BU TOPRAKLARDAN BİR MADONNA GEÇTİ...
Üzerinden birkaç gün geçmesiyle sarhoşluğu anca geçen
Madonna konseri hakkında ben de yazmasam olmazdı de mi? Ayy sevgili postdaş o
gün başıma gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Konserden önce ondan biraz
bahsedeyim. Gün Turkcell kontürlü hattıma kontür yükleme gibi basitbir olayın
yarattığı sinir harbi ile başladı. Aslında bir gece önce kontür aldıydım, 30
kontür, hani Madonna konserinde eş dost tanıdık bir dolu insan olacak, sorun
yaşanmasın mağdur olmıyım filan gibi iyi niyetli düşüncelerle, ama nerdeee… o
kontürün telefonuma yüklenmesi 2 buçuk gün sürdü sevgili postdaş!! Turkcell
“binde bir olan” ve “o da beni bulan” bir hata sonucu sistemde paramı
çekilmemiş gösteriyormuş!! Bank der, bizden para çıktı belgeli kanıtlı,
Turkcell der sistemde sıkıştı para bize geçmiyor. Banka der gidin Turkcell’le
konuşun, Turkcell der gidin bankayla konuşun. Velhasıl, ben o Madonna
konserinde sıfır kontürüm olduğu halde, dımdızlak kaldım. İki buçuk günlük
telefon bağrış çığrışmaları, olabilecek her türlü tüketici köşesine şikayet
etme tehditleri ve dahi genel müdürlüklere yazılan fakslar sonucu kontürüme 2
buçuk günsonra kavuştum ama bu arada Madonna konserinde kimseyi arayamadım
tabi!!
Neyse sabahın körü bir vakit olan 10 buçukta yollara düştüm,
metrobüsünen! Hayatımda ilk kez gittiğim için Turk Telekom Arena’nın ne menem
bi yer olduğunu veya bekleme yeri olup olmadığını bilmiyorum tabi. Yanıma üçe
bölünmüş bir ekmekten yapılma üç sandviç, 4 de meyve suyu aldım. Ki gün içinde yerim
gibi gene iyi niyetli düşünceler içindeydim. Alana saat 11 gibi vardım.
İnsanlar beklemeye başlamışlardı bile. Sahne önü olduğu için biletim erkenden
gitmek icap ediyordu sayın postdaş, yuh o kadar saat bekledin mi, deli misin
bakışları atmayınız pls! :) Alan üç kısımdan oluşuyor, biri dış kapı (Kİ
12.00’de sözüm ona açılıp etkinlik alanına geçecektik güya, ama 14.00’te
açıldı,), biri etkinlik alanı (vakit geçirmek için filan), biri de konser
alanına açılan gişeler. Efendime söyliyim demesinler mi içeri yemek içmek
sokmak yasak diye!! Elimde bir ekmek sandiviç, dört meyve suyu, nereye koyucam,
mecburen hepsini on beş dakka içinde tükettim! Madonna’yı görcem derken
zafiyetten gidicektim! :) İşte benim hikayem tam da burada başlıyor.
Saat 14.00’te kapılar açılınca hepimiz hurra şeklinde gişelere koşuştuk, 4 kapı vardı sahne önü için, ben neden öyle olduğunu anlayamadığım bir şekilde boş olan kapıya yöneldim haliyle! Orada bekleyenlerle anlaşma yaptık. Hani biz önce gittik yerimizi kaptırmayalım diye, kollarımıza numaralar filan yazdık, birimiz su filan ihtiyaç gidermeye gittiğinde birbirimizi tanıycaz filan. Benim o kadar iyi konumu kaybetmeyi göz alamadığım için dedim ilk ben gideyim, bir su alıp geleyim, bu arada bizim kapıda da birikmeler başlamıştı. Ben gidip kendime bir Madonna tişörtü bir de su aldım, bir an önce geri gidip beklemeye başlamak, bi yere de kıpırdamamak niyetindeydim. Lakiiiinnn… tam Madonna tişörtümü giyicem bir baktım, benim aylardır gözüm gibi baktığım BİLETİM YERİNDE YOKKK!! Uçmuş gitmiş elimden!!! Rüzgar da var, eh rüzgardan kurtulsa sahne önü kesilmemiş cillop gibi bilet, bulan alır şeklinde isyanlarımla olduğum yerde “AYYYY BİLETTİMMM; BİLETİMİİ KAYBETTTİMMM” diye tepinmeye başladım!! Rezalete gelin, konsere sayılı saat kala 645 lira veridğim bileti kaybettim iyi mi? Deli oldum deli, üç buçuk atmak fiili gerçekleşti. Nerdeyse konsere giremiyordum! Herkes benim biletimin derdine düştü mü? Çil yavrusu gib dağıldık, bir tane kızcağız bi yandan beni sakinleştirmeye çalışıyor, bir yandan güvenliklerle konuşuyor, benim ağzımdan “biletimmm”den başka bi şey çıkmıyor, güvenlik diyor ki biletiniz yoksa konsere alamayız!! Yani sevgili postdaş, o bilet bulunmasaydı ve ben o kadr ay bekleyip sıf bu sebepten konsere giremeyip dizimi döve döve eve gitmek zorunda kalsaydım, şu an parçalarımı boğazın serin sularından topluyor olurdunuz! (Yok canım o kadar değil!! J ) Neyse, yarım saat başımı vurmadık taş, sormadık insan bırakmazken, bir baktım, uzaktan güvenlik görevlisi elinde bir bilet sallaya sallaya geliyor! neyse bir insan evladı bulmuş kavuştum biletime, yoksa ben de üstelik oraya kadar gitmişken giremeyecektim içeri. Bir kızcağız bulmuş bileti, güvenliğe haber vermiş, o da beni söylemiş, ben bir rahatla, bir rahatla, bir çözül! Allah razı olsun, bileti alsa hiçbir hak talep edemem, bir sarıldım bir sarıldım… derken bir baktım herkes beni alkışlıyor!! Biletimi bulduğum için resmen kahraman ilan edildim! J herkes geçmişler olsunlardan tut, helal olsunlara bir dolu söz söylüyor ben biletimi sıkı sıkı tutuyorum, o andan sonra en az kırk beş kişi-tanıdık tanımadık- biletimi sordu, iyi dileklerini iletti filan J
Aslında bu olay bi açıdan iyi oldu, biraz heyecan geldi bekleyişimize, saat üç buçuk olmuştu biz artık yerlerimize yerleştiğimizde, o arada, sırada tanıştığımız Mehmet Akif, Benan ve Filiz’le koyu bir sohbete dalmıştık bile, bazen böyle kötü olaylar, sıkı arkadaşlar yaratabiliyor, bilet sayesinde koyverdik muhabbeti, derken Hadi dedik bir pankart hazırlayalım. Aslında aklımdaki düşünceydi ama tembelliğimden gerçekleştiremedim haliyle J neyseki Mehmet Akif hazırlıklı gelmişti. Enfes bir pankart hazırladık, işte bunu!
Sonrasında muhabbetle ve gerilimle konsere geri sayıma başladık. Ayy ne açılmak bile kapı 17.30’da açılacak dedilerdi, 19.00 oldu hala bekliyorduk! Nihayet 19.00’da apart vaziyette kapıların açılmasıyla kendimizi resmen tazı yarışında bulduk. Sahne önünü kapmak için, böyle bir insan seli görmedik, veee ilk olmanın avantajı, orta üçgen sahnenin solunda yerimizi aldık. Girdiğimizde sahnede Madonna’ya benzer biri duruyordu, herkes wohoooo şeklinde moda girmişti bile. Önce bir DJ çıktı, ilk başta fazla havaya giremedim sonrasında modum yükseldi ve kendimi kaptırdım DJ’in müziğine, ki hiç de tarzım değildir DJ müziği, özellikle bir şey içmemişsem ve kafam ayıksa! Ama ilginç bir şekilde, artık Madonna’ya dakikalar kaldı diye mi bilmiyorum, DJ’in müziğini beğendim.
Şov saat 22.15 gibi, dev bir kilise salonu dekoruna
büründürülmüş sahneyle açıldı, dev bir ateş çanı boşlukta sallanırken, din
adamları rolündeki dansçılar da ayine benzer bir tören yapıyorlardı. Ve
yükseltilmiş bir platformdan Madonna’nın gölgesi göründü… Muhteşem bir gece bu
şekilde başladı.
Her şey o kadar akıcı ve o kadar göz alıcıydı ki, bu
izlediğimiz konserse, bundan öncekiler neydi dedim resmen. Madonna o yaşına
rağmen, beklediğimin kat be kat üstünde bir performans gösterdi ve verdiğim her
kuruşun karşılığını bulmasını yanı sıra, 19 yıllık hayalimin en muhteşem
şekilde gerçekleşmesini de sağladı. Yeni albümünden Girls Gone Wild’la başladı
konser, eğlenceli şarkı, arka fonda her biri tarif edilemeyecek ustalıklarla
dolu animasyonlar, klip fragmanları, şekiller, renkler bir ton görsel doluydu.
Sahne yükseldi, alçaldı, yan yattı,üç boyutlu ışıklarla kiliseye, otel odasına,
ayna koridoruna, dönüştürüldü, bir ay kendimi uzay boşluğunda sandım. Öyle bir
muhteşemdi görsellik de.
Konser boyunca sahne bir dakika boş kalmadı, Madonna adeta
her şarkı/fragman için ayrı bir kostüm ve koreografi düşünmüş ve o
kıyafetlerini değiştirmeye gittiğinde de dansçıları dudaklarımızı uçuklatan
şovlarla sahneyi doldurdular. Eklemsiz adamlar geldi bi ara, aman Allahım,
adamlar resmen sihirbaz halkası gibi birbirinin içinden geçtiler, o kollar
nasıl oldu biliyo musunuz sayın postdaş, ayy yok yok anlatamam, ya da durun
şöyle anlatayım, hani biz esnerken kollarımızı geriye doğru atarız da bir yerde
durur ya kollar, hah bunların ki durmuyodu işte!! 360 derece döndürdüler
gözümün önünde hem kollarını hem bacaklarını, kemiklerin yer değiştirişini
gördüm o derece yani!
Konser sanki bir hikaye akışı gibiydi, mesela, Madonna
kilise ayini gibi bir ortamda elinde silahla sahnede belirdiğinde, sonraki
koreografiler ve hikaye sanki bir bütünün parçaları gibi, Madonna’nın o son
sahneye gelene kadarki sürecini kısa fragmanlar şeklinde anlatıyor gibiydi. Resmen
kısa bir film çekildi gözümüzün önünde. Madonna atladı, sıçradı, ip üzerinde
yürüdü, havaya uçtu, yerin dibine indi. Yer yer şarkıları dinlemeyi bırakıp
kendimi şova kaptırmış halde buldum.
Madonna’nın Express Yourself’ten sonra Born This Way’i
söylemesi ve ardından She is Not Me’ye girmesi, aklıma Lady Gaga’yı getirdi
ister istemez. Gizli mesaj: sen ben olamazsın canımın için, ben böyle doğdum ve
sen ben değilsin! Çok başarılı!
Madonna konserde nadir konuştuğu zamanlarda, gezdiği
ülkelerde yeni müzikler dinlemeyi, gruplar keşfetmeyi çok sevdiğini anlattı ve
onlardan birini tanıttı. Singapur’dan Kalakan Üçlüsü, yerel müziklerinin yanı
sıra, Madonna’yla I am a sinner and I like it that way’i seslendirdiler, biz de
tüm arena, günahkar olduğumuzu ve bunu sevdiğimizi ünledik! J J
Madonna’nın üçgen havuzundakilere ve daha sonra Like a
Prayer’da orta sahneye yakın olanlara mikrofon uzatması ve onlara söyletmesi da
çok hoştu. O mikrofon uzatılan kişiler bunu ömürleri boyunca unutamayacaklar.
Düşünsene koskoca Madonna (yok canım o kadar koca değil 1.60 anca vardır).
Madonna’nın konserine dair bir diğer eleştiri de –artık buna
bir sıfat bulamadım- Madonna’nın yeni şarkılarını söylemesiymiş, eskilerini
söylememiş filan! Bunu diyene, evladım, Madonna yeni albüm turnesinde, gidip
Ray Of Light’tan mı söyleyecekti, diyesim geliyor. Evet ben de yeni şarkılara
aşina değildim, ama bu konserden keyif almamış engellemedi, bilakis (bu da yeni
kelimem, postdaş, bayılıyorum) Madonna’nın yeni albümünün ne kadar güzel
olduğunu anlamamı sağladı. Mesela bir MASTERPIECE var ki, gerçek bir
MASTERPIECE sevgili postdaş. Ve Madonna bu şarkıyı elinde gitarı akustik olarak
söyledi.
Eski şarkıları söylememişmiş, LIKE A PRAYER ne peki, VOGUE,
LIKE A VIRGIN (bu şarkıya özellikle değinmem gerekiyor), HUMAN NATURE, EXPRESS
YOURSELF, MUSIC, HUNG UP… Bunlar da söylendi. Öyle güzel bir fragman yapılmış
ki, şarkı geçişleri arasında sahne değişiyor her seferinde. Eski şarkılarından
ağzımıza bir parmak bal çalıp daha çok yeni şarkılarını söylemesinin nesi garip
geldi anlamak mümkün değil, o zaman oturup evde eski albümlerinden birini
dinleyebilirdi o eleştiriyi yapanlar, gölge etmesinler yeter!
Madonna’nın geceye damga vuran ve işte Madonna bu, dedirten
ayrıntısı, Human Nature’da yaptığı striptiz şov ve birden sol memesini
açıvermesiydi! Ehueueu sanırım burada tehlike yok açabilirim demiştir, zira
ortam gay bar tadındaydı! Human Nature’ı son derece akustikleştirilmiş ve
slovlaştırılmış Like A Virgin izledi ve ben bu –normalde neşeli- şarkının bu
yavaş versiyonla, nasıl duygusal ve romantik etkisi olduğunu yaşadım, çok
etkilendim, Madonna Human Nature’da striptiz yaptığı gibi, bunda da bir dansçı
Madonna’yı giydirdi, hatta korsesini –koreografi gereği- öyle bir sıktı ki
Madonna’nın beli yumruk kadar kaldı, kopacak sandım, abartmıyorum!
Konser hakkında gelen eleştirilerden biri Madonna’nın
playback yapması yönündeydi. Akustik söylediği şarkılar dışında evet playback
yaptı, ama playback yapmasını 2 nedenle yadırgamadım. 1) bu koreografinin canlı
söylemeyi kaldıramayacak olması. Zira şarkılar bir fraksiyon halinde birbirine
kaynaştırılmış ve koreografiye yedirilmiş, Madonna kendini yerlerden yerlere
atarken canlı ve kusursuz söylemesi imkansızdı! 2) O kadar hareket yaparken
ister istemez çatallaşacak ve detone olabilecek bir ses bu şovun ve
koreografinin büyüsünü/etkisini bozabilirdi. Sonuç olarak bu düz bir konser
değil ki, konser-şov ve onun gerektirdiği her şey vardı. Madonna’yı albümünden
dinler gibi kusursuz sesle dinlerken, karşımda canlı kanlı izlemenin keyfi bir
başkaydı. Tek üzüntüm meşhur Vogue dansını yapmaması oldu. Ben o hani kolları
böyle açıp kapatıp kafasının üzerinden geçiriyor ya, onu göremedim diye
üzüldüm! Aman neyse, Allah başka üzüntü vermesin J J
Tribünlerde oturan arkadaşlarım, ses sisteminin kötülüğünden
yakındılar, hiç duyamamışlar, organizasyonu bu konuda eleştirebilirim, sen bu
mekanı konser alanına dönüştürüyorsan, sesinen arkalara kadar net gitmesini de
sağlamalısın. Bu da organizasyonun nazar boncuğu olsun. Tüm görevliler çok
kibar ve nazikti. Çok yardımcı oldular biletin kaybolma ve bulunma sürecinde.
Bir kere de güzel olan bir şeyi, iyi yapılmış bir şeyi
takdir etmeyi ne zaman öğrenicez? Neden bu etkinliğin güzelliklerini konuşmak
ve iyi hatırlamak yerine, illa kendi yetersizliklerinde boğulmuş insanlar
mutlaka b.k atmak zorunda hissediyor kendini. Medyada çıkan yuhalandı; kimse
beğenmedi haberlerine inanmayın, herkesin keyfi gayet yerinde modları yüksekti.
Bizzat şahidim. Benim hayatımda bu kadar büyülendiğim çok nadirdir! 322 kere
sahne değişti, Madonna o yaşının kat be kat üstünde performans gösterdi. Bu
konserse bundan önce izlediklerimiz neydi dedirtti. Ama şu bizim medyamızın
illaki yapılan bir hiçbir şeyi beğenmeme ve illa b.k atma özelliği gene
devrede... Atın abi kompleksleri, güzele güzel deyin, hakkını verin yaws,
Madonna siz çatlasınız da patlasanız da gelmiş geçmiş en güzel konser-şovu
yaptı...
İşte Madonna seli... Fazla söze gerek var mı? |
Metrobüste giderken zaman kavramını düşündüm. 24 şubatta
yatak döşek hasta yatağımdan kalkıp biletixe gittiğimde 7 haziran uzak bir
tarihti. Ve o tarih de gelip ağzımıza bir parmak bal çalarak geçti gitti. Bu
geceyi hayatım boyunca unutamayacağım o kesin! Madonna bu konser-şovla
başarının sadece şans olmadığını ve bazı insanların gerçekten sahne üzerinde
olmak için yaratılmış olduğuna dair düşüncemi bir kez daha doğruladı. İnsan adı
boş yere büyük olmuyor, Madonna kolay olunmuyor. Madonna’yı bir daha görür
müyüm görmez miyim bilmem ama, bu konser-şov benim için bir ömre bedeldi…
Not:
Sevgili postdaş, gördük ki, 1150 liralık bilet alanlar
mosmor oldu, zira onlarla aynı yerde izledik! J sinir oldular, 500 lira farka hepi
topu Madonna’nın anca birkaç dakikalık provasını izleyebildiler, başka da bir
numarası yoktu ve biz 645 liralıkların yanında izlediler konseri. Görgüsüz bir
çiftten kaynaklanan ufak çaplı bir kavga dışında tatsız bir olay olmadı!
Doritos’un üçgen havuzu da fıss çıktı, ordakiler de hiçbi
şey göremediler, zira Madonna bütün şovu orda başlatıp bizim önümüzdeki geniş
sahnede yaptı esas şovları, memesini bile bizim tarafta açtı. Şimdi düşünüyorum
da, yazık lan doritoslulara. Ne küfretmişlerdir J J biz de Madonna’yı üç metre ötede
izlemenin keyfini çıkardık!
Sonuç olarak sevgili postdaş, düşünsem daha neler neler
gelir aklıma ayrıntı olarak, ama sizi de çok sıkmamak lazım. Zira, bu konser
aslında gidemeyene anlatılacak bir konser değildi. O ortamın yaşanması,
Madonna’yı canlı kanlı izlemek gerekiyordu. Dünya üzerinde canlı olarak görmek
istediğim, görmeden ölmek itemem dediğim tek dünya starını böylece en yakından
izleyebildim, hayatım boyunca unutamayacağım bir geceydi.
Setlist’i de buraya ekleyeyim:
"Girl Gone Wild" ("Material Girl" ve
"Give It 2 Me"den alıntılarla)
"Revolver" (video ekranında Lil Wayne eşliğinde)
"Gang Bang"
"Papa Don't Preach"
"Hung Up" ("Live To Tell", "Girl
Gone Wild" ve "Sorry"den alıntılarla)
"I Don't Give A" (video ekranında Nicki Minaj eşliğinde)
"Best Friend" (Video arası) ("Heartbeat"den
alıntılarla)
"Express Yourself" ("Born This Way" ve
"She's Not Me"den alıntılarla)
"Give Me All Your Luvin'" (Just Blaze Remix)
"Turn Up the Radio" (intro contains excerpts from
"Holiday", "Into the Groove", "Lucky Star",
"Like a Virgin", "4 Minutes", "Ray of Light",
"Music" ve "Turn Up the Radio (Leo Zero Remix)" den
alıntılarla)
"Open Your Heart" (Kalakan perküsyon üçlüsü ile
birlikte)
"Sagarra Jo" (yorumcu: Kalakan)
"Masterpiece"
"Justify My Love" (Video Arası)
"Vogue"
"Candy Shop" ("Erotica" den alıntılarla)
"Human Nature"
"Like a Virgin" (Abel Korzeniowski’nin
"Evgeni’s Waltz" eserinden alıntılarla)
"Nobody Knows Me" (Video Arası)
"I'm Addicted"
"I'm a Sinner"/"Cyber-Raga" (Kalakan ile)
"Like a Prayer"
"Celebration" ("Girl Gone Wild"dan
alıntılarla)
1 yorum:
Linki paylaştığın için çok teşekkür ederim. :) Demek ki benim dışımda da günlük yazan varmış konserle ilgili... Ben sadece medyadaki yazıları görmüştüm. Benim yazımı merak edenler http://www.tst.gen.tr/Konser/madonnakonseri.htm adresine tıklayabilirler...
Yorum Gönder