Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

19 Eylül 2015 Cumartesi

ALDIM, DİNLEDİM, YAZDIM... - NİLÜFER-KENDİ CENNETİM

NİLÜFER... YİNE YENİ YENİDEN...

Nilüfer 2015 yılını sıfır şarkılardan oluşan şapşahane albümü "Kendi Cennetim" ile taçlandırdı...


2015 yılı hayatımın ışığı olan pek çok ismin yeni albümleriyle evime, arşivime girdiği bir yıl oldu. Göksel, Nükhet Duru ve Zuhal Olcay’dan sonra Nilüfer de 2015 yılında yepyeni şarkılarıyla arşivime girdi ve girmekle çok iyi etti. Bu yazıda Nilüfer’in yıllar sonra keyifle dinlediğim albümü Kendi Cennetim’den bahsedeceğim. Benim için 2015 yılının en iyi üç albümünden biri olan Kendi Cennetim Mayıs ayında raflara çıktı ve şahsen sevdiğim en son Nilüfer albümü Karar Verdim’den sonra (Düet albümler hariç) Nilüfer’in bence en ‘Nilüfer’ albümü oldu.

Şarkılara geçmeden önce albüm hakkında birkaç şey söylemeli. Albüm geçen Mayıs ayında DMC’den “Haziran Vakti” adlı Sezen Aksu şarkısıyla çıktı. Kapakta ilkbahar sonu yaz başı cıvıltısına uygun şekilde beyaz-pembe tonlarda fon önünde çiçekler açan bir Nilüfer görüyoruz. Nilüfer’in uzun süredir sıfır şarkılar söylemediği yıllardan sonra, yeniden çiçek açmayı ve yepyeni şarkılarla bizlerle buluşmayı ifade edercesine gülümseyen ve insanın içini açan bir renk kombinasyonu var. Aynı zamanda gözlerinde bir maskeli balo maskesi gibi bir desenle sizi kimi eğlenceli kimi duygusal bir seyahate çıkaracağını söylüyor daha kapakta. İç kapakta da bu temaya uygun bir şekilde yazın (ya da Haziran’ın)) tüm cıvıltısını, coşkusunu ve hazırlığını anlatırcasına gülen ve eskiye el sallayan bir Nilüfer görüyoruz. Adeta zamanı donduran bir dinçlik ve güzellikle bakıyor. Tüm kara bulutlardan, kötü günlerden, hastalıklardan, kayıplardan sonra yepyeni yenilenmiş bir Nilüfer var karşımızda.. Bu açıdan çok anlamlı bir teması var albüm kartonetinin.

Albüm müzikal açıdan da bir hazine gibi. Bir kere müziğin kare asları Sezen Aksu, Nazan Öncel ve Şehrazat’ın güçlerini birleştirdiği bir albüm, ki bu isimler daha önce Emel’in Çok Özel, Aşkın Nur Yengi'nin Yasemin Yağmurları ve Nükhet Duru'nun Tam Zamanında albümünde bir araya gelmişti. Düzenlemelerde Mustafa Ceceli, Febyo Taşel, İskender Paydaş’ın adlarını görmek bile albümün müzikalitesi hakkında fikir veriyor. Müzik sektörünün kalburüstü isimleri ve ağır topları adeta Nilüfer’i ihya etmek için bir araya gelmiş gibi. Albümde Nilüfer denince akla ilk gelen isimlerden Adnan Ergil’in adını görmek beni ayrıca mutlu etti. Albümün en güzel yeri, Nilüfer gibi dev bir ismin albümüne şarkılarını web sitesinde duyurarak yüzlerce şarkı arasında seçerek koyduğu iki amatör şarkı yazarının (Hakan Sancak-Medar Neşet Kırşehirli) şarkısını seslendirmesi oldu, ki o iki şarkı albümdeki birkaç şarkıdan daha çok içime dokundu mesela. Nilüfer’in amatör söz ve şarkı yazarlarına verdiği bu destek ayrıca alkışlanası. Albümde söz yazarları arasında yazılarıyla tanıdığımız ancak müzik yanını da bu sene keşfettiğimiz Onur Baştürk, Gövher Hasanzade, Ayşe Birgül Yılmaz isimlerini de görüyoruz. Nilüfer ve Şebnem Algan ortaklığında yazılmış şarkılar da beni heyecanlandırdı.

Albüm bir Nazan Öncel şarkısıyla başlıyor. Şunu diyebilirim ki, şarkıyı dinlerken kimin yazdığını bilmeseniz bile şıp diye tahmin edebileceğiniz bir Nazan Öncel şarkısı bu. Şarkıda sevdiğine artık gel gel demekten dilinde tüy biten gururlu kadının eeeeh demeden önceki son dönemecindeki seslenişi var: “çık gel her iki sokaktan, öpelim her iki yanaktan, kalk gel özledik işte” Nazan şarkılarında hep gururlu bir kadın vardır, sabırla bekler bekler, kendini yer bitirir, sorgular, sorular sorar ve birden patlayıverir: gelsene artık! “bak gel gel dedirtme, sonra sonrası yok işte anla, anlamıyorsan nokta!” Nazan şarkılarında önce tatlı dille yılanı deliğinden çıkarmaya çalışır, sabrı bittiğinde ise eli belinde bir elinde oklava bir kadın görürüz. Bu şarkı da bu duyguyu Nilüfer sesiyle aldım ben. “Ben seni neden sevdim, bir nedeni yok nedensiz sevdim” … “Ben sana bir söz verdim, ruhumla savaş verdim, yok mu bir diyeceğin, yoksa ben öleceğim kalpten” Şarkı albümün ikinci klibi oldu ve bence çok doğru bir seçimdi. Nilüfer’in iki hareketli şarkıyı arka arkaya çıkarması çok iyi oldu.


Albümün ikinci şarkısı, bir Sezen Aksu şarkısı ve albümün en eleştirilen şarkılarından biri oldu. Eleştiriler çoğunlukla şarkıdaki kişiyle Nilüfer’in bağdaştırılamamasıydı. Nilüfer’in Beyoğlu’na gitmesini “o öyle biri değil ki” diye eleştiriyolar da, Nilüfer illa şarkılarında anlattığı şeyleri yaşamak zorunda değil ki. Bu defa öyle bir kadına sesiyle hayat vermiş ve bence bu ters köşe şarkı Nilüfer’in cıvıltısını ve neşeli tarafını göstermesi bakımından da hoş olmuş. Şarkı aslında pek çok kişinin yapmak isteyip yapamayıp da aklından geçirdiği şeyi dile getiriyor: “Değmez inan bazen yaşamaktır aslolan”. Şarkıdaki kadın hayattaki, aşktaki, ilişkilerindeki tüm kötü bulutları dağıtıp, hayatın tadını çıkarmaya davet ediyor. Kızsanız bilirsiniz ya da kız arkadaşlarımızdan dinlemişizdir ya da dinlemişsinizdir: kız kıza gecelere akılan o gecelerde ne göz yaşları dökülür, ne dertler anlatılır, ne kahkahalar atılır, ne aşklar masaya yatırılır, anlattıkça rahatlanır, rahatladıkça her şey daha güzel gelir. Bazen bizler de demez miyiz, amaaaaan koy rahvan gitsin, üzüntüyü bırak yaşamaya bak. Nilüfer de “kimbilir kaç aşktan yaralı çıktıktan” sonra “devrilmemiş hala ayakta” çünkü “bazen yaşamaktır aslolan”. O da topluyor kızları, aşkları, erkekleri ve benzeri tüm dertleri geride bırakarak -fikir bile olsa- “Beyoğlu’na” akıyor…

3. şarkı Vefa iki açıdan albümün en içime dokunan şarkılarından. Birincisi, yıllar sonra gelen Adnan Ergil-Nilüfer ortaklığının hala tüm dinamikliği ve duygusuyla devam ettiğini görmenin keyfi, ikincisi şarkıyı dinlerken adeta Nilüfer’den Kayahan’a bir veda seslenişi duygusunu almak: “Hiçbir haber vermeden, kimseye görünmeden, gizlice bir gül koyup da geçtin, gönlümün şu bahçesinden”… tüm o kırgınlık dolu yıllar boyunca içinde özlemi ve umudu taşımanın ifadesi gibi geldi bu satırlar. Ve nakarat kısmı direkt duyguların dışa vurumu: “Hasret her şeyden acıymış, sen gidince anladım, vefa bir semtin adıymış derdin, unutmadım”… Şarkının son dizesi ise “Zamansız birden uçup da gittin, avucumdan ellerimden” derken de yıllarca gönül ortaklığında bulunduğu bir dosta yapılan en içten vedaya ses vermiş bence. 2015 yılının benim için en güzel karelerinden biri 14 Şubat’ta Beşiktaş’ta Nilüfer ve Kayahan’ın birlikte verdiği barış konseriydi. İyi ki o konser yapıldı Kayahan aramızdan Nilüfer’le buzları eritmiş olarak ayrıldı. Zira atalarımız bir kez daha haklı çıktı: Eski dost düşman olmaz… Bu şarkı aklıma hep o son konserdeki sarılma karesini getirir.

Bu duygularla hepimizin boğazını düğümleyen Nilüfer, bir sonraki şarkıda ruhumuzu havalandırıyor. Sözlerini Sibel Algan’la birlikte yazan ve müziğine de imzasını atan Nilüfer, albümün genel umutlu ve pozitif havasına uygun şekilde, tüm olumsuzlukları kötülükleri affedip gönül yüklerinden kurtuluyor: “Affettim gitti seni de kendimi de, boş verdim gitti üzüldüğüm her şeye”… Etrafımız bu kadar olumsuzluklara boğulmuşken, her gün içimizi ruhumuzu sıkacak kavgalar, küslükler, tartışmalar, sinir, stres, sıkıntı ruhumuzu esir almışken, şarkı umut mesajlarını veriyor: “hiç de zor olmaz istenirse mutluluk, olmuyor işte öyle çabuk çabuk, yaşadık hem de ya vurduk ya vurulduk, bir kere sandık kaç kez aşık olduk”. Yani hayat hep bir devinim içinde, Nilüfer’in yıllar önceki Geceler albümündeki bir şarkıda verilen mesajın devamı gibi “bakarsın en acı gün, yarın olur bir düğün, hayat dudaklarda mey, yaşamak ne güzel şey”. Aslında her şey, her şeyi çok ciddiye aldığımız ve anlamsız birçok şeye büyük ve gereksiz anlamlar yüklediğimiz içindir. Nilüfer şarkıda bunun farkına varıyor: “Havalandı ruhum, rüzgara tutuldum, bırakın akışa, kaderin işine karışılmaz malum”… Şarkının müziği Nilüfer’in önceki şarkılarından “Hoşuna Gider Mi”yi çağrıştırdı biraz bana. Kulağımda ikisi yan yana çalıyor. Bu şarkı da onun gibi kolayca dilime dolandı. Yeni klip şarkısı bu olmalı.

Albümün 5. Şarkısı sözü müziği Nilüfer’in websitesi yoluyla duyurarak yüzlerce şarkı arasında seçtiği, amatör şarkı yazarlarından Hakan Sancak’a ait olan ve Nilüfer’in albümüne alarak büyük bir teveccüh gösterdiği Aylar Geçti. Albümün en sağlam şarkılarından olan Aylar Geçti, Nilüfer’in hitlerinden olmaya aday. Hem yorum hem söz hem müzik olarak Nilüfer’in en üst düzey şarkılarından biri olabilir. Şarkının duygusunu Nilüfer çok iyi taşıyor; o özlem, o isyan, o umutsuzluk, o gururlu durmaya çalışan ama yelkenleri suya indirmeye hazır olma durumu, o pişmanlık Nilüfer’in sesinde buluşuyor ve “Aylar geçti sevgilim, gül yüzünü göremedim, içimde yandı bir şeyler, çok özledim” itirafıyla vücut buluyor. Nilüfer’e çok yakışan bir şarkı olmuş. Kesinlikle kliplenmesi gereken şarkılardan…

Albüm Aylar Geçti’deki umutsuzluğun ardından, silkinip kendine geldiği ve yeniden çiçek açtığı Sezen Aksu imzalı Haziran Vakti ile devam ediyor. Albümün çıkış şarkısı da olan Haziran Vakti, albümden önce yayınlandı ve benim için güzel bir yaza hazırlık şarkısı oldu. Bu şarkı da gene umut var, yeniden coşan, taşan duygular var, yeniden hayat bulma, yeniden çiçek açma ve hayattan, aşktan korktuğu günlere dair pişmanlık var. Aşkı korkarak yaşadığı hayatında sınandıktan sonra bir yaz günü karşısına çıkan aşkla hayata dönen ve bulduğu aşkı korumak için o aşkla kendinden beklemediği bir güçle adeta bir savaşçıya dönüşen bir kadını resmeden Nilüfer bu aşkla dünyanın derdine rest çekip kendini aşkın kollarına bırakıyor ve eski yaralarını sarıp kapatıyor: “Çıktın geldin Haziran vakti, ben de çiçeklendim yine, bitmez ki bu dünyanın derdi, biz bir sevişelim hele”. Sonrasında güüüç onda artık: “Çiğnenmek için bütün kurallar gel, ruhum da bedenim de hür”  İlk duyduğumda “ay ne kadar Sezen sözler” demiştim, hakkaten de Sezen şarkısıymış. Tek eleştirim klibinin biraz daha neşeli ve hareketli bir Nilüfer görmekti. Ya da Nilüfer hareket etmeyecektiyse birkaç kişi ya da mesela sanatçı arkadaşlarının ya da fanlarının görünmesi olabilirdi. Kareler, resimler, renkler, çiçekler, Nilüfer hepsi çok güzel görüntüler ama şarkının duygusuna göre durağan kalmıştı.

Albümün ikinci yarısı gümbür gümbür bir Şehrazat şarkısıyla başlıyor. Şehrazat gerçekten sanatçının kumaşına göre şarkı yazabilen nadir kalemlerden. Daha genç ve popüler isimlere verdiği şarkıların yanı sıra, Nilüfer’e verdiği şarkıya bakınca bunu çok iyi görebiliyorsunuz. Albümde dinlediğimden beri Hesap Ver’in 2015 model kardeşi dediğim, öyle sağlam, öyle gümbür gümbür bir hesap sorma şarkısı bu. Şarkıdaki sitem çok güçlü bir şekilde ifade ediliyor. Hani bazen ne yaparsan yap olmaz, bile bile bi şeylerin bittiğini kabul etmez insan, öte yandan karşısındaki kişi duvarları o kadar sağlam örmüştür ki, terk edilenin feryadı uzaklardan bir uğultu gibi gelir. Terkedilen, gücenmişlikle karışık çaresizlikle sesini duyurmaya çalışır ve bir an gelir o da pes eder: Elimden gelen bu kadardı… Artık elinde bi şeyleri kurtarmak için her yolu denemiş birinin gücü vardır ve sitem etmekte yerden göğe hakkı vardır: Gel dedin de gelmedim mi, sev dedin de sevmedim mi, öl dedin de ölmedim mi, elimden gelen bu kadardı. Tabi bu şarkıda Nilüfer’in yorumu da devleşiyor. Nilüfer’in sesinin artık yorulduğuna dair eleştirilerde bulunanlara nispet yaparcasına, tüm duygusuyla haykırıyor elimden gelen bu kadardı diye. Bu şarkı Nilüfer- Şehrazat ortaklığının yüz akı olarak Nilüfer diskografisindeki yerini alıyor. Bu şarkı kliplenmeden albüm kapanmamalı…

Sonra bir Nazan Öncel şarkısı geliyor. Usul usul akan Nazan şarkılarından olan bu ayrılık şarkısı, açıkçası albümde en mesafeli olduğum, ısınamadığım şarkı oldu. Şarkı bir ayrılık sabahında yalnızlığıyla baş başa kalan bir kadının kendi kendisiyle hesaplaşmasını anlatıyor. Daha önce bir sevdiği varken bir sabah baktığında sevdiğinin artık yanında olmadığını görüyor, ayrılanlar ve özleyenler tarafına geçiyor. Kendiyle diyalog kuruyor,  kendisiyle konuşuyor, ve kendi kendine: “Ayrılanlar bu tarafa, özleyenler bu tarafa, sizi şöyle alalım bu tarafa” diyerek yalnızlık denen tarafa geçiyor. Söyleyecek çok şey varken, artık kelimeler anlamsız kalıyor, çok özlese de, çok sevse de, artık yanında olmadığı için, hiçbir anlamı kalmıyor, özlemenin de sevmenin de. Gene de özlüyor, gene de seviyor. Her şeyin farkında: “özlüyoruz da ne oluyor sanki, bir şey olacağı yok olsa bari.” Böyle avutup mutlu ediyor belki kendini. Ama gene de kendini davet ediyor: “ayrılanlar bu tarafa, özleyenler bu tarafa, sizi şöyle alalım, bu tarafa”.

Hürriyet gazetesi yazarı Onur Baştürk’ün müzik yönünü bu sene çıkardığı albümle gördük. Ancak daha önce birkaç sanatçı dostunun albümünde söz müzik kısmında adını görmüştük. Nilüfer’e verdiği şarkıda Bir ilişki bittiğinde derler ya, ayrıldığım kişiyle dost kalamam diye, ben hep şuna inanırım: Neden dost kalınamasın ki, bir süre boyunca birlikte olduğum, birlikte güzel günler, geceler, anlar, paylaşımlar yaşadığım, beni benden iyi tanıyan, bir bakışımla hissettiğim ve demek istediğim her şeyi anlayan ve bir duyguyu paylaştığım insanı neden hayatımdan çıkarayım ki? Beni ondan iyi kim anlar, aramızdaki duygusal iletişim bitti diye neden geçmişe gömeyim? Belli bir görüşmeme süresinden sonra gayet de dost kalınabiliyor. Şarkı benim bu düşüncemi doğrularcasına: “yine aynı yerlerde karşılaştığımızda, yine aynı kelimelerle tutulduğumuzda, ne olur sessiz sedasız geçip gitmeyelim, ne olur iki eski sevgili olduk demeyelim” Albümün en benim hissettiklerime tercüman olan şarkısı bu oldu.

Günahkar Zaman (Neyleyim) Gövher Hasanzade’ye ait bir ayrılık ağıtı ve sözlerde Gövher HHasanzade’nin yanı sıra Ayşe Birgül Yılmaz ve Nilüfer’in de adını görüyoruz. Giden sevgilinin ardından hayalkırıklığının, çaresizliğin, ümitsizliğin, sitemin haykırışı Nilüfer’in sesinde hayat buluyor ve son ümit gördüğü bir aşkın sona ermesiyle şarkıdaki kadın için hayat duruyor: “söyle şimdi neyleyim, hiç ayrılmayız demiştin, söyle şimdi neyleyim, seni son ümit bilirdim, biçare yollardayım, uçurum kenarındayım ben”. Albüm temasının en aykırı şarkısı bu, adeta albümdeki tüm pozitifliği ve umudu diğer şarkılara dağıtıp umutsuzluğu kendinde toplayan bir şarkı. Şarkıdaki kadın için hiçbir çıkış yok, yıkılmış, melankolik, kendine acıyan, kendine kahreden biri ve asla bir çıkış yolu düşünmüyor, adeta acıdan zevk alıyor gibi. Bu yüzden sözleri itibariyle bana uzak, ama melodisi ve armonisi bakımından gümbür gümbür bir şarkı.


11. şarkı müziği Dimitris Dekos’a ait bir Yunanca şarkıya Rena Kamari’nin sözlerini yazdığı Seninim. Albümün en güzel slovlarından olan ve Türkçe sözlerini Nilüfer ile Sibel Algan’ın yaptığı şarkı, şairin çünkü ayrılanlar hala sevdalı çünkü ayrılık da sevdaya dahil dizesini doğrularcasına, ayrılsalar da “seni sevdiğim belli, çok istediğim belli, bir ömür boyunca, seninim temelli” diyerek ayrılığı reddediyor. Yalnızlığı içinde ayrılığa inanmadan ve sevdiğinin geri döneceğine dair inancını kaybetmeden bekliyor ve sevdiğine geri dön diyor: Gel artık gel, sevincim nefesim dön geri…. Usul usul akan şarkıda Nilüfer’in sesi de yormadan su gibi akıyor. O doksanlı yıllardaki Nilüfer şarkılarının tınısını duyuyorum. Kulağa hemen dolan melodisi ile albümde en sevdiğim şarkılardan biri.


Albümdeki ikinci Adnan Ergil şarkısında, artık sevdiğinin yalanlarına, vaatlerine karnı doyan kadın resti çekiyor: “Gelme istemem gelme, dönme beklemem seni, sevme istemem sevme, dönme beklemem seni.” Çünkü yıllar yılı belki zaaftan, belki çok sevmekten “vazgeçmek çok zor senden” diyordu. Ama bir yerden sonra artık o da isyan bayrağını açıyor ve “döndürme beni o yıllara geri, hiç kandırma boş yere boş vaatlerle yeni, yaşatma bana o anları bir kez daha, hiç çağırma boş yere artık inanmam sana” diyerek meydan okuyor. Sevdiği onu cepte sanıp, nasılsa benden vazgeçemez derken, bu çalımla şarkıdaki kadın onu ters köşe yapıyor.

Albüm albümdeki ikinci amatör şarkı yazarı Medar Neşet Kırşehirli’ye ait Hazan parçasıyla sona eriyor. “Buralarda hazan oldu, Eylül bitti Ekim oldu, Sonu gelmez ah ayrılık ah, Zora düştüm olan oldu, can yoldaşım zaman oldu, ne bitmezmiş bu ayrılık ah” diyerek giden sevgilinin arkasından günleri sayan bir kadının hüznünü anlatan şarkıyla albüm kapanıyor.

Albümdeki şarkılar arasında tutarlılık var aslında, ayrılık şarkıları ayrılığın ardından toparlanamayan, yıkılan kadını, hareketli şarkılar gururlu, boş vermiş, umutlu, pozitif kadınları temsil ediyor. Nilüfer’in şahsi olarak en sevmediğim albümü Hayal’den sonra bu albüm ilaç gibi geldi. Nilüfer sıfır şarkılara ara verdiği yıllardan sonra 2015 yılının en dinlemekten keyif aldığım albümüyle 2015 yılında arşivlik bir albüm hediye etmiş.

Bu ülkede Nilüfer pamuklara sarılası, el üstünde tutulası, kıymetini bilinesi ilk üç sanatçıdan biri… Bu albümle Nilüfer eşsiz yorumuyla gene kalpleri sarıyor. Benim 2015 yılının en sevdiğim ve beğenerek dinlediğim ilk 3 albümden biri oldu. Şimdi gözlerim kulaklarım konserler ve kliplerde…

Nilüfer’i sosyal medyada takip etmek için:
adreslerine bakabilirsiniz.




Hiç yorum yok: