Bazı insanlar vardır, yazdığı şarkı sizin "hah tam da bunu demek istiyordum" dediğiniz o şeyi söyler, yazdığı kitap "ahh ben de böyle bir şey yaşamıştım" dedirtir, yazdığı bir şiir sizi başka bir boyuttaki kendinizle yüzleştirir. Müjdemi isterim, bu insanların hepsinin paket halde tek bir kişide toplandığı en güzel örnek ülkemizde yaşıyor. Tuna-All-in-One-Kiremitçi huzurlarınızda!
Tuna Kiremitçi, hayatımıza girişinin 20. yılını şahane bir
albümle kutladı. Tuna Kiremitçi ve Arkadaşları projesinin Tuna’nın tam 20.
yılına denk gelmesi bir tesadüf müydü yoksa planlı bir hamle miydi bilinmez ama
albümün Tuna Kiremitçi’nin 20 yılının mükemmel bir özeti olduğu su götürmez. Bu
albümün hikayesini ve 20 yılın özetini bu sayıda Tuna Kiremitçi söyleşisinde
bizzat kendi sözleriyle okuyacaksınız, albüm yazısı ise kahveleriniz hazırsa ve
albüm cd çalara yerleştiyse tam burada.
1996 yılında hayatımıza Kumdan Kaleler ile girdiğinden beri
Tuna Kiremitçi hep kitap yazdı, şiir yazdı, şarkı yazdı, dergilere yazdı, yani
sürekli yazdı, üretti, söyledi ve 2016’nın Temmuz ayında Pamela ile bir düet videosu
düştü Youtube’a. Albümdeki sıfır kilometre şarkılardan biri olan Uçmak
İstiyorsan hayli ilgi çekmişken, albümünde yer alan bu şarkının akabinde, bu
rüzgarla şişen yelkenleri Özge Fışkın’la birlikte seslendirdiği Bana Sebepsin ile
bir kez daha doldurdu. Zamanında Kumdan Kaleler ile, Atlas ile ya da solo olarak
çıkardığı albümlerde seslendirdiği bu şarkılara bir kadın sesi değmesi ile
şarkılar adeta yeni bir form buldu ve şarkılarn kahramanları “hikayelendi”. Her
bir parçasını sevdiği dostlarıyla seslendirip kliplerini de garaj stüdyo
çekimleriyle tamamlayan Kiremitçi 2016’nın en şahane projelerinden birine imza
atarken, bu şahane performanslar bir albüm için yeter sayıya ulaşınca 2017
yılında şu an elimde tuttuğum arşivlik albüm halinde raflara ve arşivlere girdi
ve 2017’yi en iyi proje albümü olarak parselledi.
Şarkıları tek tek incelemeden önce albüm hakkında birkaç
bilgi vermeli burada. Albüm Ocak 2017’de Pasaj Müzik etiketiyle çıktı. Buram
buram özlediğimiz o eski müzikler gibi tınlayan albüm benim gibi organik ve
akustik sevdalısı müzikseverlere ilaç gibi geldi desem yeridir. Albümün
künyesine baktığımda, en çok Efe Demiryoğuran ve Evren Arkman isimlerine
rastlıyorum. Efe Demiryoğuran Gülay’ın Gri Şarkılar albümünde de harikalar
yaratmıştı, bu albüme de kayıt, miks ve düzenlemelerle katkıda bulunmuş.
Kapak resmi Yavuz Meyveci’ye ait ve sadece Tuna var, elinde
gitarıyla adeta kendini bu dünyadan soyutlamışcasına şarkısını söylüyor/hangi
şarkıdaki kadın bilinmez ama belki de onunla konuşuyor gibi. Tuna kapakta
düetlerin erkek tarafı, kadın solistlerin ise resimleri yok, böylece o
şarkıdaki kadınlara seslerini veren isimler tanıdık olsa da, o şarkının
yaşandığı ortamdaki kadını kendi hayal gücümüzle tasvir edebiliyoruz. Adeta bir
Türkan Şoray filmindeki Belkıs Özener sesi misali hayalimizde canlanan kadının
sesi oluyorlar.
Kapak ve albümün tamamı sade, renkli görsellerle albümün o
naif ve biz bize havası bozulmamış. Gereksiz hiçbir fazlalık yok kapakta.
Albümde hayatındaki kadınlarla yüzleşen/dertleşen bir Tuna duygusunu tam da bu
veriyor. Bize hayal kurma payı bırakıyor.
Kartonetin arka kapağında kısa ama etkileyici teşekkür
notunda ise, baştaki sorum yanıtlanıyor aslında, “10 inanılmaz arkadaşımla
şarkılarımı söyledim, naçizane müzik hayatımın 20 yılında,” diyerek.
Albümde 10 Tuna şarkısına 10 kadın eşlik ediyor ve kimi
hayali kimi gerçek olan her biriyle arasında adeta yarım kalmış ne varsa albüm
boyunca ortaya saçılıveriyor. Kimiyle halının altına süpürülmüş eski bir mevzu
deşiliyor, kimiyle hayata dair umut mesajlarıyla teselli verilirken, kimisi
gidenin arkasından ah ediyor, kiminde Tanrı’dan bir mucize beklenirken, kimiyle
hayatının hatasını yapmak bahasına cüretkar bir davette bulunuluyor. Bu 10
şarkıda Tuna, kadınlarla adeta bir terapi, iç dökme seansı yaparak yeni baştan
başlıyor yaşamaya, belki de beyaz fon olması bir tesadüf değil, tesadüfse de
tam yerine rast gelmiş bir renk seçimi bu anlamda. Albümün son şarkısı
bittiğinde siz de içinizde ne kadar duygu varsa 38 dakikada hepsini yaşamış bir
şekilde hayatınıza dönüyorsunuz.
Albüme seçilen şarkılar 20 yılın toplaması gibi. Kumdan
Kaleler’den, Atlas’tan ve Solo albümlerden seçilen şarkılar bir albümde
toplanırken, Tuna’nın söz yazarı ve besteciliğindeki aşamalara da tanık
oluyorsunuz. 20’li yaşların toyluğunu da, 40’lı yaşların ustalığını da rahatça
anlıyorsunuz şarkılarda. Toyluk derken yanlış anlaşılmasın. İnsanın 20
yaşlarında yazdığı şarkılardaki ruh hali, coşkunluğu başka, 40’lı yaşlardaki
duyguları olgunluğuyla yazılmış şarkıları başka ruhlarda oluyor, hülasa burada
kastettiğim 20li yaşlarında yazdığı şarkılardaki o coşkunluk yerini daha ince
br ustalıkla daha seçilmiş kelimelerle daha az ve öz ifade edebilme
kabiliyetine dönüşmüş. 20’li yaşlarda yazılmış ve söylenmiş şarkıları şimdi
40’lı yaşlarında bir adamın daha olgun duygusuyla dinleyebiliyoruz. Gene de
20’li yaşlardaki o coşkuyu hala sesinde duymak mümkün.
Şarkıların hepsinde gerek sözlerdeki ustalıklı tamlamalar,
gerekse tonlamalarla Tuna adeta yeni nesil Bülent Ortaçgil gibi tınlıyor, ya da
bana çok çağrıştırdı. Bunu kötü anlamda söylemiyorum, aynı dinlendiricilik aynı
derinlikli ve içi dolu sözler, ayrılık sözleri de aşk sözleri de ucuz kitap
sözleri değil. Tuna’nın efsane bir sesi olduğunu söyleyemesek de sesinin
tonuyla tınısıyla yorumuyla şarkılarındaki duyguları ta içimize kadar
geçirebiliyor, benim de şarkılarda aradığım ve bulmak istediğim şey bu zaten.
Albümde seçilen kadın seslerinin “diva” statüsünde olmayan,
çok iddialı sesler olmaması albümü daha rahat dinlenilir kılmış. Daha bizbize
havası veriyor böyle. Gönlüm bundan sonraki albümde (olursa) Burcu Biricik’le
bir düet gelmesini diliyor. Bunu da yetkililere ileteyim şimdiden.
Benim için bu proje 2016’nın en özel projesiydi, ve bu
albümle 2017’yi de parselledi Tuna Kiremitçi. On numara 5 yıldız…
Şarkıların yorumunu ve bende çağrıştırdıklarını ise bir sonraki yazıda bulacaksınız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder