AŞKIN ŞARKILARINA NÜKHETÇE BİR DOKUNUŞ...
2015 yılı benim için müzik açısından hayli verimli başladı.
Uzun süredir albüm bakımından seslerine soluklarına hasret kaldığım nice dev
isim bu sene arka arkaya albümleriyle arşivlerimin gönlümün raflarındaki
yerlerini aldılar. Bu yazı, bu dev isimlerin en önde gelenlerinden Nükhet
Duru’nun kariyeri boyunca söylemeyi en sevdiği şarkılardan oluşan Aşkın N Hali
albümü ile ilgili.
Bu bir “cover” albümü gibi görünse de aslında şarkılara bir
Nükhet dokunuşu. İnsan Nükhet Duru gibi yılların süzgecinden hep iyi işlerle ve
saygın bir isimle geçince istediği şarkıları söyleme hakkını ve keyfini yaşıyor
gönlünce. Bu albüm de böyle. Albüm kartonetinde de yazdığı gibi “Sevdiğim şarkıları seçtim. Bana yıllar
içinde dokunmuş ya da son zamanlarda dinleyip kalbime aldığım şarkıları”…
Tek fark Nükhet Duru şarkıları yeniden söylemiyor, yeniden yaşıyor ve birçoğu
genç isimlere ait şarkıları zamanından süzgecinden geçmiş bir kadının
hisleriyle söylüyor. Bu yüzden bu albüme bir cover albümü demek haksızlık olur
bence. Tanımlama yapacak olursak bu albüm şarkıları Nükhetleme albümü…
Şarkılara geçmeden önce biraz albüm detaylarından bahsetmek
istiyorum. Bir kere daha albümün kapağı rafta gördüğünüzde dikkatinizi çekiyor,
Mor fonlu kapağın ortasında Nükhet Duru –ki kadın yaşlanmıyor, yaşlanmıyor,
yaşlanmıyor, adeta Benjamin Button gibi zamanı dondurmuş gibi otuz önce önceki
Nükhet dinçliğinde ve güzelliğinde- tüm zarafeti ile adeta şarkıları dinleyip
mest olmuş bir yüz ifadesiyle gözleri kapalı duruyor ki bu albümün havasını en
iyi yansıtan da bu duruş aslında. Her şeyi anlatıyor, bu albümü şarap eşliğinde
mumlar yanmış halde dinlediğimi hayal ediyorum ve gözlerimi kapattığımda, her
şarkı beni farklı yerlere götürüyor, 2000’lerden 70’lere bir zaman tüneline
girerken, o şarkıları Nükhet Duru –belki kendi yaşanmışlıklarını hatırlayarak-
seslendirirken, size de kendi hikayelerinizi hatırlama alanı sunuyor. Hem
nostaljik hem de modern ve dinamik bir yerlerde bırakıyor sizi. Albümü
dinlediğiniz 38 dakika boyunca yaşamınızın her dönemine bir girip çıkıyorsunuz.
Mor renk asaletin, vakurluğun, olgunluğun rengidir. Bu albüm
de bu rengin kullanılması, gene bunu doğrularcasına, her biri klasik olmuş
şarkıları olgun bir yorum ve hisle seslendirilmesine atıfta bulunuyor gibi.
Nükhet Duru seviyor bu rengi, daha önce de Gece Saat On İki albümünde de
gene Mor tonlarla çıkmıştı raflara ve şüphesiz bu renk çok yakışıyor Nükhet
duygusuna.
Nükhet Duru’nun dinleyicilere hitaben yazdığı yazı ise
samimiliğiyle Nükhet Duru’yu gördüğüm yerde sarılma hissi yarattı. O yazıda
müzikteki 40 yıllık yolculuğuna sığdırdığı bütün duyguları, “heyecanı,
mutlululuğu, yalnızlığı, özlemi, acısı” ile bizim paylaşmanın ve bir yerde
bizim –çoğumuzu tanımasa da- sırdaşımız olmasının ona verdiği sevinci okudum ve
hoşuma gitti. Zaten var olan kitlesinin yanı sıra ilk kez Nükhet Duru’yu
tanıyacak olan müzikseverleri de es geçmemesini ise ayrıca alkışlanacak bir şey
olarak görüyorum. Ben teşekkür notlarında çok dikkat ederim, o albümü alan
kişileri de bir notla albüm sürecine dahil eden sanatçılar bende hep ayrı bir
hayranlık uyandırır. Bu mektup çok samimi ve sahici bir paylaşım…
Albümün dikkat çekici bir yanı, Nükhet Duru’nun şarkı
seçtiği günümüzden isimler… Şebnem Ferah, Halil Sezai, Doğan Duru, Yüksek
Sadakat ve Cem Adrian gibi günümüz müzik dünyasının en popüler isimlerinden
şarkı seçmesi, albümü ilk elime alıp henüz dinlememişken “nasıll yani” diye
meraklardan meraklara savurdu. Müzikte sürekli ilerlemenin ve çağa uymanın en
güzel örneğini verdi Nükhet Duru bu albümle. Ben hiç Nükhet’ten bir Şebnem Ferah şarkısı dinleyeceğimi
düşünmezdim mesela. Nükhet bu seçimleriyle yeni müzik dinleyicisine de el
sallıyor. Kimbilir belki bir Halil Sezai fanı, şarkıyı dinleyince Nükhet
Duru’nun önceki albümlerini de merak edecek ve daha önce Nükhet Duru dinlememiş
bir müziksever (var mı ki öyle bir ihtimal) Nükhet Duru’nun müzikal
zenginliğini keşfedecek… Zamansızlık böyle bir şey aslında… Eski(mez) ile yeni
arasında incelikli bir köprü…
Albüm Cengiz Erdem/Deniz Erdem yapımcılığında Avrupa
Müzik’ten çıktı ve albümde Nükhet Duru’yu aynı zamanda Prodüktör olarak da
görüyoruz. müzik dünyasının en usta isimlerinden Osman İşmen’in müzik direktörü
olduğu albümde, Nükhet’i albümün tamamını anlatan zarafet ve duyguyla
yansıttığı için stylingi yapan Gülşah Saraçoğlu ve fotoğrafları çeken Müjdat
Kupşi’ye de alkışları göndermeli. Grafik tasarımı ise Özlem Semiz’e emanet
edilmiş.
Albümde çalan müzisyenlere baktığımda klavyelerde Osman
İşmen, davulda OrhanTopçuoğlu, bas gitarda Hami Barutçu, gitarda Erdem Sökmen,
vurmalı çalgılarda Müşfik Galip Uzun, keman/mandolinde Özcan Yılmaz, saksafonda
Çağdaş Oruç, buzukide Erdinç Şenyaylar veçelloda Hakkı Öztürk’ten oluşan gene
dev bir kadro görüyoruz. Albüm teknolojiden minimumda yararlanılmakla birlikte
akustik olarak kaydedilmiş, bu da şarkıları Nükhet Duru yanı başınızda
söylüyormuş gibi hissettiriyor.
Şarkılara geldiğimizde: Albüm Şebnem Ferah’ın hit olmuş
şarkısı, 2004 yılı Kelimeler Yetse albümünde yer alan Gözlerimin Etrafındaki
Çizgiler ile açılıyor. Albümün de çıkış şarkısı olarka bu şarkı seçilmiş. Aslında
bıçak sırtı bir şarkı, çünkü bu şarkı Şebnem Ferah denince akla ilk gelen
şarkılardan biri olduğu için koyu Şebnem fanları ilk başta yadırgayabilir.
Benim albümdeki en favori Nükhet yorumlardan biri olmamakla birlikte şarkıya
Nükhet yorumunun enfes bir dokunuş olduğu gerçeğini kabul etmek gerekiyor.
Nükhet Duru’nun bu söylemesi zor şarkıyı seslendirmesi çok cesurca ve Nükhet’in
yeni gençliği yakalaması anlamında çok alkışlanası bir seçim. Orijinalinde 30larındaki
genç bir Şebnem duygusunu taşıyan şarkı, olgun bir Nükhet Duru duygusunda
bambaşka bir havaya bürünüyor. Aradaki piyano ve kemanlı ara geçişe ise
bayıldımmmm…. Bu albümde daha fazla sevdiğim Nükhet yorumları var lakin, bunu
da belirtmeden geçemeyeceğim.
2000’lerde bizi gezintiye çıkaran Nükhet Duru, albümü
Hümeyra klasiği Sessiz Gemi ile 1975 yılına götürüyor. Şarkı klasik ama
bahsettiği konu zamansız, bu dünyanın belki de değişmeyen tek gerçeği bu yüzden
ne zaman söylenirse söylensin hep güncelliğini koruyor. Bu dünyadan göçmeyi
konu eden şarkı, bilhassa arka arkaya büyük değerleri kaybettiğimiz bu yılda
biraz daha etkili oluyor. Yabancı bir şarkıya bu kadar cuk oturan Yahya Kemal
Beyatlı dizeleri bu hayatta belli sözlerin belli melodiler için yazılmışlığının
evrenselliğini gösteriyor. Şarkıdaki keman düzenlemeleri şarkıyı resmen
uçurmuş, Nükhet’in bu şarkıyı söylerken aklından, çoğu hepimizin gönlünde yer
eden, bu dünyadan göçmüş dostlarını düşündüğünü hissediyorsunuz (Ben öyle
hissettim en azından). İsyan yerine kabulleniş var sesinde “birçok giden memnun ki yerinden, çok seneler
geçti, çok seneler geçti, dönen yok seferinden” derken. Özlemle karışık bir
kabulleniş.
Albümün üçüncü şarkısı, sesi ve yorumuyla asla
dinleyemediğim Halil Sezai’den Sonbahar parçası, Nükhet Duru yorumuyla
albümdeki ikinci favorim oldu. Şarkı resmen sıfır şarkı gibi tınlıyor Nükhet
Duru’nun sesinde. Şarkıyı dinlerken, “Vay bee ne güzel sözleri varmış, hatta ne
güzel şarkıymış bu” diyorsunuz. Halil Sezai’nin ağzının içinde yuvarladığı
sözleri Nükhet Duru anlamanızı sağlıyor ve mutsuz bir insanın kendiyle
dertleşmesini hissediyorsunuz. Şarkıdaki hüzün Sonbahar üzerinden anlatılıyor,
orijinalde kendiyle ve insanlarla derdini bir adamın hissiyatıyla dinlerken, bu
defa konuya bir kadın bakışıyla bakıyorsunuz Nükhet Duru yorumuyla. Enfes saksafon
introsu, fonda piyano ve keman geçişi de şarkıya hoş bir caz havası katıyor.
Buzuki girişleri ile müzikal zenginliğe güzel bir katkı. Halil Sezai’nin
kalemini anlıyorsunuz. Onun yorumunu da çok beğenenler var muhakkak ama ilk kez
bir şarkıyı orijinal şarkıcısı yerine başka bir sesten dinlemeyi daha fazla
sevdim. Albümde üzerine oynanması gereken ve klip çekilmesi şart şarkılardan…
Albümün en iyilerinden…
Sıradaki şarkı çok özel şarkılardan Dario Moreno ve Tanju
Okan gibi büyük ustaların klasiklerinden Sarhoşum Ben, 2015 yılında Nükhet Duru
yorumuyla albümde yer alıyor. Bu şarkıda Nükhet Duru sevdadan ve düşünmekten
bitap düşmüş bir kadını canlandırıyor. Canlandırıyor diyorum çünkü şarkıyı
dinlerken kulağımda adeta sahnelenen bir müzikalden bir sahne canlandı.
Gözünüzü kapattığınızda o meyhane sahnesini görüyorsunuz. Şarkının arasında
Tanju Okan’a selamı ise çok hoş bir detay olmuş. Bu selamla, Sessiz Gemi’de
bahsettiğim göçmüş büyük müzisyenlere selam konusu somutlanıyor. Dario Moreno’yu
da ansaydı diye geçti içimden ama ona da selamı ben yollayayım burdan. Tabi söz
yazarı Fecri Ebcioğlu’na gitsin dualarla alkışlar…
Albüm bir Nilüfer klasiği Söyleyemedim ile devam ediyor. Sözleri
Ülkü Aker’e ait bu şarkı benim için özel şarkılardandır. Olgun bir kadının yıllar
sonra gelen itiraf ve pişmanlığını anlattığı şarkıda Nükhet Duru’nun duygusu
içimize işliyor. Şarkıdaki hikayeyi anlatan kadın, taa eskilerden bir zamanlar çok
yakını olan ama artık uzak düştüğü, bir türlü aralarındaki ilişkinin adını
koyamadığı ve/veya bir türlü duygularını açamadığı adamla yıllar sonra
karşılaştıklarında nihayet dilindeki ağzındaki baklayı çıkarıyor “Seninle şöyle bir gün başbaşa, konuşmak
isterdim sevgimizden, umutlarla dolu tozpembe, o güzel günlerimizden”. Ama
biliyor ki, ikisi için artık çok geç ve köprünün altından çok sular akmış.
Biraz da bunun rahatlığıyla artık daha sakin yaklaşıyor duruma, “ne sen o ne ben o eski ben, biz miydik yoksa
zaman mı değişen” derken. Bence tam bu yaşların şarkısı bu şarkı. Nükhet
duygusuna çok yakışan bir şarkı olmuş. Nükhet Duru usul usul anlatıyor ve
söylerken gözündeki şefkati bile hissediyorsunuz. Bu şarkı son zamanlarda çok
revaçta sanırım belli bir yaşa gelen kadın sanatçılar arasında, zira şarkıyı
Nükhet’in albümünden bir ay kadar önce çıkan Başucu Şarkıları 3 albümünde Zuhal
Olcay da söyledi. Albümün en iyilerinden.
Daha gitar girişiyle beni benden alan, gene sözleri Ülkü
Aker’e ait O Günler, adeta bir önceki şarkı Söyleyemedim’i tamamlıyor ve o
şarkıdaki kadının o şarkıda “söyleyemediği”
veya dışa vuramadığı şeyleri bu şarkıda söylüyor: “O günler, o günler, şimdi yabancı gibiler, bir günlük mutluluğa, bir
ömür alıp gittiler, ne günlerdi ah o günler” Demek ki, önceki şarkıdaki
kadın, şarkıda bahsedilen adamla kısa ama güzel bir şey yaşamış ve şimdi kadın
o günlerin nostaljisini yaşıyor, gülümseyerek anıyor ve kadın diyor ki şimdiki
aklıyla: “Bir daha dönülse, şu yalancı
dünyaya, bir ömür verirdim ben yine, seninle bir günlük mutluluğa” Bir
önceki şarkının pişmanlığı bu şarkıda yerini buluyor. Nükhet Duru’nun usul usul
yormayan yorumu şarkı bittiğinde insanda bir “ahh” duygusu yaratıyor.
Albümün 7. Şarkısı Yalnızlığım, Zuhal Olcay’ın ilk albümü
Küçük Bir Öykü Bu’dan bir Mehmet Teoman-Vedat Sakman şarkısı ve bu albümde yer
alması isabet şarkılardan biri olmuş. Duygusuyla albüme seçilen şarkılarla bir
bütünlük taşıyor. Zira albüm boyunca genel olarak “yalnız” bir kadın çizen
Nükhet Duru’nun bunu en net ortaya koyduğu şarkı. Yalnızlığıyla dertleşen
kadın, önceki şarkılarla tutarlı şekilde, bu dünyadan göçüp gitmiş
sevdiklerinin, ya da bir türlü sevdiğini söylemediği adamın arkasından kendi
kendine kalışını, bunun onda yarattığı duyguları ve kendiyle ilgili yeni yeni
fark ettiği bazı şeyleri anlatıyor. Tepeden tırnağa hüzün şarkısı olan bu
şarkıda, kadın yalnızlığını kabullenmiş ve onunla bir dost gibi konuşuyor, her
yaşanmışlıktan sonra gene kendi kendine kalmasını “Yeni tanıştık belki de, ama kimbilir belki de hep vardın, eşlik
ediyordun, sessiz ve sinsice, belki de, Şimdi seni anlıyorum kurnazca ayırdın
beni belki de, lime lime savurdun sevdiklerimi belki de” sözleriyle
anlatırken, şarkının devamında bunca zaman kendi kadının aslında içten içe
yalnızlığını sevdiğini ve alışık olduğunu anlıyoruz: “Yalnızlığım, yaşamak zorunda olduğum beraberliğimsin”, “Yalnızlığım, tek bilebildiğim sen benim
vazgeçilmezimsin” Çünkü kendine kalıyor insan eninde sonunda, şarkıda
Nükhet Duru, bütün bu özlemler, yaşanmışlıklar, keyifli anlar, hüzünler,
aşklar, sevdalardan insanın gene en nihai sonuca yani yalnızlığına döneceğini
söylüyor. Nükhet Duru’ya Melankoli ile birlikte çok yakıştırdığım bir diğer
şarkı oldu bu.
Ve geldik albümdeki favorilerimin favorisi şarkıya… Müzikal
olarak herkesin çok beğendiği, benimse bir sebepten ısınamayıp hiç dinleyemediğim
Cem Adrian’a ait “Ben Seni Çok Sevdim” şarkısı albümün incisi… Şarkı tıpkı
Sonbahar gibi adeta sıfır şarkı gibi duruyor. Ben de şarkıyı daha önce Cem
Adrian’dan dinlemediğim için benim için Nükhet Duru yorumu tektir. Cem
Adrian’ın kelimeleri ve metaforları kullanışı çok ustaca, bu şarkıda bunu net
görüyoruz, ama bu şarkıya Nükhet dokunuşu, “ben seni çok sevdim” derken sesine
yerleşen o acı, beklenti, duyulma isteği aynı zamanda karşısındaki kişiye
verdiği kıymet, gözünden sakınma duygusu insanın boğazını düğümlüyor. Bu
şarkıda da bir itiraf var aslında, şimdiye kadar sevdiğini sözle söyleyemeyen
bir kişinin “söyleyemeyesem de gözlerime bak da anla” yakarışı bu şarkı.
Bazıları öyledir ya, sevdiğini söyleyemez, nasıl göstereceğini bilemez, ama
aslında saçının bir teli için dünyaları yakmaya hazırdır, bu şarkı o
insanlardan birini anlatıyor aslında. Nükhet Duru bu şarkıyla yorumculuğunun da
zirvelerini aşıyor… Klip klip klip…
Sıradaki şarkı albümde Nükhet Duru yorumuyla içine giremediğim
tek şarkı: Yüksek Sadakat’ten Döneceksin Diye Söz Ver. Şarkı giden birinin
ardından yazılmış bir özlem şarkısı ve ben şarkıyı dinlediğimde gene bu gidişin
bu dünyadan göçüp gitmiş birinin gidişi gibi yorumluyorum (hatta nedense bu
şarkıyı dinlerken aklıma hep Barış Akarsu gelir). Nükhet Duru gene iyi
yorumluyor ama ben nedense duygusu ile örtüştüremedim. Olmasa olur şarkılardan
benim için. Dinlemem lazım daha çok.
Doğan Duru’nun kalemi zaten çok lezzetlidir, bir de Nükhet
Duru yorumuyla birleşince enfes bir chilling tarzı şarkı olmuş. Bu şarkının
yanında bir şey içilecekse şampanya ya da beyaz şarap olurdu. Sahilde, akşam
üstü, güneş batıyor, kumlarda elinde kadeh, kumlar ayaklarından kayarken onu
hatırlamak ve hüzünlenmek, boğazının düğümlenmesi… Bu şarkı güzel bir anıda
akla gelen bir çocuğu akla getiriyor, belki de geçmiş günlerdeki çocukluğa bir
özlem, geçmişten bir kare, bir an… Şarkı usul usul akıyor gidiyor ve uzatmadan
bitiriyor.
Nükhet Duru albümü
gene kendisinin 1978 yılında hayat verdiği Ali Kocatepe şarkısı Hayat Umutla
Başlar ile kapatıyor ve bu sene 37 yaşına basan şarkıya, umuda özellikle çok
ihtiyacımız olan bu dönemlerde modern bir dokunuş yapıyor. Baştan sona umut ve
pozitif duygular aşılayan şarkı bir yerde bize en can sıkıcı anlarda bile
içimizdeki umutla her şeyin üstesinden gelebileceğimize inandırıyor. Ali
Kocatepe’nin naif ve hep gülümseyen kalemine sesini veren Nükhet Duru albümü ne
olursa olsun umut etmekten, sevmekten, dostluktan vazgeçme diyerek önceki tüm
umutsuzluk duygularını silerek kapatıyor. Yorumu su gibi, akıp gidiyor,
yormadan ve kulaklarımızda bir tatlı seda bırakarak bitiriyor albümü, insanda
“hadi bir daha hadi bir daha” isteği uyandırarak, ve bir bakıyorsunuz albümün
en başına dönüvermişssiniz.
Hülasa, Nükhet Duru, albümün adını da doğrularcasına,
Aşkın Nükhet Haline sesini veriyor. Bu arşivlik albümü sakin yaz akşamlarında
dinleyin, bilhassa güneş batarken ayrı bir keyifli olur dinlemesi. Nükhet Duru
benim için 2015 yılının en üst düzey albümlerinden birine imza atmış, bana da
oturup hissettirdiklerini yazmak düştü. İyi ki bu ülkede Nükhet Duru var…
Sesiyle yorumuyla şarkılarıyla başka bir ülkenin sanatçısı olsa çok
kıskanırdım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder