İLHAN
İREM 40. YIL KONSERİ
Ona
dair aklıma gelen ilk görüntü, o zamanlardan kalan nadir bir
video kasetlerden birine çektiğim video kliplerinden birinde “Yel
değirmenlerine karşı Don Kişot muyum?/Uçuyorum durmadan ben pilot muyum?” diye
seslenmesiydi. O şarkı o günlerden bugüne içime doğan İlhan İrem sevgisinin
başlangıcı olmuştu. Tabi o zamanlar 7-8 yaşlarımın anlamazlığıyla, şarkının
içeriğinden çok müziğiyle ve o zamanlarda ilk kez duyduğum "idiot muyum?"
sözünün beni güldürebilmesinin payı büyüktü. Yıllar içinde şarkının sözlerinin aslında
ne kadar derin olduğunu anlayarak dinlediğimde keşfettim şarkının esas
güzelliğini.
İlhan
İrem çocukluğumun önemli figürlerindendi. Ablamla İlhan İrem TV'ye çıkınca
televizyonun sesini kısıp kulağımızı Blaupunkt televizyonumuzun hoparlörüne
dayardık. İlhan İrem'in sesinin böyle daha "buğulu" geldiğine dair
saçma bir düşüncemiz vardı, ama hatırlarım, yıllarca yaptık bunu. J
Sonra
benim kişisel İlhan İrem Özel albümüm olan İlhan-ı Aşk çıktı ve bu albümden
çıkan Hayatın Üçüncü Gözü şarkısı benim İlhan diskografisindeki özel
şarkılarımdan biri oldu. Yazılarımı daha önce okuma lütfunda bulunan
müzikdaşlar, benim için “aklımda o şarkının çaldığı andan bir karenin canlandığı
şarkılara” ayrı bir önem verdiğimi bilir. Hayatın Üçüncü Gözü şarkısı böyle bir
şarkıydı. Klibin her karesi, ilk izlediğim zamanki ayrıntılarıyla aklımdadır ve
çocukluğumda bir kareyi canlandırır.
İlhan
İrem’in 40. yıl konseri haberini aldığımda bütün bu yukarıda yazdığım anılar,
kulağımdan hiç gitmeyen şarkıların melodisiyle birleşti. Hani ölmeden önce
görmeniz gerekenler listesi yapılır ya, benim için öyle bir şeydi İlhan İrem
konseri görmek. Tabi ki tek başına olmazdı bu ve ben de kadim dostlarım “A.
(41)” (aramızda espiridir bu, okuyunca anlar kendini) ve Bircan’la aylar
öncesinden biletimizi cebimize attık ve geri sayıma başladık.
Şimdi
bir yandan dün gecenin tüm ihtişamını yansıtacak kelimeleri seçmenin zorluğu ve
CD çalarımdan yayılan İlhan-ı Aşk albümünün nağmeleriyle aylar sonraki ilk
yazımı dün gittiğim İlhan İrem konseri hakkında yazacak olmanın mutluluğuyla
yazıyorum. Dilerim siz de bu yazıyı okuyunca o geceyi yaşamış kadar olursunuz
ve 8 Mart’taki yeni İlhan İrem konseri müjdesine en az benim kadar
sevinirsiniz.
21
Eylül tarihi geldiğinde dilimizde İlhan İrem şarkıları ve “acaba bunu söyler
mi, şunu da söyler mi, acaba sesi bozulmuş mudur” meraklarıyla Harbiye
Açıkhava’nın yolunu tuttuk. Benim için tarihi anlardan biriydi, zira ilk kez
izlemek daha düne kadar mümkün olmamıştı. Aslında çok da iyi oldu. Şimdiki
aklımla ve tüm sevgimle İlhan İrem'in keyfine daha bir vardım.
Yerimize
geçtiğimizde gözlerimle etrafı gözlemliyorum. Koskoca Harbiye Açıkhava daha
şimdiden dolmuş durumda. İlhan İrem'in en parlak çağına yetişememiş ancak gene
de müziğinin büyüsünü keşfetmiş “şanslı” gençlerden, 1975 yılından beri İlhan
İrem'i takip eden "sevecenler"e ve bittabi İrembağı'na kadar herkes
yerini almış. Fonda piyano ile şarkıların akustik potborisi çalarken, gözüm
Metin Uca, Nükhet Duru ve Enver Aysever gibi tanınmış kişileri seçiyor, lakin
“ünlü camiasından” çok fazla kişi yok.
Gecenin
en büyük güzelliklerinden biri Stutgart’tan gelen İrembağı üyerinin açtığı
Pankart oluyor. Pankartta Stutgart’tan Işık ve Sevgiyle yazıyor ve bütün
Harbiye’de alkış yağmuru kopuyor. İnsanlar İlhan İrem’i özlemiş. Eh adam kolay
kolay konser de vermiyor. Sık röportaj yapmıyor, televizyona da çıkmıyor, buna
rağmen İlhan-ı Aşk büyüyor da büyüyor… Bu adam sihirbaz… Aklımdan bu geçiyor.
Nerden yayılırsa yayılsın sesi, insanı hipnotize ediyor sanki.bir şehir
efsanesine göre bir akıl hastalıkları hastanesinde bile İlhan İrem şarkıları
çalınıyormuş tedavi niyetine.
Ve
konfetiler, ateş şelaleleri ve ışıklar eşliğinde İlhan İrem orkestrası ilk
melodilerle geceyi başlatıyor. İlhan İrem “Giderken bıraktığım asmalar üzüm
olmuş/Yerlerde bütün kollar bütün bağlar bozulmuş/ Ben mi geç kaldım yoksa
mevsimler mi soğumuş/Görmeyeli buralara olanlar olmuş olanlar olmuş” diyerek
başlıyor ve bu sırada arka fonda barkovizyonda İlhan İrem “felsefesini”,
diyeceğim, anlatan resimler ve görseller dönmeye başlıyor.
Olanlar
Olmuş, İlhan İrem’in 1989
yılında çıkan Uçun Kuşlar Uçun albümünün açılış şarkısıydı. Bu konser içinde
çok başarılı bir açılış parçası oldu, zira İlhan İrem'in konser boyunca sık sık
dile getirdiği barış mesajları ve içinde bulunduğumuz durumlara dair İlhanca
değinmelerine çok uyan bir mesajı vardı.
Velakin
ilk şarkı bittikten sonra konuşmasında “Hiçbir şey buluşmalarımız kadar büyülü
olamaz, dedikten sonra, karanlıklara inat aydınlık taraftayız“ diyor ve
yarınlardan bahsederken yazık olmayacağına değindikten sonra “Yazık
Oldu Yarınlara”ya giriyor. İzleyicilere bakıyorum, herkes ayakta ve
herkes İlhan’ına kendince sesleniyor... İlhan İrem sahnede bir o tarafa
gidiyor, bir bu tarafa gidiyor, bütün seyircilere hitap ediyor. Belli ki çok
özlemiş ve biz yerlerimizde hop oturup hop kalkarken, o da sahneden taşıyor. Bu
arada yıllara inat, sesinde en ufak bir bozulma olmadığını fark ediyorum. Albüm
kaydı gibi okurken şarkıları, sesi aynı berraklıkta... Şarkı arası
konuşmalarında izleyenlerine "asi ruhlar, sevecenler" diyor.
Son
Selam şarkısıyla devam ediyor
gece. Şarkıdaki “Selam Selam Selam sana” derken izleyiciye bir merhaba diyor.
Repertuar İlhan İrem’in bir otobiyografisi gibi, seçilen şarkılar hem İlhan
İrem’in bir daha bizleri bu kadar özletmeyeceğine dair ipuçları taşıyor, hem de
bu kadar ara vermenin özlemini yansıtıyor. Selam Sana dedikten sonra sıla
temalı Dua şarkısı bana bunu çağrıştırdı.
Şarkıların
arasında gene barış vermeye devam ediyor: “Karanlığa teslim olmayacağız” sonra Ninni
Sevgilim geliyor: “Dağıt, bitir herşeyi yine karşındayım/Bütün
kaçışlarında arkandayım” Bu şarkıya bir balerinin performansı eşlik ediyor.
Bundan
sonra bütün klasiklerini arka arkaya sıralıyor: Kızım İçin, Ben
Değilim (ahh bu şarkının bendeki yerini nasıl anlatsam, gözlerimi
dolduran nadir şarkılardan), Şartlı Refleks, İşte Hayat, Bezgin,
Aşk
Değil Nefret Değil, Uçun Kuşlar Uçun, Sevginin
O Gelmez Yazları, Komedi...
İşte
Hayat’ta ‘Zaman her şeyi siliyor' kısmını bizlere söyletiyor ve en sonunda
‘Zaman her şeyi ‘biliyor’ olarak değiştiriyor, bu arada bütün konser alanında
hep bir ağızdan söyletiyor, bunu bir de Ben Değilim’de yapıyoruz. Bir ağızdan
“Eski resimlerdeki sevgilinin yanındakinin ben olmadığını” haykırıyoruz.
Dinleyiciler
tezahürat yapıyor bol bol. Biz de ayaktayız, oturmak istiyorum arkadakiler
rahat izleyemez diye ama ne mümkün? Yerimde duramıyorum, oturunca “şartlı
refleks" olarak yerimden fırlayasım geliyor. Her boşlukta, fırsat buldukça
“Don Kişooooot” diye bağırıyorum, ama tabisi duymuyor. :) Bir an “adamın
dibisin dibi” diye bağıracağım geliyor sonra Bircan’ın bir bakışıyla bu
isteğimi(!) bastırıyorum :)
Ara
olduğunda adeta bir büyüden veya hipnozdan uyanmış gibi çevremize bakınıyoruz, zaman
ne çabuk geçmiş, neyse ki daha ikinci yarı var.
2.
Bölümün en hoş kısmı, İlhan İrem'in kendisine gelen bir mektuptan bahsettiği
anlar oluyor. Sahibinden izin alarak açıkladığı mektupta, 5 aylık bir anne
adayının çocuğunun duymaya başladığı ilk anda ilk kez İlhan İrem konserine
getireceğini yazdığını söylüyor İlhan İrem. Seyirciler arasında bu anne adayını
soruyor ve evet gerçekten gelmişler, bütün Harbiye'ye el sallıyor genç anne
adayı, gecenin en dokunaklı ve güzel anlarından birini yaşatıyor.
2.
bölümde Sürgün Gibi Masallarda, Yeraltında Fısıltılar, Ruh
Gibi, Ali Veri Maria, Konuşamıyorum, Anlasana ve son şarkı
olarak Boşver Boşver Arkadaş ile geceyi noktalıyor. Şarkılarına
barışçıl mesajları eşlik ederken, ney performansı ve dans gösterisi de konserin
eşlikçisi oluyor.
Sahneden
Boşver Boşver Arkadaşla inen İlhan İrem, bis için sahneye yanında iki semazenle
dönüyor. Bis kısmı konserin en can alıcı kısmı oluyor. “Hu” şarkısıyla dönmeye başlıyor
semazenler ve büyülenmiş gibi bakıyoruz bu görsel şölene… Biraz ruhani,
soyutsal İlhan İrem şarkılarından -ki aslında birçok şarkısında bu yönünü
görmek mümkün- olan “Hayat mucize/Rahmani nefes/Şah damarımdan daha
yakınsın/Hayra alamet lütuflar eyle/Hiç hiç diye hıçkırıyor, iç çekiyorum/Hu hu
hu... Sallan hu/Hu hu hu... Deja vu” ve ikinci bis şarkısı, Yılan
Isırığı ise kelimenin tam anlamıyla etkileyici, o semazen gösterisiyle
birlikte tam bir final şarkısı oldu. Işıklar açıldığında yerimizden kalkamadık
bir süre...
İlhan İrem'in barış mesajı gecenin en önemli ve değerli anlarındandı: "“Yaşadığımız dünyaya olanlar oldu. Ama biz aydınlık tarafındayız.
Yok edilen, kurutulan, unutturulmak istenen her şeye karşın, binlerce çiçekle yeniden doğacağız. Asla karanlıklara teslim olmayacağız. Türkiye’nin dünya politikası ‘Yurtta savaş, dünyada savaş’ değildir! ‘Yurtta barış, dünyada barış’tır.”
Bu
gece anlatılmaz yaşanırdı bir geceydi ve dilerim siz de bu gecelerden birinden
nasibinizi alırsınız. İlhan İrem’i sevin, çünkü gerçekten hayatı zenginleştiren
nadir kişilerden... Harbiye'de dakikalarca ayakta alkışların, ıslıkların gösterdiği o ki, insanlar İlhan İrem'e çok büyük saygı, sevgi ve muhabbet duyuyorlar, binlerce insanı bir selamı ile ayağa kaldırmak kaç kişiye nasip olur? Yazılarıma İlhan İrem gibi bir üstadın konseriyle dönmek
benim için ayrı bir mutluluk. Sen çok yaşa İlhan İrem.. Daha nice 40 yıllarda hep bizimle ol...
Yeni yazılarımla buluşuncaya kadar -üstadın
dediği üzere- “ışık ve sevgiyle kalın”
Konserden bis videosu (Bircan Çalışkan'a çok teşekkürlerimle...)
HU / YILAN ISIRIĞI
Bu şarkılar da söylenmeyenlerden:
DON KİŞOT
HAYATIN ÜÇÜNCÜ GÖZÜ
GEMİLER DÖNER GERİYE
(Not: Fotoğraflar ve Video için Bircan Çalışkan'a bir kez daha teşekkür ederim)
1 yorum:
Teşekkürler:) yine güzel bir yazı olmuş elinize sağlık:)
Yorum Gönder