9 YILA 9 ŞARKI
Geçen yazımda ve söyleşimde Abidin Özşahin
temelinde, bu yazının girişi sayılabilecek o dönemin yarışmalarına bakmış ve
Abidin’in ilk albümündeki proje Abidin'e değinmiş, Aşktan Yana adlı albümde
birbirinden değerli söz-müzik yazarları katkı yapmış olsa da, şarkıların
“Abidin" şarkıları olmadığını ve Abidin’den Tarkan benzeri bir pop imaj
yaratılmaya çalışılırken nasıl sahicilikten uzaklaştırıldığını yazmıştım.
O
yüzden şimdi yazacağım albümü Abidin’in ilk albümü olarak adlandırmayı tercih
ediyorum. Zira elimde tuttuğum albüm, bütün yarışma boyunca Abidinseverlerin
beklediği ve aslında Abidin’in ta o zamanlarda yapmak istediği her şeyi
yapabildiği bir albüm olmuş. Seyhan Müzik etiketiyle geçen Mayıs ayında raflara giren albümde 9 şarkı
var ve tamamında söz-müzikler Abidin Özşahin’e ait. 9
sene aradan sonra çıkan poprock soundlu “Duy Beni” albümü bu anlamda Abidin’in
olgunluk albümü. 9 yıla 9 şarkı. Gerçekten özenilmiş ve tam da
Abidin’i yansıtan bir albüm olduğunu görüyorsunuz. Önceki pop şarkıcısı
imajından sıyrılıp, daha ayakları yere sağlam basan, kendini bulmuş ve bunu
şarkılarına yansıtmış bir Abidin var.
Şarkılarda aşkın dışında aslında Abidin’in müzik yaşantısı boyunca yaşadığı her şeye dair küçük ipuçları bulabiliyorsunuz bazen bir satırda, bazen şarkının hepsinde. Örneğin, Kaos böyle bir şarkı gibi geldi bana. Gerçi söyleşimizde Abidin o şarkının hikayesinin farklı ve aslında trajik bir öyküsü olduğunu anlatmıştı, lakin ben o şarkıda başka bir şey daha gördüm. Abidin’in yarışma öncesi, sırası ve sonrasında yaşadığı duyguların ifadesini.
Bir durup,
bir düşünüp
Bin ah
işittin
Durmadın,
yorulmadın
Kendinleydi
çelişkin
Anlattın
defalarca
Kendini
kaybettin
Azad olmuş
ruhun
Beden senin
sen nerdesin
Dursun
zaman
Dursun
bütün yaşadıkların
An be an
nerede durduysan
Uçurumlardan
döndün
Bir kaos
durum bu
İçinde
dönüp durdun
Bir de
yalnızlık zamanı
Düşündükçe
vuruldun
Buna göre,
“bir durup, bir düşünüp, bin ah işittin” satırı, yarışma sırasında içine çekildiği
reyting amaçlı aşk oyununu ve jürilerle yaşadığı tartışmayı, “durmadın,
yorulmadın kendinleydi çelişkin" ifadesi, Abidin’in yapmak istediği albüm,
olmak istediği müzisyen ile ona yapılan albüm ve çizilen imaj arasındaki
çelişkiyi düşündürdü bana. “Beden onundu ama o neredeydi?” Özellikle son
dörtlükte “bir kaos bu, içinde dönüp durdun” yarışma sürecini ve Abidin'in
çabasını, "bir de yalnızlık zamanı, düşündükçe vuruldun" yarışmanın
rüzgarının kesilip Abidin'i dokuz senelik inzivaya götüren süreci aklıma
getirdi.
Şarkılar
temposu yüksek şarkılar, özellikle çıkış şarkısı Aman Aman ile bence klasik bir
şarkı kategorisine kolayca girebilecek Duy Beni insanı ilk dinleyişte içine
alan şarkılar. Aman Aman umutsuz bir aşkın peşinden koşturan "tarumar”
olan bir aşığın hikayesini anlatıyor. Fettan bakışlı kandıran kızın tuzağına
düşen aşığın düştüğü halleri anlatan eğlenceli bir şarkı. Ama benim albümdeki
kişisel favorim albüme adını veren “Duy Beni" şarkısı. Feridun Düzağaç şarkılarının tınısını duyduğum bu şarkının bir yavaş
tempoya inen bir hızlanan yapısı Abidin'in sesinin duygusuyla insanın boğazını
düğümlüyor. Uzak mesafe aşklarını anlatan şarkıda, kolay olacağını sandığı bir
ayrılığın ardından yaşadığı hasreti dile getiren bir adamın, şarkılarda teselli
bulmasını ve nihayetinde kazın ayağının hiç de öyle olmadığını anlatıyor. Uzak
mesafe ilişkileri zordur ve ne kadar sevse de insan, gözden görmeyince gönül de
katlanamıyor her zaman. Hayatın farklı şehirlerde farklı hayatlar yaşamak üzere
savurduğu ve şehirler aynı olmasa da nasılsa gönüller bir tesellisiyle devam
edeceği düşünülen ama hiç de öyle olmadığı anlaşılan bir aşkın erkek tarafının
itirafına bağlıyor nakarat ve “göz görmeyince gönül katlanır sandım, yalanmış
sadece için için yandım,“ satırlarında ayrılık kolay gelecek sanırken hasretinden
adeta prangalar eskiten bir adamın duygularını yaşıyorsunuz.
Albümün
yüksek tempolu şarkılarından “İstanbul” aslında biraz taşlama şarkısı gibi
geldi bana. “Deli gibi coşmalı, her güzele kanmalı, kaybolup sır olmalı, sakla
bizi İstanbul sokakları” gibi satırlar, sizi bilmem ama bende patlayan magazin
flaşları ve hızla ortamdan uzaklaşan taksilerde milletin ağzına sakız olmuş
ilişki insanlarına Abidince bir bakış gibi geldi. Magazin alemlerini hafiften
ti’ye alan ve ufaktan laf çarpan bir şarkı misali yani. Bunu neden böyle
gördüm, çünkü Abidin’de hiç gecelerin adamı izlenimi yok. Düşününce yaşadığı
değil, gözlemlediği şeyleri yazmış diye düşündüm. Albümün aşk dışı
şarkılarından biri.
Albümün
ikinci yarısı sayılabilecek Aman Aman, İstanbul, Bebeğim, Kop Gel, Kaos, Savaşma
Seviş Abidin’in tam anlamıyla rock sularında yüzen şarkıları. Duy Beni, Bu
Kader Benim ve özellikle Değer Misin 90lı yılların güzel slov pop şarkılarını
hatırlattı bana.
Albümün
teşekkür yazısı, klasik teşekkür yazısından farklı, Abidin teşekkürlerini küçük
bir deneme/hikaye yazarak dile getirmek istemiş ve o teşekkürde asında bu dokuz
senede biriktirdiği her şeyi ve bütün o süreçleri özetlemiş bir bakıma.
Albüme emek
verenlere bakıldığında, İskender Paydaş’ın ismi gözüme çarpıyor. İskender
Paydaş, dokunduğu albümü uçuran bir adam ve bu albümde Yaylı düzenlemeler,
tuşlu çalgılar, perküsyonlar, hammond'da Paydaş’ın adını görüyoruz. Albüme emek
veren bir diğer isim, hepimizin Seksendört grubundan tanıdığı ve benim de şahsi
olarak pek beğendiğim Tuna Velibaşoğlu. Elektrik, Akustik gitarlar,
düzenlemeler ve vokalde katkısı olan Velibaşoğlu albümü sırtlayan isimlerden.
Albüm
kartonetide siyah-beyaz renkler hakim ve böyle olması albüme güzel bir ağırlık
katıyor bence. Fotoğraflardaki kirli sakallı Abidin, bu haliyle ilk albümdeki
temiz yüzlü pop şarkıcılığından hep olmaya azmettiği bir rock şarkıcısına
dönüşümü yansıtıyor.
Poprock
soundlu bu albüm, ilk albümde insanların beklediği Abidin. Albümdeki pop ve
rock dağılımı albümün türü konusunda biraz kafa karıştırıcı dursa da (yani bu
tam bir pop albümü değil, ama tam bir rock albümü de değil), Abidin’in bundan
sonraki gelişimine dair ipuçları veriyor. Zaten o da bunun bir geçiş olduğunu
söylüyor. Slov şarkıların da, hızlı şarkıların da temposu yüksek ve kulağın
kolayca kavradığı bir yapısı var. Yorumu, harmonisi ve sözleri ile akılda
kalıcılığı yüksek şarkılar. Bir de Abidin’in oturmuş vokalinde tarzını bulmanın
rahatlığı hissediliyor. Albümün benim açımdan en kıymetli yanlarından biri
canlı enstrümanları duyabilmek. Bilgisayar ortamının enstrümanlarının yerine
canlı enstrümanlarla kotarılan bir albüm benim için hep kıymetlidir. Bu albüm
şarkılarının tümünü yazan Abidin’in şarkı yazma ustalığını uzun, şiiimsi
satırlarda görüyoruz.
Bu albümde
aptala ezberletir gibi otuz iki kere tekrarlanan nakaratlar yok, aşkı anlatıcam
diye ucuz ve bayağı sözler yok, klişe “sensiz yaşayamam, ölürüm, biterim”
sululuğu yok, büyük büyük iddialı cümleler yok, büyük bir cümle söyleyip de
gerisi çöp satırlarla dolu şarkılar yok, ama neler var bu albümde, samimiyet var,
ayrılığın da, aşkın da, hayatın da erkek tarafından ifade edilişi var, hikaye
var, duygu var, emek var, espiri var, müzik var. Tadında, en güzel yerinde sona
eren ve bi daha dinleyim bari dedirten, meramını kısa ve öz olarak anlatıp
bitiren şarkılar var.
Gecenin bir
vakti ve ben Abidin’in albümünü dinliyorum. Şarkılara, konsepte, Abidin’in
duruşuna, sözlere baktığımda düşünüyorum da, belki de bu albümün ortaya çıkması
için bu ara gerçekten gerekliymiş. Bu albümle artık Abidin bir yarışma şöhreti değil, bütün etiketlerden bağımsız bir şarkıcı. Yolu açık ve alkışı bol nice albümlere…
1 yorum:
ABİDİN SEVEREK DİNLEDİĞİMİZ VE TAKİP ETTİĞİMİZ SANATCI ARKADAŞIMIZ BAŞAILI ÇALIŞMALRININ DEVAMINI DİLİYORUZ HER ZAMAN YANINDAYIZ....
Yorum Gönder