İyisiyle kötüsüyle bir Eurovizyonu daha geride
bırakırken sayın postdaş, hem aylar süren heyecanların sona ermesinin
burukluğunu, hem de sonuçların beklediğim ve öngördüğüm gibi çıkmasının
sevincini yaşıyorum. Her şey umduğum gibi oldu. Şimdi işin yoksa bir sene daha bekle. Bu yazıda Eurovizyon
sonuçlarının kısaca değerlendirmesini yapıcam. Benim tahminlerim yedi düvele
ilan ettiğim üzere şöyleydi:
1) İSVEÇ
2) RUSYA
3) MAKEDONYA
4) TÜRKİYE
5) ARNAVUTLUK
6) MOLDOVA
7) YUNANİSTAN
8) İTALYA
9) İZLANDA
10) SIRBİSTAN
2) RUSYA
3) MAKEDONYA
4) TÜRKİYE
5) ARNAVUTLUK
6) MOLDOVA
7) YUNANİSTAN
8) İTALYA
9) İZLANDA
10) SIRBİSTAN
Bunlar da yarışmanın
sonuçları:
1) İSVEÇ - 372
2) RUSYA - 259
3) SIRBİSTAN - 214
4) AZERBAYCAN - 150
5) ARNAVUTLUK - 146
6) ESTONYA - 120
7) TÜRKİYE - 112
8) ALMANYA - 110
9) İTALYA - 101
10) İSPANYA - 97
Seyın ve sevgili postdaşım,
ben demiştim demeyi seviyorum, ve beni yanıltmadıkları için İsveç’e oy veren
tüm elleri öpüyorum (temiz ve yıkanmış olduklarını düşünerek). Zira daha ilk
dinlediğimde vurulduğum ve önceki yazıda “işte bu birinci” dediğim İsveç ipi
göğüsledi. Gerçi yüksek bir rekor ama hala Norveç’in Fairytale ile ulaştığı puana ulaşılamadığını da not düşeyim.
Bu şarkı, nasıl diyeyim, çok
çarpıcıydı, şarkıcı çok karizmatikti, ses rengi çok iyiydi, kareografisi sade
ve dikkat çekiciydi. Hatun bir sabahlıkla ve zenci bir dansçıyla işi götürdü.
Kısaca birinci olmazsa herkesin “aaaa nası ya” diyeceği türde bir şarkıydı.
Hani bet oynasanız bi şey kazandırmazdı. Öyle bir garantiydi birinciliği ve
birinci olmasına gerçek anlamda çok sevindim.
2. sıradaki Rus ninelerin
dereceye girmesi ise şaşırtıcı değil. Zira Eurovizyon Eurovizyon olalı böyle
bir cesaret, böyle bir orijinallik, böyle bir yaratıcılık görmedi. Tamam
yaratıcılık filan bi yere kadar diyebilirsiniz, ama bu ninelerin enerjileri,
şarkıları, dansları, koreografileri de inanılmazdı. Diyebiliriz ki, bu Rus
nineler, çıplak Eurovizyon kızlarına Eurovizyon dersi verdi!!! İnanılmaz sevdim
ve canıma sarasım geldi her birini. Ayy matruşka gibiydiler, şarkı da çok
sağlam olunca, derece kaçınılmazdı ve öngördüğüm gibi ikinci sırada bitirdiler
yarışmayı.
Bir de onları izlerken, bu ninelerin yaşamları boyunca yaşadıkları bütün önemli olayları düşündüm. Bu nineler, birinci dünya savaşı’nı da ikinci dünya savaşı’nı da komünizmi de, komünizmin yıkılışını da, soğuk savaşı da, sıcak savaşı da gördüler, kimbilir daha başka neler yaşadılar ve bu yaşlarında yaşadıkları bunca anıya bir de eurovizyon eklediler, üstelik derece ile… Ne dolu hayatlar yaşadılar kimbilir, bu açıdan da onlar için sevindim, mutlu oldum. Son gürlüğü derler ya, Allah hepsine uzun ömürler versin… Hepimize böyle yaşlanmak nasip etsin. Cesaret isteyen bir iş çünkü bu yaşta böyle bir yarışmaya girmek… Helal olsun hepsine…
Bir de onları izlerken, bu ninelerin yaşamları boyunca yaşadıkları bütün önemli olayları düşündüm. Bu nineler, birinci dünya savaşı’nı da ikinci dünya savaşı’nı da komünizmi de, komünizmin yıkılışını da, soğuk savaşı da, sıcak savaşı da gördüler, kimbilir daha başka neler yaşadılar ve bu yaşlarında yaşadıkları bunca anıya bir de eurovizyon eklediler, üstelik derece ile… Ne dolu hayatlar yaşadılar kimbilir, bu açıdan da onlar için sevindim, mutlu oldum. Son gürlüğü derler ya, Allah hepsine uzun ömürler versin… Hepimize böyle yaşlanmak nasip etsin. Cesaret isteyen bir iş çünkü bu yaşta böyle bir yarışmaya girmek… Helal olsun hepsine…
3. Sıradaki Sırbistan el
mecbur girecekti ilk ona. Zira Zeljko Maksimovic Eurovizyonun sevdiği bir isim,
zamanında sunuculuk da yapmış ve genelde özgün şarkıların yaratıcısı. Bu şarkı,
2004 yılındaki Lane Moje’nin yanına yaklaşamıyor olsa ve fena halde Secret
Garden’in Nocturne şarkısını andırıyor olsa da, dikkat çekici olduğu kesin.
Yaylı kullanımı ile etnik enstrümanların başarılı kombinasyonu Zeljko’nun Allah
için güzel yorumu ile birleşti. Birinci olmasına yetmediyse de, ilk üçte
kendine yer bulmasını bildi. Benim tahminim Onuncu olur yönündeydi, bu açıdan
sıralaması dışında bunu da öngördüğüm bir sonuç olarak değerlendiriyorum.
4. sıradaki Azerbaycan, beni
şaşırtan bir derece oldu. Zira geçen seneki Running Scared gibi bir şarkıdan
sonra bu sene bayığın bayığı bir şarkıyla katılmalarına şans tanımamıştım. Adın
genç güzel sıradan bir şarkıcı ve sıradan bir şarkı ile katılmıştı çünkü.
Örneklerine bin kere rastladığımız bir performans şarkısıydı. Riske
girilmemişti ve tuttu da bu klişe şarkı. 4. oldu.
5. sıradaki Arnavutluk bu
listede beni heyecanlandıran isimlerden. Zira bu şarkı beni o kadar etkilemişti ki, ilk 10’a girmese
Eurovizyon izlemezdim bi daha, öyle diyim. Kadının yorumu hala kulaklarımda,
nasıl bir söyleyiş o, tek kelimesini anlamadığım bir şarkı tüylerimi diken
diken etti. Ve beni mutlu eden şey şarkının kıymeti bilindi ve sonlarda yer
almadı. Şarkı bakıldığında çok farklı bir şarkıydı, Eurovizyonda daha önce
benzeri görülmemiş bir yapısı ve çatısı vardı. Kadının çığlıkları –her ne kadar
çok bağıran sanatçıları dinleyemesem de- çok içime işleyen, etkileyen bir
performanstı. Zaten benim için de önemli olan o hissi bana geçirebilmesi. Neyse
ki hak ettiği değeri buldu.
6. Şarkı, nasıl ki ilk
şarkıya deliler gibi vurulduysam, bundan da öyle nefret ettiğim bayığın bayığı
bir şarkıydı. Adam KUUUUULLAAAA diye ünledikçe, KUULA’ğından tutup salondan
atasım geldi. Bir de Bülent Özveren güzel şarkydı filan demez mi? Yahu şarkıda
Kuula’dan başka kelime veya herhangi bir kelime öbeği yoktu ki? Adamın
albenisinin olmaması bir yana, ballad olarak da çok sıradan çok vasattı. Hiçbir
aurası yoktu. Çok açık söyliyim, Moldova veya Makedonya giremezken ilk ona
bunun girmesi beni şaşırttı. Neyse çok konuşmıyım, İlk onda olacağını tahmin
etmediğim bir şarkıydı.
7. Şarkı… Daha yarışma günü
öğlen saatlerinde, bir arkadaşım beni arayıp, sen bilirsin ne olur bizim derece
dedi. Olm güçlü adaylar var, İsveç kesin birinci, Ruslar dereceye girer, biz ya
4 ya 7 olucaz dedim. Ve nasıl bir öngörmekse bu, 7. bitirdik yarışmayı. İçime
doğmuş demek ki, ya da ben de gerçekten iyi kulak var. Bizim şarkımız eğlenceli
bir şarkı, şov şarkısı ve kusura bakmayın ama İsveç ve Makedonya şarkılarının
yanında çocuk şarkısı gibi kaldı, vasat kaldı. Daha güçlü adaylar vardı ve
bence biz bu kadar aday içinde alabileceğimiz en iyi sonucu aldık. Net! Zaten
can bonomo konusunda bakışım daha yarışma öncesinden belliydi. Önceki yazıma
bir bakmanızı tavsiye ederim. Sadece can’t bonomo diyorum… Bunu söylediğim
için, bir tivitte bana “türkün türkten başka düşmanı yok” diye mesaj geldi
inanabiliyor musunuz?
8. sıradaki Almanya,
girişini öngörmediğim bir sonuç oldu. Hele güzeller güzeli Lena’dan sonra bu
albenisiz çocuğun tamamen anti-eurovizyon bir şarkıyla ilk ona kalması,
yazıktır günahtır moldova’ya ve makedonya’ya dedirtti. Bu şarkı da yarışmaya
kurban edilmiş, single olarak çıkmalıydı.... Şarkı olarak iyi, eurovizyon şarkısı olarak kötü seçimdi. Oğlan
sevimliydi sadece. Bu değerlendirmelere göre ilk onda olmaları sürpriz oldu
benim için.
9. sıradaki İtalya
favorilerimdendi. Nina Zilli zaten çok meşhur bir İtalyan sanatçı iken, bir de
bu şarkı tam Eurovizyonluk bir şarkıydı. Lakin neden İtalyancası çok daha güçlü
ve etkiliyken İngilizcesi ile katıldılar anlamak mümkün değil!! İtalyanın italyanca
katılması gerekiyordu. Bu şarkı İtalyanca da güzel tınlayan bir melodiye sahip.
Yazık ettiler. Daha yüksek sıralarda olabilirlerdi. Nina Zilli’nin Amy
Winehousevari imajı ve tarzı da dikkatimden kaçmadı. Gene de ilk 10’da
olacağını tahmin ettiğim şarkılardandı. İtalyancasını dinlemeyi tercih ederim o
ayrı.
10. Sırada gene ünlü bir
sanatçı olan İspanya temsilcisi Pastora Soler var. Bu da benim hani sonlarda
olmaz ama ilk on’a da kalmaz dediğim bir performans balladı idi. Şarkıda ne
söylediğini, derdinin ne olduğunu anlamadım ama çok asık suratla söyledi sanki
orada bulunmak istemiyormuş gibi. Ses güzeldi ama bir balladı ve ben
Eurovizyonda böyle balladlar görmekten çok sıkıldım. Evet şarkı güçlüydü ama
ilk onda olabilecek bir şarkı değildi. Bu arada İspanya hükümetinin yarışmada
birinci olmamalarını istediğine, zira kriz olduğu için ülkede bunu
kaldıramayacaklarına dair haberler duydum. Ne derece doğrudur bilemem. Ama
burada da belirtmek istedim.
DERECELERİNE ŞAŞIRDIĞIM
ÜLKELER:
MAKEDONYA favorilerimden
biriydi. Şarkının çok ters köşe bir şarkı olması, sanatçının yorumunun tüylerimi
diken diken etmesinin yanı sıra, bu şarkı heyecan treni gibiydi, tırmanıyor
sonra birden düşürüyordu insanı. O hoş gerilimi yaşamayı sevdim. Kadının
şarkının yavaş yerlerinde Nükhet Duru’yu hızlı yerlerinde Meltem Taşkıran’ı
andıran vokali, tam sevdiğim kadın seslerine örnekti. Şarkı da sağlam vurucu
bir şarkıydı. Aslına iddialıydı da, ama öngöremediğim şekilde 12. oldular.
Neyse, buna da şükür. Benim hala favorilerimdendir. Performansı da çok iyiydi
yarışmada.
MOLDOVA da bir başka
favorimdi. Her ne kadar oğlanın sesi şarkıya göre biraz zayıf kalsa da,
şarkının dokusu, koreografi, melodi filan çok eğlenceliydi, oğlan da
sevimliydi. Şarkı da kıpraştırıcı, iyi şarkıydı. Eurovizyonun seveceği tarzda
bir şarkıydı. 11. olmaları yazık oldu. Ama neyse ki sonlarda yer almadılar…
NORVEÇ’in bu kadar iddialı
iken EN SONUNCU olması kaç puan? Adam ve şarkı çok gaydi... kesin yüksek puan
alıcak diyordum, ki şarkıyı hiç sevmedim esasında. Ruh yoktu, kötü bir
şarkıydı. Ama bence en büyük faktör, sahnede SAKİS ROUVAS’cılık yapmaya kalkan
şarkıcının sevimsizliği idi. O pozlar, o bakışlar, olm bak git!! Dedirtti bana.
İlk onda olmasını tabi ki beklemiyordum ama ensonuncu da olmaz diyordum, Neyse
iyi oldu gene de, zira bu olmasa, benim için çok anlamlı başka bir isim sonuncu
olacaktı.
O kişi de İngiltere adına
katılan Engelbert Humperdinck! Bu büyük ses, bayıldığım yorumcu, alelade bir
ballad ile katıldı yarışmaya ve 12 puanla sondan birinci olabildi ancak! Love
Can Set You Free, şarkı olarak iyi, ama Eurovizyon kitlesinin nefret ettiği
türde bir şarkıydı. Bu şarkıyı Malta’nın şişmanı bu yarışmada söylese veya
Engelbert Humperdinck buu tekli olarak piyasaya sürse gene yadırganmazdı, ama o
kadar güçlü adayın arasında, Engelbert’ünkü yarışma şarkısından çok, konuk
sanatçı şarkısı gibi algılandı. Yüzü suyu hürmetine oy verdi insanlar bence. Gene
de bu kadar aşağılarda olmayı hak etmiyordu!!
Yunanistan, çakma Helena
Paparizou ile katıldığı yarışmada ancak 16. olabildi. Şarkı, koreografi, kız,
hepsi birebir 2005 birincisinin imitasyonuydu ve her imitasyon gibi sadece
aslını yaşatmakla kaldı. Şansı yoktu… Ben demiştim demeyi seviyorum!!!
Romanya, Ukrayna, Kıbrıs
olmaları gereken yerdeler. Her ne kadar Kıbrıs’ı hareketli şarkısından dolayı
daha yukarılarda olur diye ö gördüysem de, olmaması beni şaşırtmadı. İzlanda'nın o güzel düetine, o şov ve o güzel ses uyumuna 20.liği kesinlikle yakıştıramadım. En çok şaşırtan sonuç bu oldu diyebilirim.
Türkiye’ye oy veren ülkeler
ise şöyle:
ARNAVUTLUK – 10
ROMANYA – 3
AVUSTURYA – 3
BELÇİKA – 7
AZERBAYCAN – 12
MALTA – 8
SAN MARİNO – 5
FRANSA – 5
İNGİLTERE – 1
BOSNA HERSEK – 4
BULGARİSTAN – 7
İSVİÇRE – 3
MAKEDONYA – 8
HOLLANDA – 8
İSVEÇ – 6
LİTVANYA – 1
DANİMARKA – 2
GÜRCİSTAN – 7
ALMANYA – 8
MACARİSTAN – 3
İSRAİL – 1
Genel olarak
değerlendirdiğimde ise albümü çıksa alacağım bir eurovizyon yarışması oldu.
2004 yılından beri şarkıların çoğunu sevdiğim ilk eurovizyon bu oldu, zira öncekiler
çok tatsızdı... Bu yarışma içinde bir dolu politik yarışma filan gibi msajlar
geldi gene ama bu yarışma, gerçekten iyi müziğin kazandığı adil bir yarışma
oldu. Ayrıca, aklın yolu bir yani, İsveç’in birinci olacağını tahmin etmek için
müzikten de anlamak gerekmiyor, o şarkı zaten ben buradayım diyordu o kadar şarkı
arasından…
İyisiyle kötüsüyle bir Eurovizyonu daha bitirdik. Şahsım adına, yaptığım tercihlerin doğruluğu ve öngördüğüm sonuçların alımasından dolayı hem sevinçli hem de gururluyum. Gelecek sene İsveç-Stokholm’de görüşmek üzere…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder