GİDENİN ARKASINDAN BAKAN ŞARKILAR
2010 yılında hepimizin beynini
Ama’larla kavuran Cihan Güçlü 5 sene sonra yeni hikayeleriyle döndü.
2000’li yıllar – özellikle ilk 10
yılı- benim için müzik açısından çok keyif aldığım yıllar olmadı. Bunda yeni
milenyuma girişle birlikte kulağımın alışık olduğu canlı enstrümanlı, akustik
albümlere güle güle denmesinin ve yeni çıkan şarkıcıların dünya müziğine uymak
için elektronik melodilere teslim olmasının payı büyüktü. Bu yüzden 16 sene içinde genelde 90’lardan bu yana müzik
varlığını sürdüren çok sevdiğim kişilerin albümlerini ve programlarını takip
ettim. Bununla birlikte 2010’lu yıllarda, ilk 10 yıldaki geçiş sürecinin kafa
karışıklığı geçti ve nispeten iyi isimler ve gruplar birer birer müzik
piyasasında girdiler. Bu yazı benim o isimlerden en beğendiklerimden biri olan
Cihan Güçlü’ye ait.
2010 yılında elinde gitarı,
üzerinde lise üniformasına benzer beyaz gömleği ve kravatıyla “Ama, amalar var
ya, beynimi kavuran, Ama ama’lar lazım sevmişiz bir zaman” diye haykıran bir
ses dikkatimi çekti. Bana aynı anda hem 90’ların ruhunu hem de 2000’lerin
modernizmini yaşatan bu sesin albümünü aldığımda, ilk tepkim “oh bee” oldu,
zira 2000’li yıllarda çıkıp almaya değer bir albüm bulabilmiştim nihayet. O
albümü ben çok sevdim, zira her biri bir hikaye anlatan uzun şarkılardı ve
aptala ezberletir gibi bir kıta 32 tekrar nakarattan oluşmuyordu. Akustikti,
gitar müziğiydi ve Cihan Güçlü’nün sesi en sevdiğim erkek vokal rengindeydi. Uzun
zamandır hasret kaldığım deniz kenarı ateş başı gitarlı şarkılara benziyordu,
kulağı sarıyordu ve kolay dinleniyordu.
İlk albüm kapağı |
Biraz araştırınca Cihan Güçlü’ye
ilgim arttı, Candan Erçetin’in öğrencisi olan ve teşvikiyle müziğe atılan Cihan
Güçlü, sözü müziği kendisine ait güçlü şarkılarla 2011 yılımın en çok
dinlediğim albümü oldu. Bu arada Candan Erçetin’in Melek Albümünde yer alan Şehir
ve Yaşıyorum şarkılarıyla besteci yönünü ve Mehmet Erdem’e verdiği Acıyı Sevmek
Olur Mu, Herkes Aynı Hayatta gibi şarkılarla da söz yazarı ve besteci yönünü diğer
müzisyenlerle paylaşmaya devam etti. O albümden bir de Seni Çok Özledim
şarkısına klip çekildi ve sonrasında Cihan Güçlü cephesinden uzun süre yeni bir
haber duyamadım.
Derken geçen Ekim ayında, Cihan
Güçlü’den beklenen haber geldi ve Cihan Güçlü tesadüfen girdiğim bir müzik
markette rafta görünce bir süre gözlerime inanamadığım, sonra hemen aldığım yepyenisi,
“Kim Anlıyor Ki?” albümüyle gönlümü ve arşivimi yeniden fethetti.
Şarkılar 5 sene içinde olgunlaşmış bir Cihan Güçlü’nün kaleminden akan güçlü satırlar. Albümü kaç kere dinledim bilmiyorum, ama ilk edindiğim izlenim, albümün bütünüyle gidenin arkasından bakan bir adamın avunmalarını, özlemelerini, isyanlarını, mutsuzluklarını, umutsuzluklarını, öfkesini, pet etmelerini ve umutlarını anlatan şarkılarla dolu olması oldu. Bu yüzden “gidenin arkasından bakan şarkılar” dedim ben hepsine. Gidenin arkasından bakarken adam duygularını ajite etmeden, vıcık vıcık romantizme bulanmadan, klişe “kahrolma, mahvolma, ölme, bitme” nidalarına prim vermeden, bir ayrılık ve ayrılık üzüntüsü nasıl efendi gibi yaşanır, ayrılan bir adam neler hisseder, bir ayrılık şarkısı nasıl yazılır kitabı gibi. Her şarkı ayrı bir duygu barındırıyor. Hepsini tek tek ayrıntılı ele alacağım ama öncesinde albüm hakkında genel bir bilgi vermek istiyorum.
Şarkılar 5 sene içinde olgunlaşmış bir Cihan Güçlü’nün kaleminden akan güçlü satırlar. Albümü kaç kere dinledim bilmiyorum, ama ilk edindiğim izlenim, albümün bütünüyle gidenin arkasından bakan bir adamın avunmalarını, özlemelerini, isyanlarını, mutsuzluklarını, umutsuzluklarını, öfkesini, pet etmelerini ve umutlarını anlatan şarkılarla dolu olması oldu. Bu yüzden “gidenin arkasından bakan şarkılar” dedim ben hepsine. Gidenin arkasından bakarken adam duygularını ajite etmeden, vıcık vıcık romantizme bulanmadan, klişe “kahrolma, mahvolma, ölme, bitme” nidalarına prim vermeden, bir ayrılık ve ayrılık üzüntüsü nasıl efendi gibi yaşanır, ayrılan bir adam neler hisseder, bir ayrılık şarkısı nasıl yazılır kitabı gibi. Her şarkı ayrı bir duygu barındırıyor. Hepsini tek tek ayrıntılı ele alacağım ama öncesinde albüm hakkında genel bir bilgi vermek istiyorum.
Ekim 2015’te Sony Music
etiketiyle çıkan albümde 1’i yeniden yorum, 1’i önceki albümde yer alan bir
şarkının yeniden düzenlemesi olmak üzere 12 şarkı bulunuyor. Albümde yeniden
yorum dışında tüm şarkılarda Cihan Güçlü imzası görüyoruz, ki bu da albümü daha
kıymetli kılıyor, kendi söz müziğini yapıp yorumlayan sanatçılar hep önemlidir
benim için. Cihan Güçlü’nün yeniden yorumladığı (*cover demeyi sevemedim bi
türlü), Sezen Aksu’nun Serçe albümünde yer alan ve yıllar yılı acaba kime
yeniden söylemek nasip olacak diye düşündüğüm Gelen Gideni Aratır şarkısı,
disko funk tarzında düzenlemesiyle albümdeki yerini almış.
Albüm genel olarak sarımsı
tonlarda, bu da şu açıdan hoşuma gitti: bir kere sarı tonlar retro bir hava
vermiş. Özellikle günümüzde tarafların ayrıldıktan sonra birbirlerinin gözlerini
oydukları şarkıların aksine, vakarla ayrılığı taşıyan ve sözlerinde kırılsa da
kırmayan bir adamın duygularını anlatması bakımından aslında şarkıların eski
aşklara selam duran bir havası var. Bu kapağa bakınca eski bir albümde sararmış
bir fotoğrafa bakar gibi oluyorsunuz ve ister istemez eskiyi, geçmişi düşünüyor
ve geçmişe gidiyorsunuz. Arkadaki cumbalı, cumbadan çiçekler sarkan evler bu
hissimi doğrular nitelikte. Önde lise üniformalarını atmış, saçlarını uzatmış
bir Cihan Güçlü yüzünde belli belirsiz bir tebessümle bakıyor ve o bakışlar
şarkıların duygusunu anlatıyor, bir hasretli bakış var. Arkada insanlar gelip
geçerken, o tek başına kalmış, insanlar onun neler hissettiğini bilmeden
yanından geçip gidiyor ve o da sesini duyurmaya çalışıyor. Albümün adına da çok
uygun bir kapak bu: “Kim Anlıyor Ki?” Cevabı yalnızlığında görüyoruz. (Bir
eleştirim, Kim Anlıyor Ki’den sonra soru işareti gelmeliydi ve acaba yazı fontu
farklı mı olsaydı düşüncesi). Arka kapakta ise gene elinde gitarıyla düşüncelere
dalmış gitmiş bir Cihan Güçlü görüyoruz. Gene yalnız, dalmış ve derdini müzikle
anlatıyor.
Albümde hikaye ayrılığın birkaç
gün sonrasından başlıyor ve Cihan Güçlü’nün anlattığı hikayelerde adam ilk
şarkı Bihaber’de “Günlerdir yok ki bir haber, sordum hep
söylemediler” diyerek sevgiliden haber alamamanın endişesini duyuyor. Sonra
“sarhoş olup yanıp duruyor” ve bu
defa gerçekten bittiğini ilk kez anlıyor: “Galiba
son bu sefer”. Gene de sevgilinin ona unut diyenleri umursamamasını
söylüyor ve ben beklerim yeter ki sen iki
satır yaz, diyerek bir haber almayı bekliyor. (“Bir mektup çok mu zor bana” demesi albümün retro havasını doğrular
nitelikte zira mail çağında hala mektup yazan bir sevgili bulursanız bence
kaçırmayın! ) Buna karşın hala içinde bir umut var, sevgiliye “ben de sana yaz diyorsam, bir sebebi vardır”
demesi bu umudu koruduğunun göstergesi. Yüz yüze gelemeseler bile, sevgilinin
ona bir şekilde haber göndereceğini ve kaderin onları yeniden buluşturacağına
inanıyor (“koy bir şişeye at be denize,
inanıyorum ben kadere”). “Koy bir kasaya, sakla onu da sabır taşları
bedava”, diyerek de, sabırla beklemekten vazgeçmeyeceğini dile getiriyor ve
sevgiliye kapıları açık bırakıyor: “geriye
dönsen yine senin olurum, önüme bakmam ki seni unuturum, seni severken nasıl
geri dururum, sonumu bekler kururum”. Hayatıma
devam edersem senden uzaklaşmaktan korkuyorum ve bunu istemiyorum; seni böyle
severken de hiçbir şey yapmadan elim kolum bağlı bekleyemem, beklersem ancak
sonumu beklerim, yani seni beklemekten vazgeçmem, diyerek son sözünü
söylüyor adam. 1. şarkının hikayesi Umuttur.
2. şarkı Canım Sevgilim’de adam eski günleri hatırlıyor ve kendisiyle
yüzleşiyor. Bu şarkıda ve daha birçok şarkıda dikkat ettiğim bir şey var, o da “zaman
her şeyin ilacıdır” sözünün aksine, şarkıdaki adamın “zamanın hiçbir şeye ilaç
olduğu yok, acı olduğu yerde duruyor” düşüncesi. Zira bu şarkıda, “zaman neyi düzeltmiş ki, koyuyor hep üstüne”
diyerek, zamanla özlemin ve ayrılık acısının güçlendiğini söylüyor. Adam kendi
kendine kaldığında eski güzel günleri aklına geliyor, sevgiliyle birlikteyken
nasıl daha iyi ve olumlu bir adama dönüştüğünü, zamanın hep güzel geçtiğini
hatırlıyor. Sevgiliye şarkılar yazıyor içini anlatabilmek için ve bu ayrılığın
nedenlerini bulmaya çalışıyor: “Ah benim
canım sevgilim, ben sana neler söyledim”. Sonra sitemlerini sunuyor: “Kalbinde yok mu hiç yerim, ah seni nasıl
özledim”. Ben senin kalbini kazanmak için bu kadar uğraşırken (Şarkılar yazdım duy diye, günler eskittim
yıl diye), sen beni nasıl unutursun? diyerek sitem ediyor. 2. şarkının hikayesi
Eskiyi Hatırlama ve Sitem.
3. şarkı Ayırmıştı Hayat’ta, adam hep peşinden koştuğu sevgilinin ona “unut”
diyenleri dinleyip unutmasıyla yaşadığı kırgınlığı anlatıyor ve ayrılığın
üstesinden gelme sürecine giriyor. Yüz yüze geliyorlar gene, bu defa sevgilinin
gözündeki o sıcaklık gitmiş, sevgilinin ifadesi donuk, soğuk. Adamsa elinden
geleni yaptığı için içi rahat. Çünkü çok koşmuş ve çok uğraşmış, umudunu
korumaya çalışmış ama sevgili nuh demiş peygamber dememiş. O da tamam diyor artık, benden bu kadar. O sıcak günleri düşünürken sevgilinin artık
içinin sızlamadığını biliyor ama arada gözlerinin dalarak neyi kaybettiklerinin
farkında olmasını istiyor. Bir zaman ortak hayaller kurdukları, kalpleri
beraber atan aşıklar artık iki yana savrulmuş, o yaşanacak güzel günler ukde
olarak kalmış, kurdukları hayaller paramparça olmuş. “Ayırmıştı hayat yerime koyuyor mu, söyle sevdiklerin seni de üzüyor mu,
bir zamanlar beraber atmıştı bu kalpler, için sızlamasa da gözün dalıyor mu”
diyerek çuvaldızı sevgiliye batırıyor. 3. şarkının hikayesi Gücenme. Şahsen albümdeki kliplenmesini
istediğim favori şarkılarımdan biri.
4. şarkı Korkuyorum’da, adamın ne kadar dik durmaya çalışırsa çalışsın, ne
kadar ayrılıktan sonra “o unuttu ben de unuturum” derse desin, aslında durumun
öyle olmadığını, hiçbir şeyi unutmadığını; bununla beraber, ilk şarkıda umutla “sen
gel, ben seni hep kabul ederim” derken artık “geri dönemem, deli değilim artık”
diyerek bu ilişkiden istifa ettiğini görüyoruz. Velakin “Daha güzel günler gelecek mi, kurşun gibi ayrılık beni yenecek mi,
zaman geçecek beni iyi edecek mi, yangın yeri yüreğim huzura erecek mi?”
şüphelerine düştüğü noktada, adamın da bu ilişkiye güle güle deme sürecine
girdiğini görüyoruz. Artık bu onu çok üzse de hayatına devam etmesi gerektiğini
biliyor. Bir yandan bu ilişkiden kopmayı isterken, bir yandan bırakma diyor
içi, bir yanı ayrılığa karşı koyuyor, bir yanı istiyor, kafası karışıyor
bilhassa gecelerde kendiyle ve düşünceleriyle baş başa kaldığı zamanlarda. Yani
4. şarkının hikayesi Karışık Ruh Hali.
5. şarkı Hep Bi Bahane’de adamın bu ayrılıktan sevgiliyi sorumlu tuttuğunu
görüyoruz. Biraz sarsıp kendine getirmek istiyor. Sevgili hep bahanelerle,
gururla yaklaşıp aşka bir şans vermemiştir, düşüncesizdir, adam da sorar: “delilenmeyi, kafayı değişmeyi, kalan aklımı
bana geri vermeyi, düşünür müsün acele mi etmeli mesela” Sevgiliden
artık gururu, bahaneleri bir kenara bırakmasını söylüyor. İçten içe onun da
kendisini sevdiğinden emin, bu sözleri duyarak kendi kendine sormasını, bu
gerçeği kabul etmesini, içinde bir yerlerde sevgisi varsa da bir daha onu
bırakmamasını teşvike çalışıyor. Aceleyle verilmiş bir karar gibi gördüğü
ayrılığı isterse bitirebileceğini söylüyor. Ama sevgilinin hep bir bahanesi
vardır. 5. şarkının hikayesi Sorumlu
Tutma.
6. Şarkı Yalandır Güldüğüm, bu ayrılığın ardından kendini şiirlerle
şarkılarla avutan, “onu unuttum” diyen, etrafına gülücükler saçan, ama bir
yerde sevdiğinin montundan giyen, kokusundan süren, onun gibi gülen birini
gördüğünde birden dünyası alt üst olan, allak bullak olan, yıkılan bir adam
görüyoruz. Adam bu gamsız görünümün yalan olduğunu, bu unutmuş görüntünün
yalnızca görüntüden ibaret olduğunu, aslında gideni unutamadığını ve deliler
gibi özlediğini kendine ve şarkıyı dinleyenlere itiraf ediyor. Sevgiliye dair
en ufak bir detay gördüğünde bütün özlemler, anılar, aklına doluşuyor ve
büründüğü sahte gülüşler ve görüntüler o çaresiz özlem ve kahır duygusuna
bulanıyor. O girişte bahsettiğim, “zamanın hiçbir şeye çare olmadığı” düşüncesi
burada da kendini gösteriyor. Adam sabırla bekliyor ama zaman bile bu
ayrılıktan yoruluyor, bir of çekiyor. (Ki bence şarkının en can alıcı satırı da
burası). 6. şarkının hikayesi Kendini
Aldatma. Benim de albüm favorilerimden olan bu şarkı albümün ikinci klibi
olacak.
7. Şarkı Biz İkimiz, Cihan Güçlü’nün ilk albümü Ama’da hareketli ve biraz
daha farklı sözleriyle yer almıştı. Cihan Güçlü’nün dediğine göre bu albümdeki
versiyonu ilk versiyonu. Daha orta tempo hale getirilmiş şarkıda, bir sorgulama
görüyoruz, “biz birbirimizi bu kadar severken, neden ayrıyız, neden ayrı aşklar
peşindeyiz?” sorusunun peşinden gidiyor adam ve aslında ikisinin de birbirlerinden
kopamayacağını ve bütün bu ayrı aşkların peşinden koşmaların, ayrı evlerde
yaşamaların, iki yabancı gibi davranmaların sahte olduğunu, içten içe
birbirlerine ait olduklarını ikisinin de bildiğini, tam ilişkide her şey yerine
oturmuşken, sevgilinin aniden vakitsizce çekip gitmesiyle her şeyin yarım
kaldığını ve adamın tam da birine bağlanmaya hazır hissettiği anda terk
edilmeyle afalladığını anlatıyor: Sen dur
dedin, benim daha henüz çok erkendi, Değişiyor, özlüyor, sana bağlanıyordum, Neden
gittin bu kadar kolay mıydık senin için, Hayatımdaki en güzel şeydin, sen de
bittin. 7. şarkının hikayesi Sorgulama.
Favorilerimin favorisi, ağlatangillerden. Hele o değişiyor, özlüyor, sana
bağlanıyordum derken, sesi titriyor ya, o hayal kırıklığı duygusunu bin oktav
sesi olan şarkıcı veremez.
8. şarkı Gitme, adından da anlaşılacağı üzere, sevgiliye “gitme” çağrısı,
çünkü bu karar sonra ikisini de yıkacak, çünkü isteseler bu çukurdan beraberce
çıkabileceklerdir. Çözülemeyecek sorun yoktur. Adam sevgiliyi gitmemeye ikna
etmeye çalışıyor ve her yolu deniyor. Önceki şarkıyla tutarlı şekilde, “seviyorum seni, bilirim sen de beni”
derken, aralarındaki sevginin bitmediğini, birbirlerine ait olduklarını ikisinin
de bildiğini, ellerini ancak birbirlerinin ellerinin ısıtacağını, daha acıları
yeniyken geriye dönme imkanının hala olduğunu söylüyor. 8. şarkının hikayesi Aşktan Önce Son Çıkış.
9. şarkı Gelen Gideni Aratır, bir Sezen Aksu-Hurşit Yenigün şarkısı ve
aslına bakarsanız, bu kadar güçlü şarkı arasında -temposuna rağmen- olmasa da
olurmuş. Sezen Aksu’nun 1978 yılı çıkışlı Serçe albümünde yer alan bu parça,
Alper Atakan ve Yiğit Denizci düzenlemesiyle disko funk bir havaya bürünmüş.
Oturup sorunları konuşarak halletmekten bahseden şarkıda adam, ayrılmamak için
açıkça konuşmayı teklif ediyor. Gurur, naz yapıp her şeyi kestirip atmak kolay
ama biliyor ki gelen gideni aratacak ve sevgili ondan sonra yerine gelecek
herkeste onun sıcaklığını arayacak, keza adam için de aynısı söz konusu. Bu
yüzden son bir kez daha deneme, her şeyi doğru dürüst söyleme taraftarı, çünkü
ayrılmak kolaya kaçış, sorunları konuşmadan kestirip atmaktır sadece. Halbuki konuşmak,
önceki şarkıda bahsedilen “bu çukurdan beraber çıkmanın yoludur” aslında. Bu
şarkının hikayesi Diyalog. Albüm bütünlüğü içinde hikayeye
uyuyor, ama Cihan Güçlü’nün şarkıları o kadar güçlü ki, ayrı bir yerde duruyor
bu şarkı diğer şarkılardan.
10. şarkı Oluyor Böyle’de, artık konuşmanın da ayrılığa çözüm olmadığı
noktada, durumu kabulleniş var. Olmadı bu
hayatta, oluyor böyle diyerek, denedik ve n’apalım olmadı diyor sevgiliye
ve azat ediyor sevgiliyi. Tabi ki çok üzüleceğini, belki bin pişman olacağını
biliyor ama çok denediği ve olmadığı için kasmanın anlamı olmadığının da
farkında. Giden sevgili hep adam için özel kalacak (Bakma uzakta bu kalbin efendisisin) ama bir daha bir birliktelik
yaşanmayacak, çünkü ikisi iki ayrı ruh, ikisi de ne yardan ne serden
geçebiliyor ve bütün bu inatlaşmalar kaçınılmaz sonu getiriyor. Çünkü bu ilişkideki
çıkmaz ikisine de zarar vermeye başlıyor (Kuru
dala tutunulmaz, düşeriz böyle… Artık
bize sabah olmaz, biteriz böyle) Sevgiliye son kez bizi unutma diyerek
elveda öpücüğü konduruyor. 10. şarkının hikayesi Pes Etme, Kabullenme.
11. şarkı, Cihan Güçlü’nün kadim
dostu Mehmet Erdem’le düet yaptıkları Kayıp
Şehir. Bu şarkı albümün bütünlüğü içinde özel şarkılardan. Zira artık
elveda denmiş bir aşkın ardından, bir dostla efkar masasında, dertleri masaya
dökme havasında bir şarkı. Cihan Güçlü, Mehmet Erdem’le dertleşiyor, belki bir
kadeh rakı içiyor ve içini döküyor: “Böyle
bir aşk benden geçti, kimleri seçti” İkisi şarkıda hayattan, insanlardan,
ruh hallerinden, ayrılıktan, aşktan konuşuyorlar ve Mehmet Erdem Cihan Güçlü’yü
teselli eden, dertlerini dinleyen dost olarak tavsiyelerde, telkinlerde
bulunuyor. Albüm kapağını tanıtırken yazdığım insanlar arasında yalnız olma
duygusunu bu şarkıda “Ne kadar çok insan
var o kadar yalnız” satırlarında görüyoruz. Ayrılığın ardından sevgilinin hayali,
sesi gitgide uzaklaşıyor ve adam bu şehirde bir yalnız oluyor. İlk şarkıda “önüme bakmam ki seni unuturum”
satırındaki unutma gerçekleşiyor, adam kabullenmiş ama bir yandan tuhaf
hissediyor, güzel bir rüyadan uyanıp hiçliğin ortasına düşmüş gibi, sudan
çıkmış balık gibi hissediyor, bu şehir gözüne yalan olmuş, duman olmuş, kayıp olmuş gibi geliyor. Eski hallerini
hatırlamaya ve o günlere uzanmaya çalışıyor ve o sevgilinin hayalinin artık
ondan ne kadar uzak olduğunu fark edince hayret ediyor. 11. şarkının hikayesi Unutma, Dost Avutması, Rakı Masası.
12. şarkı albüme adını veren ve
tüm bu hikayeleri özetleyen Kim Anlıyor
Ki?. Adam gene kendine yalnızlığına
ve iç dünyasına dönüyor, yaşamı, yaşadıklarını, ilişkileri düşünüyor, içinden
çıkamadığı noktada Kim Anlıyor Ki diyerek sıyrılıyor. Ona göre yaşanan her şey
bir bilinmeze bağlı ve dünyanın denizindeki bizlerin anlayacağından çok öte. Adam
bütün olanlar karşısında sessiz kalsa da, hatta “yalandan gülse de” gözlerinden
süzülen yaşlarla ifade ediyor içten içe kahroluşunu, ama yapabileceği bir şey
yok, hayat bu, oluyor böyle ve biz dünyanın denizindeki insanlar ancak
nedenleri sorguladığımızla kalıyoruz, kimse anlamıyor neden böyle olduğunu. Bu
şarkıyla albüm bizi düşüncelerimizle başbaşa bırakıp kendi hayatlarımızı
düşündürüyor ve puzzle’ın son parçasını tamamlıyor. Her ayrılıktan sonra
olgunlaşıyor adam daha fazla. 12. şarkının hikayesi gene Olgunlaşma.
Cihan Güçlü bu şarkıları
söylerken sesi ve sesinin vibrasyonu da sizi hikayelere çekiyor. Öyle ki
Korkuyorum’daki hafif çatallanan sesi size Cihan Güçlü yanıbaşınızdaymış da
size derdini anlatıyormuş gibi hissettiriyor. İlk albümü Ama’nın çizgisindeki
bu yeni albümünde gene güçlü sözler, güzel müzik yürüyüşleri, hikaye anlatan
şarkılarla bana mestlerden mest beğendirdi. Cihan Güçlü duygusunu Yaşar’ın ilk
zamanlarındaki coşkun haline benzetiyorum. Bu şarkılarda günlük yaşamdan
öğeleri ve söyleyişleri de barındırması ve size “aaa ben bunu yaşamıştım”
duygusunu veren hikayeleriyle içine alıyor, şarkılardaki kişi siz oluyorsunuz
ve bunları birilerine söylediğiniz zamanlara gidiyorsunuz. “Ayrılsak da
Beraberiz”ci duygu diyorum ben Cihan Güçlü’nün duygularına.
Albüm favorilerim: Bihaber,
Ayırmıştı Hayat, Biz İkimiz, Yalandır Güldüğüm, Korkuyorum.
15 Aralık’ta albümün ilk konseri
Jolly Joker’de yapıldı. Gerçekten bir konserde 10 konser izlemiş gibi olduğum
bir konserdi. Albüm şarkıları dışında kah fransız şansonlarına daldık, kah
gökyüzünde yalnız gezen yıldızlarla gezdik, kah tanrı istemezse yaprağın
düşmeyeceğini çığırdık, kah ajda, mfö, kenan şarkılarıyla pop sularında gezdik,
pop, arabesk, tsm, fransız hepsi harmanlandı, sürpriz konuklarla müthiş bir
Cihan Güçlü gecesi yaşadık. Şimdi yeni konserler için gözlerim etkinlik
haberlerinde. Bu beş senelik bekleme sonrasında böyle bir albümle yeniden
arşivime girdiği için teşekkürlerimle. Bilhassa akustik müzik özleyenlere şifa
gibi gelecek bu albüm…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder