Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Nisan 2016 Cuma

GİTTİM, GÖRDÜM, YAZDIM - TOLGA AKYILDIZ'LA %100 AÇIK SAHNE VOL. 10

TOLGA AKYILDIZ'LA %100 AÇIK SAHNE

Müzik denince akla gelen ilk üç kişiden olan Tolga Akyıldız #muzikbirlestirir dedi ve 10. defa müzikseverleri ve sanatçıları garajistanbul'da %100 Açık Sahne'sinde buluşturdu.

Tolga Akyıldız’ın müzikseverleri gene dev isimler ve müzik dünyasının en yeni sanatçı/gruplarıyla buluşturduğu bir %100 Açık Sahne daha geride kalırken, ben de her zamanki gibi geceyle ilgili izlenimlerimi yazmak üzere oradaydım. Hala bu gece hakkında bilgisi olmayanlara (var mı öyle biri?) kısaca bu gecenin anlam ve önemini anlatacak olursam, Tolga Akyıldız’ın müziğe yaptığı dev katkıdan başlamam gerekir. Müziğin en gedikli ve büyük isimlerinin müzikte yeni yeni varlık gösteren sanatçı ve gruplarla aynı sahneyi paylaştığı, müzikseverlerin sevdiği sanatçıları dinlerken bir yandan yeni grupları/sanatçıları tanıdığı ve yeni grupların da ciddi bir müziksever kitleye kendilerini ve müziklerini ifade etme fırsatı buldukları festival havasında geçen bir müzik etkinliği %100 Açık Sahne. İyi müziğin peşinden koşan bir müziksever olarak bu geceyi çok önemsiyorum.
Kerim Arslan'ın objektifinden
Tolga Akyıldız’ın artık gelenekselleşen %100 Açık Sahnesinin 10.su, 8 Nisan’da Garaj İstanbul’da yapıldı. Ayşegül Aldinç’ten Yaşar’a, Harun Tekin’den, Koray Candemir’e gene her birinin müziklerine ayrı ayrı müptela olduğum isimlerin yanı sıra Keti, You May Kiss The Bride, Pera gibi grupları keşfettiğim gecenin sunuculuğunu gene izlemesi ayrı bir keyifli İpek Atcan yaptı.

Gecede ilk olarak Pera grubu sahne aldı. 2008 yılında Gökhan Mandır ve Hakan Ünalan tarafından kurulan grup, rock ve  hardcore tarzlarda şarkılar yazıyor. 2012 yılında Bir Başka Dünya, 2013 yılında Giz, 2015 yılında Biri Vardı teklisi ve 2016 yılında En Güzel Mevsimim albümlerini çıkaran grup gecede Affet, Bul Beni ve son albümlerinden Kahpe Geceler şarkılarını seslendirdi. Bilhassa Bul Beni melodisi ile aklımda kaldı. Solist Gökhan Mandır’ın seyirciyle iletişimi ve Kahpe Geceler şarkısında seyirciyi şarkıya dahil etmesi ayrı bir hoşluktu. Pera grubu geceye dinamik ve coşkulu bir giriş yaptı ve daha önceki Açık Sahneler’de gördüğüm başka grupların aksine, kendilerini, albümlerini, şarkılarını tanıttılar. Seyirci etkileşimi çok iyiydi, ki böyle gecelerde ilk grup olarak sahne almak risktir aslında. Seyirciler daha yeni toplanmış olur, ısınmamış olur, istenen reaksiyonu veremez vs. Pera tabi yılların sahne deneyimiyle birlikte, bu konuda hiç sıkıntı çekmedi. Şahsen beni –yer yer bana göre çok gürültülü gelse de müziği- sahneye çekmeyi ve kendini izletmeyi bildi. Gökhan Mandır solist olarak sahnede iyi duruyor ve dolduruyor. Grupla ilgili detaylı bilgiyi PERA BAND adresinden alabilirsiniz.
Yusuf Pişkin'in objektifinden

Burada bir parantez açmak istiyorum. 10. Açık Sahnedir buna bilhassa dikkat ediyorum, yeni gruplar/sanatçılar sahneye çıkıyor ve çoğu ne kendini ne albümünü ne şarkısını tanıtmadan iniyor. Biz de ne dinledik şimdi deyip öğrenemiyoruz, ilgilenemiyoruz. Halbuki orası senin oyun alanın, kendini, müziğini anlatman için sana verilmiş kocaman bir süren var ve sen bunu değerlendiremiyorsun. Bilmiyorum bu yazım yeni gruplara ulaşır mı ama, yenisi Eylül ayında yapılacak bu gecede sahne alacak gruplar, lütfen lütfen kendinizi tanıtmayı ihmal etmeyin.

Gecenin ikinci konuğu, Türkiye’de böyle işler çıkıyor mu yaw diye beni hayretten hayrete gark eden You May Kiss The Bride grubu oldu. Yurtdışında epey festival gezmişlikleri ve tanınırlıkları olan grup post-hardcore (*internette araştırırken yaptıkları müzik türünün adının böyle geçtiğini gördüm, yanlışsa özürler) müzik yapıyor. Daha önceki EP’lerinden bir şarkı söyledikten sonra bu sene çıkardıkları Bensiz Bir Sen teklisini seslendirdiler. Gecenin ilk sürprizi, bu sene çıkardıkları ve ilk kez Türkçe bir şarkı yazdık dedikleri teklileri Bensiz Bir Sen’de düet yaptıkları Model’den Fatma Turgut’un desteğini göstermek üzere gecede sahne alması oldu. Bu müzik adına güzel bir dayanışma örneğiydi ve Fatma Turgut yaptığı konuşmada da buna değindi, yurtdışında Türkiye’yi temsil eden bu grubu desteklemek gerektiğinden bahsetti. Grubun müziği benim için fazla gürültülü ve sert. Şahsi olarak benim dinlediğim müzik skalasında değil ama izlediğim performanstan çok etkilendim, adeta yurtdışında yabancı bir grup performansını izliyormuş gibi bir sound ve sahne performansı izledim. Bu tarzın meraklılarını tatmin edecek bir müzik yapıyorlar. Onlar da kendilerini ve grubu tanıtan gruplardan biri. Performansı izlerken bu ses neresinden çıkıyor bu çocuğun diye düşünmedim değil. Grupla ilgili bilgileri You May Kiss The Bride İnternet sitesi'nden alabilirsiniz.
Kerim Arslan'ın objektifinden
Yusuf Pişkin'in objektifinden
Geceye gümbür gümbür iki performanstan sonra benim için –blogumu takip eden bilir- en anlamlı ismi olan Yaşar sahne aldı. Doğrusu sert müzikten sonra biraz durulmaya ve kulaklarımın dinlenmesine ihtiyacım vardı. Yaşar gecede Gel Benimle, Cezayir Menekşesi ve Bela Sevdan şarkılarını söyledi. Biraz önce death metalle kafa saç sallayan izleyicileri Bela Sevdan’a eşlik ettiklerini görmek ilginç ve hoştu. Müziğin çok yönlülüğü böyle bir şey işte. Yaşar’la klasik tokalaşmamızın fotoğrafının çekilmiş olması benim için gecenin güzel sürprizlerindendi. Yaşar tüm profesyonelliğiyle grup üyelerini (Kuşlar Orkestrası) tanıttı, seyircileri sahneye çekti ve sahnede bulunduğu 12 dakika boyunca önceki gümbür gümbür performansların yarattığı tempoyu düşürmeden seyircilerin enerjisini korumayı bildi. Benim için Yaşar gecenin yıldızı idi, zira yıllardır Yaşar’ı bu %100 Açık Sahnelerden birinde görebilecek miyim diye düşünür dururdum velakin rüyalar gerçek oldu ve Yaşar her ne kadar bana çok çabuk geçti gibi gelse de, o gece hepimizin gönlüne bir parmak bal çalarak sahneden inip gitti.
Kerim Arslan'ın objektifinden benim için çok kıymetli bir anı...
Kerim Arslan'ın objektifinden
Her Yaşar programında olduğu gibi baştacı serimi yapmayı ihmal etmedim, Yusuf Pişkin de fotoğrafladı. :)
Kerim Arslan'ın objektifinden
Yaşar’ın arkasından tempoyu biraz düşürdük ve Manga’nın solisti Ferman Akgül solo olarak yeni çıkardığı teklileri Anlatacağım Tanrıma ve İstemem Söz Sevmeni ile akustik bir performans yaptı. Anlatacağım Tanrıma’nın hikayesine de değinen Akgül, bu şarkıyı, bir gazetede okuduğu Suriyeli bir çocuğun tek bir sözünden nasıl çıkardığını anlattı. Ardından İstemem Söz Sevmeni teklisinin piyano versiyonu ile kulaklarımızı dinlendirdi. Ferman Akgül gerçekten sahneye çok yakışan bir adam ve onu izlerken, sanki bir evde arkadaşım çalıyor da ben de dinliyorum gibi hissettim. Zaten Ferman Akgül’ün hep öyle bir dost gibi hissettiren tarafı vardır. Gerçek hayatta tanımasam da öyle bir izlenimim var işte. İstemem Söz Sevmeni, kulağa yerleşen melodisi ve meramını klişe sözlere bulaşmadan anlatan bir şarkı olarak 2016 yılının en iyi ve en dikkat çekici şarkılarından biri benim için.

Kerim Arslan'ın objektifinden

Manga etkisi geçmemişken gecenin bir diğer yeni grubu Keti çıkıyor sahneye. Gene Manga’dan Yağmur Sarıgül destekli Keti dinginleşen geceye biraz hareket getiriyor. Eskişehirli bir grup Keti ve 2010 yılında bu yana çeşitli konserler ve yarışmalarda gösterdikleri başarılarla ve bilhassa 2011 yılında Fanta Gençlik Festivalinde Manga ve Tarkan’ın ön grubu olmalarıyla hatrısayılır bir başarı yakalamış grup. Grup gecede Ver Beni Yalnızlığa teklisini ve bir de Tual coverı  Pencereler’i seslendirdi. Şahsen ben kendi parçalarında daha başarılı buldum ya da Pencereler bu kadar sert bir düzenleme için yanlış parçaydı diye düşündüm, zira Pencereler’de pencere önünde ömür çürüten adamın isyanını ve hüznünü sert cover versiyonunda bulamadım. Ver Beni Yalnızlığa teklisi coverdan çok daha başarılıydı. Grubun müziklerini sevdim, zamanla biraz daha kendi tarzları daha iyi oturacaktır yerine, şu an Manga tınıları çok yoğun. Ama solist iyi taşıyor grup solistliğini ve keyifle izletiyor. Eskişehir’den geldiklerini söylemeleri de iyi oldu.
Kerim Arslan'ın objektifinden
Ve gecenin bir diğer büyük yıldızı, benim de canlı görmeyi yıllardır beklediğim Ayşegül Aldinç geliyor sahneye. Zamanı donduran kadınlardan Aldinç. Otuz sene önceki kliplerini izliyorum, bir de karşımdaki güzelliğe bakıyorum. Çok başka, zamansız bir kadın Ayşegül Aldinç. Tüm zarafetiyle sahneye çıkarken ben büyülenmiş gibiyim, bir yandan acaba beni tanıyacak mı düşünceleri içindeyim. Zira sosyal medyada Ayşegül Aldinç’le yazışma mutluluğu yaşayanlardanım. Derken bana bakıp gülüyor ve “Aaa Tunca, gelmişsin” diyor… Ben şok ben manşet… Sahnede duruş onda, seyirciyi avcunun içine alma onda, ses yorum onda, “bu gece sizi dinlendirmeye geldim” diyor ve 16 yıl sonra aradaki yılları silip atmışçasına gelen ama sanki son albümünden 16 sene sonra değil de 2 sene sonra çıkarmış gibi hissettiğim yepyeni albümünün (ki bloğumda yazısı yer alacak) çıkış şarkısı Durum Leyla sahneden yayılmaya başlıyor. Ben şarkıya eşlik ederken Ayşegül Aldinç kah bana bakıyor, kah gülümsüyor, kah salonu eşliğe çağırıyor. Ben o sırada bağır çağır vaziyetlerdeyim (kulaklara verdiğim zarardan dolayı özürler), Ayşegül Aldinç ikinci olarak geçen sene çıkarıp hepimizi mest eden Mabel Matiz şarkısı Bir Tek Gördüğüm’e giriyor. O an hiç bitmesin istiyorum. Son olarak bir Sorma çekiyor ki bütün salon Ayşegül Aldinç’i bile bastırıyor. İyi şarkılar hangi müzik türünü severseniz sevin mutlaka kulaklarınızda yer etmiş oluyor, işte biraz önce hard rock şarkılarıyla kendinden geçen müzik dinleyicileri şimdi rock’ın tam tersi sulardaki Sorma’yı baştan sona söylüyor. Ayşegül Aldinç teşekkür ederek sahneden inerken teşekkürler diyorum arkasından. En kısa zamanda bir Ayşegül Aldinç konserine gitmeli.
Kerim Arslan'ın objektifinden
Yusuf Pişkin'in objektifinden
Kerim Arslan'ın objektifinden
Gecenin ikinci yarısı slov geçiyor. Ayşegül Aldinç’in arkasından, yorumunu sevdiğim isimlerden Bora Duran çıkıyor sahneye. Bora Duran yıllardır sessiz ama emin adımlar ilerliyor müzik dünyasında ve müziğinin geniş kitlelerce benimsendiğini görmek mutlu ediyor. Daha önceleri birkaç konserini izlemişliğim, konuşmuşluğum, hatta bir konserinde bana mikrofon tutmuşluğu bile var. Bora Duran’ı sahnede izlerken o zamanlar geçti gözümün önünden. Bora Duran son zamanlarda yaşanan tatsız olaylara değinerek, bu kötü günlere uygun İnsan şarkısını seslendirmeye başlıyor tek gitarla. Bütün salon “Ağlıyooor, azalıyoooor, tükeniyooor insan” derken” daha güzel günlerin hayalini kuruyoruz. Bora Duran da seyirciyi şarkıya almayı seven sanatçılardan. Albümünde seslendirdiği Hüsnü Arkan bestesi Müebbet’in nakaratını dinleyiciye emanet ediyor. Bütün salon hep bir ağzıdan bağırıyoruz: “Hayret bu gönül, Lanet bu gönül, Müebbet bu gönül bilmiyor”. Bora Duran’ı izlemeyi seviyorum. Tatlı bir duruşu var şarkı söylerken. Ekibini tanıtması da ayrı bir hoşluktu.
Yusuf Pişkin'in objektifinden...
Kerim Arslan'ın objektifinden
Gece dingin bir havada devam ederken, daha önce gene garajistanbul’da izlediğim ve sahnesine, sesine, yorumuna hayran olduğum Güvenç Dağüstün sahneye geldi. Birkaç ay önce Kadın Cinayetlerini Durdurma Platformunun gecesinde izlemiş, sonrasında sosyal medyada attığım mesaja gelen sıcak yanıtla gönlümün özel bir yerine yerleşmişti Güvenç Dağüstün. Bu gece de tüm sıcaklığıyla sahnedeydi, şarkılarını seslendirmeden önce yaptığı samimi konuşmaysa çok hoştu. “Burada içeride kendi şarkılarını yazan bir sürü sanatçı var, benim yazdıklarım tutmuyor, o yüzden size Ortaçgil ve Sakman söyliycem bu gece,” diyerek performansına başlıyor. Salona sessizlik hakim, bense “bu İş zooor çook zor yoncaa” şeklinde avazlardayım. Güvenç Dağüstün zaman zaman Kulis Bebek’te sahne alıyor, sahnesini izlemenizi tavsiye ederim.

Güvenç Dağüstün’ün arkasından gece bir parça daha hareketleniyor ve daha önce gene Açık Sahneler’den birinde izlediğim Son Feci Bisiklet sahne alıyor ve dinginleşmiş ruhumuza bir hareket getiriyor. Sahnede iyiler ama keşke şarkıları da tanıtsalardı, hangi şarkıları söylediklerini takip edemedim ya da adını öğrenemedim. Grup 2011 Ankara çıkışlı ve konserleri dolu dizgin devam ediyor. Baya da kitleleri var internette okuduğum yorumlardan anladığım kadarıyla. Grubun bilgilerine SON FECİ BİSİKLET FACEBOOK SAYFASI adresinden ulaşabiirsiniz.
Kerim Arslan'ın objektifinden
Yusuf Pişkin'in objektifinden

Gecenin sonlarına yaklaşırken, gene vites küçültüyoruz ve kendimizi Cihan Mürtezaoğlu ile Can Güngör’ün ayrı ayrı solo gitar ve yorumlarına bırakıyoruz, yorulmuş kulaklarımız gitar melodilerinden yastıklara başlarını koyarken, Ceylan Ertem’in gelmesiyle biraz canlanıyoruz. Ceylan Ertem  “Bardak Dolsun” diyor ve kah koltuğuna oturarak kah ayakta Ceylan Ertem şarkıları hep gerçeğe değen hikayeler anlatır, insana dair, hayata dair, aşka dair. Biraz şiirdir sözleri. Doğaldır, doğaçlamadır yer yer. Standart şarkı dizilişi yoktur. Ceylan Ertem “Bu bardak çınlayacak çocuk” derken performansıyla gözlerimizi hapsediyor. Bu arada tam konuşurken seste meydana gelen ufak aksilik canını sıkıyor biraz ama şarkıya girdiğinde bütün sıkıntısı gidiyor ve gene kendimizi Ceylan Ertem-Cihan Mürtezaoğlu-Can Güngör müziğine bırakıyoruz. Ceylan Ertem uzun uzun anlatıyor Cihan Mürtezaoğlu ve Can Güngör'ün müzikteki ve hayatındaki önemini. Bu kısa muhabbet ve dingin müzik sanki beni bir evde salonun ortasında bir müzik gecesinde toplanmışız hissini daha iyi yaşatıyor. Ceylan Ertem giyimiyle bir Hint prensesini andırıyor biraz bana. Üçlü bir de çok sevdikleri Mehmet Güreli'nin Uçurtmasını yorumlayarak hepimize düşler kurdurup uçurtma uçurtuyor.
Yusuf Pişkin'in objektifinden

Yusuf Pişkin'in objektifinden
Bu akustik gitar şöleninin ardından, gecenin son konuğu Gece bolca sürprizlerle çıkıyor sahneye. Gece grubunu dördüncü albümleriyle keşfettim aslında. Giderek çok daha fazla sarıyor müzikleri beni. Gece 2000 yılı Ankara çıkışlı bir grup ve dördüncü albümleri Kalbe Kördüğüm’ü Koray Candemir desteğiyle bu sene çıkardılar. Gecenin ve Gece’nin sürprizi de o oluyor aslında. Gece’nin sahnesine ilk önce alkış kıyamet Harun Tekin konuk oluyor. Harun Tekin Gece grubunu öven bir konuşma yaptıktan sonra, Gece son albümlerinden Gönder Gelsin’i Harun Tekin’le birlikte seslendiriyor. Artık bu saatten sonra belli bir dakika sınırı yok, bundan alınan rahatlıkla biz salonda, Gece ve Harun Tekin sahnede eğlenceye devam ediyoruz. Gece ve Harun Tekin’in kah birbirleriyle paslaşmaları, kah kenarda bekleyen Koray Candemir’e tatlı sataşmaları, kah birbirlerinin şarkılarına eşlik etmeleriyle izlemesi keyifli anlar ve şahane bir (bunu kullandığım için özür dilerim) “sinerji” yaratıyorlar. Sahnede çok eğlenen bir Gece ve Harun Tekin performansı izliyoruz ve onların coşkusu bize de geçiyor.  Son performans olmasına rağmen salon hala dolu. Bir ara Harun Tekin mikrofonu alıp Bir Derdim Var’ı söylemeye başlıyor ve mikrofonu seyirciye bıraktığında bütün salonun bir ağızdan söylemesi karşısında şaşkınlığını gizleyemiyor teşekkür ederken. Derken Koray Candemir dayanamayıp atıyor kendini sahneye. Sahnede üçlü bir rock fenomeni yaşanıyor. Üçlü Gece’nin Ben Öldüm şarkısını beraber ve bizlerle birlikte söylüyorlar.
Kerim Arslan'ın objektifinden
Kerim Arslan'ın objektifinden
En son Koray Candemir'in sahnede Harun Tekin’e laf atıp bir de üstüne “Bir Derdim Var”ın ilk kısmını söylemesiyle tarihi bir ana tanıklık ediyoruz. Sanatçılar arasında  böyle dayanışmalar 90'lardan hasret kaldığım güzellikler. Birbirlerinin şarkılarını söyleyip birbirlerini onore etmenin erdemini ve güzeliğini bize de yaşatıyorlar. Sonra Nefesini Tut melodileri yayılmaya başlıyor. Koray Candemir’in solo olarak devam etmesinin ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha anlıyorum. Çünkü adam hakkaten tek başına çok iyi… Sahne duruşunu mütevaziliğiyle harmanlayan, bir de üstüne harika şarkılar yapan Koray pamuklara sarılası bir müzisyen. Koray Candemir en son teklisi “Son”u da ilk kez garajistanbul’da seslendiriyor bu arada ve ben çok beğendim şarkıyı.
Yusuf Pişkin'in objektifinden
Kerim Arslan'ın objektifinden

Gece #muzikbirleştirir teması altında böylece bitiyor. Bu can sıkıcı zamanlarda, bu kadar bölünmüş zamanlarımızda hepimizi müzik çatısı altında birleştiren bu gecenin öneminden bahsediyor çıkan sanatçılar. Seyirciler yer yer çok konuşup biraz dikkat dağıtıcı olsa da, rüya gibi başlayan gece, su gibi akıp geçiyor, bana da dinlediğim güzel müzikleri, keşfettiğim yeni grupları, yaşadığım tatlı anları yazmak kalıyor. Gecenin sunucusu İpek Atcan da tatlı sunumuyla ve zaman zaman sahne alacak gruplarla ilgili anılarını anlatarak gecenin rengi oluyor. Ve Tolga Akyıldız… En büyük teşekkürler ona. Türkiye'de onun gibi adamlara çok ihtiyaç var. Çünkü o dünyayı ancak sanat ve müziğin kurtaracağı idealini düşünmekle kalmıyor, bunu gerçekleştirmek için çabalıyor ve elini taşın altına koyuyor. Gerçekten büyük bir iş yapıyor. Gecenin mimarı gene muhteşem bir festivali başarı ve coşkuyla geride bırakırken, teşekkürlerle bitirdiği kısa bir konuşmayla her seferinde müziğin birleştiriciliğinden bahsediyor.

10.su yapılan %100 Açık Sahne, Eylül’e kadar tatile çıkıyor ama şimdiden heyecanla beklemeye başladım. Tavsiyem, siz de muhakkak bu gecelerden birinde bulunun, çünkü bizleri gene müzik ve sanat kurtaracak ve yaralanmış ruhlarımızı gene müzik ve sanat iyileştirecek ve burada sadece iyi müzik var! Siz siz olun müziksiz kalmayın...

Not: Fotoğraflar için Tolga Akyıldız, Kerim Arslan ve Yusuf Pişkin'e teşekkür ederim. Fotoğraf altında yazı bulunmayan birkaç tane foto ise bana aittir.





Hiç yorum yok: