Gitmek ya da gitmemek… İşte bütün mesele…
Göksel 2012 yılının en güzel
albümü Bende Bi Aşk Var’dan 3 sene sonra 2015’i yepyeni bir albümle karşıladı
ve gene Göksel tarzı ve şarkılarıyla şapşahane arşivlik bir albümle gözlere
kulaklara gönüllere yerleşti.
Şarkılara geçmeden önce bu albümle ilgili dikkatimi çeken
birkaç husustan bahsetmek istiyorum. Öncelikle söylemeliyim ki, bu yazı blog
yazarlığım boyunca yazdığım en zor yazılardan biri. Zaten albüm çıktıktan bu
kadar süre sonra yazmaya başlamam bundan. Her dinlediğimde ayrı bir ayrıntı
yakalamanın yanı sıra, kişisel olarak bana çok dokunan yerleri ifade edememe
tedirginliğiyle bu kadar zaman bekledi bu yazı. Ancak şimdi geçen Cumartesi
günkü Jolly Joker konserinden sonra oturup başına yazmanın vaktidir dedim.
Bu albüm şarkıları, tonu ve havası itibariyle Bende Bi Aşk
Var’ın devamı ve/veya tamamlayıcısı gibi adeta. Bir elmanın diğer yarısı gibi… Bende Bi Aşk Var'da
karşısındaki adama söyleyemediği, içine attığı ya da içinden konuştuğu her şeyi,
özlemi, aşkı, Sen orda Yoksun’da dışavuruyor. Bende Bi Aşk Var’a
Göksel’in iç sesi dersek, bu albüm Göksel’in dış sesi denilebilir. Hemen her
şarkının bu albümde bir tamamlayıcısı var gibi. İçinden “Acıyor” diyen kadın,
bu albümde “Sen Orda Yoksun” diye haykırıyor mesela. En belirgin olanlardan bir
tanesi anahtar temalı, “Önümde kilitli kapılar anahtarları sende” olarak
bahsettiği anahtarları, bir önceki albümde Aşk Bitti’de “Mutluluğun kalmış
elimde anahtarları, Onlar bile ağır bıraktım denize” diyerek hayatından
çıkarmıştı.
Albüm için bir tema bulmak gerekirse, bu albümün teması
gitmek üzerine derdim. Şarkılarda hep gidene bir sitem ve özleyiş, gidenin
arkasından bir ağıt var. Biten bir aşkın ardından sondan başa doğru bir aşk
hikayesi anlatıyor demiştim o albümdeki yazıda (GÖKSEL/BENDE Bİ' AŞK VAR), bunda ise GİTME
teması üzerinden sevdiği gittikten ve aşk bittikten sonraki duygular konu
ediliyor. 11 şarkıdan 8’inde bu temayı görüyoruz:
- Sen Orda Yoksun’da çoktan gitmiş,
- İçimde bir kara orman yanıyor Gittiğinde,
- Kocaman adımlarla gidiyor,
- Çıkardım Kelepçeni Git Hadi,
- Açık yara zor kapanırmış giden kolay unutulmazmış,
- Veda bile etmeden gidiyor aşk,
- Gitmeyi ister miydim Ne sanıyorsun,
- Nereye gitsem gelecek misin yoksa,
- Sen Orda Yoksun’da çoktan gitmiş,
- İçimde bir kara orman yanıyor Gittiğinde,
- Kocaman adımlarla gidiyor,
- Çıkardım Kelepçeni Git Hadi,
- Açık yara zor kapanırmış giden kolay unutulmazmış,
- Veda bile etmeden gidiyor aşk,
- Gitmeyi ister miydim Ne sanıyorsun,
- Nereye gitsem gelecek misin yoksa,
Albüm kapağında da Göksel giderken birden arkasından adı
çağrılmış ve aniden bakar gibi flu çıkmış, ki bu duruş Sen Orda Yoksun derken
birden adını duymuş ve arkasına bir umut hızla dönmüş gibi. Bütün albümde orada
olmayan sevgiliye sesleniş var, hep dönmesi beklenen ama “orada olmayan”
sevgilinin… O bakışta bu beklentiyi görüyoruz, acaba çağıran o mu diye. Bu
açıdan albümün adıyla bütünlük taşıyan güzel bir albüm olmuş. O bakışlardaki
umut, bekleyiş, hayalkırıklığı, arayış, şaşkınlık aslında albümün tamamını
ifade eden her şey.
Sen Orda Yoksun’da artık uzun süre önce bu aşktan gitmiş
adama bu kadar aşıkken bu sevgiyi göz ardı eden bu adama sitem ve kızgınlık
var. Kadın varlığını, çabaladığını göstermek istiyor ama adam oralı olmuyor.
Şarkıdaki adam, “geçmiş bitmiş başka bir ilişki” duygusuzluğunda. Galiba insanı
en çok yıkan da bu ilişkilerde… Şarkıdaki duygu bunu anlatıyor; orada yokmuş
gibi davranılmasının, söylediği sözlerin adeta duvara çarpıp geri gelmesinin ve
duygularının hiçe sayılmasına kırgınlığı ve hırçınlığı. Acıyor da bunu içinde
yaşıyordu. “Acıyor, acıyor acıyor, Her yolu denedim bitmiyor, kalbimin ortasına
bıraktın aşkını, batıyor” diyordu orda, burda ise “kızgınlığı hiç gelmeyişine,
bilmeyişine, hissetmeyişine, Sen orda yoksun çağırdığımda, susuzluğumda,
açlığımda sen orda yoksun” diyerek nihayet üzülmesin kırılmasın diye diye içine
attığı ne varsa döküyor dışarı. Bi yandan da temkinli, kendi kendini
inandırmaya avutmaya çalışıyor, sonra kızıyor kendine de olmayacak bir rüyaya
inandığı için, zira adam onu duymuyor görmüyor hissetmiyor…
Şarkının teması: Sitem… zaten şarkı anlatıyor bolca…
Gittiğinde de aynı kararsızlık sürüyor, adama ulaşmaya,
kalbine dokunmaya çalışıyor, “Bu yol çıkmaz bu yol, gönül vazgeçmiyor” diyerek…
Adam her gittiğinde kadının içinde bir kara orman yanıyor. Bir gece daha
kalmasını, adamın konuşmasını istiyor, çünkü biliyor sonra adam gene gidecek ve
yalnızlığıyla başbaşa kalacak… Sürekli çelişkiler içinde… Bir yanı peşinden
gitmek istiyor, bir yanı dur diyor… Bir yanı yüzmek istiyor ama adama yetmiyor
ulaşmak için…
Şarkının teması: Kararsızlık… Peşinden gitmek mi, serbest
bırakmak mı?…
Bu yüzden Isırgan’da olduğu gibi, kocaman adımlarla gitse
bile yine de gelsin gelsin istiyor. Bu şarkının duygusu da hüzün, kendinden
vermek, hicranlı şarkılar… Kadın gene üzüleceğini ve kırılacağını ve sonlarının
fena olacağını bilmesine rağmen onu yaradandan gece gündüz gündüze gece diliyor…
Bu da çok sevgiden ve kıyamamaktan… 70’li yılların disko soundu etkisi de çok
hoş…
Şarkının teması: Umut… gelmesine, sevmesine, onu fark
etmesine dair…
Sonra tamam diyor ve çıkartıyor adamın kelepçesini, burada o
çok meşhur sözü hatırladım: “Sevdiğini serbest bırak, dönerse senindir,
dönmezse hiç senin olmamıştır”. Bu şarkı bilhassa beni kendimle ve ilişkilerle
ilgili düşündürdü. İlişkilerin temelindeki bencillik çok ustalıkla ifade
edilmiş. Çıkardım kelepçeni git hadi derken kendinden emin olan kadın adamın
gitmeyeceğinden emin ama aslında adam gidince bütün kaleleri yıkılıyor, çünkü
biliyor ki müebbet hapsetse bile felaket kaçınılmaz, burda işte bencilliği
ortaya çıkıyor, “Başka bi vücut isteme başka bir şefkat arama, hangimiz daha
benciliz bilmem ki, yabancı suları merak etme sevmediğim düşler kurma bu mümkün
olabilir mi sanmam ki” Adamın başka vücutlar istemesi, başka bi şefkat araması,
kadının da adamdan bunları yapmamasını, bir tek onunla olmasını istemesi ilişkilerin
temelindeki bencilliği gösteriyor aslında. Kaybetme korkusundan “yalnız benim
olman için savaştım her aşık gibi”, diyerek gerekçelendiriyor bencilliğini.
Şarkının teması: Bencillik… sen mi ben mi…
Açık Yara da, bir önceki şarkıda kelepçesini çıkartıp git
dediği adamın geri dönmemesi onda yara açıyor, ve adama “özlediğimi biliyorsun,
beklediğimi biliyorsun, söylemem gerekmez, hissedersin sen” yani seni serbest bıraktım ama gideceğini
düşünmemiştim diyor. Adamın bu duyarsızlığına ise “söyle nasıl duruyorsun,
yoksa unutuyor musun, söyle neden gelmiyorsun” diyerek hesap soruyor. Bu şarkı
bütün yolların kapandığına, umutların tükendiğine dair son şarkı…
Şarkının teması: Tükenme… yolların, umutların, duyguların…
Zira bunu fark ettikten sonra, onca çabasının boşa gittiğini
fark ediyor, ne kadar uğraşırsa uğraşsın çabalarsa çabalasın, adam dönmüyor ve
kadın da kalbi kırılarak kendine kızıyor, “bin parçaya bölünsün kalp bunu
çoktan hak etti, kabuslarını nefessiz uyanışların” Yazın son günleri ayrılık
sonbaharına açılıyor, kış soğuk geçecek çünkü artık tek kişi, çünkü artık
ulaşmaya çalıştığı son aşk kırıntısı da kaybolmuş. Camlarda vedaların ölü
yüzleri…
Şarkının teması: Kızgınlık… kendine, aşka, kalbine…
Ve o çok naif aşk sözleri yerini “Aşk Kahrolsun”a bırakıyor,
zira aşktan çok canı yanmış. Bırak beni yalnızlığıma, bi daha gelmem zor bu
oyuna, kalbimi vermem avuçlarına, harcarsın” diyerek aşkın yerini öfkeye
dönüştüğüne tanık oluyoruz. Aşkla arasında bir sevgi nefret ilişkisi başlıyor… “Ben
sana aşığım aşk, yandığım yandığım söndüğüm aşk, şiddeti, nefreti, ihaneti, hasreti,
öfkesi, Aşk kahrolsun!” derken, önceki aşkları ve yenilgileri ve her seferinde
yeniden başlayışı hatırlatıyor kendine…
Şarkının teması: Öfke… bu şarkının duygusu… adama, aşka,
hayata…
Artık hayallerde kalmış bir aşk bu. “Ne güzeldi bulutların
üstündeyken”, oysa şimdi yere düşüyor birden ve son nefesinde bile giden adamın
adını sayıklıyor, "adın gökyüzüne, toprağa ama en çok sana yakışır, Adın sokaklara, rüzgara ama en çok dudağıma yakışır" ve gene pişmanlık duygusu sarıyor, "daha sıkı sarılmalıydım,
kollarında mutluyken” Sonra… Sonrasını hatırlıyor, nasıl veda bile etmeden
gittiğini, bir darbeyle bittiğini, ve ama bunu bir türlü kabullenmeyişini… “Orda
hemen bırakmalıydım, kollarımda ölüyken” diyerek itiraf ediyor boşa
çırpındığını… burada gene Sen Orda Yoksun’a atıfta bulunursak, “ne anlamsız ne
tuhaftı, kendime söylediğim yalanlar, olmayacak bi rüyaya inandım” dediği nokta
bu işte.
Şarkının teması: Kabulleniş…
Çünkü “adın yazmıyor artık tabelalarda, çok geride kaldın
yoksun yolumda”… Çünkü o kadar üzülmüş ve bilenmiş ki artık, adam şimdi çıkıp
gelse bile artık kalbi soğumuş… “bıraktığım yere dönsem de artık bulamam seni,
geçen her salise her dakika değiştirdi bizi” diyerek kabulleniyor. Adam artık
uzak bir nokta hatıralarda. Ama albümün başından beri çabasına tanık olduğumuz
kadın için bunun hiç kolay olmadığını bizler biliyoruz. Kadın aşkı
kurtarabilmek için bütün çabayı, iyi niyeti, fedakarlığı ortaya koyuyor, ama
yolları boşa çıkınca o da en sonunda pes edip bırakıyor… “Gitmeyi ister miydim,
ne sanıyorsun, kolay mı yalnızlığı kolay mı sensizliğim” derken bu vazgeçişin
ne kadar zor olduğunu itiraf ediyor…
Şarkının teması: Vazgeçiş…
Ve Bu sabah gözlerini silerek uyanıyor, gözlerinden o adam
için akan birkaç damla yaşı silerek adamı tamamıyla hayatından çıkarıyor. O artık
uzak bir hayal, nereye gitse yanında taşıyacağı, Herkes gibi yaşamaya devam
edecek artık… da adam içinde kıvrılmış duruyor ama ne yardım ediyor, ne gidiyor,
kendine verdiği onu unutma sözleri, akıl devreye girince anılar olarak
karşısına çıkıyor… Sonra kendine “herkes nasıl yaşıyor, ayrılık bu kadar zorsa”
diye sorup güç alıyor.
Şarkının teması: Alışma… bu şarkıya adını veren duygu oluyor…
Denize Bıraksam şarkısı da önceki albümdeki Yarım Kalan
Şarkının tamamlayıcısı adeta. Mabel Matiz ile Göksel Yarım Kalan şarkıyı bu
şarkıyla tamamlamış adeta. Zira iki albümdür Göksel’in bütün sitemleri,
kızgınlığı, isyanı, örtmeye çalıştığı duyguları, yerini gerçek tek duyguya
bırakıyor… Özlemek… Göksel özlüyor, çok kızsa da, incinse de, isyan etse de “Özledim,
çok özledim seni, o güldüğüm aşıklar gibi…” derken dilinden çıkarıyor baklayı…
Bütün albüm boyu sitemler yerini gerçek duyguya, özleme bırakıyor ve pes ediyor
özledim seni diyerek… İşte o an bu iki
albümün bütün parçaları bir puzzle gibi yerine oturuyor. Bu açıdan bu şarkı
albümü ve bu iki albümün toplamının çok iyi bir kapatıcısı olmuş.
Şarkının teması: Özleme… şarkıyı ve albümün tamamını saran
gerçek duygu…
Albüm kapağı gene siyah beyaz olarak devam ediyor ve önceki
albümün devamı vasfını adeta doğruluyor. Retro bir havası var albümün ve CD’nin
plak şeklinde olması bunu somutlaştırıyor. Zaten Göksel’in ilk albümünden bu
yana hep sesinde öyle bir Retro hava hissederim en hareketli şarkısında bile.
Bu albümün müzikal yapısına baktığımda da yetmişli yılların soundunu hatırlatan
şarkılar da var (bilhassa Isırgan’ın intro müziği ve elektro gitar tınısı yetmişli
yılların hoş bir disko müziği hatırlatması gibi).
Avrupa Müzik’ten çıkan ve tüm söz ve müziklerini Göksel’in
yazdığı (*son şarkı da Mabel Matiz ile birlikte) albümün yapımcıları Cengiz
Erdem ve Deniz Erdem. Düzenlemelerde ve klavyeli çalıgılarda Ozan Çolakoğlu’nun
adını görüyoruz. Albümün içinden iki tane kartpostal gibi Göksel fotoğrafı
çıkması hoş bir ayrıntı. İmza almak isteyen bunlara da attırabilir. Fotoğraflar
Aytekin Yalçın’ın deklanşöründen çıkmış ve Gökçe Cantürk ve deniz Cantürk’e
(Paprika Akıl-Fikir Atölyesi’ne) de albümün bütününe çok uyan ve o havayı veren
bu kartonet tasarımı için ayrıca teşekkür etmeli…Şarkı sözlerinin el yazısıyla yazılması, -albümün retro havasına da uygun biçimde- sanki bir mektup yazmış da içindekileri dökmüş hissi veriyor. Murathan Mungan'ın o meşhur sözleri geldi aklıma:
"Bazen ona bir şeyler yazarsın, yazar silersin.. yazar silersin.. O hiçbirini okumamış olur; ama sen hepsini söylemiş olursun"
Bu albümde Göksel bunu yapmış gibi...
Siz bu yazıyı okuduğunuz sırada albümün en çok ses getiren
şarkılarından Denize Bıraksam’a klip çekilmekteydi. Dilerim bol klipli bir
albüm olur, çünkü her bir şarkı ayrı ayrı klip potansiyeli taşıyan şarkılar ve
eminim Bende Bi Aşk Var gibi çok uzun süreli bir albüm olacak.
Albüm gidenin arkasından son haykırış olarak içini döküp
aşkını denize bırakan bir kadının yükten kurtuluşu… Ama gene de hep içinde bir
özlem duygusu bir ya olursa duygusuna kapıyı kapatmıyor… Kısaca diyor ki,
gitmek ya da gitmemek… İşte bütün mesele bu…
Jolly Joker konseri sonrası (18.04.2015) |
Göksel’in işi o çok üst düzey Bende Bi Aşk Var albümünden
sonra çok zor gelmişti bana, zira ödül üstüne ödül alan o albümden sonra çıta
bi hayli yükselmişti, ama diyebilirim ki Göksel bu albümle çıtayı değil
çıtaları aşıyor, bu ülke için pamuklara sarılası, kıymeti bilinesi Göksel bu
albümle bütün alkışları hak ediyor… 2015 yılının albümü benim için budur nokta
net!
Albümün çıkış klibi Sen Orda Yoksun burada:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder