HÜZNÜN DE NEŞENİN DE YANINDA BİR
BÜYÜK İYİ GİDER, O BÜYÜK DE TABİ Kİ BORA AYANOĞLU…
Bu senenin beni en çok heyecanlandıran albümlerinden birini elimde tutuyorum şu anda a dostlar. En son albümünü 1994 yılında çıkarmış olan müziğin en kadife sesli ve üretken üstatlarından Bora Ayanoğlu 2014 yılında yani en son albümünden 20 sene sonra arşivlerin raflarını şenlendirdi.
Bora Ayanoğlu’nu ilk kez 7
yaşımda Zerrin Özer ile ilgili bir televizyon programında görmüştüm, o
programda Ayanoğlu’nun daha sonraları hayatımın şarkılarından olacak O Yaz ve
Her Sonbahar’ı keşfetmiştim yedi yaşımın bilmezliğiyle. Yıllar içinde müziğe
ilgim ve bilgim geliştikçe, Ayanoğlu’nun adına sevdiğim bir sürü şarkının söz
müzik kısımlarında rastlamıştım. Müzikle ilgili –internetin bile bulunmadığı
yıllarda- el yordamıyla yaptığım araştırmalar ve keşiflerde de birçok şarkının Bora
Ayanoğlu şarkısı olduğunu görünce ilgim ve heyecanım artmıştı.
Bora Ayanoğlu’nun en sevdiğim
yönlerinden biri, bu kadar büyük şarkılara imza atan adamın mütevazılıği asla
elden bırakmaması ve sanatçı dostlarına vefası oldu. Zira 1994 yılında
çıkardığı Aklım Sende albümünün kapağında bile Zerrin Özer’e teşekkür etmişti
mesela. Onu hala müzisyen dostlarının konserlerinde görebilir, hatta onlar için
organizasyonlar yaparken bulabilirsiniz. (Bu organizasyonlardan biri hakkındaki
yazım: İŞİMİZ MÜZİK GECESİ )
Yıllar geçti, internet çıktı,
artık sanatçılara erişim bariyerleri ortadan kalktığında Bora Ayanoğlu’nun adı ilk
aradığım sanatçılar arasındaydı. Benim için onun ve şarkılarının ne kadar
önemli ve özel olduğunu ifade etmeye çalıştığım bir mesaj attım, yanıt verdi,
birkaç mesaj sonrasında bir gece, İşimiz Müzik organizasyonunda bu kadar çok
sevdiğim Bora Ayanoğlu ile tanışabilme şansına eriştim ve şarkılarının hayatım
ekrandan yansıyan duygulu sıcak sesin sahibinin gerçekten de göründüğü kadar
sıcak ve samimi yanıtıyla bir kez daha mutlu oldum.
Bu albüm benim için yıllardır
bildiğim eski dostlarla yeniden kavuşmak gibi. Her bir şarkının benim için ayrı
bir önemde olduğu albümde, Ayanoğlu yıllardan kopup gelmiş ve kimini başka
seslerden kimini kendi sesinden duyduğumuz 13 şarkısını bugünkü duygularla ve
sesle yorumluyor. Albümü ilk dinlediğimde, ilk dikkatimi çeken Ayanoğlu’nun sesinin
plak dönemlerinden kalmışçasına canlı ve bozulmamış ve şarkıların sanki yıllar
sonra yeniden söylenmemiş de plak kaydı yeniden basılmış hissi verircesine aynı
duyguları yaşatarak söylenmiş olmasıydı. Tek fark bu şarkılar yazılırkenki gençlik
heyecanının ve coşkusunun yerine, şimdi yaşanmışlıklarla dolu bir hayat ve
kariyerden sonra tatlı bir anı olarak hatırlama duygusu ile vermesi. Yani o
zaman birebir yaşanan ve öyle söylenen duyguların, artık olgunluk yaşında çok
geride kalmış zamanları hatırlayarak biraz buruk çokça da tebessümle anılması
hissi. (İfade edebildim mi bilmiyorum) Bora Ayanoğlu’nun stüdyoya girip yeniden
söylediğini bilmesem yeniden basılmış bir en iyiler albümü sanabilirdim
kolaylıkla.
Açılış şarkısı O Yaz ilk olarak
Zerrin Özer’in 1980 tarihli Sevgiler albümünde yer almış ve o dönem henüz
kariyerinin başlarında olan Zerrin Özer’in patlama yapmasını sağlayan şarkı
olmuştu. Sevgiler albümünden bir sene sonra 1981 yılında Bora Ayanoğlu Her Şey
Bahane albümünde seslendirdi bu şarkıyı. Bir yaz aşkının konu edildiği şarkı
nice sonu bile bile girilen yaz aşklarının marşı olarak hala bugün bile içler
aynı şekilde çekilerek dinleniliyor, zaman değişse bile duygular değişmiyor. Bu
şarkıyı yıllar sonra Teoman da seslendirdi. Şimdi 2014 yılında Ayanoğlu ilk
gençlik yıllarındaki duygusunu özlüyor gibi. Belki bir kare fotoğraf veya o
zamandan kalma bir notun çağrıştırdığı duyguyu hissettiriyor şimdiki yorumunda.
Arkasından gelen Yunus şarkısı,
pek çok TV programının ve filmin müziği olmuş, Yedi Karanfil albümlerinde yer
almış ve en son Murat Göğebakan tarafından başka sözlerle söylenmiş bir klasik.
Yunus Emre’nin dizeleri üzerine yazılan bu melodi hepimizin aşina olduğu o sözsüz
melodiyi sözlü olarak kulaklarımızı şenlendiriyor. Bu şarkı Ayanoğlu’nun 1979
tarihli Beyaz Güvercin albümünde de yer alıyor.
Üçüncü şarkı sosyal mesajlı bir
şarkı olarak kitlelerin ortak duygusu haline gelmiş olan Fabrika Kızı. Bir
sigara fabrikasında üç kuruş paraya çalışan fabrika kızının hayallerinin,
yaşamının, özlemlerinin anlatıldığı şarkı, işçi sınıfının Türkçe pop müziğine
girdiği ilk şarkı aynı zamanda. 1969 yılında Bora Ayanoğlu’nun evinin yolu
üzerinde gördüğü Cibali Tütün fabrikası işçilerinden aldığı ilhamla yazdığı
şarkı, yazıldığı dönemin şartları düşünüldüğünde ortak duygu olmuş ve bugün
bile bu kadar teknolojiye rağmen o şartları aşağı yukarı aynı şekilde
yaşadığımız için güncelliğini ve gerçekliğini asla yitirmeyen bir klasik. Bu
şarkı aynı zamanda Alpay ile de özdeşleşmiş bir şarkıydı.
Dördüncü şarkı, şimdiye kadar
Özdemir Erdoğan’dan Zuhal Olcay’a çeşitli sanatçılar tarafından seslendirilmiş,
nice dostane ayrılıklara fon müziği olmuş “Güller ve Dudaklar”. İnsan bir sitem bu kadar naif ve nezaketle
dile getirebilir mi diye düşünmekten kendini alamıyor. Sevgilisinin dudaklarını
güle benzetirken, ayrılığın üzerinden yıllar geçse de güllere baktıkça
sevgilisinin dudaklarını hatırlayan bir adamın sitemi bu şarkı… Güller ve
dudaklar şimdi eski bir aşkı anlatırken siz de sanki ordaymışsınız gibi tanık
oluyorsunuz bu aşkın büyüklüğüne ve ayrılığın acısına… Bu şarkı da 1981 yılı
çıkışlı Her Şey Bahane albümünden.
Sıradaki şarkı Küçüğüm bir film müziği ancak 1979 yılı
çıkışlı Beyaz Güvercin albümünde de yer alıyor. Bu tür slov şarkılar Bora Ayanoğlu’na
gerçekten çok yakışıyor. Hele bu zamanda Ayanoğlu’nun şimdiki yorumunun duygusu
çok daha sahici tınlıyor şimdi. Çünkü yaşanan aşkın üzerinden yıllar geçmiş,
şimdi Küçüğüm unutma beni derken, olgun bir adamın ayrılık sonrası duygusunu
daha içimizde hissediyoruz.
Ne Zaman Uzak Kalsam Senden
yarattığı his ve kulağımdaki tınısı ile Gurur Duyarım şarkısının kardeşi diye
düşünmüştüm, derken biraz araştırma yaptığımda bu şarkının 1975' te sadece
Evcilik Oyunu adlı film için Bora Ayanoğlu tarafından yapıldığını ve hiçbir
albümünde yer almadığını öğrendim. Daha sonra Esin Engin tarafından yeni sözler
yazılıp, düzenlenerek 1977' de "Gurur Duyarım" olarak yayınlanmış, ben
de melodi ne kadar benziyor demiştim içimden zaten :). "Gurur Duyarım"
1982' de Zerrin Özer tarafından da yorumlanmıştı.
Kırık Aynalar, kendini yapayalnız
hisseden bir adamın hayata, eşine dostuna, kendine bir sitemi gibi. Beyaz
Güvercin albümünde. Kırılmış, gücenmiş, beklediklerini bulamamış, verdiklerinin
karşılığını alamamış bir insanın kendine, içine dönüşünü aynada kendisiyle
yüzleşme olarak anlatıyor. Şarkıyı Zerrin Özer 1997 yılında da
seslendirilmişti.
Penceresi Önünde 1981 yılı
çıkışlı Her Şey Bahane albümünden modern bir türkü. Daha önce Zerrin Özer ve
Rengin tarafından seslendirilen şarkıda sevdiğinden haber bekleyen çaresiz bir âşık
ve bu sevgiyi ciddiye almayan, umursamayan bir sevgiliye sitem var. Kimbilir
aklında kim var ama azıcık kafanı kaldır bana bak, ben buradayım diye sesini
sevgiliye duyurmaya çalışıyor. En sevdiğim sözü de: “Zalim olma sevdiğim
kalpsiz değilim/Batmam elin üstüne diken değilim” Acıtmam, incitmem seni diyor,
gene kıyamıyor yani sevdiğinin bütün umursamazlığına karşı.
1978 yılından Sevgi Var Ya, bir
adamın aşkı iliklerine kadar, tüm coşkusuyla, hırçınlığıyla, heyecanıyla
yaşamasını anlatıyor. Sözü Gürkal Aylan’a ait bu şarkının. Şarkı albümün hızlı
tempolu şarkılarından ve Ayanoğlu’nun şahsında bir adamın içindeki sevgiyi
haykırma isteğini, bunu bir türlü tanımlayamamasını ve bu duyguyla yerinde
duramamasını anlatıyor.
Rose-Marie de gurbette bir aşk
hikayesini anlatır. Almanya-Türkiye hattında yaşanan bu aşk, Almanya’ya
çalışmaya giden bir gurbetçinin hayatlarına da ayna tutuyor aslında. Adam
oturup sevgilisine kavuşacağı trenleri sayıyor, ancak tren bir türlü gelmiyor,
sevdiğine kavuşamıyor. Bir yandan da kendi Almanya’daki gurbetçi hayatından dem
vuruyor. Bu anlamda bir aşk şarkısı olması yanında toplumsal içerikli de bir
şarkı aslında.
Bir Gün Tekrar, geri dönmeyen
sevgilinin hala yolunu bekleyen, döneceğine dair ümidini kesmeyen, o karşılaşma
anını kafasında canlandıran ve ne kadar kırılmış olursa olsun sevgisinin
büyüklüğünden yeniden affedeceğini bilen bir adamın özlemi ve beklentisini içimize
işletiyor. Bir bilgi olarak bu şarkının 50. İzmir Fuarı beste yarışmasında
Nükhet Duru tarafından seslendirilip 4. olduğunu vereyim.
Hadi Çılgınım ve O Deniz Şehrinde
albümün en tempolu iki şarkısı ve yıllar sonra ilk kez Ayanoğlu’ndan yepyeni
şarkılar olarak albümde yer alıyor. Hadi Çılgınım’daki 90lar tınısı ve O Deniz
Şehrinde’de 60lı yılların modernize edilmiş soundu çok keyifli olmuş. Temposu yüksek,
melodisi kulağa yerleşen, sözleri adeta bir hikaye anlatan bu yepyeni Ayanoğlu
şarkıları, hem yıllanmış hem de yepyeni bir havaya sahip. O Deniz Şehrinde
çıkış şarkısı ve klibi olarak düşünülebilir.
Albüm We Play-We Pop
yapımcılığında Zeynep Göktürk, Haluk Polat ve Barış Bahçeci ortaklığında
çıkmış. Kapak tasarımı son zamanlarda pek çok albümde adını gördüğümüz Özlem
Semiz’e ait. Orman, klasik araba, gitar ve takım elbiseler içinde bir Bora
Ayanoğlu konsepti ile albüm fotoğrafları nostaljik bir dönem zamanlarına atıfta
bulunuyor ve konsepte de çok uyuyor bu şekilde. Zaten albümdeki tını da plak
dönemlerini çağrıştırıyor. Bora Ayanoğlu’nun gitara dayanmış gülümsemesi artık
büyükbaba olmuş bir adamın tüm sevimliliğini yansıtıyor. Albümü torunlarına
ithaf etmesi bunu doğruluyor. Bu yazıyı yazarken eski kliplerini izledim dinledim
de, her şey değişse de gözlerindeki ışık ve tatlı tebessümü hiç değişmiyor
Ayanoğlu’nun. Dilerim torunları Arya ve Bora Ayanoğlu bu şarkıların yeni
sahipleri olarak ne kadar büyük bir hazineye sahip olduklarını bilerek
büyürler.
Bu şarkılar hepimizin geçmişi,
tarihi, aşkları, çocukluğu, gençliği, duyguları, neşeleri, hüzünleri, hasreti, sitemi,
vuslatı ve sılası… Her biri bir hikaye anlatır ve gereksiz nakarat tekrarları yoktur.
Uzun uzundur şarkıların sözleri ve her biri bir hikaye kitabı gibi başlar
biter, siz o hikayelerde Bora Ayanoğlu’nun duygularında kendi yaşadıklarınızı
duyumsayıp eksik parçaları tamamlarsınız. Böylece ortaya bütünüyle bir uzun
metraj film çıkar…
Bu şarkıları bugün bile aynı
keyifle dinlememizi sağlayan, samimiliği ve sahiciliği yanında, bize kim
olduğumuzu ve yaşadıklarımızı aynı saflık ve canlılıkla hatırlatmasıdır belki
de. Ya da bu şarkıları dinlerken mutlaka bir kelimede ya da bir melodide yaşadığımız
zamanlara götüren bir zaman makinesi etkisi... Evet evet, bu şarkıları yıllarca
yıkılmaz bir kale gibi tutan da bu etki bence. Bora Ayanoğlu’nu büyük yapan,
çoğumuzun ifade edemediği bu duyguları söze ve müziğe dönüştürebilmesi, “hah
tam da hissettiğim, ama dile getiremediğim şey buydu işte” dedirtebilen eserler
yazması.
Gönül, Zerrin
klasikleri arasına girmiş Her Sonbahar, Gurur Duyarım, canım Hümeyra’nın yorumuyla
lezzetlendirdiği Ne Olur, gene Zerrin Özer düeti Aklım Sende, en son Göksel’den
dinlediğimiz Deli Etme Beni Aşk ve Varmayın Üstüme gibi nice şarkıları da bu
albümde görmek isterdi, ama umutları bu albümün devamı olacak ikinci bir
Söz-Müzik albümüne saklayalım diyor, kendimi Güller ve Dudaklar’a bırakıyorum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder