TOLGA AKYILDIZ'LA %100 AÇIK SAHNE
Tolga Akyıldız müziğin en iyilerini 30 Ekim'de garajistanbul'da yeniden ağırladı.
Tolga Akyıldız’ın geleneksel hale gelen %100 Açık Sahne
etkinliklerinden 7.si 30 Ekim’de Garaj İstanbul’da gerçekleşti. Müzik
dünyasının yeni isimleri ile gediklileri bu sürpriz dolu gecede biz
müzikseverlere mükemmel anlar yaşattı.
Daha önceki yazılarımdan hatırlayacağınız gibi, Tolga
Akyıldız’ın müziğe yaptığı en büyük katkılardan biri olan bu etkinlik belli
aralıklarla yapılıyor ve müzik dünyasının kalburüstü isimleri ile müziğin
müziklerini tanıtmak isteyen yeni isimleri aynı sahnede şarkılarını söyleyerek
festival gibi bir gecede bizlerle buluşuyor. Benim ayrıca heyecan duyduğum bu
gecede ben de yerimi aldım gene ve kendimi müziğe bırakırken, sizlerle de
düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Sunuculuğunu İpek Atcan’ın yaptığı gecenin ilk konuğu, ilk
albümleri “Hayat Nerede”yi Pasaj Müzik etiketiyle bu sene yayınlayan Ahmet
Beyler oldu. Ahmet Beyler kostümlerinden şarkı ritimlerine kadar özgün bir
grup, dinamik ve hafif Retro bir havaları da var. Şarkılarını ise tanımlamak
kolay olmasa da (ya da belli bir kalıba sokamadım açıkçası) biraz blues, biraz
beat, biraz balkan melodileriyle eğlenceli ve dinamik bir karışım yaratmışlar.
Sahnede ve birlikte eğlendikleri çok belli. Albümlerinin çıkış şarkısı Selam
Söyleme’nin ardından bir düğün atmosferi ve Osman adlı bir karakteri
anlattıkları Osman şarkısıyla sahne aldılar. Selam Söyleme’yi daha çok beğensem
de gecenin ateşini yakma konusunda iyi bir başlangıçtı Ahmet Beyler. Çok
eğlenceliler ve samimiler. Daha yakından tanımak için: AHMET BEYLER WEB SİTESİ
İkinci grupla biraz durulduk ve İstanbul rock camiasında
hatrısayılır bilinirliği olan ve benim ilk kez dinlediğim Away Days gecenin
ikinci grubu oldu. 2012 yılında kurulan, 2015 yılında yeni EP’lerini yayınlayan,
Britrock (kendi tanımlarıyla “dream pop” ya da shoegazing”) türünde İngilizce
şarkılar yapan Away Days, Depeche Mode’un 2015 yılına evrilmiş hali gibi.
Soundları hoşuma gitti. Paris ve Best Rebellious parçalarıyla sahne alan grup
şarkılarını keyifle dinletiyor. Onları dinlerken, yurtdışında bir bar
konserinde gibi hissettim. Alternatif rock müzik severleri memnun edecek bir
grup. Kesinlikle mistik ve çarpıcı bir yanları var.
The Away Days’in ardından gene kendimizi mistik bir sounda
bıraktık. Lara Dilara bir gitar bir vokal olarak akustik iki parça söyledi.
Tarzı biraz Tori Amos biraz Jewel gibi. Yabancı şarkıda ne kadar dinlemesi
keyifli geldiyse, cover yaptığı ikinci şarkıda (İbrahim Tatlıses – Su Ver
Leylam) o keyfi alamadım. Sesi duru tatlı bir ses ama etkileşimi pek iyi değil.
Yabancı şarkıda daha çok içine girebildim duygunun.
4. sırada bu akşam en merakla beklediğim konuğu Aylin Aslım’dı.
Aylin Aslım’ın 27 Kasım’da Bulutsuzluk Özlemi ve Malt ile garajistanbul’da bir
konser vereceğini duyurarak gece izlenimlerimi aktarayım. Aylin, shneyi
yerinden oynatan klasik Aylin performanslarının aksine son derece sakin ve
durgun bir performans yaptı. Önce Zümrüdüanka albümünde Cem Adrian’la
seslendirdiği Af’la giriş yapan Aslım, sonrasında bir yabancı cover (fallen
leaves anladım) ve arkasından sürpriz bir Hatırla Ey Peri yorumuyla gecenin en
sakin konuklarından oldu. Bu tek gitarlı performansta Aylin Aslım bir an
kulağımda Nancy Sinatra gibi tınladı. Sahnedeki çılgın Aylin’i görmüştüm ama bu
durgun Aylin de o çılgın Aylin’i tamamlayan bir ruh ikizi gibiydi o gece.
Keyifli bu Aylin’i izlemek de, özellikle kulaklarımızın anlamsız gürültülerle
kirlendiği bir zamanda akustik yorumlar izlemek insana bir nefes aldırıyor. Ben
Aylin coşması için 27 Kasım’ı bekliyorum.
Aylin Aslım’ı bir başka dev grup izledi. Bulutsuzluk Özlemi
iki eksikle, ama onların da selamlarını ileterek açık sahnede yerlerini aldı. Akın Aldes il Nejat Yavaşoğulları, iki enstürman iki vokalle nasıl kalabalık grup duygusu yaratılır'ın kitabını yazdılar o gece, bunda, onlara eşlik kocaman bir garajistanbul korosunun da etkisi var tabi. Bazı gruplar zamansızdır ve Bulutsuzluk Özlemi ilk çıktığında vitamin bile
olmayan çocukların Yaşamaya Mecbursun,
Tepedeki Çimenlik, Uçtu Uçtu ve Sözlerimi Geri Alamam sahneden yayılırken herkesin
huşu içinde şarkılara eşlik etmesi bunun göstergesi. Grubun şarkı sözleri
kulağıma dolarken, bugünümüzü düşündüm ve bilhassa Yaşamaya Mecbursun çalarken
ne kadar zamanımıza uyduğunu düşündüm sözlerin. Zaten sanırım o şarkının bir
klasik olması dışında, bu geceye de özel seçilmiş olduğunu düşündüm.
Bulutsuzluk Özlemi gibi gruplara çok ihtiyacımız var, elimiz kolumuz bağlıyken
bize umut vermeleri ve en azından içimizdeki haykırma fırsatı bulabilmemiz
için.
Sonra İskender Paydaş çıktı sahneye. İskender Paydaş nam-ı
diğer sihirli parmak, nam-ı diğer nerde olsa ceket iliklenip önünde saygı
duruşuna geçilecek üstat. Ekibinden Su Soley ve Ozan Ünlü ile gecede uzun
yıllar birlikte çalıştığı büyük usta Kayahan’a saygılarını gönderdiler. Su
Soley çok iyi, çok duru bir ses ama Esmer Günler’de zorlandı biraz tizlere
çıkarken, ama genel olarak hakkını verdi şarkıların iki solist de. Kayahan’a da
selam göndermek güzel bir anı oldu gecenin.
Sonraki konuk Bedük’tü. Teknodans türünün en kalburüstü
isimlerinden Bedük Koyver Kendini ve Lonely Boy gibi şarkılarını akustik olarak
slov tempoda söyleyerek şaşırtıcı bir performans gösterdi. Zaten dans
parçalarındaki kıpır kıpırlığını bildiğim Bedük, slov şarkılarda da şarkılara
ayrı bir hava katarak gecenin en şaşırtıcı ve güzel performanslarından birini
sundu.
Bedük’ten sonra sahne alan grup, benim en şaşırdığım ve
heyecanlandığım gruplardan Ters Takla oldu. Şaşırmamın nedeni, ekranlardan çok
iyi bildiğim Yekta Kopan’ın bu kez müzikal yönünü görecek olmamdı. Performanslarına
gelirsek, poprock tarzındaki grup çok dinamik ve gümbür gümbür olmakla
birlikte, gitarlar çok yüksekti ve zaman zaman solistin sesini bastırdı. Ama
Yekta Kopan’ın tabiriyle: “gecenin albümü bile olmayan en yeni yetme grubu
olarak” gayet geceye uygun ve sağlam bir performans verdiler. Günaydın ve
Yorgun Hayatlar adlı iki şarkı seslendiren grup çok eğlendi ve çok eğlendirdi. Hele
Yekta Kopan’ın gitar çalarken kendinden geçişini Yekta Kopan’ın hiçbir zaman
dışardan izleyemeyecek olması çok üzücü. Başka bir Yekta Kopan gördümv e çok
sevdim o gece. Yekta Kopan’ın grup ve geceyle ilgili yazısı burada: YEKTA KOPAN BLOGU: Fil Uçuşu
Ters Takla sahneden inerken gecenin tartışmasız ve herkesin
hemfikir olduğu yıldızı Ceza sahneye çıktı. Sahnede daha önce izlememiştim, ama
az çok bir fikrim vardı. Gene de böylesi bir müthiş performans beklemiyordum
doğrusu, benim gibi rap tarzına çok yakın olmayan bir müzik dinleyicisini bile
avcunun içine aldı. Dört şarkı söyledi Ceza o gece. Hazır altyapıların üzerine
canlı ses vokaliyle Yerli Plaka, Sabah
Bastı Geceyi, Fark Var arka arkaya gelirken ben Ceza’nın ağzını takip edemedim
resmen. İşin ilginç yanı, seyirciler arasında da senkron halde Ceza’ya eşlik
edenleri görmekti. Benim için bambaşka bir deneyim oldu bir rap üstadı ve ona
birebire eşlik eden dinleyicilerini izlemek. Gecenin en coşturan ve yıldızlı
performansıydı.
Ceza’nın ardından sahneyi Gripin aldı. Gripin Beş,
Yalnızlığın Çaresini Bulmuşlar ve benim en beğendiğim Gripin şarkısı Aşk Nerden
Nereye’yle gecenin konuğu oldular. Bilen bilir Gripin grubunu pek dinleyemem,
ama o gece iyi geldiler bana. Şarkıları bir ton alttan söyledikleri için çok gümbür
gümdür değildi ve fazla havaya giremedim ama seyircileriyle diyalogları iyiydi
sahnenin her köşesini kullandı Birol Namoğlu. Onların da sıkı takipçileri var
ve zaman zaman sahneden diyaloglarla performansı renklendirdiler.
Gece sona ermeye yaklaştığında Atlas sahneye çıktı.
Biliyosunuz Atlas Tuna Kiremitçi’nin yeni grubu ve geçen sene Tek Tabanca
isimli bir de güzel albüme imza attılar. Tuna Kiremitçi’nin müzikle ilgisini
bilenler onun doksanlı yıllardan Kumdan Kaleler ile hatırlar zaten. Bu geceki
performansta o dönemlere de gittik ve Bu Aşk Burada Biter diyerek
sevgililerimize veda ettik. Tuna Kiremitçi’den bu şarkıyı dinlemeyi hep
sevmişimdir. Grup artık yerleşmiş bir grup,Tuna Kiremitçi de yakışıklı bir lead
solist olarak işin kimyasını zaten çözmüş, cayır cayır performans yapan ve
kendini izleten bir grup. şarkıları da güzel, bize de onlara eşlik etmek düştü.
Sonra sürpriz bir coverla Neden Saçların Beyazlamış Arkadaş nameleri döküldü
Atlas’tan, bütün garajitanbul bir efkarlandık, sonrasında Tek Tabanca
şarkısıyla adrenalin gene doruk yaptı. Adamlar üç şarkıda bizi ordan oraya,
zamandan zamana savurdu. Çok keyiflilerdi.
Gecenin bir diğer yıldız ismi Mavi Sakal kurucusu Tibet
Ağırtan’dı. Mavi Sakal’dan sonra yoluna müzik dünyasına Yat Geliyorum ve Kalk
Gidiyorum albümlerini hediye eden Tibet Ağırtan, blues ve rock’n’roll
şarkılarla gecenin en farklı performanslarından birine imza attı. Üstat yılların
deneyimi ve sahne tozunu üzerimize üzerimize serpti o gece. İnsanın gözlerini
alamadığı bir ses, müzik ve görsel şovdu bu. En bilinen şarkılarından Çektir
Git ve Yat Geliyorum’un arasına serpiştirilen gitar soloları ve hatta şovları
ile Wembley Stadyumunda bir Dire Straits konserinde sanabilirdiniz kendinizi.
Hele adını öğrenemediğim o şişman gitaristin parmakları bir ara kayboldu
tellerin üzerinde. Çok eğlendiler ve çok eğlendirdiler. Kesinlikle çok iyiydi.
Arada rock’n’roll ile ilgili mesajlar vermeyi de unutmadı Ağırtan.
Gecenin son performansı 2015 yılında ilk albümü Rüzgarın
Rengi Var’ı çıkaran Ozan Ekici’yi ilk dinlediğimde acaba yeni bir Bülent
Ortaçgil mi geliyor demiştim, albümü akustik ve tam 2015 model bir Bülent
Ortaçgil havasındaydı, ancak gecenin son konuğu olarak sahneye çıktığında karşımda
ses dozu ve havası yükselmiş capcanlı bir Ozan Ekici gördüm. Yolculuğa Çıkarken
ve Sen Gel Ben Hep Baharım şarkıları ile bizi bir blues barına götürdü Ozan
Ekici, eksiği yok fazlası vardı. Öncesinde çok sevdiğim dostum ve Ozan’ın da
menajeri olan Burak Akçaoğlu tarafından müziğini keşfetmiştim, ancak izleyince
sahnesini de çok sevdim, çok dinamik buldum. Albümde sakin Ozan’ı dinlemiştim,
sahnede çılgın Ozan’ı izledim ve her yönüyle müziğine vakıf oldum. Soundu
hoşuma gitti. Belki de tek talihsizliği gecenin en son konuğu olmasıydı. Ozan’la
birlikte gece de sona erdi.
Gece birkaç grup dışında, akustik ve slov devam etti. İpek
Atcan’ın sıcak ve samimi sunumuyla biz bize bir gecede gene yeni isimler
keşfederken, müziğin büyük üstatlarını dinleme keyfi yaşadığım bir Açık Sahne
oldu. Yeni Açık Sahne’nin tarihi 18 Aralık olarak belirlenmişti ben bu
satırları yazarken. Tabi ki ben gene orada olup, bu müzik festivalindeki yerimi
alıcam. Çünkü Tolga Akyıldız’ın dediği gibi “müzik birleştirir” ve birleşmeye
çok ihtiyacımız var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder