Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

21 Nisan 2015 Salı

ALDIM, DİNLEDİM, YAZDIM - GÖKSEL - SEN ORDA YOKSUN

Gitmek ya da gitmemek… İşte bütün mesele…
Göksel 2012 yılının en güzel albümü Bende Bi Aşk Var’dan 3 sene sonra 2015’i yepyeni bir albümle karşıladı ve gene Göksel tarzı ve şarkılarıyla şapşahane arşivlik bir albümle gözlere kulaklara gönüllere yerleşti.

Şarkılara geçmeden önce bu albümle ilgili dikkatimi çeken birkaç husustan bahsetmek istiyorum. Öncelikle söylemeliyim ki, bu yazı blog yazarlığım boyunca yazdığım en zor yazılardan biri. Zaten albüm çıktıktan bu kadar süre sonra yazmaya başlamam bundan. Her dinlediğimde ayrı bir ayrıntı yakalamanın yanı sıra, kişisel olarak bana çok dokunan yerleri ifade edememe tedirginliğiyle bu kadar zaman bekledi bu yazı. Ancak şimdi geçen Cumartesi günkü Jolly Joker konserinden sonra oturup başına yazmanın vaktidir dedim.

Bu albüm şarkıları, tonu ve havası itibariyle Bende Bi Aşk Var’ın devamı ve/veya tamamlayıcısı gibi adeta. Bir elmanın diğer yarısı gibi… Bende Bi Aşk Var'da karşısındaki adama söyleyemediği, içine attığı ya da içinden konuştuğu her şeyi, özlemi, aşkı, Sen orda Yoksun’da dışavuruyor. Bende Bi Aşk Var’a Göksel’in iç sesi dersek, bu albüm Göksel’in dış sesi denilebilir. Hemen her şarkının bu albümde bir tamamlayıcısı var gibi. İçinden “Acıyor” diyen kadın, bu albümde “Sen Orda Yoksun” diye haykırıyor mesela. En belirgin olanlardan bir tanesi anahtar temalı, “Önümde kilitli kapılar anahtarları sende” olarak bahsettiği anahtarları, bir önceki albümde Aşk Bitti’de “Mutluluğun kalmış elimde anahtarları, Onlar bile ağır bıraktım denize” diyerek hayatından çıkarmıştı.

Albüm için bir tema bulmak gerekirse, bu albümün teması gitmek üzerine derdim. Şarkılarda hep gidene bir sitem ve özleyiş, gidenin arkasından bir ağıt var. Biten bir aşkın ardından sondan başa doğru bir aşk hikayesi anlatıyor demiştim o albümdeki yazıda (GÖKSEL/BENDE Bİ' AŞK VAR), bunda ise GİTME teması üzerinden sevdiği gittikten ve aşk bittikten sonraki duygular konu ediliyor. 11 şarkıdan 8’inde bu temayı görüyoruz:

Sen Orda Yoksun’da çoktan gitmiş,
İçimde bir kara orman yanıyor Gittiğinde,
- Kocaman adımlarla gidiyor,
Çıkardım Kelepçeni Git Hadi,
- Açık yara zor kapanırmış giden kolay unutulmazmış,
Veda bile etmeden gidiyor aşk,
- Gitmeyi ister miydim Ne sanıyorsun,
- Nereye gitsem gelecek misin yoksa,

Albüm kapağında da Göksel giderken birden arkasından adı çağrılmış ve aniden bakar gibi flu çıkmış, ki bu duruş Sen Orda Yoksun derken birden adını duymuş ve arkasına bir umut hızla dönmüş gibi. Bütün albümde orada olmayan sevgiliye sesleniş var, hep dönmesi beklenen ama “orada olmayan” sevgilinin… O bakışta bu beklentiyi görüyoruz, acaba çağıran o mu diye. Bu açıdan albümün adıyla bütünlük taşıyan güzel bir albüm olmuş. O bakışlardaki umut, bekleyiş, hayalkırıklığı, arayış, şaşkınlık aslında albümün tamamını ifade eden her şey.

Sen Orda Yoksun’da artık uzun süre önce bu aşktan gitmiş adama bu kadar aşıkken bu sevgiyi göz ardı eden bu adama sitem ve kızgınlık var. Kadın varlığını, çabaladığını göstermek istiyor ama adam oralı olmuyor. Şarkıdaki adam, “geçmiş bitmiş başka bir ilişki” duygusuzluğunda. Galiba insanı en çok yıkan da bu ilişkilerde… Şarkıdaki duygu bunu anlatıyor; orada yokmuş gibi davranılmasının, söylediği sözlerin adeta duvara çarpıp geri gelmesinin ve duygularının hiçe sayılmasına kırgınlığı ve hırçınlığı. Acıyor da bunu içinde yaşıyordu. “Acıyor, acıyor acıyor, Her yolu denedim bitmiyor, kalbimin ortasına bıraktın aşkını, batıyor” diyordu orda, burda ise “kızgınlığı hiç gelmeyişine, bilmeyişine, hissetmeyişine, Sen orda yoksun çağırdığımda, susuzluğumda, açlığımda sen orda yoksun” diyerek nihayet üzülmesin kırılmasın diye diye içine attığı ne varsa döküyor dışarı. Bi yandan da temkinli, kendi kendini inandırmaya avutmaya çalışıyor, sonra kızıyor kendine de olmayacak bir rüyaya inandığı için, zira adam onu duymuyor görmüyor hissetmiyor…

Şarkının teması: Sitem… zaten şarkı anlatıyor bolca…

Gittiğinde de aynı kararsızlık sürüyor, adama ulaşmaya, kalbine dokunmaya çalışıyor, “Bu yol çıkmaz bu yol, gönül vazgeçmiyor” diyerek… Adam her gittiğinde kadının içinde bir kara orman yanıyor. Bir gece daha kalmasını, adamın konuşmasını istiyor, çünkü biliyor sonra adam gene gidecek ve yalnızlığıyla başbaşa kalacak… Sürekli çelişkiler içinde… Bir yanı peşinden gitmek istiyor, bir yanı dur diyor… Bir yanı yüzmek istiyor ama adama yetmiyor ulaşmak için…

Şarkının teması: Kararsızlık… Peşinden gitmek mi, serbest bırakmak mı?…

Bu yüzden Isırgan’da olduğu gibi, kocaman adımlarla gitse bile yine de gelsin gelsin istiyor. Bu şarkının duygusu da hüzün, kendinden vermek, hicranlı şarkılar… Kadın gene üzüleceğini ve kırılacağını ve sonlarının fena olacağını bilmesine rağmen onu yaradandan gece gündüz gündüze gece diliyor… Bu da çok sevgiden ve kıyamamaktan… 70’li yılların disko soundu etkisi de çok hoş…

Şarkının teması: Umut… gelmesine, sevmesine, onu fark etmesine dair…

Sonra tamam diyor ve çıkartıyor adamın kelepçesini, burada o çok meşhur sözü hatırladım: “Sevdiğini serbest bırak, dönerse senindir, dönmezse hiç senin olmamıştır”. Bu şarkı bilhassa beni kendimle ve ilişkilerle ilgili düşündürdü. İlişkilerin temelindeki bencillik çok ustalıkla ifade edilmiş. Çıkardım kelepçeni git hadi derken kendinden emin olan kadın adamın gitmeyeceğinden emin ama aslında adam gidince bütün kaleleri yıkılıyor, çünkü biliyor ki müebbet hapsetse bile felaket kaçınılmaz, burda işte bencilliği ortaya çıkıyor, “Başka bi vücut isteme başka bir şefkat arama, hangimiz daha benciliz bilmem ki, yabancı suları merak etme sevmediğim düşler kurma bu mümkün olabilir mi sanmam ki” Adamın başka vücutlar istemesi, başka bi şefkat araması, kadının da adamdan bunları yapmamasını, bir tek onunla olmasını istemesi ilişkilerin temelindeki bencilliği gösteriyor aslında. Kaybetme korkusundan “yalnız benim olman için savaştım her aşık gibi”, diyerek gerekçelendiriyor bencilliğini.

Şarkının teması: Bencillik… sen mi ben mi…

Açık Yara da, bir önceki şarkıda kelepçesini çıkartıp git dediği adamın geri dönmemesi onda yara açıyor, ve adama “özlediğimi biliyorsun, beklediğimi biliyorsun, söylemem gerekmez, hissedersin sen”  yani seni serbest bıraktım ama gideceğini düşünmemiştim diyor. Adamın bu duyarsızlığına ise “söyle nasıl duruyorsun, yoksa unutuyor musun, söyle neden gelmiyorsun” diyerek hesap soruyor. Bu şarkı bütün yolların kapandığına, umutların tükendiğine dair son şarkı…

Şarkının teması: Tükenme… yolların, umutların, duyguların…

Zira bunu fark ettikten sonra, onca çabasının boşa gittiğini fark ediyor, ne kadar uğraşırsa uğraşsın çabalarsa çabalasın, adam dönmüyor ve kadın da kalbi kırılarak kendine kızıyor, “bin parçaya bölünsün kalp bunu çoktan hak etti, kabuslarını nefessiz uyanışların” Yazın son günleri ayrılık sonbaharına açılıyor, kış soğuk geçecek çünkü artık tek kişi, çünkü artık ulaşmaya çalıştığı son aşk kırıntısı da kaybolmuş. Camlarda vedaların ölü yüzleri…

Şarkının teması: Kızgınlık… kendine, aşka, kalbine…

Ve o çok naif aşk sözleri yerini “Aşk Kahrolsun”a bırakıyor, zira aşktan çok canı yanmış. Bırak beni yalnızlığıma, bi daha gelmem zor bu oyuna, kalbimi vermem avuçlarına, harcarsın” diyerek aşkın yerini öfkeye dönüştüğüne tanık oluyoruz. Aşkla arasında bir sevgi nefret ilişkisi başlıyor… “Ben sana aşığım aşk, yandığım yandığım söndüğüm aşk, şiddeti, nefreti, ihaneti, hasreti, öfkesi, Aşk kahrolsun!” derken, önceki aşkları ve yenilgileri ve her seferinde yeniden başlayışı hatırlatıyor kendine…

Şarkının teması: Öfke… bu şarkının duygusu… adama, aşka, hayata…

Artık hayallerde kalmış bir aşk bu. “Ne güzeldi bulutların üstündeyken”, oysa şimdi yere düşüyor birden ve son nefesinde bile giden adamın adını sayıklıyor, "adın gökyüzüne, toprağa ama en çok sana yakışır, Adın sokaklara, rüzgara ama en çok dudağıma yakışır" ve gene pişmanlık duygusu sarıyor, "daha sıkı sarılmalıydım, kollarında mutluyken” Sonra… Sonrasını hatırlıyor, nasıl veda bile etmeden gittiğini, bir darbeyle bittiğini, ve ama bunu bir türlü kabullenmeyişini… “Orda hemen bırakmalıydım, kollarımda ölüyken” diyerek itiraf ediyor boşa çırpındığını… burada gene Sen Orda Yoksun’a atıfta bulunursak, “ne anlamsız ne tuhaftı, kendime söylediğim yalanlar, olmayacak bi rüyaya inandım” dediği nokta bu işte.

Şarkının teması: Kabulleniş…

Çünkü “adın yazmıyor artık tabelalarda, çok geride kaldın yoksun yolumda”… Çünkü o kadar üzülmüş ve bilenmiş ki artık, adam şimdi çıkıp gelse bile artık kalbi soğumuş… “bıraktığım yere dönsem de artık bulamam seni, geçen her salise her dakika değiştirdi bizi” diyerek kabulleniyor. Adam artık uzak bir nokta hatıralarda. Ama albümün başından beri çabasına tanık olduğumuz kadın için bunun hiç kolay olmadığını bizler biliyoruz. Kadın aşkı kurtarabilmek için bütün çabayı, iyi niyeti, fedakarlığı ortaya koyuyor, ama yolları boşa çıkınca o da en sonunda pes edip bırakıyor… “Gitmeyi ister miydim, ne sanıyorsun, kolay mı yalnızlığı kolay mı sensizliğim” derken bu vazgeçişin ne kadar zor olduğunu itiraf ediyor…

Şarkının teması: Vazgeçiş…

Ve Bu sabah gözlerini silerek uyanıyor, gözlerinden o adam için akan birkaç damla yaşı silerek adamı tamamıyla hayatından çıkarıyor. O artık uzak bir hayal, nereye gitse yanında taşıyacağı, Herkes gibi yaşamaya devam edecek artık… da adam içinde kıvrılmış duruyor ama ne yardım ediyor, ne gidiyor, kendine verdiği onu unutma sözleri, akıl devreye girince anılar olarak karşısına çıkıyor… Sonra kendine “herkes nasıl yaşıyor, ayrılık bu kadar zorsa” diye sorup güç alıyor.

Şarkının teması: Alışma… bu şarkıya adını veren duygu oluyor…

Denize Bıraksam şarkısı da önceki albümdeki Yarım Kalan Şarkının tamamlayıcısı adeta. Mabel Matiz ile Göksel Yarım Kalan şarkıyı bu şarkıyla tamamlamış adeta. Zira iki albümdür Göksel’in bütün sitemleri, kızgınlığı, isyanı, örtmeye çalıştığı duyguları, yerini gerçek tek duyguya bırakıyor… Özlemek… Göksel özlüyor, çok kızsa da, incinse de, isyan etse de “Özledim, çok özledim seni, o güldüğüm aşıklar gibi…” derken dilinden çıkarıyor baklayı… Bütün albüm boyu sitemler yerini gerçek duyguya, özleme bırakıyor ve pes ediyor özledim seni diyerek…  İşte o an bu iki albümün bütün parçaları bir puzzle gibi yerine oturuyor. Bu açıdan bu şarkı albümü ve bu iki albümün toplamının çok iyi bir kapatıcısı olmuş.

Şarkının teması: Özleme… şarkıyı ve albümün tamamını saran gerçek duygu…

Albüm kapağı gene siyah beyaz olarak devam ediyor ve önceki albümün devamı vasfını adeta doğruluyor. Retro bir havası var albümün ve CD’nin plak şeklinde olması bunu somutlaştırıyor. Zaten Göksel’in ilk albümünden bu yana hep sesinde öyle bir Retro hava hissederim en hareketli şarkısında bile. Bu albümün müzikal yapısına baktığımda da yetmişli yılların soundunu hatırlatan şarkılar da var (bilhassa Isırgan’ın intro müziği ve elektro gitar tınısı yetmişli yılların hoş bir disko müziği hatırlatması gibi).

Avrupa Müzik’ten çıkan ve tüm söz ve müziklerini Göksel’in yazdığı (*son şarkı da Mabel Matiz ile birlikte) albümün yapımcıları Cengiz Erdem ve Deniz Erdem. Düzenlemelerde ve klavyeli çalıgılarda Ozan Çolakoğlu’nun adını görüyoruz. Albümün içinden iki tane kartpostal gibi Göksel fotoğrafı çıkması hoş bir ayrıntı. İmza almak isteyen bunlara da attırabilir. Fotoğraflar Aytekin Yalçın’ın deklanşöründen çıkmış ve Gökçe Cantürk ve deniz Cantürk’e (Paprika Akıl-Fikir Atölyesi’ne) de albümün bütününe çok uyan ve o havayı veren bu kartonet tasarımı için ayrıca teşekkür etmeli…Şarkı sözlerinin el yazısıyla yazılması, -albümün retro havasına da uygun biçimde- sanki bir mektup yazmış da içindekileri dökmüş hissi veriyor. Murathan Mungan'ın o meşhur sözleri geldi aklıma: 

"Bazen ona bir şeyler yazarsın, yazar silersin.. yazar silersin.. O hiçbirini okumamış olur; ama sen hepsini söylemiş olursun"

Bu albümde Göksel bunu yapmış gibi... 

Siz bu yazıyı okuduğunuz sırada albümün en çok ses getiren şarkılarından Denize Bıraksam’a klip çekilmekteydi. Dilerim bol klipli bir albüm olur, çünkü her bir şarkı ayrı ayrı klip potansiyeli taşıyan şarkılar ve eminim Bende Bi Aşk Var gibi çok uzun süreli bir albüm olacak.

Albüm gidenin arkasından son haykırış olarak içini döküp aşkını denize bırakan bir kadının yükten kurtuluşu… Ama gene de hep içinde bir özlem duygusu bir ya olursa duygusuna kapıyı kapatmıyor… Kısaca diyor ki, gitmek ya da gitmemek… İşte bütün mesele bu…
Jolly Joker konseri sonrası (18.04.2015)

Göksel’in işi o çok üst düzey Bende Bi Aşk Var albümünden sonra çok zor gelmişti bana, zira ödül üstüne ödül alan o albümden sonra çıta bi hayli yükselmişti, ama diyebilirim ki Göksel bu albümle çıtayı değil çıtaları aşıyor, bu ülke için pamuklara sarılası, kıymeti bilinesi Göksel bu albümle bütün alkışları hak ediyor… 2015 yılının albümü benim için budur nokta net!

Albümün çıkış klibi Sen Orda Yoksun burada:

Hiç yorum yok: