılmaz yaşanır ve şimdilik tekrarı olmayacak bu geceyi anlatmaya çalışmak boynumun borcu oldu sayın blogdaşım.

Her şey üç ay kadar önce maillere düşen bomba haberle başladı. Nükhet Duru ile Yaşar Açıkhava’da birlikte konser verecek diyordu haberde. Her satırı kimbilir kaç kere okudum ya da kendimi kaç kere çimdirdim bilmiyorum, gerçekliğine emin olana kadar. Tabi ki hemen heyecanla organize olduk ve canım arkadaşım Ceyda ile biletlerin satışa çıkmasından iki gün sonra biletlerimizi alıp yazı geçirmeye ve o zamanı çok düşünmemeye çalıştık.

Yaşar'ın açılışta okuduğu Mevlana şiiri
Ben daha ilk günden giyeceğim kıyafeti bile belirlemiştim. Nükhet Duru’nun programında Nükhet Duru’nun elinden aldığım Yaşar’a ait gömlek ve özel konserlere sakladığım Yaşarlı kıravatım… Bu süreçte aklımda hangi şarkıların söyleneceğine, Nükhet Duru’dan hangi Yaşar şarkıları ve Yaşar’dan hangi Nükhet Duru şarkıları dinleyeceğimize, konsepte, düet yapılacak şarkılara ve daha bir dolu konuya dair merak vardı. Kafamda şarkıları yakıştırdıkça tivitırdan Nükhet Duru’ya ve Yaşar’a yazma süreci ayrı tabi… Üç ay su gibi geldi geçti ve dün gece büyük buluşma öncesi Yaşar grubundan arkadaşlarla bir araya geldik. O sırada yayına hazırlanan Kral Pop mikrofonlarına ufak bir röportaj verdikten sonra içeri girip yerimi bulmaya hazırdım.


“Hayat Şarkılarda” temalı konser Nükhet Duru’nun bir bacağı transparan görünümlü pantolon-pelerin karışımı bir kıyafetle adeta süzülerek geldiği Melankoli ile başladı ve ardından Yaşar’ın Aldanırım ile sahneye girmesiyle salon bir ıslık yağmuruna döndü. Dakka bir gol bir arka arkaya iki vurucu şarkıyla açılan konser gerisi hakkında ipuçları veriyordu hakkında. Velakin Nükhet Duru birkaç şarkı sonra “Bu daha başlangıç, daha neler olacak neler” diyerek bizi heyecandan heyecana savurdu.

Nükhet Duru’nun Melankoli, Ben Sana Vurgunum, Anılar, Cambaz, Harp ve Sulh ile Yaşar’ın Aldanırım, Beni Koyup Gitme, Kör Bıçak, Divane, Kumralım, Kuşlar gibi klasikleşmiş şarkılarının söylendiği, Nükhet Duru’nun Yaşar şarkılarına, Yaşar’ın Nükhet Duru şarkılarına eşlik ettiği bir repertuardan oluşan yaklaşık 40 şarkılık doyulmaz konserde müziğin yaşayan ve bu dünyadan göçmüş gitmiş ilham kaynakları ile sanatçı dostlar da ihmal edilmedi. Tanju Okan’dan Yaşar’ın enfes yorumuyla Kadınım, birlikte Hasret, Çal Çingene, Deniz ve Mehtap, Sarhoşum Ben; Yaşar yorumuyla Büyük Usta Kayahan’dan Hep Karanlık ve Gözlerinin Hapsindeyim ve Nükhet Duru yorumuyla Mor Menekşe; gene Yaşar yorumuyla Barış Manço’dan Anlıyorsun Değil Mi ve Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’nın yanı sıra Zülfü Livaneli’ye Sevda Değil, İskender Doğan’a Kan ve Gül ve Ezginin Günlüğü’ne Düşler Sokağı ve Ebruli ile selam duruldu.



Konserin görselliği de müthişti, konser başlamadan önce sahneye yansıtılan kırmızı perde imajı bende büyük bir opera salonunda bir temsil izliyormuş hissi yarattı. Konser başlamadan fonda yansıtılan ve geceyi temsil eden anahtar kelimeler ve konserin teması “Hayat Şarkılarda” yanıp sönerken, konser Yaşar’ın o kulak okşayan sesiyle okuduğu, hepimizi daha ilk dakikada mest eden bir şiirle başladı. Konser boyunca adı anılan sanatçıların resimleri şarkılar boyunca arkada resim gösterisi olarak geçti ve Yaşar’ın her birinin önünde saygıyla eğilmesi en güzel karelerinden biriydi gecenin. Nükhet Duru’nun Sevda şarkısında Aysel’den bahsetmesi, benim için ekstradan özeldi.



Bunun dışında her şarkı, anlattığı temaya uygun görsellerle süslenmişti, Nükhet Duru son albümünden Halil Sezai şarkısı Sonbahar’ı söylerken fonda sarı yapraklarla bir sonbahar imajı, Yaşar “Kuşlar” şarkısını söylerken, fonda uçan kuşların görselleri çok uyumlu bir görünüm verdi. Belli ki çok uğraşılmış ve çok emek verilmiş. Hiçbir şey aksamadan işledi. Nükhet Duru ile Yaşar’ın sahnede birbiriyle paslaşmaları, espirileri, iletişimleri ve enerjileri bizi de içine aldı. Bilhassa Nükhet Duru’nun Timur Selçuk’tan şarkı için izin alma sürecini anlatırken gülümsemekten kendimizi alamadık. Yaşar’dan çocuk diye bahsetmesi, Yaşar’ın kim çocuk ben mi demesi, gecenin hoş espirilerindendi. İkili hep hayal ettiğim Ayrılanlar İçin ve İspanyol Meyhanesi şarkılarında düet yaparken, ben o gece orda bulunmanın ayrıcalığını yaşıyordum. İspanyol Meyhanesi öncesinde küçük çaplı tatlı bir gül krizi yaşanmışsa da, gülün Nükhet Duru’ya diz çökmüş Yaşar eliyle verilmesiyle Duru’nun  İspanyol Meyhanesi’ne eşlik eden kırmızı elbisesi tamamlandı.

Yaşar’ın oğlu Kerem’in tüm sevimliliğiyle ve ağzı kulaklarında tiyatroya el salladığı an gecenin en tatlı anlarındandı. Kuzu nasıl alkışladı babasını. Allah babası gibi güzel bir kariyer nasip etsin her ne iş yapacaksa, babası kadar sevilsin ömrü boyunca…

Konsere magazin deyimiyle “ünlü akını vardı”. Yaşar’ın ve Nükhet Duru’nun yıllar içinde biriktirdiği sanat dostları da bu gece de yerlerini almışlardı. Sanatçıların birbirlerini desteklemeyi bırak, yan yana görünmekten çekindikleri böyle bir zamanda, bir sanatçının sanatçı dostunun konserine gitmesi aklıma doksanların dayanışma içindeki sanatçılarını getirdi. O zamanlarda da sanatçılar egosuzca birbirlerinin şarkılarına eşlik eder, kliplerinde oynarlardı. Günümüzde hasret kaldığımız görüntüler bunlar. Bu gece orada Yaşar ve Nükhet Duru’ya desteğe gelmiş –görebildiğim- Ege, Bora Duran, Metin Uca, tabi ki Erkan Özerman, Halil Ergün, Deniz Çakır, Deniz Akkaya gibi isimleri görmek beni mutlu etti.

Konserde Nükhet Duru her konserinde olduğu gibi işvesiyle, muhabbetiyle, anılarıyla bizleri avcunun içine alırken, zaman zaman verdiği mesajlarla da ayakta alkışlandı. Mesela en aklımda kalanları, “…Bizler işimizi iyi yapmaya çalışıyoruz, ancak ülke şu anda işini iyi yapmayanlar yüzünden bu halde” ve “Atatürk yaşasaydı konserler iptal olmazdı”. Gecede Nükhet Duru'nun mikrofonunu arkasına alarak çıplak sesle Ben Gene Sana Vurgunum parçasını tüm Harbiye'ye mikrofonsuz duyurması gecenin en çarpıcı anlarındandı.


Konserde benim için çok özel olan Yasaksa Yasak ile ateşler yakıp, Şehrazat’ın Sürgün şarkısıyla ağlamama ramak kalmışken, Nükhet Duru’nun tivitırdan bilhassa yazıp rica ettiğim, özellikle “Yaşar yuvada kuş gibi” dizeleri ile mavra olacağını düşündüğüm Mahmure şarkısını söylemesi ve bir de bir anekdot anlatması ile yüzümde gülücükler açtırdı. Mahmure’nin ardından MFÖ klasiği Ele Güne Karşı ile salondaki heyecan doruğa çıktı. Artık yerimde oturamazdım, arkamda oturan seyircilerden izin alıp ayağa kalktım; zira Yaşar’ı zaten oturarak dinlemek mümkün değilken, bu ikili karşımda kişisel müzik hayatımın en özel şarkılarını arka arkaya patlatırken oturabilmem düşünülemezdi. Konser yer yer potburiler şeklinde devam etti. Arada muhabbetlerine kendimi tutamayıp oturduğum yerden laf atmak suretiyle katılmışlığım da oldu. Konserin benim için hoş bir anısı oldu.

Nükhet Duru Gülşah Saraç imzalı dört kıyafet giyerken, Yaşar iki koyu renk takımla geceyi bitirdi. Birincisi ceket takım, ikinci yarıda yelekli idi.

Gece bissiz Sessiz Gemi düeti ile biterken, gecenin sonunda, başında yazdığı tüm duyguları, aşkı, hüznü, sevinci, özlemi, coşkuyu, kavuşmayı, ayrılmayı, ağlamayı, gülmeyi bir gecede yaşamış kişilerdik. Kısaca temasına çok uygun olarak “Hayatı şarkılarda” yaşadık o gece. Yaşar ve Nükhet Duru bitmeyen alkışlar ve ıslıklar eşliğinde koşarak sahneden ayrıldılar…. Sonrası… Sonrası iyilik güzellik… Bu ikilinin enerjisi müthişti.

Orkestradan da bahsetmek lazım. Müzik dünyasının duayenleriyle yeni nesil müzisyenleri müthiş bir uyum içindeydi. Yaşar’ın ekibi ile Nükhet Duru’nun ekibi birbirlerini bloke etmeden müthiş bir uyum içinde çaldılar. Nükhet Duru’nun orkestrasındaki gitarda Erdem Sökmen, bas gitarda Hami Barutçu, davulda Orhan Topçuoğlu ve herkesin aranjörü Osman İşmen (diğer grup üyelerin adını unuttum şimdi) ile Yaşar orkestrası “Kuşlar Band” gitarda Öner Tombuloğlu, nefesli çalgılarda Mehmet Çelik, davulda Okay Aynur, klavyede Barış Özbilgin gecenin coşkusunun artmasında çok büyük pay sahibi oldular.

Bu konser anlatılmaz yaşanır gecelerden, rüya konserlerdendi… Şurası daha iyi olsaydı dediğim yerler yok muydu? Vardı elbet, ama bu ilk konserdi diyerek, devamını umarken keşke konser DVDsi geleneği ülkemizde olsaydı da bu gece sadece akıllarda kalmasaydı diye düşünmekten kendimi alamadım. Seçilen şarkılar ve repertuar enfesti, aklımdan geçen bütün şarkıları söylediler. Üç saat üç sayfaya sığmayacak kadar coşkuluydu ama bazen yaşadığınız duyguları yazıya dökecek kelimeleri bulamazsınız… Bu gece o gecelerdendi… İki dev ses, Yaşar ve Nükhet Duru semaya yaydıkları şarkılarla herkesi mest etti. İyi ki varsınız, yüreklerinize, seslerinize, ellerinize, hücrelerinize sağlık… Bu ülkede güzel şeyler de oluyor dedirttiğiniz için teşekkürler…





Hiç yorum yok: