Bir konser ki içinde kuşlar gibi uçmak da vardı,
rüzgar olup gönül pencerelerinin perdelerini havalandırmak da…
“Senin bu hayatta sahip olduğuna en çok sevindiğin şansların neler?” derseniz, iyi müzikler
dinleyebilmek ve iyi müzik yapan müzisyenlerle bir arada olabilmek derim. Yaşar’la
olan muhabbetimi ve ona olan sevgimi zaten takip edenler biliyor. Bu
yüzden Yaşar bu projeyi ilk kez tivitırdan “provalardan bir kare” olarak
sunduğunda içimden evren bana gerçekten kıyak geçiyor demiştim. Zira bu sayede hayatımda müzikal anlamda en büyük kilometre taşlarından biriyle, Leman Sam’la da
tanışabilme fırsatı da doğmuştu.
Leman Sam bu toprakların yetiştirdiği en büyük sanatçılardan
biri. Sesinin sözünün yorumunun yanı sıra, toplumsal olaylara kayıtsız
kalmaması, tutkulu bir hayvansever olması, “söylemeliyim, içimde tutamam”
tavrıyla pek çok kez yasaklamalarla karşı karşıya kalmasına karşın gene de
bildiğinden ödün vermeyen sanatçı gibi sanatçı. Benim de ilk kez TV’de kızıl
uzun saçlarıyla gördüğümden beri hep bir şekilde yollarımın kesişmesini
istediğim güzel ses, güzel insan. Yedi yaşındaydım, elime değen ilk CD onun
Livaneli Şarkıları CD’siydi. Bir tanıdığımızın evinde görmüştüm ve farkında
olmadan içimde oluşan kaset ve CD arşivcisi ruhumun ilk temelini atmıştı.
Yaşar ise Akdeniz’in sularından çıkıp gönül deryama karışan
bir balık… Yıllar yılı öyle içime işledi ki şarkıları, sesi, kendisi, sevgisi,
hayatım Yaşar’dan önce ve Yaşar’dan sonra diye ayrılıyor desem yeridir.
Abartıyorsun demeyin sayın okuyucu, Yaşar bu hayatın bana verdiği en büyük
şanslardan biri. Şarkılarıyla veya yazdığı tek bir satırla yolumu aydınlatan, yoluma
eşlik eden, dertleşen, akıl veren, kalbini gördüğüm ve kalbimi gören nadir
insanlardan. (Bunu ancak Her Dem Yaşar grubu anlar.)
Şimdi benim için bu kadar önemi olan iki ismin bir araya
gelmesi haberine coşkun bir sevinçle birlikte bir merak uyandı, acaba nasıl
olacak? İki tarzı farklı, gönlü aynı sanatçı bir sahnede nasıl duracak? Uyum
nasıl olacak? Hangi şarkıları beraber söylecekler gibi şeyler geçti aklımdan.
Zira hayallerimden biri de Yaşar’ın bir radyo programında söylediği Gönül ve Rüzgar’ı
canlı olarak sahnede ondan dinlemekti. Bu hayallerim bu üç günlük konser
turnesinde sevinerek gerçek oldu.
Konsere kadar olan süreçte neler yaptığımı önceki
yazılarımda görmüş olabilirsiniz. Eski Fotoğraflar cd’si buradaki kilit noktam.
Fuardaki konser alanına girip yerimize yerleştik. Arzum, Yeşimim, Nihalim,
Muratım, Ceydamla ve İzmirli Yaşarcanlarım Altan ve İrem Yangöz çiftiyle her
konser ilk konser gibi oluyor. Orkestra ekibi yerini alırken, hepimiz
heyecanlıyız. Sahnede sağ tarafta Leman Sam’ın sol tarafta Yaşar’ın orkestrası,
ortada kırmızı uzun bir koltuk var.
Konser Leman Sam’ın İlla şarkısıyla açılıyor ve Leman Sam’ın
“gözlerinin içine girip, başka alemler gözlüyoruz”; biz bunlarla yetinmiyoruz
illa ve bir İlhan Şeşen klasiği ve Leman Sam’ın da artık alameti farikası
şarkılarından olan Rüzgar’la uçuyoruz. Rüzgar pencerelerimizin perdesini havalandırırken
Leman Sam bir İlhan Şeşen anısını anlatıyor. Sonra Yaşar alıyor eline mikrofonu
ve o güzel Deniz Yoksulu’nun ilk melodileri yayılmaya başlıyor, konser müthiş
bir atmosferde, dengeli bir şarkı dağılımıyla devam ediyor. Ben Yaşar’ı
oturarak dinlemeyi hiç beceremem, Yaşar da zaten oturmasını istemez seyircinin,
velakin Gel Benimle’ye girer girmez bizleri sahne önüne davet ediyor,
konserin devamını en önde göz göze
izliyoruz. İki buçuk saatlik konserde, bilhassa Leman Sam’ın dikkatini çekmeyi
başarıyorum, zira konserdeki şarkıların hepsini ezbere söylemem dikkatini
çekiyor, “helal olsun”umu alıyorum. Bu daha başlangıç tabi ki. “Sen kaç
yaşındasın, bu şarkıların hepsini biliyorsun” diyor bir ara. Ben de çantamdaki
sürprizi çıkarıp gösteriyorum. “Eski Fotoğraflar” CD’si. Gözleri şaşkınlıkla
karışık bir mutlulukla “nerden buldun, delisin” diyor. “Bulurum ben” diyorum ve
o albümden şarkıları soruyorum Allah Kolaylık Versin, Aşkımdan Vazgeçme, Eski
Fotoğraflar var mı repertuarda diye, “taa milattan önceki şarkıları istiyosun, maalesef
yok” diyor gülerek, ama hoşuna gidiyor, hatta bana bir sürpriz yapıp ertesi
günkü konserde Aşkımdan Vazgeçme’yi bana bakarak söylüyor ve sahneden ismimi
anons ediyor.
Bu kadar uzun anlattığıma bakmayın, bunların hepsi üç dakka
içinde olan biten muhabbetler. Yaşar’ımı dinliyorum bi yandan, o da keyifli.
İkili sırayla kendi şarkılarını söylerken, aklımdan keşke birlikte bir şeyler
söyleseler diye düşünceler geçiyor. Konserde Yaşar şarkılarını söylerken Leman
Sam arkada şarkıya uygun danslar yapıyor, Leman Sam şarkılarını söylerken,
Yaşar geride kah eşlik ediyor, kah sahneye konulmuş koltukta oturuyor. Konserin
bu ilk bölümü Nereye Kadar, Bela Sevdan, Her Şey Yolunda, Onun Vedası, Sebepsiz
Fırtına, Anladım Ki, Gönül, Kuş Misali, Masal, Kıyamam Sana, Sevda Sinemalarda,
Acıtmıyor Sevdan, Hayırdır İnşallah gibi hitlerle devam ederken, esas sürpriz
konserin bundan sonrasında oluyor (ve benim için yılların hayali de gerçek
oluyor). Leman Sam’ın Erdal Eren’e hitaben okuduğu şiir ve arkasından gelen
Metris Türküsü ile ortam bir anda değişiyor. Alkışlar eşliğinde çok duygulu bir
atmosfer oluşuyor. Ve yılların hayali canım Ahmet Kaya’nın şarkılarının Yaşar’ın
sesinde hayat bulması ve tam da aklımdaki gibi bulması. Leman Sam’dan “Korkarım”
yorumunu Yaşar’ın “Hep Sonradan”, “Beni
Vur”, “Mahur” yorumları izliyor. Gözlerim doluyor. Bu an hepimiz için sürpriz,
benim için bir rüyanın gerçekleşmesi. Şarkılarda ikili birbirine eşlik ediyor.
Derken günümüzün en manidar konularından birine getiriyor Leman Sam sözü ve hep
birlikte “Özgürlük” diye bağırarak haykırıyoruz: “Okulda defterime, sırama,
ağaçlara yazarım adını… Ey Özgürlük”… Gerisinde Zülfü Livaneli’nin içimize
işleyen nağmeleri “Leylim Ley, Güneş Topla, Gün Olur” Leman Sam ve Yaşar’ın
uyumlu yorumlarıyla bambaşka yerlere götürüyor. Konserde herkes büyülenmiş
gibi, ağlayanlar bile oluyor.
Devamında ikili kendi şarkılarıyla devam ediyor. Kör Bıçak,
Beni Koyup Gitme, Aldanırım, Sen Gelmez Oldun, Menim Nazlı Yarim, Divane,
Kumralım, tabi ki Kuşlar, tam zamanında istediğim Hey Yıllar ve birlikte Çav
Bella…
Konser güzel planlanmış ve bölümlere ayrılmış, Solo ve İkili
şarkılar, Ahmet Kaya, Zülfü Livaneli, Leman Sam’ın alameti farikası Azeri
parçalar yerli yerindeKonserde aslında daha birçok parça vardı canlı izlemek
istediğim, mesela Çağrı albümünden Ağıt vardı hep içimi titreten ve canlı
dinlemeyi hayal ettiğim. Ya da birkaç Azeri parça, mesela “Sene Bele Noldu Yar”,
“Arzu Gızım”, “Tarla Gızları” gibi ya da İlla albümünden “Her Neyse” düeti veya
Eski Fotoğraflar albümünden “Aşkımdan Vazgeçme”yi düet olarak söyleselerdi ne
kadar güzel olurdu diye düşündüm. Ama hangi birine yetsi ki süre, o da haklı. O
kadar güzel şarkının sahibi ki, sabaha kadar söyleseler bitmez. Bunun dışında
ilk gün düşüncem, kendi şarkılarını söylemelerinin yanı sıra, bazı şarkıların
düete uygun hale getirilebilir ve Leman Sam’ın şarkılarına Yaşar yorumu, Yaşar
şarkılarına Leman Sam yorumuyla nefaset bir müzik olayı olabileceği, hatta bir
adım daha ötesi bunun belki bir albüme bile dönüştürülebilir olduğuydu. Bunu
üçüncü günkü Bodrum konserinde yakaladılar.
Şarkılar arasında anekdotlar anlatmaları ve birbirlerine pas
atmaları çok hoş bir detaydı. Özellikle Leman Sam’ın şaka yollu o gün Barış
Manço’nun grubu Kurtalan Ekspresle konseri olan kızı Şevval Sam’a atıfta
bulunarak, “bakın Şevval’in yanında kaç yaşında adamlar benim yanımdaysa
yakışıklı bir genç var” demesi günün hoş bir esprisi oldu.
Konser böylece biterken, Yaşar dinlenmek üzere hemen
ayrılıyor, ben de Leman Sam’ın yanına koşuyorum. Benim Datça ve Bodrum
konserlerine de geleceğimi öğrenince, üstüne “ben yıllık iznimi bunun için ayarladım”
deyince büsbütün şaşırıyor ve seviniyor. Eski Fotoğraflar CD’sinden
bahsediyoruz biraz, firma iflas ettiği için CD’nin bir daha basılamadığını ama
yeniden ele alacağını söylüyor ve o şarkıları hatırlattığım için ne kadar mutlu
olduğunu söylüyor. Bir fotoğraf çektiriyoruz ve arabanın kapısında çıkmam için “fazla
ısrar eden” hanımefendiyi daha fazla kızdırmadan ve ertesi gün görüşmek üzere
vedalaşarak Leman Sam’ın yanından ayrılıyorum.
2. Gün Datça Konserinden |
Konserin ikinci ayağı Datça’ya, önceki yazımda anlattığım
şahane coğrafi bilgim yüzünden biraz geç dahil oluyorum. Üçüncü şarkılarına
geçmiştiler ben 10 kiloluk çantamla Amfi Tiyatroya girdiğimde. Tabiri caizse
paldır küldür içeri girmem dikkat çekiyor ve Yaşar’ım yüzünde gülümsemesiyle
selamını verirken Leman Sam da mutluluklar merhaba işareti yapıyor. Marmarisli
Yaşarcanım Ecem’i görüyorum, özlemişim, ailesiyle gelmiş, kısa bir
merhabalaşmadan sonra konsere dalıyoruz. Repertuar üç aşağı beş yukarı aynı,
benim için anlamıysa Leman Sam’ın bir gün önceki konserde istediğim Aşkımdan Vazgeçme’yi
bana bakarak ve ismimi anons ederek söylemesi oluyor. Gene gözlerim doluyor
(ayy iyice sulu göz oldum bu sıralar, ama napıyım böyle jestler beni hep mutlu
etmiştir). Leman Sam ve Yaşar’la şarkılı atışmalar ve selamlaşmalar sürüyor. Bu
konserde bir gece öncekine göre daha fazla uyum ve şarkı eşliği görüyorum.
Konser çıkışı Yaşar gene erkenden ayrılıyor, ben de kulise “Allah
Kolaylık Versin”in nağmeleriyle giriyorum, Leman Sam tüm zarafetiyle karşılıyor
bizi, birkaç kişi var yanında, önce onlarla ilgileniyor, sonra “Allah Kolaylık
Versin”i yeniden çıkarmaya karar verdim sen hatırlatınca” diyor. “Bence de iyi
olur” diyorum, “o albüm çok kıymetli bir albüm”. Fotolarımızı çekiliyoruz, ben
oradan ayrılıp Yaşar’ın grubuyla ayaküstü muhabbet eder ve düşüncelerimi
paylaşırken, Ecem ve ailesi Leman Sam’la muhabbet ediyor. Oradan sonrası
şezlonga uzanan süreç…
Turnenin üçüncü ayağı olan Bodrum, bu konser serisinin her
şeyiyle dört dörtlük olduğu bir konser oluyor. Kaledeki konseri tesadüfen
tanıştığım ve içimi titreten Hatice Foster (nurlarda olsun Defne Joy’un annesi)
ile izlemek bu konseri benim için her şeyden öte bir anlama büründürüyor. Bu
konserde de yanımda Antalyalı Yaşarcanım Tuğba var. Konser bekleyişi Hatice
hanım’ın muhabbeti sayesinde keyifli ve yer yer duygusal bir havaya bürünüyor.
Hatice hanımın anlattıklarını dinlerken Defne Joy’un hayat enerjisini nerden
aldığını anlayabiliyorsunuz. Kadın çok
görmüş geçirmiş, durduğu yerde duramıyor, oturduğumuz koltukları
beğenmiyor mesela, gidip sahneye yakın bir yerde ayakta duruyor, ekibe şirinlikler
yapıyor, muhabbetle dediğini yaptırıyor.
Defne Joy, Yaşar’ı ilk anons eden DJ’ymiş ve Yaşar Defne Joy’a
“sen benim uğurum olacaksın” demiş, Hatice hanım bunu anlatıyor, sonra birden
kalkıp kulise gidiyor. Defne Joy’un şans bilekliğini hediye etmeye. Bu arada
Hatice hanım ilk kez bir Yaşar konserine geliyormuş.
Bunlar konser başlayana kadarki detaylar. Bu üçüncü günkü
konserde her şey mükemmeldi. Yaşar’ın Rüzgar ve Gönül şarkılarında Leman Sam’a
eşlik etmesi, Leman Sam’ın Kuşlar’ı anonsu ve eşliği, Yaşar’ın okuduğu şiirin
akabinde Leman Sam’ın şarkıya girmesi, aklımızı uçurdu. Her şey tam olarak
oturmuştu bu konserde, Leman Sam’ın şakaları, Yaşar’ın anekdotları,
birbirlerine övgüleri, Yaşar'ın Leman Sam'ın saçlarını taraması, buna mukabil Leman Sam'ın Yaşar'ın terini silmesi ve tabi şarkıları, dansları, şiirleri, bütünlüklü bir
konserdi. Çıkışta neler olduğunu yazmıştım önceki yazımda. Anlatmakla bitmez ama aşağıdaki fotoğraflarla dilerim siz de konseri hissedebilirsiniz.
Bu konserleri kaçırsaydım çok üzülürdüm gerçekten. Güzel
müzik dolu enfes üç gün geçirdim sayelerinde. Leman Sam'ı tanıdım ve aklımdaki gibi sıcak kişiliğini görüp sevindim. Bu iki sesi bir arada izleyin
derim, çünkü bu sadece bir konser değil, bu toprakların yetiştirdiği en iyi iki
sanatçıdan bu topraklarda çıkmış en güzel şarkıların ve sanatçıların bir
derlemesi… Hüzün de var içinde, neşe de… Kuşlar gibi uçmak da var, rüzgar olup
gönül pencerelerinin perdelerini havalandırmak da… Toplumsal geçmişimizin acı
olaylarıyla yüzleşip ağlamak da var, yıllara meydan okuyup “hey yıllar
yenilmedim size” diyerek ayağa kalkmanın coşkusu da… Biz 13 Aralık’ta Bostancı
Gösteri Merkezi’nde, 15 Şubat 2015’te Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde
olacağız, bekleriz hepinizi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder